Karaciğer Yağlanması Tedavisi
- Sık Sorulan Sorular
- Hastalığın Vücuda Zararları Nelerdir?
- Siroza Yol Açar Mı?
- Hastalıktan Korunmak İçin Neler Yapılmalı?
- Kurtulmak İçin Alkolü Bırakmak Yeterli Mi?
- İdeal Bel Çevresi Ölçüleri Ne Olmalı?
- Farklı Hastalıklara Neden Olur Mu?
- Önlemek İçin Hangi Besinler Tüketilmelidir?
- Hazır Gıdalar Karaciğer Yağlanmasına Neden Oluyor Mu?
- Yaş Faktörü Önemli Mi?
- Hamilelik Döneminde Nasıl Tedavi Edilir?
- Hipertansiyon Ve Şeker Hastalarında Karaciğer Yağlanması Görülme Riski Yüksek Mi?
- Karaciğer Yağlanması Tedavisi Hangi Bölüme Gidilir?
- Karaciğer Yağlanması Tedavisi Sonrası Nasıl Beslenilmelidir?
- Karaciğer Yağlanması Tedavisi Ne Kadar Sürer?
- Karaciğer Yağlanması Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Karaciğer yağlanması gelişen toplumlarda her 5 kişiden 1’inde görülen ve beslenme alışkanlıklarıyla doğrudan alakalı olan bir hastalıktır. Özellikle yüksek kalorili gıdaların tüketilmesi ve yağlı gıdaların sıklıkla tercih ediliyor olması karaciğer yağlanmasına neden olur. Alkol kullanımı ve obezitenin de karaciğer yağlanmasında büyük rol oynadıklarını unutmamak gerekir.
Karaciğer yağlanması tedavisi özellikle son yıllarda gelişmiştir ve halen daha %100 başarı sağlayan bir tedavisi bulunmaz. Genel olarak tüm hastalıkların tedavisinde olduğu gibi karaciğer yağlanmasında da erken teşhis ve tedavi, tedavinin başarılı olma ihtimalini büyük oranda arttırır. Karaciğer yağlanması tedavisi gerçekleştirilirken, karaciğer yağlanmasına neden olan hastalık üzerinde durulur. Obezite başta olmak üzere birçok sağlık sorunu karaciğer yağlanmasını beraberinde getirir. Bunun yanı sıra bazı hastalıkların tedavilerinde kullanılan ilaçların da karaciğer yağlanmasına neden olduğu söylenebilir. Haliyle yağlanmanın azaltılması veya sona erebilmesi adına, karaciğer yağlanmasına neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması tedavinin asıl prensibi olarak bilinir.
Şeker hastaları da tıpkı obezite hastaları gibi karaciğer yağlanmasıyla sıklıkla mücadele eden grupta yer alırlar. Şeker hastalığının tedavisinde kullanılan insülin ve bu insüline direnç sağlayan unsurlar karaciğer yağlanmasına sebep olabilir. İnsüline direnç gösteren unsurların hafifletilmesi adına ise vücutta metformin adı verilen maddenin arttırılması gerekir. Çeşitli yöntemlerle bu maddenin artışı sağlanarak karaciğer yağlanmasının önüne geçilebilir ve tedavisi gerçekleştirilebilir. Karaciğer yağlanmasının en büyük düşmanlarından biri, vücuttaki ağırlığın orantılı olarak azalmasıdır. Eğer hasta kademeli olarak kilo vermeye başlarsa, karaciğer enzimleri de normal seviyelerine döner ve yağlanmanın belirli bir kısmı sona erer.
Karaciğer yağlanması tedavisinde beslenme ağırlıklı bir tedavi uygulanırken, hastanın bu beslenme programına %100 olarak sadakat göstermesi, başarını oranını arttırır ve tedavi sürecini büyük oranda azaltır. Bunun yanı sıra karaciğer yağlanması tedavisi sırasında alkol kullanımının kesinlikle sıfıra düşmesi gerekir. Alkol, karaciğer yağlanmasına direkt olarak neden olurken, karaciğerin de görevini tam olarak yerine getirememesine veya hantal olmasına sebebiyet verir. Bu nedenle hastaların özellikle tedavi sürecinde ve sonrasında alkol kullanımından kesinlikle uzaklaşmaları gerekir.
Karaciğer Yağlanması Tedavisi Hakkında
Karaciğer yağlanması hastalığı batı toplumlarında 2000’li yıllardan sonra daha sık görülürken, ülkemize gelişinin biraz daha geç olduğu söylenebilir. Bu nedenle batılı toplumlar karaciğerle savaşma konusunda uzun yıllardır çeşitli çalışmalar yaparak, karaciğer yağlanmasıyla sonradan mücadele eden toplumlara da yol göstermiştir. Ülkemizde de batıdaki ülkeler gibi karaciğer yağlanmasıyla etkin bir şekilde mücadele edilebilir. Bu nedenle başarı oranının yüksek olduğu rahatlıkla söylenebilirken, başarının asıl anahtarı hastanın tedaviye göstermiş olduğu sadakattir.
Karaciğer yağlanması tedavisi planlanırken, hasta üzerinde uygulanan tetkikler büyük önem taşır ancak asıl tedavi kurgusu hastanın karakteristik özellikleri üzerine yapılır. Hastanın azmi ve iradesi bu konuda en önemli unsurken, tedaviye programına göstermiş olduğu bağlılık, karaciğer yağlanması tedavisinin başarıyla sonuçlanmasına yardımcı olur. Karaciğer yağlanması tedavisi sırasında sadece karaciğerin durumu değil, böbreklerin, kalp ve damarların, sindirim sisteminin ve gerekli görülmesi durumunda diğer vücut organlarının da sürekli olarak kontrolü gerekir. Karaciğer yağlanmasına bağlı olarak diğer vücut organlarının da zarar görme ihtimali ve en önemlisi de hayati damarlarda tıkanıklık görülme ihtimali bulunur.
Karaciğer yağlanmasında kilo vermek büyük önem taşır ancak bu kilo yapılan diyetlerden çok, egzersizler sayesinde verilmelidir. Hastanın günlük olarak bir aktivite edinmesi ve bu aktiviteyi yaklaşık 30-40 dakika boyunca tekrar etmesi gerekir. Karaciğer yağlanmasında kurtulabilmek adına yapılacak en basit egzersiz yürüyüştür. Günlük en az 3 km yürümek ve bu yürüyüşü tempolu bir şekilde gerçekleştirmek, karaciğer yağlanmasının azalmasında etkili rol oynar. Edinilen bu egzersizin sürekli hale gelmesi, tedavi sona erse dahi günlük olarak tekrar edilmesi gerekir.
Bazı durumlarda hastanın, aşırı kiloları olmamasına ve beslenme alışkanlıklarının da son derece kötü olmamasına rağmen karaciğerinde yağlanma görülebilir. Bu durum metabolizmanın görevini tam olarak yerine getirmemesi başta olmak üzere, diğer birçok sindirim sistemi probleminden kaynaklanabilir. Bu durumda da hastanın yeme alışkanlıklarına yön vermesi gerekir. Yeme alışkanlıkları et ağırlıklı ve yağlı yemeklerden çok, Akdeniz mutfağı ürünlerine dönmelidir. Hastanın sürekli olarak sebze ve meyve yiyerek, tıbbi destek de alarak çok kısa süre içerisinde karaciğer yağlanması probleminden kurtulabilmesi mümkündür.
Karaciğer Yağlanması Nedir?
Karaciğer yağlanması 1980 yılından itibaren hastalık olarak anılmaya başlayan ve alkol kullanan ya da alkol kullanmayan kişilerde görülen bir hastalıktır. Karaciğer etrafında veya karaciğerin belirli kısımlarında normalden çok daha fazla oluşan yağ tabakaları, karaciğer yağlanması olarak nitelendirilebilir. Karaciğer yağlanmasının genel olarak hepatit C ve Wilson gibi şekillerde ortaya çıktığı görülür. Bazı hastalarda ise hepatit C ve Wilson’un dışında yağlanma türleri görülür ancak bu yağlanmalar diğer karaciğer problemlerine dâhil edilir.
