Böbrek Kanseri
- Sık Sorulan Sorular
- Böbrek Kanseri Tedavi Edilebilir Mi?
- Böbrek Kanseri Ölümcül Bir Hastalık Mı?
- Böbrek Kanseri Hastalarının Yaşam Süresi Nedir?
- Böbrek Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
- Böbrek Kanseri Hangi Evrede Ameliyat Edilebilir?
- Böbrek Kanseri Tedavisinde Böbrek Tamamen Alınır Mı?
- Böbrek Kanseri Diğer İç Organlara Sıçrar Mı?
- Böbrek Kanseri Vücuda Zarar Verir Mi?
- Böbrek Kanseri Yaş Ortalaması Nedir?
- Böbrek Kanseri Tedavisi İçin Hangi Bölüme Muayene Olmak Gerekir?
- Böbrek Kanseri Tedavisini Devlet Karşılıyor Mu?
- Hamilelikte Böbrek Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılır?
- Böbrek Kanseri Tedavi Edilmezse Ne Olur?
- Böbrek Kanserinde Hangi İlaçlar Kullanılır?
- Böbrek Kanserinde Kemoterapi Tedavisi Önerilir Mi?
- Böbrek Kanseri Hastaları Çalışmaya Devam Edebilir Mi?
- Böbrek Kanseri Hastalarının Dikkat Etmesi Gerekenler Nelerdir?
- Böbrek Kanseri Ameliyatsız Tedavi Edilebilir Mi?
- Böbrek Kanseri Ne Kadar Sürede Yayılır?
- Böbrek Kanseri Tekrarlar Mı?
- Böbrek Kanseri Ameliyatı Sonrası Beslenme Nasıl Olmalı?
- Böbrek Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
Böbrek kanseri sık görülen ve her yıl hemen hemen 10 bin kişinin yakalandığı kanser türlerinden biri olarak bilinir. Yapılan araştırmalar sonucunda ise 30 bin kişiden birinin böbrek kanseri nedeniyle hayata gözlerini yumduğu ortaya çıkmıştır. Böbrek kanseri, önlenemeyen, tedavisi olmayan ve kurtuluşu olmayan bir kanser türü değildir. Söz konusu hastalığa yakalanan her birey, belirli oranda böbrek kanserinin ölümcül sonuçlarından kurtulabilir. Bu belirli oran ise hastalığın tespit edildiği evreyle doğru orantılıdır. Böbrek kanseri ne kadar erken fark edilirse, hastaların böbrek kanserinin ölümcül sonuçlarından kurtulma oranı da o denli yükselir. Eğer böbrek kanseri erken tespit edilirse, hastaların böbrek kanserinden kurtulma oranları %70-%100 arasında değişim gösterir. Bu oran diğer kanser türlerine göre oldukça iyiyken, ülkemizde böbrek kanseriyle mücadele durumunun gelişmiş olması, oranın yükselmesinde etkilidir.
Böbrekler, vücutta idrar üretimi ve bu sayede zararlı maddelerin dışarı atılması konusunda büyük önem taşırlar. Karnın hemen üst bölgesinde bulunan böbrekler, oluşturdukları idrarı üreter olarak bilinen iki ince boru vasıtasıyla idrar borusuna gönderirler. Beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı, meslek ve daha birçok detay, böbreğin zarar görmesine ve görevini tam olarak yerine getirememesine neden olabilir. Bu risk faktörlerinin bazıları ise direkt olarak böbrek kanserine sebebiyet verebilirler.
Vücutta oluşan böbrek kanserinin iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğu, böbrek kanseri konusunda önem taşıyan noktalardır. Genel olarak böbreklerde iyi huylu kanserler görülür ancak bu iyi huylu kanserleri, “kanserli hücre” olarak tanımlamak yanlıştır. İyi huylu hücreler genel olarak kist olarak tanımlanır ve herhangi bir şekilde hayati risk teşkil etmezler. Ayrıca bu kistlerin çoğu zaman tedavi edilmesine bile gerek duyulmaz ve durumlarının belirli ölçüde izlenmesi yeterli olur. Böbreklerde görülen asıl anormal durum kötü huylu kanser hücreleridir. Bu kötü huylu kistler, “kanserli hücre” olarak tanımlanabilir ve insan hayatını ciddi oranda tehdit eden yapılar olarak bilinirler.
Böbrekte bulunan kötü huylu kanser hücreleri de kendi aralarında gruplara ayrılırlar ancak toplumumuz ve dünya genelinde görülen kötü huylu kanser hücresi, renal hücreli kanser olarak bilinir. Renal hücreli kanser, böbrek kanseri olarak meydana çıkmadan önce ve teşhis edildikten sonra, böbreğin kanı süzen ve idrar oluşturan dokularından güç alır. Bu nedenle sürekli olarak gelişir ve ilerleyen süreçlerde diğer organlara sıçrama ihtimali oldukça yüksektir. Yayılmanın önlenmesi ve böbrek kanserinin ölümcül olmaması adına erken teşhis ve erken tedavi, böbrek kanseriyle ilgili en önemli konular olarak değerlendirilebilir.
Böbrek Kanseri Hakkında
Böbrek kanserinin erken yaşlarda nadiren görüldüğü ve hatta hiç görülmediği söylenebilir. Böbrek kanserinin genel olarak görülme yaşı 50-70 arasıdır. Böbrek kanserinin cinsiyet dağılımına bakıldığı zaman ise erkeklerde görülme oranının 2-3 kat daha fazla olduğu tespit edilebilir. Böbrek kanserinin nedenini anlamak son derece zorken, genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve beslenme alışkanlıkları gibi birçok durumdan şüphelenilmektedir.
Böbrek kanserinin ilk başlarda çok belirgin olmadığı ve bu nedenle hastaların tedavi konusunda geç kaldıkları söylenebilir. Genel olarak böbrek kanseri rastlantısal durumlarda erkenden fark edilir ve tedavisine başlanır. Erken tedaviye başlanılmasının ardından hastanın böbrek kanserini atlatma süreci hem daha kolay olur hem de daha kısa sürer. Erken tedavinin başlatılabilmesi adına bireylerin rastlantısal durumları beklemek yerine belirli periyotlarda kontrolden geçmeleri daha mantıklı olur. Bunun yanı sıra böbrek kanseri, hastanın idrar sırasında yaşamış olduğu sorunlar, tansiyon sorunları, vücut ısısı ve kilosu konusunda yaşanan dengesizlikler gibi durumlarla kendini gösterir. Bu tür belirtiler, hastalığın ilk evrelerinde ya hiç görülmez ya da nadiren görüldüğü için hastalar pek önemsemez. İlerleyen evrelerde ise söz konusu belirtiler şiddetini giderek arttırdığı için hasta artık bir sağlık kuruluşuna başvurmak zorunda kalır.
Böbrek Kanseri Nedir?
Böbreğin herhangi bölgesinde anormal bir şekilde iyi veya kötü huylu hücrelerin çoğalması durumu, böbrek kanseri olarak tanımlanabilir. Hastaya böbrek kanseri teşhisinin konulabilmesi için böbrekte anormal bir şekilde çoğalan hücrelerin kötü huylu hücreler olmaları gerekir. İyi huylu hücreler, genel olarak böbrek kanseri olarak tanımlanamazlar ve çoğu zaman tedavi dahil edilmezler. Böbrekte meydana gelen zararlı hücreler, böbreğin farklı bölgelerinde görülür ve kişiden kişiye göre bu kötü huylu hücrelerin davranışları farklılık gösterebilir.
Böbrek kanseri, böbreğin iki farklı bölgesinde meydana gelebilir. Bazı böbrek kanserleri, böbreğin idrarı, idrar torbasına aktardığı bölgede ortaya çıkabilir. Bu böbrek kanserleri nadiren görülür ve diğer sık görülen böbrek kanseri gibi olduğu için aralarında fazla bir fark bulunmaz. Tedavi konusunda da herhangi bir zorluk çıkarmaz. Böbreğin et kısmı, böbrek kanserine daha yatkındır ve en sık görülen yeri olarak bilinir.
Lokal İlerlemiş Böbrek Kanseri
Lokal ilerlemiş böbrek kanseri, böbrekte bulunan kanserli hücrenin yayıldığını ve hangi bölgelerde etkili olduğunu gösteren bir terimdir. Lokal ilerlemiş böbrek kanserinde genel olarak kanserli hücreler; kan damarları, organ, doku ve lenf bezlerine kadar uzanır. Eğer doktorunuz yapmış olduğu muayeneden sonra “lokal ilerlemiş böbrek kanseri” şeklinde bir tanımı dile getiriyorsa, yüksek ihtimalle böbrek kanseri 3. veya 4. evresinde seyreder.
Lokal ilerlemiş böbrek kanseri 3 farklı cerrahi yöntemle sonlandırılabilir. Açık cerrahi, laparoskopik cerrahi ve robotik cerrahi söz konusu yöntemler olarak bilinir. Hastanın durumu, hangi cerrahi yöntemin kullanılacağı konusunda belirleyici kriterdir. Hastanın durumu çok kötüyse açık cerrahi tercih edilir ve bu şekilde tümöre müdahale edilir. Eğer hastanın durumu aşırı kötü değilse, ufak çaplı bir cerrahi işlemle halledilebilecek düzeydeyse, robotik veya laparoskopik cerrahi kullanılarak işlem gerçekleştirilir. Yapılan cerrahi işlemlerde tümörün böbrek üzerinden tamamıyla alınması amaçlanır.
Metastatik Böbrek Kanseri
Metastatik böbrek kanseri, böbrekte meydana gelen kanserli hücrenin daha geniş bir alana yayılması durumuna denir. Metastatik böbrek kanserinin görülmesiyle birlikte kanserli hücreler, akciğere, kemiklere, uzak lenf düğümlerine ve hatta beyne kadar yayılma gösterebilir. Metastatik böbrek kanseri sonucunda kanserli hücrelerin en çok akciğerlere kadar uzandığı görülür. Zaten metastatik böbrek kanserinin yayılması ve etkisini göstermesiyle birlikte hastada böbrek kanseri dışında farklı semptomlar da görülebilir.
