Meme Kanseri Tedavisi
- Sık Sorulan Sorular
- Memede Oluşan Kitle Nasıl Belirtiler Ortaya Çıkarır?
- Meme Kanserinin Risk Faktörleri Nelerdir?
- Meme Kanserinin Evde Muayenesi Nasıl Yapılır?
- Meme Kanserinin İstatistikleri Nedir?
- Mamografi Ne Zaman Yaptırılmalıdır?
- Meme Kanseri Diğer Organlara Yayılır Mı?
- Meme Kanseri Genetik Midir?
- Meme Kanserinde Yaşam Oranı Nedir?
- Meme Protezi Nedir?
- Meme Protezi Herkese Uygulanabilir Mi?
- İlk Meme Ultrasonu Ne Zaman Yaptırılmalıdır?
- Memenin Tamamen Alınması Ne Zaman Gerçekleşir?
- Meme Kanserinin Tedavisi Ne Kadar Sürer?
- Ameliyatsız Meme Kanseri Tedavisi İle Kanserin Çözümü Var Mı?
- Meme Kanseri Tedavisi İçin Hangi Bölüme – Doktora Gidilir?
- Meme Kanseri Tedavisi Sonrası İyileşme Süresi Ne Kadardır?
- Meme Kanseri Tedavisi Fiyatları Neye Göre Değişir?
Kanser çok eski çağlardan beri biliniyor olmasına rağmen olumsuz anda artan çevresel faktörlerin de etkisiyle çağımızın hastalığı konumuna yükselmiştir. Geliştirilen tedavilerin de yüzde yüz müdahale imkanından oldukça uzak olması, kansere karşı yaklaşımı diğer hastalıklardan daha farklı kılmaktadır. Ayrıca kanserin görüldüğü bölgenin de kansere yaklaşım açısından büyük önemi bulunmaktadır. Tarihsel olarak incelendiğinde tüm kanser türleri içerisinde en çok ölüme sebep olan kanser türlerinin arasında meme kanseri de sayılmaktadır. Günümüzde erken teşhis imkanlarının artması ile ölüm oranları çeşitli estetik kayıplar ile önlenebilse de hala çok yüksektir. Bu yüksek ölüm oranlarına çare olabilmesi için oldukça agresif cerrahi yöntemler uygulanmakta; kanserli dokuların cerrahi yöntem ve devamında uygulanan ilaçlı yöntem ile tamamen ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.
Meme kanserinin tedavisi erkeklerin veya kadınların meme bölgesinde yerleşim gösteren tümör hücrelerinin temizlenmesi ve hastanın hayatının kurtarılması şeklinde işleyen bir tedavi sürecidir. Tümörlü hücrelerin yerleştiği bölgelerin oldukça kritik olmasından dolayı cerrahi ve ilaçlarla tedavi edilmesi söz konusudur. Günümüzde tek bir yönteme bağlı kalmak yerine cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemlerin bir bütün halinde uygulanması söz konusudur.
Meme kanseri tedavilerinin ortaya çıkmasını sağlayan unsur meme kanseri iken; meme kanserinin ortaya çıkmasını sağlayan da kanserli hücre oluşumudur. Bilindiği üzere insanın en küçük yapı birimi hücrelerdir. Hücreler DNA yapılarına kodlanan görevlere göre hayatlarını devam ettirirler. Fonksiyonel açıdan yetersiz kaldıkları durumda bölünerek çoğalır; işlevsiz kaldıkları durumda da DNA’larına kodlandığı üzere ölürler. Tüm bunlar belirli bir süreçtir. Genetik özelliklere bağlı olarak gelişen hücre bölünmesi ve ölümü süreci çeşitli etkilerin altın kalarak bozulabilir. Özellikle meme kanserlerinin gelişim sürecinde BRCA adı verilen genin mutasyona uğraması oldukça önemlidir. Bu gende meydana gelen bozukluk yüzünden meme bölgesinde bulunan hücreler kontrolsüz olarak bölünmeye başlar. Bu bölünmenin DNA tarafından sınırlandırılması gerekmektedir.
Sınırlandırma olmadığı için hücreler memenin belirli bölgelerinde tümör yapıları oluşturmaya başlar. Esasen bu durum sadece memeye özgü değildir. Kanserli hücrelerin vücudun tamamında oluşma ihtimali bulunmaktadır. Oluştukları bölgeye göre isimlendirilen kanserlerin tedavi edilmesinde bulundukları bölgenin, evrenin oldukça büyük önemi vardır. Örneğin kolon kanserinin tedavi edilmesindeki tıbbi süreç ile meme kanserinin tedavi edilmesindeki süreç birbirinden farklılık gösterebilmektedir.
Tıbbi olarak yaklaşımın nasıl yapılacağı yani tedavinin nasıl gerçekleştirileceği hususunda kanserin gelişim hızı da büyük önem taşır. Bu hızın saptanabilmesi için evrelendirme, sürekli takip gibi tedavi protokolleri oluşturulmuş durumdadır. Günümüzde gelişen görüntüleme tekniklerinin de etkisiyle meme kanserleri henüz başlangıç aşamasındayken kolayca tespit edilebilmektedir. Bu yüzden tedaviye cevap verme oranı da oldukça yüksektir.