Karaciğer yağlanması alkolsüz ve alkollü olarak iki farklı grupta incelenir. Alkollü yağlanma, adından da anlaşılacağı üzere hastanın sık bir şekilde alkol tüketiminden kaynaklanan karaciğer yağlanması olarak bilinir. Alkolsüz yağlanma ise karaciğerin beslenme alışkanlıkları, obezite, şeker ve daha birçok çevresel faktör nedeniyle yağlanması olarak tanımlanır. Bu iki tanım dışında da ufak çaplı yağlanmaların olduğu görülür. Ufak çaplı yağlanmalar ise tehlikeli karaciğer hastalıklarının habercisidir ve mutlaka kontrol altına alınması gerekir.
Karaciğer yağlanması ilk ve orta evrelerde herhangi bir belirtiyle ortaya çıkmadığı için hastalar genel olarak karaciğer şikâyeti nedeniyle sağlık kurumlarına başvurmazlar. Karaciğer yağlanmasının teşhisi büyük çoğunlukla farklı hastalıklar için yapılan muayeneler ve tetkikler sonucunda tespit edilir. Hastalığın teşhisi konusunda en çok dikkat edilmesi gereken nokta, karaciğerin alkolden mi yoksa alkol dışı sebeplerden ötürü mü yağlandığıdır. Bunun nedeni ise tedavinin bu unsurlar etrafında şekillenmesi ve iki unsurda da farklı tedavi yöntemlerine başvurulmasıdır.
Alkolsüz Steatohepatit (NASH)
Adından da anlaşılacağı üzere “Alkolsüz Steatohepatit (NASH)”, alkol dışı nedenlerden ötürü karaciğerin yağlanmasını ifade eder. Yapılan incelemelerde karaciğer etrafında ve içinde büyük oranda trigliserit oluşumu tespit edilir. Basit karaciğer yağlanmasıyla sıklıkla karıştırılsa da yapılan incelemelerin biraz daha detaylı olması durumunda karaciğer üzerinde basit yağlanma dışında görülen farklı bulguların yer aldığı rahatlıkla gözlemlenir. Alkolsüz karaciğer yağlanmasında sadece karaciğer içinde yağ birikimi olmaz. Söz konusu duruma bağlı olarak karaciğerin hücresel olarak da zarar gördüğü ve farklı oluşumların karaciğeri yavaş yavaş etkisi altına aldığı rahatlıkla tespit edilebilir.
Alkolsüz karaciğer yağlanmasında, karaciğer içerisinde her ne kadar yağ birikimi söz konusu olsa da iltihap ve benzeri maddelerin karaciğerde birikmediği rahatlıkla söylenebilir. Alkolsüz karaciğer yağlanmasının en önemli nedenleri arasında diyabet ve obezite yer alır. Diyabet hastalarının sıklıkla kullanmış olduğu insülin, vücutta güçlü bir dirençle karşılaşır. Bu direnç nedeniyle adipoz dokuda lipoliz adı verilen maddenin artışı yoğun bir şekilde gözlemlenir. Haliyle bu durum karaciğere aktarılan serbest yağ asidi miktarının ciddi bir artış göstermesine sebep olur. Öte yandan karaciğerde insülin direnci sebebiyle hepatit yağ asitlerinin oksidasyonunda ciddi bir azalma görüldüğü için karaciğer içerisinde daha önce birikmiş olan yağ asitleri bu durumdan destek alarak hacim olarak büyür. Tüm bu unsurlar bir araya gelerek, karaciğer üzerinde ciddi bir yağlanmaya neden olurlar.
Karaciğer yağlanmasının en önemli nedenlerinden bir diğeri olan obezite, karaciğerin yağlanmasında etkin rol oynar. Obezite olan bir bireyin vücuduna aşırı miktarda kalori girer ve yakılması gereken bu kalori herhangi bir fiziksel aktivitenin olmamasından ötürü yakılmadığı için zamanla karaciğer üzerinde etkisini göstermeye başlar. Karaciğer etrafında obezitenin var olma süreci esnasında ortaya çıkan yağ tabakası, obezitenin artık vücutta tam olarak yer edilmesinden sonra çok daha aktif bir hal alır. Bu nedenle obezite karaciğer yağlanması konusunda etkin rol oynayan nedenlerden biri olarak bilinir.
Karaciğer obezite ve diyabet dışında, metabolizmanın düzensiz çalışmasından ötürü de yağlanabilir. Metabolizmanın düzensiz çalışmamasının nedeni ise hastanın vücudun ihtiyaç duymuş olduğu besinleri tüketmemesi ve hareketsiz bir yaşam sürdürüyor olmasıdır. Genel olarak fazla kiloya sahip olmayan bu hastaların iştahlarının da pek açık olduğu görülmez. Metabolizmanın düzensiz çalışması, besinlerin yeteri kadar sindirilememesine yol açar. Sağlıksız beslenme durumu da karaciğer etrafında yağlanmanın direkt olarak sebebi olur. Bu nedenle de hastada obezite ve diyabet olmamasına rağmen, özellikle sağlıksız beslenmesinden ötürü karaciğer yağlanması tespit edilir.
Alkollü Karaciğer Yağlanması
Karaciğer, her ne kadar arka planda sürekli olarak çalışan ve adından söz ettirmeyen bir organ olsa da vücudun çeşitli gereksinimlerinin karşılanması konusunda büyük rol oynar. Kan dolaşımının düzenli olarak yapılabilmesi, vücudun ihtiyaç duyduğu kan hücreleri, sindirim sistemi ve daha birçok vücut yapısı karaciğerle ilişkilidir. Karaciğerin en ufak bir sorun yaşaması ya da çeşitli nedenlerden ötürü zarar görmesi durumunda ise söz konusu ilişkiler zarar görür, başta karaciğer olmak üzere birçok organ bu durumdan ciddi anlamda etkilenir. Alkol tüketimi ise karaciğere en çok zarar veren beslenme alışkanlıklarından biri olarak bilinir.
Vücuda alkol girişinin olduğu andan itibaren, giriş yapan alkol mide ve bağırsaklarda süzülerek kan hücrelerinin arasında karışır. Bu alkolün bir şekilde parçalanması ve vücuttan kademeli olarak atılması gerekir. Tam olarak bu noktada da karaciğer devreye girer ve görevi olan alkol parçalama işlemini gerçekleştirir. Karaciğerin alkol parçalama kapasitesi her ne kadar sınırsız olarak bilinse de sanılanın aksine belirli orandadır. Bu oranın üzerinde alkol alınması durumunda ise karaciğer parçalama işlemini tam olarak yerine getiremez. Haliyle bu durum direkt olarak kalp ve beynin zarar görmesine neden olur. Karaciğer alınan alkolün vücudu etkilememesi için harıl harıl çalışırken, diğer görevlerinden ödün verdiği görülür. Bu durum karaciğerin yapısal olarak zarar görmesine ve fonksiyonel olarak kapasitesinin azalmasına neden olur.
Karaciğerin sürekli olarak alkolle karşılaşıyor olması ise yavaş yavaş özelliğini kaybetmesine sebebiyet verir. Önceleri alkol nedeniyle hücresel olarak zarar gören karaciğer, bir müddet sonra diğer görevlerini aksattığı için yoğun inflamasyon nedeniyle siroz oluşumu söz konusu olabilir. Siroz oluşumuna varmadan önce karaciğerde alkole bağlı olarak yoğun bir yağlanma görülür. Bu süreçte alkol tüketiminin yoğun bir şekilde devam etmesi, yağlanma ve siroza, sonrasında da kalıcı karaciğer hasarlarına yol açar.
Karaciğer Yağlanmasının Belirtileri Nelerdir?