Metastatik böbrek kanseri genel olarak, böbrek kanserinin ilk, orta ve son evrelerinde tedavi olmayan veya tedavi olmakta geciken hastalarda görülür. Bununla birlikte hastaya söz konusu evrelerde tedavi uygulansa bile hastanın tedavi konusunda göstermiş olduğu gayretin az olması da metastatik böbrek kanserinin görülmesine neden olur. Zaman zaman yaşı çok ilerlemiş olan böbrek kanseri hastalarının da her ne kadar tedavi olsalar da metastatik böbrek kanseriyle karşılaştıkları görülebilir.
Metastatik böbrek kanserinin tedavisi son derece zordur ve tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmaz. Tedavide asıl amaç, yayılan kanserli hücrelerin yayılma hızını yavaşlatmak ve yayılmasına tamamen engel olmaktır. Bunun için hastanın kanserli olan böbreği alınabilir. Metastatik böbrek kanseri nedeniyle yapılan ameliyatların büyük bir çoğunluğu hastanın daha uzun süre yaşayabilmesi ve daha az acı çekmesi içindir. Bu nedenle sadece böbreğin alınması için ameliyat gerekmeyebilir. Yayılan organlardaki zararlı kanser hücrelerinin temizlenmesi adına da hastanın birkaç ameliyata tabi tutulması söz konusu olabilir.
Metastatik böbrek kanserinde ameliyatların yanı sıra ilaç tedavisi, kemoterapi ve immünoterapi gibi uygulamalar görülebilir. Bu tedaviler zararlı kanser hücrelerin yayılmasına büyük ölçüde engel olurken, aynı zamanda bu hücrelerin belirli oranda küçülmelerine de yardımcı olurlar.
Hastalığın Evreleri
Böbrek kanseri toplamda 4 evreden oluşur ve her evrenin farklı özellikleri bulunur. Evrelerin asıl amacı kanserin ne kadar ve hangi bölgeleri kapladığını tanımlamaktır. Bunun yanı sıra evreler sadece kanserli hücrelerin durumunu değil, tedavi konusunda da hem hastaya hem de uzman doktora bilgi verir. İleri evrelerde (3-4. evre sonrasında) tedavinin zor olduğu bilinirken, ilk 2 evrede tedavi için hala umut vardır.
Hastalık evre 1’de henüz kendini net olarak göstermezken ve semptom olarak etkili değilken, evre 2 ve sonrasında tüm semptomlar daha net bir şekilde gün yüzüne çıkar. Bu nedenle hastalığın en çok 3. evrede, en az ise 1. evrede tespit edildiği söylenebilir.
Evre 1
Böbrek kanserinin ilk evresi olan ve kanserli hücrelerin daha yeni yeni yayılmaya başladığı bir evre olan evre 1, hastalığın tedavisi için en ideal zaman dilimidir. Genel olarak evre 1’de böbrek kanseri tesadüfen tespit edilir ve tedavisine başlanılır. Evre 1’de hastalığın teşhis edilmemesinin en büyük nedenlerinden biri, hastalığın henüz vücutta herhangi bir belirti göstermemiş olmasıdır. Bazı bireylerde evre 1’den itibaren belirtilerini göstermesine rağmen, hastalar bu belirtileri pek önemsemeyerek herhangi bir sağlık kurumundan destek almazlar. Haliyle bu durum evrenin ilerlemesine ve tedavinin zorlaşmasına neden olur.
Böbrek kanserinin evre 1’de olduğuna uzman doktorun kanaat getirebilmesi için kanserli hücrelerin böbrekte 7 cm lik bir yer kaplıyor olmaları gerekir. 7 cm ve altı kadar yer kaplayan kanserli hücreler hem böbrek için hem de diğer organlar için fazla risk taşımazlar. Bu evrede lenf düğümleri ve uzak organlarda herhangi bir kanserli hücre vb. oluşum tespit edilmez. Hastalığın evre 1’den itibaren tespit edilmesi ve tedavisine başlanılması, hastalığın çok kolay bir şekilde atlatılmasının kapılarını aralar.
Kanserli hücrelerin yayılım alanı 7 cm değil de çok daha küçükse, öncelikle ilaç tedavisine başlanılabilir ve sonrasında radyoterapi ya da benzeri uygulamalara başvurulabilir. Hastanın bu süreçte fiziksel olarak aşırı derecede etkilenmesi söz konusu olmaz ve hasta kolaylıkla gündelik hayatına devam edebilir. Hastalığın bu evrede tespit edilebilmesi adına hastanın rutin kontrollerini sürdürmesi büyük önem taşır. Özellikle kişinin ailesinde böbrek kanserine yakalanmış olan bir birey bulunuyorsa, doktor kontrollerinin daha da çok sıklaştırılması, olası böbrek kanserinin erken teşhisi için oldukça önemlidir.
Evre 2
Evre 2 ile birlikte böbrek kanseri belirtilerinin ufak bir kısmı vücut üzerinde etkili olmaya başlar. Bu belirtilerin hastayı zaman zaman rahatsız ettiği görülse de hasta herhangi bir şekilde sağlık kurumuna başvuramayabilir. Bu nedenle hastalık genel olarak evre 3 veya 4 itibariyle tespit edilir.
Hastanın böbreklerinde ağrı, idrar yapmada yaşanan sıkıntılar ve daha birçok durum evre 2’nin belirtileri arasında yer alır. Böbrek kanseri evre 2’de olsa dahi çok kolay bir şekilde tedavi edilebilecek durumdadır ve bu evrede de teşhis büyük önem taşır. Bunun nedeni ise kanserli hücrelerin henüz daha fazla yayılmamış olmalarıdır.
Evre 2 ile birlikte kanserli hücrelerin yayılma hızı da artar. Bu nedenle evre 2’nin çok kısa olduğu ve hastalığın hızla büyüyerek bir sonraki evreye geçtiği görülür. Evre 3 itibariyle kanserli hücrelerin böbrek üzerinde etkili olduğu alanlar 7 cm den daha büyük bir boyuta ulaşır. Tedavi için evre 2’nin erken sayılmasının nedeni ise kanserli hücrelerin henüz daha diğer organlara veya lenf düğümlerine ilerlememiş olmalarıdır.
Hastalığın evre 2’de tespit edilmesiyle birlikte tedavi süreci evre 1’e göre daha uzun olur. Tedavide kullanılan ilaçların dozu ve radyoterapi gibi uygulamaların sıklığı da artar. Bazı hastaların tedavi nedeniyle gündelik hayatlarına devam edemedikleri görülebilir. Hastanın evre 2’de tedaviye başlanmasının ardından günlük hayatında devam edebilmesi, tamamıyla hastanın fiziksel durumuna, mesleğine ve yaşantısına bağlıdır. Hasta tedavi programına tamamen uyma konusunda büyük bir azim gösterirse, tedavinin süresi büyük oranda kısalır.
Evre 3
Böbrek kanserinin teşhisi için geç sayılabilecek bir evre olan evre 3, semptomların en çok ortaya çıktığı ve böbrek kanserinin en çok teşhis edildiği evredir. Böbrek kanseri teşhisi konulan hastaların büyük bir çoğunluğu evre 3 itibariyle bir sağlık kurumuna başvururlar. Semptomların giderek ağırlaşması ve daha etkin bir şekilde ortaya çıkması, evre 3’te hastaların sağlık kurumundan destek alma ihtiyacı hissetmelerine neden olur. Bu evrede böbrek görevini tam olarak yerine getiremediği ve kanserli hücrelerin diğer bölgelere yayılma eğiliminde olduğu için böbrek kanseri belirtileri dışında farklı belirtiler de görülebilir. İdrar konusunda yaşanılan güçlükler bu evre itibariyle 2-3 kat daha ağırlaşır ve hastanın şiddetli ağrılar çektiği görülür.
Evre 3 itibariyle idrarda kan görülmesi, ciddi kilo kayıpları, iştahsızlık, tansiyon konusunda dengesizliklerin aşırı artışı, böbrekte dışarıdan hissedilebilecek kadar büyüklükte kitle vb. birçok belirti ortaya çıkabilir. Bu belirtiler hastanın zaten rahatsız hissetmesine neden olduğu için hasta bir sağlık kurumuna başvurur ve böbrek kanseri genel olarak evre 3 itibariyle başlamış olur. Böbrek kanserinin evre 3’te olması bazı hastaları korkutsa da bu evrede de hastalığın tedavisi ve kanserli hücrelerin hem vücuttan hem de böbrekten arındırılması söz konusu olur.
Böbrek kanserinde 3. evreye girilmesiyle birlikte kanser hücrelerinin yayılma hızının düşürülmesi en temel amaç olarak bilinir. Evre 3’le birlikte kanserli hücreler diğer organlara sıçramış durumda olur ve bu nedenle hücrelerin daha fazla alana yayılmamaları adına müdahale gerekir. Tedavi programı sadece böbrek üzerine değil, kanserli hücrelerin yayıldığı organlar veya yapılar da göz önüne alınarak gerçekleştirilir. Genel olarak evre 3’e girilmesiyle birlikte cerrahi müdahalelerin sıklaştığı görülür.
Evre 4
Böbrek kanserinin en tehlikeli evresi olan evre 4 hem tedavinin en zor olduğu hem de en ölümcül olan evre olarak bilinir. Bu evrede kanserli hücreler böbreğin sınırlarını fazlasıyla aşar ve özellikle böbrek yakınında bulunan lenf düğümlerine sıçrar. Bunun yanı sıra akciğerde, beyinde, uzak lenf düğümlerinde ve diğer organlarda da kanserli hücrelerin oluştuğu görülür. Bu evrede hastanın ameliyat edilmesi kesinleşir, ilaç tedavisi ağırlaşır ve radyoterapi de sıklıkla uygulanır. Cerrahi müdahaleler bu evrede kaçınılmazken, bu müdahaleler sadece böbrek sınırlı değildir. Akciğer, lenf düğümleri, gerekirse beyin de cerrahi müdahalelerle kanserli hücrelerden arındırılmaya çalışılır.