Meme Kanseri Hakkında
Meme kanseri erken teşhisi yapılmadığı takdirde, gerçekleştirdiği metastazlardan dolayı oldukça ölümcül bir kanser türüdür. Algısal olarak sadece kadınlarda görüldüğü sanılsa da esasen hem kadınlarda hem de erkeklerde görülür. Erkeklerde genelde genetik faktörlere bağlı olarak gelişen bu kanser türü kadınlarda hem genetik hem de çevresel faktörlere bağlı olarak gelişim gösterebilir. İstatistiksel olarak incelendiğinde erkeklerde akciğer kanseri en çok ölüme sebep olurken kadınlarda meme kanseri en çok ölüme sebep olmaktadır. Bu istatistiksel veri meme kanserinin ne kadar ciddi bir kanser türü olduğunun anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Ayrıca meme kanserinin oluşumu tetikleyen birçok faktör bulunmasından dolayı, sürekli kontrol gibi bir prosedür geliştirilmiştir. Kişinin kendisi (kadınlar ifade edilmektedir) meme fizyolojisini sürekli kontrol etmekle yükümlüdür.
Ortalama bir insan ömrü boyunca her sekiz kadından bir tanesinde meme kanseri oluşma riski bulunur. Endüstriyel gıda tüketiminin ve yıl boyunca alınan radyasyon miktarının artması gibi çağımızın koşulları altında görülme sıklığı günden güne artmaktadır. Bu çevresel koşullar aynı zamanda meme kanserinin görüldüğü yaş aralığını genişleterek oldukça genç yaşlarda meme kanseri vakaları ile karşılaşılmasına sebep olmaktadır. Meme kanseri oluşumunda kritik olarak kabul edilen kırk yaş sınırı da bu sebepten ötürü düşmektedir.
Kadın vücudunda gelişen meme kanserleri, farklı türleriyle bir bütün olarak değerlendirildiğinde oldukça tehlikeli olmasına rağmen bazı durumlarda kanser oluşturmayan lezyonlar ile de karşılaşılmaktadır. Erkeklerde ise bu durum daha tehlikelidir. Oldukça nadir görülen erkek meme kanseri vakalarında oluşan lezyonların kansere dönüşme ihtimali çok yüksektir. Yani erkeklerde meme kanserinin çok daha sancılı bir süreç olarak geçtiğini söylemek mümkündür. Genelde erkeklerde görülen meme kanserlerinin sebebi genetik faktörlerken bu genetik faktörleri tetikleyen unsur ise östrojen seviyesinin artmasıdır. Bu seviye alınan tedavilere bağlı olarak artabileceği gibi diğer hastalıkların etkisiyle de artabilir.
Hem erkeklerde hem de kadınlarda östrojen seviyesi ile meme kanseri oluşumu arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Erkeklerde östrojen seviyesinin aşırı artması ekstrem bazı durumlara bağlı olduğundan dolayı kolayca bu riskin artıp artmadığı tespit edilebilir. Kadınlarda ise östrojen seviyesi oldukça değişkendir. Doğum, adet, stres gibi unsurlar östrojen seviyesi üzerinde baskı oluşturmaktadır. Ayrıca menopoz gibi durumlarda da östrojen seviyesinde ciddi değişiklikler saptanmıştır. Östrojen seviyesinin azaldığı zamanlarda meme kanserinin oluşma ihtimali düşerken tam tersi durumda bu ihtimal artmaktadır. Yani hormonal sebepler meme kanserinin gelişim sürecini doğrudan etkilemektedir.
Meme kanserinin hangi sebepten ve hangi bölgede büyüdüğü ile verdiği belirtiler arasında bağlantı gözlenir. Ayrıca tümörlü yapının evresi de belirtiler üzerinde oldukça etkilidir. Meme kanserinin verdiği belirtilere göre erken teşhis imkanı bulunur. Günümüzde görüntüleme tekniklerinin her bölgede ulaşılabilir olmasından dolayı erken teşhis imkanı oldukça fazladır. Medya ve televizyon aracılığı ile yapılan bilinçlendirme çalışmaları sayesinde yurdun her bölgesindeki kadınlar düzenli muayeneleri yaptırmakta; kanseri erken saptamak için hekimlerle ortak çalışmaktadır.
Meme Kanseri Nasıl Oluşur
Meme kanserinin oluşumu, meme dokusunun herhangi bir bölgesinde başlayan kontrolsüz hücre bölünmesi ile olmaktadır. Bu kontrolsüz hücre bölünmesi çevresel faktörlerin de etkisiyle zararlı veya zararsız lezyonlar üretmektedir. Ortaya çıkan lezyonların niteliği ile bunların kansere dönüşüp dönüşmeyeceği tamamen hücrelerin DNA yapısı ile alakalıdır. Ayrıca çevresel faktörlerin de bu aşamada oldukça büyük etkisi bulunmaktadır.