Karaciğer yağlanması uzun vadede ortaya çıkar ve kendisi gibi belirtilerini de uzun vadede gösterir. Karaciğer yağlanmasını anlatan birçok belirti bulunur ve bu belirtiler genel olarak farklı hastalıklara yorumlandığı için hasta pek karaciğer yağlanması şüphesi üzerinde durmaz. İştahsızlık, kilo kaybı, karın ağrısı, hafıza bulanıklığı ve sürekli yorgunluk hissi gibi belirtiler nedeniyle doktora başvuran hastaya yapılan tetkikler sonucunda karaciğer teşhisi konulabilir. Yüksek ihtimalle uzman doktor da bu belirtiler nedeniyle karaciğer yağlanmasından şüphe duymaz ve kan değerlerine bakılırken görülen anormal karaciğer enzim değerleri sonucunda karaciğer yağlanması üzerinde durulur.
Karaciğer yağlanmasının belirtileri ilk ve orta evrelerde kendini çok nadiren gösterir. Öyle ki karaciğer yağlanması tedavisinin bu evrelerde tedavisi yüksek ihtimalle gerçekleşmez. Gerçekleşse bile hastalık tesadüfen keşfedilmiş ve uzman doktorun dikkati bu konuda büyük önem taşımıştır.
Özellikle sürekli yorgunluk hissi ve iştahsızlık çok net bir şekilde ilerleyen evrelerde görülürken, yağlanmanın artmasıyla birlikte hastanın aşırı kilo kaybıyla, karın ağrısına ve hafıza bulanıklığı gibi belirtilerle karşılaşması söz konusu olur. Söz konusu belirtilerin fark edilmesi durumunda hastanın acilen muayene olması gerekir. Teşhis ve tedavi ne kadar erken başlarsa, karaciğer yağlanması hastalığından o kadar kısa sürede kurtulabilir.
İştahsızlık
İştah sorunu karaciğer yağlanmasının başlıca belirtileri arasında yer alır. Karaciğer yağlanmasının vücutta iyiden iyiye etkili olması durumunda hastanın iştahında ciddi bir azalma görülür. Hasta eski yeme alışkanlıklarından uzaklaşır ve hatta gün içerisinde çok nadir yemek yemeye başlar. Karaciğerin sindirim konusunda görevini tam olarak yerine getirememesi, iştahsızlığın en temel sebebi olarak tanımlanabilir. Karaciğerin yağlanması, fonksiyonel olarak kayıp yaşamasına neden olurken, haliyle sindirime de yeteri kadar katkı sağlayamamasına sebebiyet verir.
Karaciğerin görevini tam olarak yerine getirememesi durumu da midenin rutinini bozar. Mide sürekli olarak beyne tokluk hissi verir ve hastanın bu nedenle iştahında ciddi bir azalma görülür. Hasta eski iştahına ancak tedavi sonrasında kavuşabilir. Uygulanan ilaç tedavileri veya bitkisel tedaviler bu konuda çok nadiren katkı sağlar. Söz konusu durumun ortadan kalkması için hastada karaciğer yağlanmasının belirli bir seviyenin altına inmesi gerekir.
Kilo Kaybı
Karaciğer yağlanması nedeniyle sindirim sisteminin verimli çalışamaması, metabolizmada yaşanan problemler ve midenin bu durumdan etkilenerek görevini tam olarak yerine getirememesi, hastanın yemek yeme iştahını büyük ölçüde kaçırır. Hastanın yemek yememesi ciddi bir kilo kaybına neden olurken, bu kilo kaybı yağlanmanın azalmasına katkı sağlamaz. Karaciğer yağlanmasında kilo vererek yağlanmadan büyük ölçüde kurtulunabilir ancak kilo verme konusunda sağlıklı yöntemlerin seçilmesi ve özel diyet programlarının uygulanması gerekir. Söz konusu seçeneklerin dışında gerçekleşen kilo kayıpları tamamen sağlıksız olarak nitelendirilebilirken, aynı zamanda hastanın da diğer sağlık sorunlarıyla karşı karşıya gelmesine doğrudan katkı sağlar.
Karın Ağrısı
Karaciğer yağlanmasının en çok karşılaşılan ancak bir o kadar da önemsenmeyen belirtileri arasında karın ağrısı yer alır. Bunun nedeni ise hastanın karın ağrısını beslenme alışkanlıklarına yorması veya diğer sindirim sistemi problemlerinin karın ağrısına neden olduğunu düşünmesidir. Karaciğer yağlanması nedeniyle ortaya çıkan karın ağrıları, genel olarak karnın sağ üst bölümünde hissedilir.
Karaciğer yağlanmasından kaynaklanan karın ağrısının şiddeti sanılan kadar yüksek değildir. Ağrının şiddeti bu konuda pek önem taşımazken, ağrının meydana geldiği bölge daha çok önem arz eder. Zaman zaman karaciğer yağlanmasından şüphelenen hastaların şiddetli karın ağrılarıyla hekime başvurdukları görülür. Bu nedenle her karın ağrısını karaciğer yağlanmasına yormak yanlış bir algı olacaktır.
Sürekli Yorgunluk Hissi
Karaciğer yağlanmasının teşhis edildiği hemen hemen her hastada sürekli yorgunluk hissine oldukça fazla rastlanır. Hastalar bu durumu günlük yaşantılarına veya yaşın getirmiş olduğu yorgunluğa yorarlar ancak yorgunluk hissi karaciğer yağlanmasının en önemli belirtilerinden biri olarak bilinir. Yorgunluk hissinin yanı sıra hastanın sürekli olarak halsiz olduğu da görülebilir. Bu durum tamamıyla karaciğerin tam olarak görevini yerine getirememesiyle alakalıdır. Sürekli yorgunluk hisseden hastaların çeşitli ilaç takviyeleri alarak, bu yorgunluk hissini ortadan kaldırmak istedikleri görülür ancak bu durum karaciğere daha çok zarar verir.
Yağlanma nedeniyle görevini tam olarak yerine getiremeyen karaciğer, alınan takviye ilaçlarıyla daha yorgun düşerek, daha hızlı bir şekilde bozulmaya uğrar. Bunun yanı sıra karaciğere dolan yağ hücrelerinin yapmış olduğu baskı, karaciğerin diğer tüm görevlerini aksatır. Hal böyle olunca karaciğer vücut gereksinimlerini karşılayamaz hale gelir ve bu durumdan birçok organ etkilenir. Tüm bu detaylar neticesinde, karaciğer yağlanması nedeniyle hastanın sürekli olarak yorgun ve halsiz hissetmesi oldukça normal bir durumdur.
Hafıza Bulanıklığı
Karaciğer yağlanmasının ileri evrelerinde hafıza bulanıklığı, algı sorunları ve diğer beyinsel işlevlerde aksamalar meydana gelebilir. Hastalar genel olarak karaciğer ve beyin arasında herhangi bir bağ olmadığını düşünür, bu nedenle de hafıza bulanıklığı nedeniyle karaciğer yağlanmasından şüphelenmezler. Eğer hasta, karaciğer yağlanması nedeniyle beyinsel fonksiyonlarında sorun yaşıyorsa, karaciğer yağlanmasının artık karaciğeri çok fazla yorduğu söylenebilir. Aşırı miktarda yağlanan karaciğer hem enfeksiyon hem de siroz gibi tehlikelerle karşı karşıya kalır. Artık görevinden büyük ölçüde uzaklaşmış karaciğer, beyin fonksiyonlarına da etki ederek, hafıza bulanıklığı, zihin karışıklığı ve algı problemlerine yol açar. Bu belirtiler, sadece karaciğer yağlanması değil, diğer tehlikeli beyin hastalıklarından da kaynaklanabileceği için hastanın bir anca önce bir uzman tarafından muayene edilmesi gerekir.
Karaciğer Yağlanmasının Nedenleri Nelerdir?
Karaciğer yağlanmasının ve karaciğer hastalıklarının büyük bir bölümü, aşırı alkol tüketiminden kaynaklanır. Karaciğer yağlanmasına yakalanan hastaların hepsi alkol kullanmazken, alkol dışı nedenlerin de karaciğer yağlanmasında dikkate alınması gerekir. Özellikle bu konuda aşırı kilo ve hızlı kilo alımı öne çıkarken, bu duruma karaciğer yağlanması nedenleri arasında obezite adı verilir. Karaciğer yağlanmasına yakalanan hastaların önemli bir kısmı aynı zamanda obeziteyle mücadele eder.