Böbrek kanserinin evre 4’e kadar ilerleyebilmesi adına hastanın tedaviye herhangi bir uygunluk göstermemiş olması ve tüm tedavi uygulamalarından bir şekilde kaçınılmış olması gerekir. Böbrek kanserinde tedavi evre 3’te başlasa bile evrenin ilerlemesi ihtimali son derece düşüktür. Hastanın yaşının aşırı ilerlemiş olması da evre ilerlemesine neden olan başka bir durumdur. Hastanın bünyesi evre 3’te veya diğer evrelerde yapılan tedaviyi kaldıramadığı için evrenin ilerlemesi durumu söz konusu olabilir.
Böbrek Kanseri Nedenleri
Kanser hücrelerinin böbrek üzerinde tam olarak neden oluştuğu bilinemez. Sadece bazı durumların kanser ya da benzeri sorunlara neden olduğu tahmin edilir. Sigara, aile öyküsü, obezite, tansiyonda dengesizlik, genetik nedenler, mesleki nedenler ve daha birçok neden, böbrek kanseri oluşumuna neden olabilir. Bu nedenlerin herhangi biri, “kesinlikle böbrek kanserine neden olacak” şeklinde algılanmamalıdır. Böbrek kanserinin oluşumunda, hücre çoğalması esnasında hücrenin uğramış olduğu mutasyon ve buna bağlı olarak gelişen düzensiz hücre büyümesi böbrek kanserini ortaya çıkarır.
Sigara
Yapılan araştırmalar neticesinde sigara kullanımının böbrek kanserine yakalanma riskini %40-50 oranında arttırdığını göstermektedir. Ayrıca böbrek kanseri hastalarının geçmiş veya güncel hikâyeleri dinlendiği zaman, hastaların büyük bir çoğunluğunun sigara kullandığı görülüyor. Sigara en çok akciğerlere zarar veren bir ürün olsa da diğer organların ve vücut sistemleri de etkilenir. Özellikle böbrek kanserine neden olan diğer faktörlerin, bir de sigarayla birleşmesi, böbrek kanseri riskini büyük ölçüde arttırır.
Sigara içerisinde bulunan maddeler ve vücut neden olduğu düzensizlik, sadece böbrek kanseri değil diğer birçok kanserin de nedeni olarak bilinir. Damarların tıkanmasına, vücut dolaşan oksijenin azalmasına ve daha birçok olumsuz duruma neden olan sigara, böbreğin de yeterince beslenmemesine neden olur. Yani damarlarda oluşan tıkanıklık ve beraberinde gelen oksijen miktarının düşüşü, böbreğin yeteri kadar beslenemeyip, ardından hücrelerin mutasyona uğramasına ve bozuk hücre davranışlarına sebebiyet verir.
Aile Öyküsü
Böbrek kanserine zemin hazırlayan durumlardan bir diğer ise aile öyküsüdür. Ailede herhangi bir bireyin böbrek kanseri hastalığına yakalanmış olması, haliyle diğer aile üyelerinin de risk altında olduğunu gösterir. Böbrek kanserine yakalanan kişinin anne, baba veya kardeş olması gerekmez. Akrabalardan herhangi birinde de böbrek kanserinin görülmesi, direkt olarak diğer akrabaların risk altında olduğu anlamına gelir.
Kişide böbrek kanserinin meydana gelmesi, kişinin genetik olarak da böbrek kanserine meyilli olduğunu gösterir. Haliyle aynı soydan gelen hemen hemen her bireyin de genetik yapıları böbrek kanserine veya diğer kanser türlerine meyillidir. Yakın akrabalardan herhangi birinde böbrek kanserinin görülmesinden sonra mutlaka belirli aralıklarla böbrek testleri ve kontrolleri yapılması gerekir.
Yüksek Tansiyon
Yüksek tansiyon belirtilerini net bir şekilde göstermeyen ancak organlara aşır zarar veren bir hastalıktır. Özellikle müdahale edilmeyen ve evre olarak yüksek tansiyon hastalığı, böbrek kanserinin veya diğer böbrek rahatsızlıklarının oluşmasında etkin rol oynar. Normal şartlarda kanın kalpte pompalanmasının ardından vücut belirli bir basınçla bu kanı vücuttaki diğer organlara ulaştırır. Yüksek tansiyon hastalığı olan bir bireyde ise bu kanın organlara gidişi esnasında oluşan basınç, normalin çok çok üstünde olur. Pompalanan kanın basınç olarak yüksek olması ise kanın organlara daha sert gitmesine ve haliyle organların hem yapısal hem de işlevsel olarak zarar görmesine neden olur.
Yüksek tansiyon nedeniyle vücuttaki birçok organ yeterli miktarda ve seviyeli olarak pompalanan kandan beslenemez. Böbrek de beslenmeyen ve yüksek kan basıncı nedeniyle zarar gören organlardan biri olur. Tansiyonda meydana gelen dengesizlikler, böbrek damarlarının daralmasına ve böbreğin görevini tam olarak yerine getirememesine neden olur. Tansiyonun dengelenmesinde de etkin bir rol oynayan böbrek, tansiyonun dengesizleşmesi nedeniyle bu görevini de yerine getiremez ve yavaş yavaş yapı olarak bozulmaya başlar.
Tüm bu durumlar neticesinde yüksek tansiyona ve tansiyon dengesizliğine bağlı olarak böbrek hastalıklara daha açık bir hale gelir. Özellikle böbreğin yeteri kadar beslenememesi ve süzme işlemini tam olarak yerine getirememesi durumu, böbrek kanserinin temelleri atar. Tansiyon hastalığının belirtileri her ne kadar anlaşılmaz olsa da hastaların periyodik kontrolleri ihmal etmemeleri ve bu sayede hem böbrek kanseri hem de diğer sağlık sorunlarına karşı önlem almaları gerekir.
Şişmanlık
Bireylerin boylarına göre sahip oldukları kilo orantılı olmalıdır ve bu durum ise vücut kitle indeksi olarak adlandırılır. Vücut kitle indeksinin 19-25 arasında olması, bireylerin normal bir kiloya sahip olduklarını gösterir. 25 üzerinde olması ise bireylerin kilolu olduğunu, 30 üstünde olması ise bireylerin obezitenin ilk evresinde olduğunu gösterir. Vücut kitle indeksinin 25 üstünde olması sadece bireylerin kilolu olduklarını göstermez. Aynı zamanda sağlık durumları hakkında da bir ön izlenim yaratır.
Bireyin kilolu olması, hareketsiz bir yaşamının olduğunu veya aşırı miktarda kilo almasına neden olan çevresel ya da vücut faktörlerinin olduğunu ortaya koyar. Vücutta işlerin iyiye gitmemesi şişmanlığa neden oluyorsa ve şişmanlığa müdahale edilemiyorsa, bu durumdan böbrek de büyük ölçüde pay alır. Bilindiği üzere böbrek, vücutta sindirimin önemli duraklarından biri olarak nitelendirilir ve bu nedenle düzensiz beslenme veya sağlıklı olmayan bir metabolizma sonucunda böbrek de görevini yerine getiremez.
Şişmanlık sadece böbreğin yeteri kadar görevini yerine getirememesini değil, böbrek etrafında yağ dokusunun da oluşmasına neden olur. Böbrek etrafında yağlanma ise direkt olarak böbrek kanserine davetiye çıkarır. Böbrek üzerinde kanserli hücreler ilk olarak yağlı bölgede veya bu bölgeye yakın olan böbrek yapılarında görülür. Bu nedenle bireyin kilo konusunda dikkatli olması ve böbrek etrafında yağlanmanın önüne geçecek davranışlarda bulunması gerekir.
Mesleki Risk Faktörleri
Böbrek kanserinin oluşumunda sadece yaşam tarzı, sağlıksız beslenme, vücutta oluşan diğer sorunlar vb. faktörlerin etkili olduğunu düşünmemek gerekir. Mesleki deformasyon veya mesleki risk faktörleri de böbrek kanserinin oluşumuna neden olabilir. Kişinin çalıştığı iş ortamı, temas ettiği kimyasallar, soluğu havada bulunan maddeler ve daha birçok durum, böbreklerin veya diğer vücut organlarının etkilenmesine neden olabilir.
Böbrek kanseri hastalarının geneline bakıldığı zaman, çelik endüstrisi, kadmiyum, petrol, kurşun endüstrisi çalışanları olduğu görülür. Bu gibi sektörlerde çalışan kişiler aşırı miktarda asbestoza maruz kalırlar. Aşırı miktarda asbestoza maruz kalınması ise böbrek kanseri ve diğer kanser hastalıklarının riskini arttıran en önemli nedenlerden biri olarak bilinir. Söz konusu endüstrilerde veya iş alanlarında çalışan kişiler sadece asbestoz değil, diğer birçok maddeyi çeşitli yollarla vücutlarına aldıkları için böbrek kanseri riski daha da fazla artar.
Diyaliz
Böbrek yetmezliği ve diğer böbrek hastalıkları nedeniyle böbreğin zamanla görevini yerine getirememesi söz konusu olur. Böyle bir durum karşısında ise vücuda giren zararlı maddelerin vücutta atılımı gerçekleşmez. Vücuttan atılamayan bu maddeler kana karışarak bütün vücudu gezmeye ve tüm organlara zarar vermeye başlar. Haliyle bu durumun önüne geçebilmek amacıyla böbrek hastalarının diyalize girmeleri ve kanlarındaki kirli maddelerden arınmaları gerekir. Bu işlem için diyaliz şarttır ve hastalar belirli aralıklarla diyalize girerler.
Hastanın diyalize girmesi ve bu şekilde kanda bulunan kirli maddelerden arınması her ne kadar sağlıklı bir durum olarak gözükse de böbreğin zaman içerisinde yavaş yavaş bozulması ve hastalıklara daha açık bir hale gelmesi anlamına gelir. Bu nedenle diyalize giren böbrek hastalarının büyük bir bölümünde böbrek kanseri riski ciddi oranda artış gösterir. Uzun süreli diyaliz yerine hastanın bir an önce böbrek naklinin yapılması ve bu sayede diyaliz nedeniyle oluşan böbrek kanseri riskinin ortadan kaldırılması gerekir. Diyalizin böbrek kanseri riskini artırması, her diyalize giren hastanın böbrek kanseri olacağı anlamına gelmez.