Herhangi bir sebepten ötürü meme kanalları ile süt bezleri üzerinde DNA bozulumunun gerçekleşmesi halinde buradaki hücreler bozulan genin yapısına göre gereğinden fazla bölünmeye başlamakta; bu bölünme süreci hücreler tarafından sonlandırılamamaktadır. Sürekli olarak bölünen hücreler bir süre sonra lezyon adı verilen yapıları oluşturarak meme dokusu içerisinde kümelenmektedir. Meme kanserleri tek bir bölgeden başlayabileceği gibi çoklu olarak da başlayabilir. Bu durum tamamen hücre yapıları ile bu yapılara etki eden çevresel faktörlerle alakalıdır.
Günümüzde görüntüleme tekniklerinin oldukça gelişmiş olmasından dolayı henüz küçük lezyonlar halindeyken dahi meme kanserlerini oluşturan yapılar tespit edilebilmektedir. Gerekli görüldüğü durumlarda biyopsi için örnek alınmakta; lezyonun yapısı kanser açısından değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmenin sonucu olarak da çeşitli yöntemlerle kanserli hücrelere müdahale edilmektedir.
Kanserli hücrelere erken müdahale edilmediği takdirde memelerin bulunduğu konumdan da hareketle kritik bölgelere metastaz ihtimali bulunmaktadır. Metastaz kanserin yayılımını ifade eden bir terimdir. Genelde kanserin ortaya çıktığı bölgede gelişimini tamamlamasının ardından ilk bulaştığı yer lenf bezleri olmaktadır. Sonrasında ise karaciğer, akciğer gibi organlara bulaşarak vücudu ele geçirmektedir. Meme kanserleri de bu süreci tatbik ederler. Tek meme başlangıçlı olduklarında ilk iş olarak diğer memeye ve devamında koltuk altı lenf bezlerine sıçrarlar. Ardından akciğer ve karaciğer ile vücudun tamamına yayılım gösterirler. Yani, lenf bezlerine henüz sıçramamış bir meme kanserinin erken evre olduğunu söylemek mümkündür. Yapılacak cerrahi müdahale ve arkasından ilaçlı tedavi ile meme kanserinin tamamen ortadan kaldırılma ihtimali bulunmaktadır.
Meme Kanseri Çeşitleri Nelerdir
Meme kanseri tek bir hastalık gibi görünmesine rağmen oldukça fazla çeşidi bulunan bir kanser türüdür. Kanserin ortaya çıktığı bölge, çıkış sebebi gibi durumlara göre çeşidi; çeşidine göre de tedavi süreci değişmektedir. Temel olarak meme kanserinin şu çeşitleri bulunmaktadır:
- Duktal karsinoma,
- Lobüler karsinoma,
- Medüller meme kanseri,
- Müsinöz meme kanseri,
- Tübüler meme kanseri,
- Adenoid kistik meme kanseri,
- Metaplastik meme kanseri.
Ayrıca meme kanserlerinin yaklaşık olarak yüzde doksanını duktal karsinoma ve lobüler karsinoma oluşturur. Ayrıca kanserli yapının yayılım gösterme şekline göre de bir ayrım söz konusudur. Kanserli hücrelerin daha kabul edilebilir, saldırgan olmayan bir yayılım göstermesine invaziv karsinoma; çok daha saldırgan bir tutumla yayılım göstermesine de inflamatuar karsinoma adı verilir. Ayrıca yayılım göstermeyen meme kanseri türlerine de non-invaziv meme kanserleri denilmektedir.
Yayılım gösterme hızının değişken olması müdahale sürecini derinden etkiler. İnvaziv tipli meme kanserlerinde hastanın tedavi edilmesi için daha geniş bir süreç işletilirken inflamatuar karsinoma tiplerinde bu durum kanserli hücrelerin oldukça saldırgan olmasından dolayı daha kısadır. Yayılma göstermeyen kanser türlerinde ise tedavi yöntemi çok daha basit ve kesin olmaktadır.
Duktal Karsinoma
DCIS (Duktal Karsinoma in Situ) olarak kısaltılan bu meme kanseri türü başlangıç yerine göre sınıflandırma sonucu ortaya çıkmıştır. DICS süt kanallarını merkez alarak gelişen bir meme kanseri türüdür. Bilindiği üzere memenin esas görevi doğurganlık sonrasında bebeğin beslenmesidir. Bu amaçla memenin içerisinde süt kanalları bulunur. Doğumdan sonra bu kanallar genişleyerek süt üretir ve bebek beslenir.
Süt kanallarının iç bölgesinde meydana gelen DNA bozulmaları sonucunda DCIS olarak sınıflandırılan kanser türü ortaya çıkar. Eğer yayılmacı özellik sergilemiyorsa DICS süt kanallarının dışına çıkmaz. İç bölgede yayılımını sürdürür. Eğer invaziv yani yayılmacı ise memenin diğer bölgelerine de yayılmaya başlar. Ancak süt kanallarının içerisinde olduğu süre boyunca yayılmacı olarak kabul edilmez.
Eğer DCIS süt kanallarını aşarak üst hücrelere taşmaya başlamış ise invaziv duktal karsinoma adını alır. Bu taşmanın miktarı bir milimetreden daha küçük ise mikroinvaziv duktal karsinomadır ve tedavi süreci daha minimal yöntemler kullanılarak yapılır.