Karaciğerin aşırı yağlanmasının en önemli nedenlerinden bir diğeri ise diyabet hastalığı olarak bilinir. Diyabet hastalığı olan bir birey, ilaç tedavisiyle diyabetle mücadele eder ancak yaşam tarzı karaciğer yağlanmasını destekler nitelikte ise, kullanmış olduğu diyabet ilaçları direkt olarak karaciğer yağlanmasına neden olur. Bu nedenle diyabet hastalarının önemli bir kısmında karaciğer yağlanması sıklıkla görülen bir hastalık olarak bilinir. Diyabetin yanı sıra beslenme alışkanlıkları ve vücudun ihtiyaç duyduğu besinlerin yeterince tüketilmemesi de karaciğer yağlanmasına neden olabilir. Ayrıca genetik yatkınlığın da karaciğer yağlanmasında önemli bir payının olduğunu unutmamak gerekir.
Hızlı kilo kaybı, her ne kadar şüphelenilen bir durum olmasa da karaciğer yağlanmasına doğrudan etki eden nedenler arasında yer alır. Kısacası, hastanın doğru bir beslenme alışkanlığı yoksa ve yaşamı da oldukça hareketsizse, karaciğer yağlanmasına karşı büyük risk altında olduğu söylenebilir. Ayrıca genetik yatkınlığı olan bireyler, karaciğer yağlanması konusunda normal bireylerden daha dikkatli olmalıdırlar.
Obezite
Karaciğer yağlanması nedenleri arasında 2 kuvvetli neden bulunurken, diğer nedenlerin sadece tetikleyici unsur olarak görüldüğü söylenebilir. Obezite bu konuda ilk sırada yer alırken, diyabet de hemen obezitenin arkasından gelir. Obezite ve karaciğer yağlanmasının ortak özelliklerinden biri, iki hastalığın da en çok batı ülkelerinde ve batı ülkelerine benzer beslenme alışkanlığına sahip olan ülkelerde görülmesidir. Bu nedenle obezite ve karaciğer yağlanması arasındaki ilişki inkâr edilemeyecek kadar kesindir.
Obezite direkt olarak beslenme alışkanlıklarına bağlı olan bir hastalıktır ve aşırı yağlı yiyeceklerin tüketilmesi obezitenin en temel nedenlerinden biri olarak bilinir. Özellikle gıda sektöründe endüstrinin işin içine girmesi, yağlı yiyeceklerin artmasına doğrudan yol açar. Aşırı yağlı gıdaların içerisinde bulunan basit karbonhidrat ve proinflamatuar, vücudun kolay kolay sindiremeyeceği yağ türleri olarak bilinirler. Obez bir birey sürekli olarak bu tür besinleri tüketir ve bu besinler içerisinde bulunan yağlar karaciğer tarafından zor parçalanır. Hatta bazı durumlarda bu yağların parçalanmaması da söz konusu olabilir. Yağların parçalanamaması durumunda ise direkt olarak karaciğerde kalması ve karaciğer yağlanmasına sebebiyet vermesi söz konusu olur.
Obez bireylerin büyük bir çoğunluğu, obeziteye giden yolda karaciğer yağlanmasına da yakalanırlar. Karaciğer yağlanması obez bireylerde, yapılan diğer tetkikler sonucunda veya hekimin şüphesi sonucunda teşhis edilir. Özellikle çocukluk dönemini kilolu veya obez olarak geçirmiş bireyler, ilerleyen dönemlerde kilo verseler dahi karaciğer yağlanmasıyla karşı karşıya kalabilirler. Obeziteye ek olarak hareketsiz yaşamın da beraberinde gelmesi, direkt olarak karaciğer yağlanmasına davetiye çıkarır.
Diyabet
Karaciğer yağlanmasının en önemli nedenlerinden biri obezite olsa da her birey obezite veya aşırı kilolarından ötürü karaciğer yağlanmasına yakalanmaz. Bununla birlikte diyabet nedeniyle de her bireyin karaciğer yağlanmasıyla karşı karşıya kalacağını söylemek yanlış olur. Sadece diyabet ve obezite hastalarının önemli ortak yönlerinden birinin karaciğer yağlanması olduğunu unutmamak gerekir. Diyabet hastalığı halk arasında şeker hastalığı olarak bilinirken, bu hastalığın kontrol altında tutulabilmesi adına hastaların belirli aralıklarla insülin ilacı kullanmaları gerekir. İnsülin ilacı her ne kadar diyabet hastalığını kontrol altında tutsa da vücut bu ilaca karşı yapısı gereği bir direnç gösterir. Bu direnç insülin direnci olarak bilinir ve karaciğer bu direnç nedeniyle büyük oranda etkilenir.
İnsülin direncinin başlamasıyla birlikte ve sürekli olarak tekrar etmesi nedeniyle, bir müddet sonra vücudun hormonal dengesinde bozulmalar başlar. Bazı maddelerin aşırı miktarda salgılanması, bazı maddelerin ise yetersiz kalması, karaciğerin de yapısal olarak bozulmasına neden olur. Bununla birlikte vücutta biriken yağlar veya atılması gereken yağlar da karaciğere baskı yaparak, insülin direnci nedeniyle karaciğer yağlanmasına neden olur. İnsülin direnci sırasında karaciğer yağ asidini de dengesiz olarak salgıladığı için karaciğer yağlanmasının bir müddet sonra kaçınılmaz bir hal aldığı görülür.
Genetik Yatkınlık
Genetik yatkınlık, sadece karaciğer yağlanması nedeniyle görülen bir hastalık değil de birçok hastalığın temel nedenleri arasında yer alır. Karaciğer yağlanmasına yakalanan hastaların aile öyküleri dinlenildiğinde yakınlarında veya yakın akrabalarında mutlaka karaciğerle ilgili problemlerin olduğu görülür. Genetik yatkınlık nedeniyle her birey karaciğer yağlanmasına yakalanmaz ancak bireyin yaşam tarzına özen göstermemesi ve beslenme alışkanlıkları, genetik yatkınlıkla birlikte karaciğer yağlanmasına neden olur. Ailesinde veya yakın akrabalarında karaciğer yağlanması olan bir bireyin, karaciğer yağlanmasına karşı önceden tedbir alması gerekir. Bu tedbir için düzenli ve sağlıklı beslenme, hareketli bir yaşam tarzı ve sağlık kurumundan alınan destek yeterli olur.
Hızlı Kilo Kaybı
Karaciğer yağlanması genel olarak aşırı kilolar ve obeziteyle ilişkilendirilen bir hastalık olsa da bir anda kilo vermek de karaciğer yağlanmasına neden olan durumlar arasında yer alır. Özellikle 1 ay içerisinde verilen 10 kilo ve üstü, karaciğer yağlanmasına doğrudan zemin hazırlar. Kilo verme olayı, kademeli olarak gerçekleştirilmesi gereken ve vücudu duruma alıştırarak gerçekleştirilmesi gereken bir olaydır. Kısa bir zaman diliminde aniden aşırı kiloların verilmesi, vücudun metabolizmasını doğrudan etkiler. Hal böyle olunca sindirimde etkin rol oynayamayan metabolizma, yağların yakılması konusunda da sorun yaratır. Bir müddet vücut içerisinde dolaşan yağlar, en son karaciğer üzerinde yer edinmeye başlar.
Hastanın kilo vermesi gerekiyorsa 1 ayda en fazla 5 kilo vermesi doğru olacakken, bu 5 kilonun haftalık periyotlara yayılarak verilmesi daha doğru bir kilo verme planıdır. Kilo verme esnasında da vücudun ihtiyaç duyduğu besinler mutlaka karşılanmalı ve hastanın bol bol vitamin alması gerekir. Aşırı kilo kaybı sadece karaciğer yağlanmasına değil, siroz gibi önemli bir karaciğer hastalığına da neden olur.