Genetik Nedenler
Böbrek kanserinin oluşumunda genetik nedenler de büyük önem taşır ve bazı genetik hastalıklar vücudun çeşitli organlarından kanser ya da benzeri oluşumlara sebep olabilir. Von Hippel-Lindau hastalığı da genetik olarak geçen ve organlarda kanser oluşumuna neden olan bir hastalık olarak bilinir. Öncelikle bireyde bu hastalığın olup olmadığının iyi bir şekilde tespit edilmesi ve sonrasında diğer aile bireylerinde de bu hastalığın durumu izlenmelidir.
Von Hippel-Lindau hastalığı sinsice ilerler ve kendini belli etmeden vücutta gelişimini gösterir. İlerleyen süreçlerde ise çeşitli organlarda kanserle kendini gösterir ve bu organlardan en çok etkilenen böbreklerdir. Söz konusu hastalığa sahip olan kişilerin mutlaka belirli aralıklarla kontrollere girmesi ve özellikle böbrek konusunda dikkatli olmaları tavsiye edilir.
Radyasyon
Radyasyon, insan vücudundaki hücrelerin mutasyona uğraması veya yapı olarak bozulması konusunda etkilidir. Kişinin aşırı derecede radyasyona maruz kalması hücrelerin yapısal olarak bozulmasına ve haliyle kanser hastalıklarıyla karşı karşıya kalmasına neden olur. Günümüzde insanların büyük bir kısmı mesleki nedenlerden ötürü aşırı miktarda radyasyona maruz kalırken, çocuklarında küçük yaşlardan itibaren telefon, tablet, televizyon, bilgisayar vb. cihazlar nedeniyle aşırı derecede radyasyona maruz kaldığı bilinir. Radyasyon nedeniyle insan vücudunda bulunan hücreler yavaş yavaş değişim gösterir ve bu değişimin etkileri zaman içerisinde kanser olarak ortaya çıkar.
Radyasyon sadece mesleki nedenlerden dolayı veya elektronik cihazlar nedeniyle alınmaz. Daha önce tedavi nedeniyle de kişinin aşırı derecede radyasyona maruz kalması söz konusu olabilir. Özellikle böbrek veya çevresinde yapılan bu radyasyon tedavileri böbrek kanserinin oluşumuna büyük ölçüde katkı sağlarlar.
Böbrek Kanseri Belirtileri
Böbrek kanseri, evre 1 ve evre 2’de her ne kadar tesadüfen fark edilen ve belirti olarak kendini çok göstermeyen bir hastalık olsa da aslında kişinin bazı konularda dikkatli olması böbrek kanserinin erken teşhisine neden olur. Böbrek kanserinin vücutta yayılmaya başlamasıyla birlikte sindirim sisteminin belirli bir kısmı bu durumdan etkilenir. Özellikle hastanın idrar konusunda çeşitli sorunlar yaşadığı görülür ve bu sorunlar ilk etapta uzun aralıklarla veya hafif olarak görülür.
Böbrek kanserinin en belirgin belirtisi ise idrarda kan görülmesi durumudur ve bu durum sadece böbrek kanseri belirtisi olarak kabul edilmez. İdrar yolu enfeksiyonu veya diğer böbrek rahatsızlıklarında da idrarda kan görülür ancak her ne olursa olsun bu belirtide uzman desteği almak gerekir. Bunun yanı sıra hastanın karında veya göğüs kafesinin arka kısmında hemen yan tarafında elle hissedilir bir cisim bulunabilir. Kanserli hücreler zaman içerisinde böbrek üzerinde gelişimini devam ettirmelerinden dolayı, bu kitle dışarıdan elle hissedilebilecek bir hal alabilir.
Yüksek ateş, iştahsızlık ve aniden gelen ciddi kilo kayıpları da böbrek kanserinin diğer belirtileri olarak bilinir. Hastalar genel olarak yüksek ateşi ciddi almazlarken, hastalığın en çok görülen belirtileri arasında yüksek ateşin olduğunu unutmamak gerekir. Bu belirtilerin şiddeti ve görülme aralıkları hastanın hem yaşına hem de fizik durumuna göre değişim gösterir. Her hastada aynı belirtilerin olduğu ya da olacağı söylenemez.
İdrarda Kan Görülmesi
Böbrek kanseri günümüzün en popüler kanser türlerinden biri olurken, bu hastalığa yakalanan birçok hasta idrar sırasında görmüş olduğu kandan şüphelenerek sağlık merkezlerine başvuruyor. Böbrek kanserinin erken teşhisi ve tedavisi için idrar sırasında görülen kan büyük önem taşıyor. İdrar sırasında görülen kan böbrek taşı, idrar yolu hastalıkları ve daha birçok durumdan kaynaklansa da hastaların mutlaka belirli kontrolden geçmeleri gerekir. Bunun nedeni ise idrar sırasında görülen kanın böbrek kanseri şüphesini uyandıran en önemli belirtiler arasında yer almasıdır. Bazı hastalarda sadece bir defaya mahsus ortaya çıkan idrarda kan durumu, bir defaya mahsus olmasına karşın ihmal edilmemeli ve gerekli incelemeler yapılmalıdır.
Böbreğin kanserli hücreler nedeniyle zarar görmesi, süzme işleminin tam olarak yapılamaması, böbreğin yapı olarak bozulmaya başlaması ve daha birçok durum böbrek kanserinde idrar sırasında kan görülmesine neden olur. Eğer hasta idrar sırasında kanı ilk defa görüyorsa, yüksek ihtimalle kanserli hücrelerin boyut olarak 7 cm den küçük olduğu görülür. Bu boyuttaki kanserli hücrelerin vücuttan arındırılma ihtimali %100 oranındayken, son dönemlerde gelişen ilaçlar tedaviyi daha da kolaylaştırır ve görüntüleme sistemleri sayesinde de bu hücrelerin tespiti daha net bir şekilde yapılabilir. Bu nedenle hastanın idrarda kan görmesi olayını sürekli hale getirmeden, gördüğü andan itibaren bir uzmana başvurması ve gerekli olan tetkikleri yaptırması gerekir.
Yanda veya Karında Kitle Görülmesi
Böbrek kanserinin vücutta iyiden iyiye etkili olmasıyla birlikte böbrek üzerinde toplanan kanserli hücrelerin boyutu giderek büyür. Bu hücreler zaman içerisinde 7 cm den daha büyük ve diğer organlara yayılmış bir şekilde vücut içerisinde ilerlemeye devam eder. Vücut içerisinde böyle bir oluşum elbette ki dışarıdan da fark edilebilecek bir noktaya ulaşır. Kişi özellikle karın bölgesinde veya göğüs kafesinin arka alt kısımlarının kenarlarında ele gelebilecek kadar sert bir yapıyla karşılaşır.
Böbrek kanserine yakalanan hastaların büyük bir çoğunluğu, bu oluşumu fark ettiklerini belirtseler de pek önemsemediklerini ve kendiliğinden geçeceğini düşündüklerini ifade ederler. Kanserli hücrenin ele gelecek bir düzeyde olması veya dışarıdan fark ediliyor olması, en önemli böbrek kanseri belirtilerinden biri olarak bilinir. Kanserli hücreler elle veya dışarıdan fark edilir bir noktaya gelmişse, yüksek bir ihtimalle hastanın evre 2’nin son kısımlarında veya evre 3’te olduğu tespit edilir. Her ne olursa olsun bu evrelerde dahi tedavinin başarı ihtimalinin olduğunu unutmamak gerekir. Söz konusu bölgelerde görülen kitleler için mutlaka uzmana danışılmalıdır. Bu kitleler veya benzeri yapılar, sadece böbrek kanseri belirtisi değil, diğer kanserlerin veya sağlık sorunlarının habercisi olabilirler.
Yüksek Ateş
Tansiyondaki dengesizlik, böbreğin işlevini yavaş yavaş kaybediyor olması ve böbrek kanserinin lenflere zarar veriyor olması, kişinin yüksek ateş sorunu yaşamasına neden olur. Böbrek kanserinde yüksek ateş sadece kendini başına ortaya çıkmaz. Yüksek ateşle birlikte halsizlik ve uyku hali de sıkça rastlanan bir belirti olarak bilinir. Yüksek ateş, böbrek kanserinin en çok dikkate alınmayan belirtisi olarak bilinir. Her böbrek kanseri hastalığına yakalanan hastada yüksek ateş görülmez ve bu durumun böbrek kanserinin evresiyle de doğrudan ilgisi vardır.
Normalden Fazla Kilo Kaybı
Böbrek kanserinin en önemli belirtileri arasında yer alan kilo kaybı, aynı zaman yine diğer birçok belirti gibi ilk etapta dikkate alınmaz. Kilo kaybını hasta doğal bir durum olarak değerlendirir ve beraberinde gelişen iştahın azalması, hastanın bu belirtiyi önemsememesindeki en büyük etkendir. Hasta iştahının kesilmesine rağmen ve hatta kesilmemesine rağmen kilo alamaz. Normale oranla hastanın daha çok yemek yemesi dahi kilo almasına neden olmaz. Hasta hızla kilo kaybetmeye başlar ve tuvalet alışkanlıkları da büyük değişim gösterir.
Böbrek Kanseri Teşhis ve Tanı Yöntemleri
Böbrek kanserinin teşhisi için birçok yöntem kullanılır ve bu yöntemler genel olarak görüntüleme yöntemlerinden oluşur. Görüntü yöntemlerinin yanı sıra biyopsi inceleme de büyük önem taşır. Böbrek kanseri hastalığına yakalanan hastaların tümünde aynı tip kanserli hücreler ortaya çıkmaz. Kanserli hücreler hastadan hastaya değişim gösterir. Her ne kadar aynı tipte kanserli hücre ortaya çıksa da farklı tip kanserli hücrelerde, farklı tipteki tedaviler gerekebilir. Bu nedenle teşhis sırasında böbrek üzerinde herhangi bir kitlenin olup olmadığından çok, bu kitlenin türü ve yapısı teşhis edilmeye çalışılır.
Fiziki muayene sırasında böbrek kanserinin anlaşılması çok zordur. Bu nedenle tetkiklere başvurulur ve sonrasında yapılan incelemelerin ardından kanserli hücrenin türü anlaşılır. Görüntüleme sistemleriyle yapılan incelemeler veya yapılan testlerin yanı sıra biyopsi incelemesi böbrek kanserinin türünü net bir şekilde ortaya koyar. Tüm teşhis ve tanı yöntemleri, çok kısa sürede ve herhangi bir hayati risk teşkil etmeden gerçekleştirilir. Ardından hasta için en uygun olan tedavi programı, böbrek kanserinin türüne göre belirlenir ve tedaviye başlanır.