Nadiren de olsa süt kanallarının içerisinden çıkmadan kanserli yapının büyük boyutlara ulaştığı görülür. Süt kanallarının tamamen tıkanması şeklinde gerçekleşen bu süreç el ile yapılacak muayenelerde kolayca tespit edilebilir. Ayrıca yapılan patolojik testlerde de muhtemelen GRADE III olacak sonuçlar elde edilir. Bu durumda DCIS tipi kanserin invaziv olduğu kabul edilir.
DCIS tipi meme kanserinin tedavisinde belirli bir sürecin izlenmesi gerekir. Kanserli yapının yayılmacı olup olmaması ile eğer yayılmacı ise bunun hızı uygulanacak tedavinin mahiyeti üzerinde etkilidir. Kansere dair tespitin yapılmasının ardından hastanın özelliklerine göre tedavi yöntemi olarak şu seçenekler kullanılabilir:
- Hastanın yaşı elli beş yaş ve üzerinde iken kanser GRADE III olarak sınıflandırılmış ise total mastektomi (memenin tamamen alınması) ile meme tamamen alınır. Ayrıca haritalandırma metodu kullanılarak koltuk altı lenf bezlerine de müdahaleler gerçekleştirilir.
- Hastanın yaşının genç olması, meme kanserinin de GRADE I olarak sınıflandırılması durumunda total mastektomi yerine meme koruyucu cerrahi ile müdahale edilir. Bu sayede meme korunurken kanser tedavi edilebilir. Ayrıca koruyucu cerrahi ile alınamayan hücre bulunma ihtimaline karşı koruyucu olarak radyoterapi yani ışın tedavisi uygulanır.
- Meme koruyucu cerrahi sırasında kanserli katmanların tam olarak temizlenememesi halinde ikinci veya ileri durumlarda üçüncü operasyon yapılır. Bu operasyonlar ile kanser katmanlarının tamamen ortadan kaldırılması amaçlanır. Üçüncü operasyondan sonra da başarılı olunamazsa total mastektomi ile meme tamamen alınır.
- Nadiren de radyoterapiye ihtiyaç duyulmadan meme kanserinin sadece cerrahi yöntem ile tedavi edilebilmesi mümkün hale gelmektedir. Bunun için tümörün tek merkezli olması, boyutunun küçük olması ve yayılımcı bir karakter izlememesi gerekmektedir.
Lobüler Karsinoma
LCIS esasen bir kanser durumunu değil; kanser öncesi durumu ifade eder. Süt kanalları içerisinde meydana gelen ancak kanser tarzı belirtiler vermeyen anormalliğini ifade eder. Süt kanalları içerisinde LCIS olarak tanımlanan hücre yapılarının bulunması kanser ihtimalinin artmasına sebep olur. Östrojen hormonunun tavan yaptığı durumlarda sıkça rastlandığından dolayı menopoz öncesindeki kadınlarda sıkça LCIS hücrelerine rastlanır. Bu hücreler genelde iki memede aynı anda gelişim gösterirler.
LCIS hücreleri kanser gibi gelişim göstermediği için kanser tespiti amaçlı kullanılan klasik yöntemler ile tespit edilemez. Özel olarak biyopsi işleminin uygulanması gerekmektedir. Ancak buradan alınan patoloji sonucuyla LCIS hücrelerinin kanser riski tespit edilebilir. LCIS hücrelerinin bulunması kesin olarak kanser gelişiminin olacağı anlamı taşımadığından dolayı tedavi için herhangi bir girişimde bulunulmaz. Bunun yerine düzenli kontroller ile bu hücrelerin gelişimi izlenir. Kanser riskinin artması halinde cerrahi müdahale ile temizlenir.
Meme Kanserinin Nedenleri
Meme kanserinin nedenleri temelde iki tanedir. Bunlardan birincisi genetik faktörler ikincisi ise çevresel faktörlerdir. Genetik faktörler açısından değerlendirildiğinde meme dokusunu oluşturan bölgedeki hücrelerde DNA bozulumunu tetikleyecek bir mutasyonunun doğumdan itibaren meydana gelmiş olması aranır. BRCA adı verilen gendeki bozulmadan kaynaklı olarak hücreler kanserli yapılara meyilli olabilirler. Genetik bozulmanın meydana gelmiş olması kişide mutlaka meme kanserinin ortaya çıkacağı anlamını taşımaz. Genetik faktörlere ek olarak çevresel faktörlerin de bu durumu destekleyici nitelikte olması beklenir.