Bazı İlaçların Yan Etkileri
Karaciğerin yapısal olarak bozulması ve yağlanması konusunda birçok çevresel faktör rol alırken, bilinçsiz ilaç kullanımının da bu konuda es geçilmemesi gerekir. Doktor onayı almadan kullanılan ağrı kesiciler ve bitkisel ilaçlar, karaciğerin yapısına doğrudan zarar verir. Karaciğer vücudu toksinlerden ayırırken, bir yandan da diğer görevlerini yerine getirmeye çalışır. Dışarıdan tüketilen besinler, alınan ilaçlar ve alkol gibi maddeler, karaciğere ek olarak baskı uygularlar. Belirli bir çalışma kapasitesine sahip olan karaciğer, bir müddet sonra bazı konularda aksar ve bu durum karaciğer yağlanmasını da beraberinde getirir.
İlaç konusunda ağrı kesiciler bir yana dursun, besin desteği yerine kullanılan ilaçlar veya bitkisel ilaçlar, karaciğer yağlanması ya da diğer karaciğer hasarlarında etkin rol oynarlar. Efedrin ve amfetamin gibi sağlık açısından son derece tehlikeli içeriğe sahip olan ilaçlar, karaciğer yağlanmasına yol açan ilaçlar olarak bilinirler. Hastaların bu tür ilaçlardan uzak durmaları ve kesinlikle doktor izni olmadan herhangi bir ağrı kesici dahi kullanmamaları gerekir. Bu sayede ilaçların yan etkilerinden karaciğeri korumak ve düzenli çalışmasını sağlamak mümkün olur.
Karaciğer Yağlanması Tedavi Türleri
Karaciğer yağlanması, yoğun bir ilaç tedavisi veya cerrahi operasyonlarla tedavi edilmez. Karaciğer yağlanması tedavisinin amacı, hastaya sağlıklı bir hayat için gerekli programın oluşturulması ve bu şekilde hastanın hem vücudundaki fazla yağlardan hem de karaciğer yağlanmasından kurtulmasıdır. Tedavi süreci için öncelikle hastanın yeterli bir şekilde bilinçlendirilmesi ve tedavinin aksaması durumunda karaciğer yağlanmasının ne gibi sorunlara neden olacağının aktarılması gerekir. Ardından hastanın mesleği, beslenme alışkanlıkları, varsa diğer hastalıkları ve kullanmış olduğu ilaçlar gibi detaylar göz önünde bulundurularak, hasta için en uygun karaciğer yağlanması tedavi programı oluşturulur.
Karaciğer yağlanması tedavisinin ilk hedefi, hastaya egzersiz alışkanlığı edindirmek ve yağ yakıcı kardiyo çalışmalarıyla yağlanmanın azalmasını sağlamak olarak bilinir. Sonrasında hastanın alkol alışkanlığının ne boyutta olduğu değerlendirilir. Eğer hasta sürekli olarak alkol kullanıyorsa, bu konuda da ayrı bir alkol tedavisi uygulanabilir veya hastanın alkolü bırakabilecek durumu varsa, tamamıyla bırakması istenir. Karaciğer yağlanmasının en büyük nedenlerinden biri kötü beslenme alışkanlıkları olduğu için hastaya en uygun olan ve karaciğerdeki yağlanmayı azaltacak olan bir beslenme programı hazırlanır. Bazı durumlarda hastanın doktoru bu diyeti hazırlarken, bazı durumlarda uzman bir diyetisyenden destek alınabilir. Son olarak yağlanma ve diğer karaciğer sorunlarının önüne geçebilmek adına hastanın durumu uygunsa ilaç tedavisi de uygulanarak, karaciğer yağlanmasının tedavisi söz konusu olabilir.
Düzenli Egzersiz ve Kardiyo Çalışmaları
Düzenli egzersiz ve kardiyo çalışmaları, karaciğer yağlanmasıyla mücadele konusunda etkin rol oynayan iki detay olarak bilinir. Hastanın her gün, özellikle de sabahları en azından 30 dakikalık tempolu yürüyüş şeklinde bir egzersiz edinmesi istenir. Bu egzersizler hastanın imkânlarına göre de değişim gösterirken, kardiyo çalışmalarının da mümkün olduğunca aksatılmaması gerekir. Egzersiz hem vücut yağlanmasının hem de karaciğer yağlanmasının büyük ölçüde önüne geçer ancak kardiyo çalışmaları, yağ yakımı konusunda çok daha etkin bir rol oynar. Bu nedenle kardiyo çalışmaları, mümkünse salonda ve bir antrenör eşliğinde gerçekleştirilmelidir.
Hastanın herhangi bir salonda çalışma imkânı olmayabilir ancak bu durum kardiyo çalışmalarının tedavi programında olmamasını gerektirmez. Kardiyo çalışmaları sadece çeşitli spor aletleriyle değil, belirli bir alanda yapılacak periyodik koşularla da gerçekleştirilebilir. Hastanın günlük olarak 30 dakika tempolu yürümesi ve günlük 3 veya 5 km kadar koşması, en verimli kardiyo çalışmaları olarak nitelendirilebilir.
Kardiyo çalışmaları genel olarak hastanın aç olduğu zaman dilimlerinde yapılmalı ve çalışma sonrasında bol bol su tüketilmelidir. Bazı hastaların zaman, mekân ve imkân gibi nedenlerden ötürü kardiyo çalışmalarını gerçekleştirememe gibi durumları olabilir ancak düzenli olarak yapılacak egzersizler, karaciğer yağlanmasının en önemli tedavi detayı olarak bilinir. Bu nedenle de aksatılması, tedavinin de büyük oranda aksamasına neden olabilir. Bir antrenör ve bir salon eşliğinde çalışmak verimli olabilir ancak hastanın böyle bir imkânı olmaması durumunda günlük 30 dakika boyunca tempolu yürüyüş yapması yeterlidir.
Alkol Alımının Kesilmesi
Alkol alımı, karaciğer yağlanması tedavisini direkt olarak sekteye uğratan bir durum olarak bilinir. Karaciğer yağlanmasının tedavisi sürecinde, karaciğer bir yandan görevine devam ederken bir yanda da yoğun bir şekilde yağlanmayla mücadele eder. Bu durum karaciğerin normalden daha dirençsiz ve daha az görev kapasitesi olmasına neden olur. Bu süreçte karaciğer her ne kadar diğer görevlerini yerine getirse de ekstra olarak yük bindirilmesi veya karaciğere zarar verecek besinlerin tüketilmesi, tedavinin neredeyse tamamıyla silinip bir kenara atılmasına sebebiyet verir.
Karaciğer yağlanması tedavisi sürerken, hastanın alkol alışkanlığından tamamen uzaklaşması gerekir. Tedavi sürecinde hasta alkol tüketimini devam ettirirse, karaciğer tedavi sayesinde iyileşme gösterdiği anda durum tam tersine dönebilir. Alkol, karaciğerin yoğun bir iş yükü altına girmesine neden olarak, tedaviden istediği verimi alamamasına yol açar. Bununla birlikte vücuttaki alkolü parçalamak isteyen karaciğer, bir noktaya kadar bu konuda başarılı olabilir. Sonrasında alkol nedeniyle vücutta dolaşan zararlı maddeler ve yağlanma nedeniyle kana karışan zararlı enzimler, vücutta diğer sağlık sorunlarının da oluşmasına neden olur. Karaciğer yağlanması tedavisi esnasında alkol alımının kademeli olarak kesilmesi kesinlikle söz konusu olamaz. Hastanın alkol tüketimini direkt olarak birden kesmesi ve alkolü tamamen vücuttan uzaklaştırması gerekir.