Fiziki Muayene
Böbrek kanserinde fiziki muayene, böbrek kanserinin tam olarak teşhisi için yeterli bir muayene türü değildir. Fiziki muayene esnasında hastanın ne gibi şikâyetleri olduğu dinlenilir ve çeşitli sorular sorularak böbrek kanseri veya diğer hastalık belirtilerinin olup olmadığı anlaşılmaya çalışılır. Fiziki muayene esnasında uzman doktor hastanın böbreklerini eliyle kontrol ederek, bölgede herhangi bir kitle oluşumu var olup olmadığını anlamaya çalışır. Ardından hastanın şikâyetlerine göre gerekli testler ve görüntüleme sistemlerinden alınan verilerin sonuçları beklenir.
Tetkikler
Böbrek kanserinin tetkiki için öncelikle kan ve idrar testlerine başvurulur. Kan ve idrar testleri sonucunda kanda biriken maddeler ve idrarda biriken maddeler detaylı bir şekilde incelenir. Böbrek kanserinde, böbrek yeteri kadar görevini yerine getiremediği ve yapı olarak bozulmalara uğradığı için kan veya idrar gibi önemli tetkik unsurlarının değerleri de bu durumdan etkilenir. Haliyle bu testler yapılarak böbrek kanserinin var olup olmadığı tespit edilmeye çalışılır.
BT ve MRI görüntüleme de böbrek kanserinin teşhisi konusunda büyük rol oynayan iki yöntem olarak bilinir. Bu yöntemlerle böbreğin haritası ve yapısı çok net bir şekilde incelenir. Ardından yeterli görülmemesi durumunda biyopsi incelemesi de yapılarak, böbrek kanserinin ne aşamada olduğu net bir şekilde ortaya konulmaya çalışılır.
Kan ve İdrar Testleri
Böbrek kanserinin tespit edilmesi ve vücuda ne gibi etkileri olduğunun anlaşılması konusunda kan ve idrar testleri etkin rol oynar. Hastadan yaklaşık 5-6 tüp kadar kan alınırken, bir kap dolusu da idrar istenir. Alınan kanın miktarı duruma göre değişim gösterebilirken, laboratuvar ortamında bu maddelerin incelemeleri yapılır. Kan testinin sonucunda vücutta oluşan zararlı maddelerin miktarı incelenir. Bu maddelerin incelenmesinin ardından ise böbreğin ne durumda olduğu az da olsa anlaşılabilir. Ardından idrar testinin sonucuna bakılarak da böbreğin idrarı süzme konusunda görevini ne ölçüde yerine getirdiği anlaşılmaya çalışılır.
Çıkan sonuçlar neticesinde kanda ve idrarda aşırı miktarda zararlı madde tespit edilirse, böbreğin durumunun kötü olduğu rahatlıkla anlaşılır. Bu sonuca bakılarak, böbrek kanserinin böbrek üzerindeki etkileri net bir şekilde anlaşılır ve tedavinin ne denli acil olduğu da görülebilir. Eğer testler sonucunda kan ve idrarda çıkan zararlı maddelerin miktarı fazla değilse, hastanın şanslı olduğu, tedavisinin de daha kolay geçeceği söylenebilir.
BT ve MR Görüntüleme
BT (Bilgisayarlı Tomografi) ve MR (Manyetik Rezonans) görüntüleme yöntemleri, böbrek kanseri teşhisi konusunda, böbrek üzerinde meydana gelen kanserli hücrelerin görselini sunan önemli teşhis yöntemleri olarak bilinirler. Böbrek kanserinin evreleri, kanserli hücrelerin boyutlarına bakılarak tespit edilirken, BT ve MR gibi görüntüleme sistemleri sayesinde söz konusu hücrelerin ne boyutta olduğu rahatlıkla görsel olarak ortaya konulabilir. Bu sayede hastanın böbrek kanserinin hangi evresinde olduğu tespit edilir ve ne gibi bir tedavi uygulanacağı da kolay bir şekilde kararlaştırılır.
BT ve MR için hasta iki farklı cihazla kontrol edilirken, alınan verilerin durumuna göre bu iki teşhis işlemi de 2 saate kadar sürebilir. Söz konusu görüntüleme yöntemleri tamamıyla dışarıdan gerçekleştirilir ve bu süreçte vücudun içerisine herhangi bir şekilde girilmez. Bu görüntüleme yöntemleri sayesinde böbrek kanserinin nasıl bir eğilim içerisinde olduğu ve ilerleyen süreçlerde yayılması durumunda ilk olarak hangi organlara saldıracağı, bu gibi bir durum oluşmaması için ne gibi önlemler alınacağı tespit edilir. Bununla birlikte böbreğin görsel haritası da oluşturularak, tedavi başlamadan önce, tedavi esnasında ve tedavi sonrasında böbreğin ne gibi bir yapıya büründüğü de rahatlıkla gözlemlenebilir.
Biyopsi İnceleme
Böbrek kanseri için yapılan biyopsi incelemesinde, çeşitli tıbbi ekipmanlar sayesinde böbreğe dışarıdan ulaşılması gerekir. Bu cihazlarla böbreğin içerisinden belirli bir doku ya da parça alınarak, böbrekte meydana gelen kanserli hücrelerin yapısı veya böbrek üzerinden oluşan kitlenin iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğu incelenir. Biyopsi sırasında hastanın durumuna göre bir anestezi yöntemi uygulanır. Hasta aynı gün içerisinde taburcu edilebilirken, enfeksiyon riskinin hemen hemen hiç olmadığı söylenebilir.
Biyopsi sayesinde alınan parça veya dokular incelenerek, böbrekte bulunan kanserli hücrelerin türü anlaşılır. Böbrek kanseri tedavisinde kanserli hücrelerin hangi tür olduğu büyük önem taşırken, kanser türünün bilinmesi sayesinde tedavinin daha başarılı olacağı söylenebilir. Biyopsi inceleme yapılırken, aynı zamanda BT veya MR gibi görüntüleme sistemlerinden yardım alınabilir.
Böbrek Kanseri Komplikasyonlar
Böbrek kanseri, tedavi edilmeden önce, tedavi aşamasında ve tedavi sonrasında çeşitli komplikasyonlara neden olabilir. Böbrek kanseri nedeniyle hasta sadece böbrek sorunlarıyla değil, diğer sindirim sistemi sorunlarıyla da karşı karşıya kalabilir. Tedavi esnasında bu komplikasyonlar için her ne kadar önlem alınsa da bazı durumlarda bu önlemlerin yetersiz kaldığı görülür. İdrar yolları iltihabı ve mekanik bağırsak tıkanıklığı sendromu, en çok karşılaşılan semptomlar olarak bilinir.
Hasta bu komplikasyonları böbrek kanserinden daha kısa sürede ve daha başarılı bir şekilde atlatabilir ancak bu süreçlerde böbrek kanserinin tekrar ortaya çıkma riski olduğu için beslenme alışkanlıklarından tutun da yaşam tarzına kadar büyük özen göstermesi gerekir. Böbrek kanseri komplikasyonları sadece böbrek kanserinden kaynaklı değil, kullanılan ilaçlardan kaynaklı olarak da ortaya çıkabilir.
İdrar Yolları İltihabı
İdrar yolları iltihabı gerek böbrek kanseri tedavisi esnasında gerekse böbrek kanseri tedavisinden sonra en sık karşılaşılan komplikasyonlar arasında yer alır. İdrar yolları iltihabı çeşitli ilaçlar ve beslenme alışkanlıkları sayesinde ortadan kaldırılabilir. Tedavisinin kolay olduğu söylenebilir ancak hasta idrar yolları iltihabı nedeniyle psikolojik olarak büyük bir çöküntü yaşayabilir. Bu çöküntü ilk etaplarda görülse de idrar yolu iltihabının belirtilerinin, böbrek kanseri belirtileriyle benzerlik göstermesi, söz konusu psikolojik çöküntünün asıl sebebi olarak bilinir.
Mekanik Bağırsak Tıkanıklığı Sendromu
Normal şartlarda ağızdan giren besinler, vücut tarafından birtakım ayıklama işlemlerinden geçirilir ve vücut için zararlı olan maddeler anüsten dışarı atılır. Zararlı besinlerin mideden bağırsaklara ilerlemesi esnasında kalın bağırsaklarda meydana gelen tıkanmalara, mekanik bağırsak tıkanıklığı sendromu adı verilir. Besinler kalın bağırsaktan anüse doğru ilerlemesi sırasında, bağırsaklarda bulunan kasların çeşitli nedenlerle görevini yerine getirmemesi ve bu nedenle oluşan bağırsak tıkanmaları, mekanik bağırsak tıkanıklığı sendromu çerçevesinde değerlendirilmez.
Mekanik bağırsak tıkanıklığı sendromunda, besinlerden kaynaklı, bağırsak daralmasından kaynaklı ve böbrek kanserinin bağırsaklara vermiş olduğu zararlardan dolayı bölgede tıkanıklık meydana gelir. Böbrek kanserinin etkilerinden ötürü bağırsaklarda belirli ölçüde yetenek kaybının görülmesi, söz konusu sendromun oluşumunda etkilidir. Gaz çıkaramama, karın bölgesinde şiddetli ağrı, bulantı ve kusma gibi belirtiler mekanik bağırsak tıkanıklığı sendromunun en belirgin belirtileri olarak bilinir. Ayrıca böbrek kanserine yakalanan her hastanın mekanik bağırsak tıkanıklığı sendromu ile karşılaşması söz konusu değildir. Böbrek kanserinin komplikasyonları hastadan hastaya değişim gösterebilir.
Böbrek Kanseri Nasıl Önlenir?