Günümüzün yaşam şartları içerisinde sadece meme kanserini değil, tüm kanser türlerini tetikleyici birçok etmen mevcuttur. Bunların ekseriyetini de stres bazlı çevresel faktörler oluşturmaktadır. Bilindiği üzere hücre davranışlarının mikro boyutları ile insanın psikolojisi arasında doğrudan ilinti bulunmaktadır. Kimyasal olarak işleten psikolojik süreç hormonlar ile kendini vücuda hissettirmektedir. Hormonlardaki artış azalışlar da doğrudan doğruya hücre yapılarında bozulmalara sebep olabilmektedir. Çeşitli sebeplerden ötürü vücutta meme kanserinin oluşmasındaki temel sebep olan östrojen hormonunun artması, genetik olarak da yatkınlığı bulunanlarda meme kanseri ihtimalinin artmasına sebep olmaktadır.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki tüm meme kanserlerinin yaklaşık olarak yüzde onu genetik faktörlere bağlı olarak gelişmektedir. Bir kişide meme kanserine sebep olabilecek genler anne tarafından bebeğe verilmektedir. Yani aile öyküsü alınırken özellikle anne tarafı dikkate alınır.
Meme kanserinin oluşmasına sebep olan bir diğer faktör ise kişinin yaşının ilerlemesidir. Yaş ilerlemesi hücre yapılarında büyük bozulmalara sebep olur. Bu durum genelde fonksiyon kayıpları olarak kendini gösterse de bazı durumlarda kansere veya kanseri ortaya çıkarabilecek durumlara da evrimleşme görülür. Bu yüzden yaşı ilerleyen kişilerin meme kanserinin risk faktörlerini de dikkate alarak düzenli kontrollerini yaptırmasında fayda vardır.
Meme kanserine yakalanan hastaların geçmişleri incelendiğinde otuz yaş sonrasında ilk doğumu yapanlar ile on sekiz yaş öncesinde ilk doğumu yapanlar risk grubu içerisinde yer almaktadır. Bu iki durumun doğrudan meme kanserine yol açması gibi bir durum söz konusu olmamakla beraber kişilerin meme kanserine yakalanma riskini artırdığı bilinen bir gerçektir.
İlk regl dönemini oldukça küçük yaşlarda geçirenlerin menopoza kadar giden süreçte östrojen hormonu açısından daha zengin olacağı bilindiğinden dolayı, yumurtlama döneminin ilk regl – menopoz dönemi açısından uzun olması meme kanserine yakalanma riskini artırmaktadır. Yani kişi ne kadar östrojen hormonuna maruz kalırsa o kadar yüksek risk grubuna girmektedir. Aynı şekilde menopoza geç girmek de bu riski artıran faktörlerdendir.
Tedavi amacıyla kullanılan ve östrojen seviyesi üzerinde ciddi etki yapan ilaçlar da meme kanserinin gelişiminde büyük rol oynamaktadır. Örneğin doğum kontrol haplarının bilinçsizce uzun süreli kullanımı ile hormon tedavileri östrojen seviyesinin artmasına sebep olmaktadır. Östrojen hormonu ise meme kanserinin oluşması için uygun zemini hazırlamaktadır.
Fiziksel özellikler ile meme kanseri arasında da tam kanıtlanmamış olmakla beraber ilinti bulunmaktadır. Aşırı zayıf kadınlar ve uzun kadınlar meme kanserine yakalanma açısından daha fazla risk altındadır. Burada bahsedilen zayıflık ideal kilonun altı olarak tanımlanmaktadır.
Alkol kullanımı da östrojen seviyesini artıran etmenlerdendir. Özellikle kadınların alkol kullanımına özen göstermesi ve belirli bir sınırda tutması gerekmektedir. Alkolle birlikte yağlı besin tüketimi de östrojen hormonu seviyesini artıran durumlardandır.
Sonuç olarak kadınlarda da erkeklerde de östrojen hormonu seviyesini arttıran her türlü durum aynı zamanda meme kanseri riskini de artırmaktadır. Erkeklerde östrojen hormonu kaynaklı meme kanseri gelişimi ihtimali düşük olmasına rağmen kadınlarda bu risk oldukça fazladır. Bu yüzden kadınların östrojen hormonu seviyesini artıracak durumlardan özellikle uzak durması kanser riskinin azaltılması açısından oldukça önemlidir.
Meme Kanserinin Belirtileri
Meme kanseri oldukça sinsi gelişen bir kanser türüdür. Ağır belirtileri ortaya çıkarması ortalama olarak beş ile yedi yıl arasında sürmektedir. Bu sürenin değişik zamanlarında değişik belirtiler ortaya çıkarmaktadır. Ancak bilinçli insanlar tarafından meme kanserinin erken evrede saptanması söz konusudur. Özellikle bazı meme kanseri türlerinin fiziki belirti vermemesi erken teşhis imkanını oldukça azaltmaktadır.
Meme kanserinin ortaya çıkardığı en net belirtilerden bir tanesi, olması gerekenin aksine ağrısız olarak gelişen kitledir. Bu kitlenin koltuk altı bölgesinden başlayarak memenin iç duvarına kadar bir bölgede hissedilmesi söz konusu olabilmektedir. Ayrıca unutulmaması gereken nokta bazı tipteki meme kanserlerinin hissedilebilecek derecede fiziki belirti ortaya çıkarmıyor oluşudur. Yani kitle eşittir kanser gibi bir denklemi kurmak yanlıştır. Kitle olduğu takdirde bile kanser ihtimali kesin değildir.