Sağlıklı ve Düzenli Beslenme
Karaciğer yağlanması tedavisini başarıya götüren ve hatta kesin başarı sağlayan en önemli detayların başında sağlıklı bir beslenme programı gelir. Karaciğer, geride kalan süreç içerisinde yağlanmanın büyük bir kısmını sağlıksız beslenme alışkanlıklarına borçludur. Bu nedenle bu alışkanlıkların birden kesilmesi ve karaciğerin bu şekilde korunması gerekir. Tüketilen her türlü sağlıklı besin, karaciğer yağlanmasının ilerlemesinin önüne geçecekken, karaciğer yağlanmasına doğrudan savaş açan besinlerin de tüketilmesi, karaciğer yağlanmasının sonunu getirir. Karaciğer yağlanması tedavisinde sağlıklı bir beslenme programı, hastanın kendi doktoru tarafından da uzman bir diyetisyen tarafından da oluşturulabilir. Beslenme programı içerisinde vücudun ihtiyaç duyduğu besinler belirlenir ve bununla birlikte bu besinlerin karaciğere sağlamış olduğu faydalar da gözetilir.
Karaciğer yağlanması nedeniyle oluşturulan tedavi programında mutlaka yer alması gereken besin türleri bulunur. Bu besinler içerisinde sebzelerin büyük bir önemi vardır ve hastanın bol bol çiğ sebze tüketmesi gerekir. Lahana, kuşkonmaz, pancar, brokoli, havuç, salatalık ve maydanoz, karaciğer yağlanması tedavisinde tüketilmesi gereken çiğ sebzeler olarak bilinirler. Bunların yanı sıra tatlı patates, zencefil, muz, deve dikeni, ciğer ve karahindiba kökü gibi besinlerin de program içerisinde yer aldığı görülür. Hastanın gün içerisinde yemekten çok sebze ve meyve tüketmesi istenirken, tüketilen yemeklerin de mutlaka uzman diyetisyen veya doktor tarafından belirlenmesi gerekir.
Karaciğer yağlanması tedavisi sırasında hasta mutlaka yağlı olan her türlü yiyecekten uzak durmalıdır. Öyledir ki tüketilen süt ve süt ürünlerinin az yağlı olmasına özen gösterilmelidir. Bunların yanı sıra enginar, pırasa, bamya, taze fasulye, pazı, ıspanak, roka, turp ve soğan-sarımsak gibi sebzeler de tüketilmesi gereken besinler arasında yer alırlar. Bu besinlerin büyük bir çoğunluğu sadece karaciğer yağlanmasıyla değil, diğer gereksiz yağların vücuttan atılması konusunda da etkin rol oynarlar.
Beslenme programı bazı hastaların yeme alışkanlıklarına tamamen ters gelebilir ve bu nedenle hastalar beslenme programının bazı detaylarına uymayabilir. Beslenme programına yeterince sadakat gösterilmemesi tedavinin başarısız olmamasına doğrudan sebebiyet verir. Karaciğer yağlanması tedavisinde hastanın hem egzersiz programına hem de beslenme programına tamamıyla bağlı kalması, tedavinin başarılı olmasının tek formülü olarak bilinir. Tüm bu tedavi detaylarına bağlı kalınması, tedavi sürecinin kısa sürmesine ve hastanın tedaviden sonra da çok daha sağlıklı bir yaşantı sürdürebilmesine imkân tanır.
İlaç Tedavisi
Bilindiği üzere karaciğerin en büyük düşmanları denildiği zaman akla alkolden sonra kullanılan ilaçlar gelir. İlaç kullanımı karaciğer hastalıklarının tetiklenmesinde etkin rol oynarken, karaciğer yağlanmasına da doğrudan katkı sağlar. Hastanın ilaç kullanımında aşırıya kaçması, direkt olarak karaciğerin aşırı alkol tüketiminde olduğu kadar baskı altında kalmasına neden olur. Vücuda giren ilaçların parçalanması ve kana karışması konusunda etkin rol oynayan organların başında karaciğer gelir. Bu nedenle kullanılan ilaçlar, karaciğerin uzun vadede yıpranmasına ve diğer vücut görevlerini tam olarak yerine getirmemesine neden olur.
Karaciğer yağlanması konusunda gerekli görülmemesi durumunda doktorların büyük bir çoğunluğu herhangi bir ilaç tedavisine başvurmaz. İlaçların karaciğere yapmış olduğu baskı bu kararın en temel sebebiyken, tedavi sürecinde karaciğerin mümkün olduğunca herhangi bir şekilde zorlanmaması gerekir. Bazı hastaların karaciğer yağlanması durumuna bakıldığında ve diğer vücut detayları incelendiğinde, hastanın ilaçsız karaciğer yağlanması tedavisinde kurtulması pek mümkün olmaz. Tedavi programının içerisinde istisnai durumlar nedeniyle ilaç tedavisine başvurulduğu görülebilir.
Karaciğer yağlanması için kullanılan ilaçların kökeninde genel olarak bitkisel özler yatar. Yani doktorlar tedavide ilaç kullanımına başvururlarsa, bu konuda büyük bir dikkat göstererek, yapısında bitkisel özler bulunan ilaçların kullanımına onay verirler. Bu ilaçların karaciğere yapmış olduğu baskının yok denecek kadar az olduğu bilinirken, bazı hastaların tedavisinde kullanılırlar. Bu ilaçlar her ne kadar karaciğere çok baskı yapmasalar da gerekli görülmemeleri durumunda tercih edilmezler.
Karaciğerin normale dönmesi konusunda etkin rol oynayan bu ilaçlar, sadece karaciğerin yağlanması konusunda değil, karaciğer yağlanması nedeniyle ortaya çıkan hormonal bozukluklar ve karaciğer yağlanması semptomlarına da müdahale ederler. Bu nedenle hastaların bu ilaçları, tıpkı diğer tedavi unsurları gibi herhangi bir şekilde aksatmamaları gerekir. İlaç kullanımı sırasında hastanın doz aşımında bulunmaması ve belirtilen kullanım talimatlarına uyması büyük önem taşır. Hasta herhangi bir sebepten ötürü ilaç kullanımını bir periyotluk atlasa bile sonraki periyotta bu açığı iki defa kullanarak telafi etmemelidir.
Karaciğer Yağlanması Tedavi Öncesi
Karaciğer yağlanmasının tedavisine başlanmadan önce, hastanın karaciğerinin ne durumda olduğuna dair detaylı bir analiz yapılması gerekir. Bu konuda öncelikle fiziki muayeneye başvurulur ve hastanın hikâyesi veya şikâyetleri dinlenir. Hasta, şikâyetlerini anlatırken genel olarak uzman doktor karaciğer yağlanmasından değil de başka bir hastalıktan şüphelenir. Sonrasında ise yapılan tetkiklerde alınan sonuçlara göre karaciğer yağlanması teşhisi konur. Fiziki muayene esnasında karaciğer yağlanmasının anlaşılması ya da gözle görülebilmesi kesinlikle söz konusu değildir. Yapılan tetkikler karaciğerin teşhisi konulmasına yardımcı olur.
Hasta şikâyetlerinin ardından tetkiklere hazırlanır ve tetkiklerin sonucuna göre hastalık teşhis edilir, sonrasında da tedaviye başlanır. Karaciğer yağlanması nedeniyle öncelikle hasta bir karaciğer testinden geçirilir. Bu test sayesinde karaciğerin detaylı durumu gözler önüne serilir. Ardından bu testin sonucunda göre veya doktorun isteği üzerine üst karın ultrasonografisi istenir. Görüntüleme sistemleri sayesinde karaciğerdeki yağlanmanın boyutu ve ne denli bir tehlike teşkil ettiği tespit edilir. Ardında ise hastaya en uygun tedavi programı hazırlanır.
Muayene
Karaciğer yağlanması yüksek bir oranla tesadüf eseri tespit edilir. Hastaların karaciğer yağlanması nedeniyle doktora başvurdukları çok nadir görülür. Bunun nedeni ise karaciğer yağlanması belirtilerinin şiddetli olmayışı ve hastalığın sinsice ilerliyor olmasıdır. Bununla birlikte başka hastalıkların teşhisi sırasında kan değerlerinde yer alan anormallikler sonucunda karaciğer yağlanmasından şüphelenildiği ve karaciğer tetkikleri yapıldığı görülür. Yani, karaciğer yağlanması muayenesinin son derece nadir görüldüğü ve hastaların başka şikâyetler nedeniyle başvurup, şans eseri karaciğer yağlanmasıyla karşı karşıya kaldıkları söylenebilir.