Böbrek kanseri, çoğu kanser hastalığı gibi sebebi bilinmese de çeşitli önlemlerle önüne geçilebilecek olan bir hastalıktır. Kişilerin böbrek kanseri riskini arttıracak her türlü risk faktöründen uzak durması, böbrek kanserinin %50 oranında önüne geçilmesine neden olur. Özellikle sigarayı bırakmak ve sağlıklı yaşam, böbrek kanserinin önüne geçilebilecek etkenlerdir. Bunun yanı sıra kişinin radyasyon içeren her türlü ortamdan uzak durması ve düzenli olarak böbrek kanseri kontrolünden geçmesi, böbrek kanserinin önlenmesinde, önlemese bile erken tedavisinde büyük katkı sağlayacaktır.
Sigarayı Bırakmak
Yapılan araştırmalar sonucunda ve böbrek kanseri hastalığına yakalanan kişiler üzerinde yapılan gözlemlerde, sigara kullanımının böbrek kanserine en az %40 oranında davetiye çıkardığını göstermiştir. Kişilerin sigara kullanmaları durumunda, en kısa sürede sigarayı bırakmaları veya bu konuda sağlık kurumlarından destek almaları, böbrek kanserinin büyük ölçüde önüne geçilmesine neden olur. Özellikle kişinin ailesinde böbrek kanserine yakalanan başka bir birey varsa, sigara kullanımıyla birlikte böbrek kanseri riskinin çok daha fazla artacağı söylenebilir. Bu nedenle kişinin sigarayı bir an önce bırakıp, ardından böbrek kanserine karşın belirli periyotlarda sağlık kontrolünden geçmesi gerekir.
Düzenli ve Sağlıklı Beslenme
Düzenli ve sağlıklı beslenme, sadece böbrek kanseri konusunda değil, diğer birçok hastalığın oluşmasını önleme adına etkili bir önlem faktörüdür. Böbreklerin direkt olarak tüketilen besinlerden beslenmesi ve bu besinleri süzgeçten geçirmesi, haliyle sağlıksız beslenme durumunda böbreklerin direkt olarak etkilenmesine neden olur. Özellikle kişinin ailesinde veya akrabalarında böbrek kanserine yakalanan başka bir birey varsa, kişinin beslenme alışkanlıklarına normalden iki kat daha fazla dikkat etmesi gerekir.
Sağlıklı beslenmenin yanı sıra kişinin düzenli bir tuvalet alışkanlığının olması ve idrarını uzun süre tutmaması da önemli bir davranıştır. Hastanın asitli, aşırı şekerli veya tuzlu besinlerden mümkün olduğunda uzak durması, böbrek kanseri ve diğer böbrek hastalıklarından çok daha kolay bir şekilde korunmasına yardımcı olur.
Sık Sorulan Sorular
Böbrek kanserinin evreleri, tedavi edilmezse sonuçlarının ne olacağı, tedavi edilmezse ne şekilde seyredeceği ve daha birçok konu hakkında sık sorulan sorular kısmından aradığınız her sorunun cevabını rahatlıkla bulabilirsiniz.
Böbrek Kanseri Tedavi Edilebilir Mi?
Böbrek kanseri tedavisi mümkün olan ve belirli evrelerde teşhis edildiği zaman çok daha kolay tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Hatta böbrek kanserinin evresinin ilerlememesi koşuluyla en kolay tedavi edilebilen kanserlerden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Böbrek kanserinin evre 1 ve 2 itibariyle teşhis edilmesinin ardından tedavisi mümkündür ve tedavinin başarı oranı ise %90-100 arasında değişim gösterir. Evre 3 ve 4 itibariyle bu oran bir miktar daha düşse de günümüzde başarı oranı yüksek olan cerrahi müdahaleler sonucunda kanserin tedavisinin mümkün olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Böbrek kanseri tedavisinde zaman zaman başarı sağlamak amacıyla, ilaç tedavisi, cerrahi tedavi, immunoterapi veya radyoterapi gibi uygulamalar birlikte kullanılarak, özellikle evre olarak ilerlemiş hastaların tedavisi sağlanabilir. Böbrek kanserinin tedavisinin mümkün olmaması adına, kanserli hücrelerin tüm böbrekleri sarmış, uzak lenf bağlarına ve akciğere kadar sıçramış olması gerekir. Bu durumda olan böbrek kanseri hastalarının tedavisi son derece zor ve imkânsızdır. Aynı zamanda bazı böbrek kanseri hastalarında, kanserli hücrelerin beyne kadar ulaşması nedeniyle tedavinin daha da imkânsız bir hal aldığı söylenebilir.
Böbrek Kanseri Ölümcül Bir Hastalık Mı?
Her kanser hastalığı gibi böbrek kanseri de belirli aşamalardan sonra ölümcül noktalara ulaşır. Eğer böbrek kanseri evre olarak ilerlemiş ve diğer organlara da ulaşmışsa, hastalığın artık ölümcül bir noktada olduğu söylenebilir. Böbrek kanseri ilk olarak böbrekten sonra akciğerleri hedefler ve tedavinin başarılı olmaması durumunda kısa süre içerisinde akciğerlere ulaşır. Akciğerlere ulaşmasından sonra ise hasta yine tedavi edilebilir ancak bu tedavi sadece hastanın daha uzun yaşaması içindir. Hastalık tedavi edilmezse, hasta tedavide gecikmişse veya hastanın durumu artık herhangi bir tedavi şekline uygun değilse, böbrek kanseri ölüm riski yüksek olan bir hastalığa dönüşür.
Böbrek Kanseri Hastalarının Yaşam Süresi Nedir?
Böbrek kanseri hastalarının yaşam süresini yapılan istatistikler sonucunda ortaya çıkan sonuçlar daha net bir şekilde ifade eder. Böbrek kanseri hastalarının %75’lik bir kısmı en az 5 yıla kadar yaşayabilmekte ve bu süreçten sonra da hayatta kalabilmektedirler. Böbrek kanseri hastalarının ortalama yaşam süreleri, tamamıyla böbrek kanserinin evresi ve vücuttaki yayılımıyla doğru orantılı seyreder.
Yapılan araştırmalar, böbrek kanserine yakalanan her 100 kişiden 75’inin en az 5 sene hayatta kaldığını ve sonrasında ise böbrek kanserini atlatması durumunda uzun süre yaşadığını gösterirken, bazı hastaların 5 yılın sonunda veya 5 yılı doldurmadan yaşamını yitirdiğini gösteriyor. Böbrek kanserinde hastanın hayatta kalma süresini belirleyen 5 farklı unsur öne çıkar. Kanserin türü, kanserli hücrelerin böbrek üzerinde veya diğer organlarda bulunduğu konum, hastanın görmüş olduğu tedavi, hasta vücudunun bu tedaviye ne şekilde yanıt verdiği ve hastanın yaşı, söz konusu 5 temel unsur olarak bilinir.
Söz konusu 5 unsurun bir arada değerlendirilmesi ve sonuçların genel olarak olumlu çıkması sonucunda hastanın yüksek bir ihtimalle 5 yıldan fazla yaşayacağı söylenebilir. Bunun yanı sıra böbrek kanseri hastalarının yaşam süresi, hastanın hangi evrede olduğunu göz önünde bulundurularak da yorumlanabilir. Evre 1’de olan bir hastanın 5 yıl boyunca hayatta kalma oranı %80 civarında, evre 2’de olan bir hastanın 5 yıl boyunca hayatta kalabilme ihtimali %74 oranındadır. Evre 1 ve 2 tedavi için kabul edilebilir ve başarı oranı yüksek evreler olarak bilinir. Evre 3’te olan bir hastanın 5 yıl hayatta kalabilme ihtimali %53 oranında ve evre 4’te olan bir hastanın 5 yıl süreyle hayatta kalabilme ihtimali ise %10’un altındadır. Evre 3’te tedavinin başarı gösterme ihtimali henüz bulunuyorken, evre 4 itibariyle tedavinin olumlu yanıt verme ihtimali neredeyse imkânsıza yakındır.
Böbrek Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Böbrek kanserinde tedavi yöntemleri tamamen hastanın durumuna göre belirlenen bir süreç olarak bilinir. Hasta üzerinden yapılan tetkikler, hastanın yaşı, fiziki durumu ve tedaviye verebileceği muhtemel yanıt, tedavinin belirlenmesinde etkili olan unsurlardır. Radyasyon tedavisi, immunoterapi, radyoterapi ve hormon tedavisi genel olarak kullanılan tedavi yöntemleri olarak bilinir. Bunun yanı sıra yine hastanın durumuna göre belirlenen ilaçlar da tedavi programı içerisine dâhil edilir. Tüm bu tedavi yöntemleri, kanserli hücrenin öncelikle büyümesini engeller, ardından da tamamen vücuttan atılmasını amaçlar. Bazı hastalarda tüm bu tedavi yöntemlerine rağmen böbrek üzerinde bulunan kanserli hücreler vücuttan atılamaz. İşte tam olarak bu noktada cerrahi tedavi yöntemi devreye girer.
Genel olarak böbrek kanseri hastalarına bakılırsa, hemen hemen her hastanın mutlaka cerrahi tedavi yöntemiyle tedavi edildiği görülür. Cerrahi yöntem sayesinde kanserli hücreler direkt olarak vücuttan çıkarılabilir. Yapılan ameliyatla hastanın böbreğinin bir kısmı, böbrek üstü bezi, bezin etrafında bulunan zar ve yağ tabakası tamamıyla çıkarılır. Bu işlem kanserli hücrenin boyutuna göre değişim gösterir. Cerrahi tedavi yöntemleri açık olarak veya hastanın durumuna bağlı olarak laparoskopik (kapalı) yöntemle gerçekleştirilir. İlaç tedavisi, radyoterapi uygulamaları ve cerrahi tedavi yönteminin yanı sıra deneysel tedavi yöntemleri de uygulanabilir.
Böbrek Kanseri Hangi Evrede Ameliyat Edilebilir?
Böbrek kanseri ameliyatı hasta ve doktor arasında kararlaştırılan bir durumdur. Hastanın tedaviden beklentileri ve doktorun yapmış olduğu gözlemler, hastanın hangi yöntemle tedavi olacağını belirler. Böbrek kanserinin ameliyatla tedavi edildiği evre kesin olarak 3. evre olarak bilinir. Evre 3 itibariyle sadece cerrahi tedavi değil, ilaç tedavisi ve radyoterapi uygulamaları da tercih edilir. Bazı durumlarda ise hastanın evre 2’nin sonlarında olması nedeniyle yine bu evrede de ameliyatla tedavinin gerçekleştiği görülebilir.