Memenin fiziki yapısında meydana gelen olağandışı değişimler ikincil belirti grubunu oluşturmaktadır. Bilindiği üzere meme statik bir yapıda değildir. Zaman içerisinde değişir. Uzun süreli kilo alımları, ani kilo alımları, regl dönemleri, psikolojik durum gibi etmenler memenin fiziki yapısı üzerinde değişiklikler oluşturur. Bunlar olağan olarak kabul edilir. Ancak meme kanserine bağlı olarak gelişen fiziki değişiklikler oldukça fark edilebilir cinstendir. Genel olarak meme ucunun içeriye doğru dönmesi ve aşırı hassaslaşması, meme derisinin gerginleşmesi, derinin kalınlaşarak kılcal damarlı görüntünün kaybolması, dönemsel duruma göre fazladan şişkinlik hali gibi. Bunların fark edilmesi halinde doktora başvurulmalıdır.
Üçüncü ve genelde ağır meme kanseri durumlarındaki belirtiler ise meme ucundan akıntı gelmesi, kanama olması gibi durumlardır. Bu durumlarda memenin GRADE olarak oldukça ileride olduğunu söylemek mümkündür. Hemen doktora başvurulmalı ve uygun tedavi yöntemleri ile meme kanseri tedavisine başlanmalıdır. Günümüzde ağır dereceli belirtiler ortaya çıkmadan önce meme kanserinin tespit edilmesi için her türlü teknolojik altyapı ile bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Yani meme kanserinin bu kadar ileri dereceye ulaşması genelde söz konusu değildir.
Meme Kanserinde Erken Teşhis
Neredeyse tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhisin önemi oldukça büyüktür. Kanserin tespit edildiği evrenin oldukça erken olması tedavi yöntemlerinin de hasta konforu açısından iyi hale gelmesine sebep olmaktadır. İleri evre meme kanserlerinde mastektomi gibi yöntemler uygulanırken erken aşamada teşhisi yapılan meme kanserlerinde küçük çaplı radyoterapi uygulamaları ile hastalığın ortadan kaldırılması söz konusu olabilmektedir.
Meme kanserinin teşhisi üç aşamadan oluşur. Bunlardan birincisi kişinin kendi yapacağı kontroller, ikincisi hastanede doktor tarafından yapılacak fiziki muayene; üçüncü aşama ise mamografi uygulamasıdır. Üç aşamanın da kendine göre avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.
İlk aşamada kişinin kendi memesini el ile düzenli olarak kontrol etmesi gerekir. Bu aşama ayın her gününde yapılmaz. Memenin regl dönemine bağlı olarak şiştiği dönemlerde meme içerisindeki kitlenin fark edilmesi zordur. Bu yüzden regl bittikten sonra üç gün beklenir ve sonrasında el ile muayene yapılır. Koltukaltı bölgesinden başlayıp memenin tamamını kapsayacak şekilde çok baskı uygulamadan dairesel hareketlerle meme kanserine dair kanıt aranır. Kişi kendi memesinin fiziki yapısına oldukça hakim olduğundan dolayı son kontrolden o zamana kadar fiziki yapıda herhangi bir değişim olup olmadığını kolayca saptayabilir.
İkinci aşamada ise düzenli doktor kontrolleri gelmektedir. Kırk yaş altındaki her kadının yılda en az bir kez ultrason ile meme kanseri riskini ölçtürmesi gerekir. Her ay yapılan düzenli el ile muayeneye yılda bir ultrason da eklendiğinde meme kanserinin erken teşhisi için büyük yol kat edilmiş olur. Kırk yaş altında mamografi değil de ultrason kullanılıyor olmasının temel sebebi radyasyona maruz kalma miktarının düşürülmesidir. Ultrason da gayet etkili görüntüler sunduğu, maliyetsiz olduğu, memleketin her yanında kolayca erişilebildiği için tercih edilmektedir.
Kırk yaş üstü kadınların ise yılda bir defa mamografi çektirmesi gerekmektedir. Bunun sebebi bu yaştan sonra meme kanseri riskinin artmasıdır. Hastaların bu aşamada alacakları radyasyon miktarından korkmasına gerek yoktur.
Meme Kanserinden Korunma Yöntemleri
Meme kanserinden korunmak için meme kanserini ortaya çıkaran çevresel faktörlerin önüne geçmek gerekir. Bu çevresel faktörler aynı zamanda genetik yatkınlığı da tetiklediği için özel olarak dikkat edilmelidir. Özellikle genetik açıdan yatkın olanların yani doğal risk grubu içerisinde olanların meme kanserinden korunmak için östrojen seviyesini aşırı derecelere çıkarabilecek her türlü faaliyetten uzak durması şarttır.
Meme kanserinden korunmak isteyen kişilerin yapması gereken ilk şey beslenme düzenlerini oturtmaktır. Günün hangi saatlerinde yemek yenileceğinin belli olması ve sağlıklı beslenilmesi kanser riskini önemli ölçüde azaltır. Ayrıca endüstriyel gıda olarak sınıflandırılan işlenmiş gıdaların tüketiminden uzak durulması oldukça önemlidir. Bu gibi gıdalar genetik mutasyonu ortaya çıkarma riski taşırlar. Ayrıca düzenli beslenmeyle beraber kişi ideal kilosuna yaklaşacağı için bir risk faktörü daha kendiliğinden ortadan kalkmış olur.