Hastanın kendi isteğiyle veya doktorun şüphesiyle yapılan karaciğer yağlanması muayenesinde ise doktor hastaya birtakım sorular yönelterek, karaciğer yağlanmasının neden olduğu bulguların hastada var olup olmadığını anlamaya çalışır. Söz konusu bulgular varsa hasta hemen tetkik için hazırlanır ve tetkik sonuçları beklenir.
Tetkikler
Karaciğer yağlanması nedeniyle uygulanan tetkik sayısı 2 olarak bilinir. Öncelikle karaciğer testi ve ardından üst karın ultrasonografisine başvurulur. Bu tetkiklerin sonucunda ise karaciğer yağlanmasının neden olabileceği başka hastalıklar üzerine de tetkikler gerçekleştirilebilir. Tetkikler, hastanın günlük yaşantısını veya iş hayatını herhangi bir şekilde etkilemez. Hasta gün içerisinde taburcu olabilir ve herhangi bir iş gücü kaybı yaşamaz. Öte yandan söz konusu tetkiklerin herhangi bir enfeksiyon riski olmadığı için hastaların gün içerisinde veya belirli bir süre ilaç kullanmaları söz konusu olmaz.
Karaciğer Testi
Karaciğer rahatsızlıklarının tespiti için sıklıkla kullanılan karaciğer testi, karaciğer iltihabının araştırılması, yağlanma durumu ve hasar tespiti için kullanılır. Karaciğer durumu hakkında en net bilgilerden birini veren karaciğer testi, kol damarından alınan numune ile gerçekleştirilir. Test öncesi herhangi bir hazırlık söz konusu olmazken; ALP, ALT, AST, albumin, bilirubin ve total protein gibi değerler karaciğer testinde kontrol edilir. Bazı hastaların durumuna göre LDH, PT ve GGT gibi değerler de göz önünde bulundurulabilir.
Üst Karın Ultrasonografisi
Üst karın ultrasonografisi, adından da anlaşılacağı üzere karnın üst kısmının görüntüleme cihazlarıyla izlenmesini ve karaciğer durumu hakkında görsel bilgi alınmasını sağlar. Yapılan incelemelerde karaciğerin ne denli bir yağlanmayla karşı karşıya olduğu anlaşılmaya çalışılır. “Bu yağlanma diğer organlara etki ediyor mu?” , “Karaciğerin yapısında herhangi bir büyüme veya küçülme var mı?” gibi iki önemli soru, üst karın ultrasonografisi sayesinde yanıtlanır. Bu tetkik sayesinde karaciğer için önem taşıyan birçok sorunun cevap bulması ve tedavinin ne şekilde ilerleyeceği gibi detaylar da ortaya konulabilir.
Karaciğer Yağlanması Tedavi Sonrası
Karaciğer yağlanması tedavisi sonrası, en az tedavi süreci kadar dikkat gerektirir. Tedavi sonrasında hastanın sürekli olarak düzenli kontrollerden geçmesi ve karaciğer yağlanmasına yeniden zemin hazırlayacak olan aşırı kilolara karşı mücadele vermesi gerekir. Aksi halde yağlanma, eskiye göre vücutta daha hızlı bir şekilde gelişir ve bu sefer daha kötü sonuçlanabilir.
Tedavi Sonrası İdeal Kilonun Korunması
Tedavi sonrasında hastalar her ne kadar karaciğer yağlanmasının tamamen geçtiğini düşünseler de aslında halen daha karaciğer içerisinde belirli bir yağ tabakası bulunur. Bu yağ tabakası kendini tekrardan geliştirmek için hazırda beklerken, hastanın bu konuda çok dikkatli davranması ve yağlanmaya neden olacak her türlü faktörden uzak durması gerekir. Tedaviden sonra ideal kilonun korunması durumu, yağlanmanın önüne geçecek olan en büyük etkenlerden biri olarak bilinir.
Hasta, vücut kitle endeksi olarak 25 değerinin üstüne çıkmamalı ve tedavi sonrası için oluşturulan beslenme programına sadık kalmalıdır. Bu süreç içerisinde alkol ve sigara kullanımı kesinlikle söz konusu olmamalı ve hasta fast-food tarzı her türlü besinden uzak durmalıdır.
Kontroller ve Değerlerin Takibi
Karaciğer yağlanmasının tedaviden sonra tekrar devam edip etmeyeceğini anlayabilmek adına belirli aralıklarla hastanın doktor kontrolünden geçmesi gerekir. Bu belirli aralıklar, hastanın durumuna ve doktorun durum değerlendirmesi sonucunda almış olduğu karara göre değişim gösterirken, genel olarak hastanın yılda 2 defa kontrolden geçmesi yeterli olur. Böylelikle hastalığın tekrardan nüksetme durumu ortadan kalkmış olur ve tedavi sonrasında dikkat edilmesi gereken unsurlar, tedavi sonrası sürecin olumlu seyretmesi nedeniyle esnetilebilir.
Sık Sorulan Sorular
Hastalığın Vücuda Zararları Nelerdir?
Karaciğer yağlanmasının en büyük zararı, karaciğerin görevini yerine getirmesine engel olmasıdır. Karaciğer tam olarak görevini yerine getirememesi durumunda, dolaşım sistemi ve sindirim sistemine bağlı organlar zarar görebilir. Bunun yanı sıra kişinin hastalıklara karşı olan direnci de karaciğer yağlanması nedeniyle önemli ölçüde düşebilir. Yağlanma nedeniyle iş gücünde düşüş, beyinsel fonksiyonlarda zayıflama ve daha birçok sorun da görülebilir.
Siroza Yol Açar Mı?
Karaciğer yağlanması nedeniyle, karaciğerin içerisinde normal şartlarda %2-3 olan yağlanma durumu %30 seviyelerine çıkar. Karaciğerde depolanamayan yağlar ise diğer iç organlara karışır. Bu durumda karaciğer büyük bir yağ yükünün altına girer ve sirozu da aynı zamanda tetikler. Özellikle alkol nedeniyle oluşan karaciğer yağlanmalarının siroza dönüşme ihtimali çok daha yüksektir.
Hastalıktan Korunmak İçin Neler Yapılmalı?
Karaciğer yağlanmasından korunabilmesi adına yapılması gerekenlerin başında, hastanın sağlıklı bir beslenme programına sahip olması yer alır. Beslenme karaciğer yağlanmasının en önemli nedenlerinden biriyken, düzenli yapılan egzersizler de kişiyi yağlanmadan büyük ölçüde korur.
Sürekli olarak yapılan kontroller de kişinin karaciğer yağlanmasından korunmasına olanak tanır. Her bireyin karaciğer yağlanması nedeniyle sürekli olarak kontrolden geçmesi gerekmez. Sadece genetik yatkınlığı olanlar bu konuda gerekli olan düzenli kontrolleri yapmalıdırlar.
Kurtulmak İçin Alkolü Bırakmak Yeterli Mi?
Alkol nedeniyle gelişen karaciğer yağlanmasında, hastanın sadece alkolü bırakarak hastalıktan kurtulması söz konusu olmaz. Bu konuda yapılan özel diyetler ve egzersiz programlarına uyulması gerekir. Ayrıca kullanılan ilaçların da düzenli bir şekilde kullanılması, herhangi bir şekilde aksatılmaması da önemli bir detay olarak değerlendirilebilir. Alkol nedeniyle karaciğer yağlanmasına yakalanan bir hasta, hayatının ilerleyen dönemlerinde de alkolden uzak durması gerektiği fikrini kabullenmelidir.
İdeal Bel Çevresi Ölçüleri Ne Olmalı?