Lokal ilerlemiş böbrek kanserlerinin büyük bir çoğunluğu ameliyatla tedavi edilmelidir. Eğer böbrek kanseri henüz lokal ilerlememiş ve boyut olarak 4 cm den küçükse, diğer tedavi yöntemlerinden yararlanılarak hastalığın tedavi edilmesi söz konusu olabilir.
Böbrek Kanseri Tedavisinde Böbrek Tamamen Alınır Mı?
Böbrek kanserinin tedavisinde böbreğin tamamen vücuttan alınması durumu, uygulanan tedavi yöntemine göre belli olur. Eğer böbrek kanseri evre olarak ilerlememiş ve boyut olarak da küçükse, radyoterapi uygulamaları ve ilaç tedavisi sayesinde böbreğin tamamıyla vücuttan alınması durumu ortadan kaldırılabilir. Böbrek kanserinin evre olarak ilerlemesi durumu ise böbreğin tamamen alınmasına neden olabilir.
Böbrek kanseri tedavisinde uygulanan cerrahi yöntemler sonucunda böbrek tamamen vücuttan ayrılır. Eğer kanserli hücreler uygulanan radyoterapi ve ilaç tedavisiyle büyük oranda ortadan kalkmamışsa ve hatta daha da çok büyümüşse, cerrahi tedavi kesinleşir. Cerrahi tedavinin uygulanması sırasında ise böbreğin önemli kesimlerinin alınması nedeniyle böbreğin de tamamen alınması söz konusu olur. Dikkat edilmesi gereken nokta, sadece bir böbreğin tamamen vücuttan ayrılmasıdır. Diğer böbreğe herhangi bir şekilde müdahale edilmez ve bununla birlikte diğer böbrek, vücudun tüm ihtiyaçlarını yeterli ölçüde karşılayabilir. Sadece hastanın belirli periyotlarda böbreklerini kontrol etmesi gerekir.
Böbrek Kanseri Diğer İç Organlara Sıçrar Mı?
Böbrek kanserinin evrelere bölünmesinin en önemli nedenlerinden biri, kanserli hücrelerin böbrekte ortaya çıkıp, sonrasında diğer organlara yayılması ve bu süreçte boyut olarak kaç cm’ye ulaşmışsa, o cm’ye göre evrelere ayrılmasıdır. Evre 3 ve 4’le birlikte böbrek kanserinin diğer organlara sıçradığı görülür.
Kanserli hücreler böbrek dışına çıktığı andan itibaren öncelikle idrarın süzülüp, idrar kesesine aktarılmasını sağlayan borucuklara ulaşırlar. Ardından hücrelerin lenf düğümlerini hedef aldığı görülür ve akciğer de kısa bir süre içerisinde bu durumdan etkilenir. Uzak lenf düğümlerine kadar erişen kanserli hücreler, müdahalenin yetersiz kalması durumunda beyne kadar ulaşır. Bu nedenle böbrek kanserinin sadece böbrekte sınırlı olmadığı, birçok organı etkisi altında bırakarak, kişiyi ölümcül bir sürece sürüklediği söylenebilir.
Böbrek Kanseri Vücuda Zarar Verir Mi?
Böbrek kanseri vücuda birçok anlamda zarar vererek, zaman içerisinde diğer organlara da yayılarak, aslında sanılandan daha fazla vücuda zarar verir. Öncelikle idrar yolları bu durumdan etkilenir ve sonrasında hastada ciddi bir kilo kaybı gözlemlenir. Bu kilo kaybının yanı sıra vücut direnci de bir anda düşer ve birey hastalıklara daha açık bir hal alır. Sindirim sistemi de böbrek kanserinden payını alarak hızlı bir gelişim gösterir.
Hastaya uygun tedavi programı hazırlanmaz veya hastanın ihmalkârlığı sonucunda tedavi aksarsa, iç organların önemli bir kısmı bu durumdan etkilenir. Günümüzde yeterli tedavi şartlarının oluşmaması durumunda böbrek kanserinin beyin fonksiyonlarına kadar etki ettiği görülmüştür.
Böbrek Kanseri Yaş Ortalaması Nedir?
Böbrek kanseri genç yaşlarda da ileri yaşlarda da görülebilen bir kanser türü olarak bilinir. Yaş faktörü elbette ki önemlidir ancak sadece hastaların böbrek kanserine yakalanma riskini artıran bir unsur olarak görülür. Böbrek kanserinin genel yaş ortalamasına bakıldığı zaman özellikle 40-60 yaş aralığına çok sık ortaya çıktığı gözlemlenebilir. 40-50 yaş aralığında, 51-60 yaş aralığından daha az görüldüğü bilinirken, 51-60 yaş aralığında olan hastalar sadece böbrek kanseri değil, diğer böbrek hastalıklarıyla da sıklıkla karşılaşırlar.
Genç yaşta böbrek kanserine yakalanan hasta sayısı son derece azken, kişinin yaşam kalitesi ve özellikle beslenme alışkanlıkları ne denli iyi olursa, böbrek kanserine yakalanma riski de o denli azalır.
Böbrek Kanseri Tedavisi İçin Hangi Bölüme Muayene Olmak Gerekir?
Böbrek kanseri hastaları arasında yapılan bir istatistik sonucunda, hastalar ilk böbrek kanseri belirtileriyle karşılaştıklarında, hastanenin hangi bölümüne başvuru yapacaklarını bilmedikleri anlaşılmıştır. Bununla birlikte hastaların değerlendirmelerine göre, kişilerin hangi bölüme başvuracakları hakkında bilgilerinin olmaması, muayene konusunda belirli bir süre gecikmelerine neden olduğu görülmüştür. Bu nedenle böbrek kanserinde tedavinin geç başlamasının en önemli nedenlerinden biri olarak, hastaların hangi bölüme başvuracaklarını bilmemeleri nedeni öne çıkar.
Böbrek kanseri ve diğer kanser türlerinin tedavisi konusunda hastanelerin dâhiliye (iç hastalıklar) bölümünden randevu alınması gerekir. Hastanelerin dâhiliye bölümlerinin büyük bir geneli, hasta kabulü için randevu zorunluluğu tutar. Bu nedenle hastanın mutlaka ilk belirtilerden sonra iyi bir planlama yaparak, en kısa süre içerisinde dâhiliye bölümünden destek alması gerekir.
Böbrek Kanseri Tedavisini Devlet Karşılıyor Mu?
Kanser tedavisi konusunda hastanelerde birçok hastaya devlet desteği sayesinde tedavi imkânı sunulur. Böbrek kanseri hastalığı da uzun süredir devlet desteğiyle tedavi edilen kanser türlerinden biri olarak bilinir. Önceki dönemlerde böbrek kanserinin tedavisi devlet tarafından karşılanırken, böbrek kanseri tedavisinde kullanılan bazı ilaçlara devlet desteği sağlanmıyordu. Haliyle bu durum hastaların ciddi bir maddi yük altına girmesine neden oluyor ve bazı hastaların tedavisinin aksadığı görülüyordu.
Getirilen yeni düzenleme ile birlikte bazı ilaç grupları artık SGK tarafından desteklendi. Bu sayede böbrek kanseri tedavisinde kullanılan birçok ilaç da bu destekten nasibini aldı. Böbrek kanseri hastaları sadece normal tedavi konusunda değil, ilaç tedavisi konusunda da devlet desteği imkânından faydalanabilirler.
Hamilelikte Böbrek Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılır?
Hamilelik durumunda böbrek kanseri tedavisi biraz daha zor olsa da mümkün olan bir durumdur. Bunun nedeni ise tedavi ve teşhis esnasında, özellikle karın bölgesine sıklıkla radyasyon uygulanması ve fetüsün de bu radyasyondan olumsuz etkilenmesidir. Fetüsün olumsuz etkilenmemesi adına görüntüleme sistemlerinin olabildiğince az kullanılması ve aynı zamanda radyoterapi gibi uygulamalardan uzak durulması gerekir.
Tedavinin şekillenmesi konusunda böbrek üzerinde bulunan kanserli hücrelerin boyutu, yayılma hızı ve söz konusu kanserli hücrelerin türü büyük önem taşır. Eğer böbrek kanserinin henüz ilk evreleriyse, hafif bir tedavi uygulanarak, kanserli hücrelerin yayılmasının önüne geçilir. Bunun nedeni ise hamilelik sırasında uygulanan radyoterapi veya cerrahi müdahalelerin fetüsün yanı sıra belirli ölçüde bebeğe de zarar verebilme ihtimalidir. Hamileliğin ilerlemesi ve kanserli hücrelerin boyut olarak büyük olmaması durumunda, çeşitli radyoterapi uygulamalarına başvurulabilir.
Böbrek kanserinin evresi çok ilerideyse ve kanserli hücrelere çok acil müdahale gerekiyorsa, bu noktada gebeliğin sonlandırılması dahi düşünülebilir. Bununla birlikte ilaç tedavisi gebeliğe en uygun şekilde sürdürülerek, en azından kanserli hücrelerin yayılma hızı ciddi oranda düşürülebilir. Hamilelik döneminde böbrek kanseri tedavisi için anne adayının durumu, böbrek kanserinin evresi, hamileliği evresi ve tedavinin aciliyeti, oluşacak tedavi programının temel yapı taşları olarak değerlendirilebilir.
Böbrek Kanseri Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Böbrek kanseri, hangi evrede olursa olsun mutlaka tedavi edilmesi gereken aksi halde ölümcül sonuçlara yol açabilecek olan bir kanser türüdür. Böbrek kanserinin tedavi edilmemesi durumunda kanserli hücreler tüm iç organlara kadar uzanarak kişinin ölümüne neden olurlar. Ayrıca böbrek kanserinin tedavi edilmemesi durumunda yaşanan semptomların şiddeti her geçen gün daha ağırlaşır ve hasta günlük yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdüremez.
Tedavinin başlamaması durumunda hastanın yavaş yavaş ölüme sürüklenmesi bir kenarda dursun, hasta evre 2’nin sonları ve 3’le birlikte, eğer herhangi bir işte çalışıyorsa yüksek bir ihtimalle iş hayatını da sürdüremeyecek hale gelir. Hastalık ciddi kilo ve güç kaybına neden olacağı için kişi, sürekli olarak uykusuz, yorgun ve psikolojik olarak da kendini kötü hisseder.