Sigara ve alkolün bırakılması ile spora başlanması da ikinci aşamayı oluşturmaktadır. Alkolün meme kanseri riskini artırdığı bilinen bir gerçektir. Özellikle östrojen hormonu seviyesini artırmasından dolayı risk katlanarak artmaktadır. Sigara da hücre sağlığını bozan bir tüketim malzemesidir. İkisinin de bırakılması meme kanseri riskinin azaltılması açısından oldukça önemlidir. Tüm bunların yapılmasının temel sebebi stres seviyesini düşürmek ve hücreler üzerindeki baskıyı azaltmaktır. Sonuç olarak düzenli ve sağlıklı bir yaşam meme kanseri riskini büyük ölçüde ortadan kaldırmaktadır. Stressiz bir yaşam sadece meme kanseri riskinin azalmasına değil; meme kanseriyle birlikte diğer tüm kanser türleri ile hastalıkların da riskinin azalmasını sağlamaktadır. Şehir yaşamının bırakılması tüm bunları sağlamada büyük avantajlar sağlayabilmektedir.
Meme Kanseri Tedavi Türleri
Meme kanserinin tedavi edilmesinde kullanılan dört yöntem bulunur. Bu dört yöntemden hangisinin veya hangilerinin ne yoğunlukta kullanılacağı tamamen hastanın özel durumuna bağlı olarak değişir. Kanserin tipi, metastaz durumu, yayılmacılık seviyesi ve bulunduğu evre tedavi bileşimi konusunda birçok farklı senaryonun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Tedavi için kullanılan yöntemlerin birçoğu diğer kanser türlerinde de kullanılır. Meme kanserini ortaya çıkaran temel sebebin östrojen hormonu olduğu düşünülürse bu faktörün ortadan kaldırılması için de özel bir tedavi yöntemi olan hormonoterapi kullanılır. Esasen hormonoterapi operasyonunun sonuçlarını garanti altına almak için operasyondan sonraki uzun yıllar boyunca hasta tarafına uygulanacak bir yöntemdir. Yani tek başına kanser tedavisi amacıyla kullanılmamaktadır.
Tedavi türlerinin başarı oranında ortaya çıkan tedavi yöntemleri karışımının büyük etkisi bulunmaktadır. Meme kanserinin teşhisinde üç aşama bulunur. Bunlar erken, orta ve geç aşamadır. Bu aşamalara göre tedavilerin hangi sırayla uygulanacağı belirlenir. Genelde erken evre meme kanserlerinde ufak bir radyoterapi uygulaması ile kanser tamamen ortadan kaldırılabilmektedir. Orta seviyeli meme kanserlerinde meme koruyucu cerrahiye ek olarak yapılan radyoterapi ile başarılı sonuçlar alınabilmekte; geç evrede teşhis edilen meme kanserlerinde ise mastektomi pek tercih edilmek istenmeyen cerrahi yönteme ek olarak radyoterapiden faydalanılmaktadır. Tüm tedavi yöntemlerinde ve bunların kombin edilmesinde tek amaç hastanın olabilecek en iyi şekilde kanseri atlatması ve yaşam süresinin artırılmasıdır.
Meme Kanseri Tedavisinde Kemoterapi
Kemoterapi tüm kanser türlerinin tedavi edilmesi amacıyla kullanılan kontrollü bir zehirdir. Özel olarak hedeflenmiş bu zehir karışımı kanser hücrelerinin tamamını bir miktar sağlıklı hücre kaybını da göze alarak ortadan kaldırır. Genelde operasyon öncesinde tümör yapısını küçültmek veya operasyondan sonra cerrahi yöntem ile alınmamış olma ihtimali bulunan hücreleri tamamen ortadan kaldırmak amacıyla kullanılır. Oldukça etkili bir kanser tedavi yöntemidir.
Meme kanserinin tedavi edilmesi amacıyla hastaya kemoterapi ilaçları damar yoluyla verilebileceği gibi ağızdan kapsül olarak da verilebilir. Genelde damar yolundan verilen kemoterapi ilaçları tercih edilmektedir. Alınan ilaçlar sadece meme bölgesindeki değil tüm vücuttaki kanser hücrelerini ortadan kaldırmak gibi bir amaca sahiptir.
Kemoterapi ilaçları oral yolla alındığında anlık olarak etki ederler. Damar yoluyla alındıklarında ise alınma süresi serum ile kontrol altına alınabilir. Yani kemoterapi ilaçlarının hangi yoğunlukta vücuda zerk edileceği belirlenir. Yan etkiler açısından oldukça kuvvetli ilaçlar olmalarından dolayı yoğun seanslar şeklinde uygulanmazlar. Genelde iki ve üç haftalık aralar şeklinde uygulaması yapılan kemoterapi ilaçlarının en net belirtisi vücuttaki kılları dökmesidir.