Karaciğer yağlanmasına yakalanan hastaların büyük bir çoğunluğunun bel kısmında ciddi bir yağlanma görülür. Bu durum hastalar tarafından pek önemsenmese de bel çevresinin ideal ölçülerde olması gerekir. Boy, bel çevresinin ölçüsünün tespit edilmesi konusunda en önemli etkendir ve ölçümün de doğru bir şekilde yapılması gerekir.
Normal şartlarda ideal bel çevresi ölçüsü olarak, kadınlarda 80cm, erkeklerde ise 88 cm kabul edilebilir. Bazı bireylerin kalıplarının kemik yapılarından ötürü geniş olması ve boylarının da uzun olması, bu ölçüleri az da olsa değiştirebilir. Bu nedenle uzmanlar ideal bel çevresi ölçüsünün, hastanın boyunun yarısı kadar olması gerektiğini savunur.
Farklı Hastalıklara Neden Olur Mu?
Karaciğer yağlanmasının evre olarak ilerlemesi veya yeterli müdahalenin yapılmaması durumunda başka hastalıklara neden sebebiyet vermesi söz konusu olur. Yağlanma nedeniyle karaciğer üzerinde ciddi bir yağ tabakası oluşur ve bu tabaka artık karaciğerden de taşarak diğer organlara yayılır. Bu durumdan en çok dolaşım sistemine bağlı organlar etkilenir. Kalp ve damarlarda yağ birikimi söz konusu olurken, sindirim sistemi problemlerinin de ortaya çıkması söz konusu olabilir.
Önlemek İçin Hangi Besinler Tüketilmelidir?
Karaciğer yağlanmasının önlenebilmesi ve karaciğerin diğer hastalıklardan korunabilmesi adına genel olarak sebze tüketimine ağırlık verilmelidir. Sebzeler karaciğer sağlığını koruyan en önemli besinler olarak bilinirken, maydanoz ve maydanozdan elde edilen her türlü yiyecek, en önemli karaciğer koruyucusudur. Elma sirkesi, limon, karahindiba, yeşil çay, lahana, brokoli ve papatya da mutlaka tüketilmesi gereken besinler arasında yer alırlar.
Hazır Gıdalar Karaciğer Yağlanmasına Neden Oluyor Mu?
Hazır gıdalar, karaciğer yağlanmasının oluşumunda hemen hemen alkol kadar etkili olan gıdalar olarak bilinirler. Bu gıdalar obezite ve beraberinde karaciğer yağlanmasına neden olurlarken, gıdaların sürekli olarak tüketilmesi diğer hastalıklara da davetiye çıkarır. Özellikle genetik yatkınlığı olan kişilerin hazır gıdalardan kesinlikle uzak durmaları gerekir.
Yaş Faktörü Önemli Mi?
Yaş faktörünün karaciğer yağlanması konusunda herhangi bir etkin rolü olduğu söylenemez. Bunun nedeni ise karaciğer yağlanmasının çocuklarda dahi görülebilen bir hastalık olmasıdır. Hastanın beslenme alışkanlıklarına dikkat etmesi, genetik yatkınlığı ve şeker hastalığıyla mücadele etmesi, yaş faktöründen daha etkili olan faktörler olarak değerlendirilebilir. Özellikle küçük yaşta obezite hastalığına yakalanan çocukların karaciğer yağlanmasına çok daha sık yakalandıkları söylenebilir.
Hamilelik Döneminde Nasıl Tedavi Edilir?
Hamilelik döneminde karaciğer yağlanmasının tedavisi yapı olarak çok değişiklik göstermez. Bunun nedeni ise tedavinin ilaç kullanımına çok yer vermemesi, diyetle ve egzersizlerle gerçekleştirilmesidir. Hamilelik nedeniyle beslenme programında ufak değişiklikler söz konusu olurken, egzersiz programının da hamileliğin ilk aylarında herhangi bir değişim gösterdiği görülmez. İlerleyen aylarda ise egzersizlerin temposu giderek yavaşlatılır ve doğuma az bir süre kalması nedeniyle tamamen kaldırılır.
Hamilelik döneminde tedavi anne adayının ve bebeğin durumuna göre şekillenirken, eğer anne adayının düşük yapma riski ve diğer riskleri bulunuyorsa, hamilelik süreci içerisinde tamamıyla tedaviden feragat edilebilir. Öte yandan karaciğer yağlanması çok büyük tehdit içermiyorsa, tedavi doğumdan sonra da gerçekleştirilebilir. Bu konuda tüm karar, doktor ve hastanın ortak değerlendirmeleri sonucunda netleşir.
Hipertansiyon Ve Şeker Hastalarında Karaciğer Yağlanması Görülme Riski Yüksek Mi?
Hipertansiyon ve şeker hastalarının büyük bir çoğunluğunda karaciğer yağlanması görülür. Hipertansiyon bu konuda bir kenara dursun, şeker hastalarının hemen hemen hepsi karaciğer yağlanması konusunda büyük risk altındadırlar. Şeker hastalığının tedavisinde kullanılan insülin, karaciğerin insülin direnci göstermesine neden olur. Hal böyle olunca karaciğer çok fazla yağ asidi salgılar ve bu yağ asitlerinin yanı sıra, yağlanmaya karşı olan diğer karaciğer enzimleri de azalır. Karaciğer yağlanmaya tam olarak açık hale gelir ve içerisine giren fazla yağları da herhangi bir şekilde atamadığı için yağlanma söz konusu olur.
Karaciğer Yağlanması Tedavisi Hangi Bölüme Gidilir?
İç organlarla ilgili hastalıkların tamamında, eğer özel bir durum yok ise ilk başvuru dahiliyeye yani iç hastalıkları bölümüne yapılmaktadır. Karaciğer yağlanmasının boyutu, tedavi prosedürleri ve kaynağına göre de bu poliklinikten sevk işlemleri gerekli yerlere yapılmaktadır. Karaciğer yağlanması tedavisi birden fazla disiplinin katılımı ile gerçekleştirilmektedir.
Karaciğer Yağlanması Tedavisi Sonrası Nasıl Beslenilmelidir?
Karaciğer yağlanması olan ya da risk grubunda yer alan hastalar bu hastalığa özel beslenme düzeni oluşturmak durumundadır. Karaciğer yağlanması tedavi sonrasında da hastalığın risk grubundan çıkılmadığı için ilgili beslenme düzeni devam ettirilmelidir. Tedaviden sonra bol bol çiğ sebze tüketilmelidir. Potasyum kaynağı olarak adlandırılan besinlerin tüketimi de artırılmalıdır. Kısacası karaciğeri yormayan, az yağlı her türlü besin bol bol tüketilmelidir.
Karaciğer Yağlanması Tedavisi Ne Kadar Sürer?
Karaciğer tedavisinin metodu hayat tarzının değiştirilmesi üzerine kuruludur. Risk grubu olarak adlandırılan hastalar yüksek kilolu ve beslenme alışkanlıkları bozuk insanlardır. Hareket kapasiteleri düşüktür ve tüm bunların sonucunda da karaciğer yağlanması gerçekleşmiştir. Tedavi metodu fazla kiloların verilmesi için diyet; hareket kabiliyet için spor egzersizleri; hayat düzeni için ise düzenli uykudur. Bu tedaviler ideal kiloya ulaşıncaya ve karaciğer yağlanması ortadan kalkıncaya kadar devam eder. Sonrasında ise eski hayata dönüş yapılmaz, metot daha hafif olarak devam ettirilir. Yani karaciğer yağlanmasında kritik tedavi süreci bir yıl iken sonrasındaki hafif süreç ömür boyudur.
Karaciğer Yağlanması Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Karaciğerin yağlanması, karaciğer fonksiyonlarının azalmasına sebep olur. Doğal olarak vücudun oldukça kritik bir organı olan karaciğerin düzenli çalışamaması ciddi problemleri de beraberinde getirir. En net tehlikeler siroz ve kötü huylu kanserdir. Sonrasında ise kanda ağır metal birikmesi gibi onlarca farklı durum ortaya çıkmaktadır. Karaciğer yağlanması tedavi edilmediğinde ve özensiz bir hayat yaşandığında ölüm kaçınılmazdır.