Böbrek Kanserinde Hangi İlaçlar Kullanılır?
Böbrek kanseri tedavisi için kullanılan ilaçlar, genel olarak antianjiogenik terapi olarak bilinen, hedefe odaklanmış bir şekilde etki gösteren ilaçlardır. Bu ilaçlar, özellikle ameliyat öncesinde vücudun vermiş olduğu tepkiyi test etmek ve ameliyatın mümkün olmadığı durumlarda tümörün büyümesini önlemek amacıyla kullanılırlar. Antianjiogenik terapi ilaçlar, sadece tümörün büyümesini engellemek amacıyla değil, belirli oranda küçülmesini sağlamak amacıyla da tercih edilir. Kanserli hücrelerin beslenmesini ve yeni oluşumları besleyecek olan damarların oluşmasını engelleyen bu ilaç türleri, yüksek başarı oranına sahip olmalarıyla bilinirler.
Bu ilaçların bazıları oral yolla, bazıları ise sağlık personeli tarafından vücudunuza enjekte edilir. Böbrek kanseri tedavisinde genel olarak kullanılan ilaçlar: Bevacizumab, Axitinib, Tivozanib, Sunitinib, Pazopanib olarak bilinirler. Bu ilaçların yanı sıra, Temsirolimus ve Everolimus gibi ilaçlar da enzime saldıran, bu sayede de tümörü küçültmeyi amaçlayan ilaçlardır.
Böbrek Kanserinde Kemoterapi Tedavisi Önerilir Mi?
Böbrek kanseri tedavisinde kemoterapi uygulaması sadece belirli durumlarda kullanılır ve ihtiyaç duyulur. Genel olarak immunoterapi ve radyoterapi daha etkin sonuçlar verirken, kemoterapinin böbrek kanserine pek etkisi olmaz. Böbrek kanseri nedeniyle geçirilen ameliyat sonrasında duruma göre kullanılan kemoterapi, zaman zaman da immunoterapiyle birlikte kullanılır. Radyoterapinin kanserli hücreye doğrudan saldırıp yok etmesi, immünoterapinin de tümörle mücadele sırasında bağışıklık sistemine büyük bir güç katması, haliyle kemoterapinin çok nadir kullanılmasına neden olmuştur.
Böbrek Kanseri Hastaları Çalışmaya Devam Edebilir Mi?
Böbrek kanseri her ne kadar zor bir hastalık olsa da hastanın belirli şartlar dâhilinde iş hayatına devam edebilmesi mümkün. Günümüzde tedavi imkânlarının artması, ilaçların gelişmesi ve buna ek olarak yan etkilerinin azalması, sağlık imkânlarının kolay ulaşılabilir olması ve bireylerin hastalıklar konusunda eskiye nazaran daha da çok bilinçlendirilmesi, haliyle hastaların iş hayatlarına devam edebilmelerine olanak sağlar. Hastanın iş hayatına devam edebilmesi adına böbrek kanserinin evresi bu konuda etkin bir rol oynar. Bununla birlikte hastanın ne iş yaptığı da yine uzman doktor tarafından değerlendirilir ve hastanın mesleği de uygunsa hasta iş hayatına devam edebilir.
Genel olarak böbrek kanseri hastalığına yakalanan bireylerin, evre 1 veya ‘de iken iş hayatlarına devam etmelerinde pek bir sakınca bulunmaz. Sakınca yaratacak olan durumlar ise iş şartları ve hastanın beslenme imkânlarıdır. Hastanın çalışma ortamında aşırı kimyasal olmaması, radyasyonun az olması ve hastanın beslenme programına uyabilecek bir işte çalışıyor olması durumunda, hastanın çalışması konusunda hiçbir engel söz konusu olmaz. Bununla birlikte hastanın yaşı, fiziki durumu ve hastalığın evresi de söz konusu iş ortamını desteklemelidir.
Evre 3 ve 4’le birlikte hastanın iş hayatına devam etmesi pek uygun görülmez. Bunun nedeni ise bu evrelerden sonra böbrek kanseri tedavisinin evre olarak ileride olması, buna bağlı olarak da tedavinin daha ağırlaşması olarak bilinir. Öte yandan hasta bu evrelerle birlikte hem kanserin etkilerinden dolayı hem de tedavinin ağır olmasından dolayı iş hayatına istemsizce devam edemez. Hastanın iş hayatına devam edebilmesi adına evrenin ilerlememiş, iş şartlarının iyi ve hastanın da fiziki açıdan sağlıklı olması gerekir.
Böbrek Kanseri Hastalarının Dikkat Etmesi Gerekenler Nelerdir?
Böbrek kanseri hastaları, teşhis konulmasının hemen ardından tedavi süreciyle birlikte birçok alışkanlığını kenara bırakmalıdırlar. Öncelikle kişi sigara içiyorsa, sigara kullanımı azaltarak değil de birden kesmeli ve dumanını dahi solumamalıdır. Bununla birlikte günlük doktorun tavsiye ettiği miktarın altına inmeden su tüketilmelidir. Sürekli olarak sindirimi kolay olan, aşırı tuz ve şeker içermeyen, mümkünse tamamıyla organik besinler tüketilmelidir. Sebze ve meyve tüketiminde dahi hastanın doktorun tavsiyelerine uyması gerekir. Bunların yanı sıra hastanın egzersizlere başlaması ve bedenini spora alıştırarak, tedaviye destek çıkmalıdır.
Beslenme ve kötü alışkanlıkların düzene sokulmasıyla birlikte hastanın tedavilerini aksatmaması da önem taşıyan bir başka noktadır. Özellikle ilaç kullanımı bu noktada büyük önem taşır ve hastanın hiçbir şekilde ilaç kullanımını atlamaması gerekir. Radyoterapi ve immunoterapi gibi uygulamalar da böbrek kanserinin tedavisini temel yapı taşları olarak bilinir. Bu uygulamaların herhangi bir seansı aksatılmamalıdır. Hastanın radyasyona uzun süre maruz kalmaması ve sürekli olarak kontrollere gitmesi gerekir. Bununla birlikte gerekirse aklına takılan soruları bir kâğıda yazmalı ve bu soruları doktoruna sorarak böbrek kanseri hakkında detaylı bilgi edinmelidir.
Böbrek Kanseri Ameliyatsız Tedavi Edilebilir Mi?
Günümüzde çeşitli kanser hastalıklarının ameliyatsız olarak tedavi edilebilmesi mümkün. Böbrek kanseri de ameliyatsız tedavi edilebilen kanser türlerinden biri olarak bilinir. Bu hastalığın ameliyatsız tedavisinin daha sağlıklı olduğu bilinir ancak hasta ameliyatsız tedavi olmak istiyorsa bu konuda bazı şartların karşılanması gerekir.
Böbrek kanserinin ameliyatsız tedavi edilebilmesi adına evre 1’de ve en fazla evre 2’nin henüz başlarında olması gerekir. Evre 1 ve 2’de oluşan tümör, radyoterapi, immunoterapi ve ilaç tedavisi gibi yöntemlerle küçültülebilir. Evre 3 ve sonrasında oluşan tümörün söz konusu tedavi yöntemleriyle herhangi bir şekilde ameliyatsız vücuttan atılamaz. Hastanın vücut olarak da hem ilaç tedavisini hem de diğer tedavi seçeneklerini kaldırabilecek durumda olması gerekir. Aksi halde kanserli hücrelerin vücuttan cerrahi müdahale ile alınması söz konusu olur.
Böbrek Kanseri Ne Kadar Sürede Yayılır?
Böbrek kanserlerinin birçoğu oldukça yayılmacıdır. Özellikle idrar yollarına ve mesaneye doğru metastaz ile çok sık karşılaşılmaktadır. Her kanser türü her hastada farklı bir hızda yayılır. Yani kesin bir süre vermek mümkün değildir.
Böbrek Kanseri Tekrarlar Mı?
Böbrek kanserlerinin erken ve metastaz yapmamış evrede teşhis edilmeleri halinde tedavileri oldukça başarılı şekilde icra edilebilmektedir. Böyle bir kanserde tekrar riski oldukça düşüktür. Eğer kanser metastaz yapmış ve geç evrede teşhis gerçekleşmişse tedavi çok daha uzun süreli ve karmaşık olacağından, kanserli hücrelerin tamamen temizlenememe ihtimali de bulunduğundan ötürü tekrar riski vardır. Günümüzdeki böbrek kanseri vakalarının yaklaşık olarak yüzde birinde tekrar tümör oluşumu ile karşılaşılmaktadır.
Böbrek Kanseri Ameliyatı Sonrası Beslenme Nasıl Olmalı?
Böbrek ameliyatlarından sonra hastanın böbrek fonksiyonlarında ciddi bir düşüş görülebilir. Bu geçici bir etki olmakla beraber, böbrek fonksiyonlarının daha fazla zorlanmaması için beslenme düzeninin uzman bir diyetisyen tarafından kontrolü şarttır. Hastalar protein ağırlıklı ve katı beslenmeden kaçınmalı; su tüketimini de ideal seviyelerde tutmalıdır. Tuz kullanımı kesinlikle yasaktır. Uzun süre aç kaldıktan sonra besin tüketilmemeli, tüketim gün içerisine eşit şekilde yayılmalıdır. Ayrıca akşam belirli bir saatten sonra kesinlikle besin tüketilmemelidir.
Böbrek Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
Böbrek kanserleri büyüklüklerine, metastaz yapıp yapmadıklarına, evrelerine ve gelişim hızlarına göre çeşitli belirtiler verirler. Hastalar bu belirtilerin tamamı ile karşılaşabilecekleri gibi yalnızca birkaçıyla da karşılaşabilirler:
- İdrar renginin günden güne koyulaşması ve kıvam alması. İdrarda kan görülmesi.
- Böbrek sadece bir tanesinde görülen şiddetli ağrı.
- Böbreğin dışarıdan fark edilebilir şekilde büyümesi.
- Kilo verme eğilimine girilmesi.
- Sürekli yüksek ateş hali.
- Sürekli olarak halsiz hissetmek.