Tümörün boyutuna göre değişmekle birlikte operasyondan önce minimum iki ay; operasyondan sonra ise minimum üç ay hastaya verilirler. Operasyondan önceki kemoterapi ilacı kullanımının hangi süre ile olacağı tamamen kanserin o an için içerisinde bulunduğu evre ile alakalıdır. Acil müdahale edilmesi gereken vakalarda kemoterapi yerine radyoterapi uygulamasına geçilebilmektedir.
Meme Kanseri Tedavisinde Radyoterapi
Radyoterapi yüksek yoğunluklu ışınları hedefleyerek kanserli bölgeye gönderen ve ışınların orada bulunan kanserli hücrelerin DNA yapılarını bozmasını arzu eden bir tedavi yöntemidir. Günümüzde en az kemoterapi kadar çok kullanılmakla beraber meme kanserlerinin tedavisinde kemoterapiden daha çok başvurulmaktadır.
Aynı kemoterapide olduğu gibi radyoterapide de kanserli hücreleri öldürmek için bir miktar sağlıklı hücre feda edilmektedir. Günümüzde tekniği geliştirilmesi aşamasında sağlıklı hücrelere zarar verme oranı gittikçe düşmektedir.
Radyoterapinin uygulanması ayrı bir uzmanlık gerektirir. Radyasyon ışınlarının oluşturulması oldukça tehlikeli maddeler ile sağlandığından dolayı süreç hassas şekilde işletilir. Ortaya çıkarılan ışınların bir anda vücuda gönderilmesi söz konusu değildir. Özel cihazlar yardımıyla ışınlar pulse şeklinde yani sıçramalı olarak gönderilir ve dokuya verilen hasar kontrol altında tutulur.
Radyoterapi genelde dört ile altı hafta arasında bir uygulama süresine sahiptir. Seanslar yaklaşık olarak dört dakika sürer. Kemoterapinin aksine seanslar günlük olarak yapılır. Uygulama süresi boyunca haftada iki gün vücut dinlendirilir ve sonraki seanslara hazır hale getirilir.
Radyoterapi uygulaması genelde çok küçük meme kanserlerine müdahale amacıyla tek başına; büyük tümörlerde ise yardımcı – engelleyici tedavi olması amacıyla uygulanmaktadır. Tümörlü yapının küçültülerek koruyucu meme cerrahisi için uygun hale getirilmesi ile operasyondan sonra kanserli hücre kalmış olma ihtimalinin tamamen ortadan kaldırılması radyoterapinin amaçları arasındadır. Radyoterapiye giren hastalar oldukça tehlikeli sayılabilecek radyoaktif bir elementin ışınlarına maruz kaldığı için çeşitli yan etkiler oluşur. Bu etkiler ile operasyonun faydaları karşılaştırılamaz. Faydaları düşünüldüğünde katlanılabilecek halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi, iştahsızlık gibi durumlar radyoterapi sonrasında ortaya çıkmaktadır. Bu yan etkiler operasyonun sonlanı takip eden süreçte kendiliğinden ortadan kaybolmaktadır.
Meme Kanseri Tedavisinde Hormonoterapi
Bilindiği üzere meme kanserinin oluşmasında ve oluştuktan sonra büyümesinde kadınlık hormonunun büyük etkisi bulunmaktadır. Kanserli hücrelerin sınırsız şekilde bölünmeye başlamasını takiben oluşan tümörlü yapıya kadınlık hormonları bağlanır. Bu bağlanmanın gerçekleşebilmesini tümör yapısının üzerindeki hormona duyarlı reseptörler sağlamaktadır. Bu reseptörlere bağlanan kadınlık hormonları tümörün olağandan daha fazla büyümesini sağlarlar.
Standart bir meme kanseri operasyonundan önce tümör yapısından biyopsi için örnek alınır. Biyopside tümör yapısının kadınlık hormonlarına ne kadar duyarlı olduğu ortaya çıkarılır. İstatistiksel çalışmalara göre tüm meme kanserlerinin yaklaşık olarak yüzde yetmişi hormona duyarlıdır. Bu duyarlılıktan dolayı kadın vücudunda östrojenin artmasına bağlı olarak tümörün büyüme hızı da artmaktadır.
Hormonoterapi ise bu bağlanmaya müdahale etmeyi amaçlayan anti-hormon tedavisidir. Tümör ile hormonunun bağlanmasına engel olamadığı durumlarda da östrojen hormonunun üretimini durdurmayı amaçlamaktadır.
Östrojenin ortadan kaldırılması ilk amaç olmadığından dolayı önce reseptörleri kapatacak bir yol aranır. Tamoksifen kullanımı reseptörlerle östrojenin bağını kesmek için uygulanacak ilk yöntemdir. Kadınların adet döneminde verilen bu ilaç sayesinde ilgili bağ koparılabilir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise östrojen hormonunun kaynağı olan yumurtalıklara müdahale edilir. İğneler yardımıyla yumurtalıkların östrojen üretmesinin önüne geçilir.
Adet gören hastalar için uygun olan iğneler adet görmeyenler için uygun değildir. Adet görmeyen hastalarda böbrek üstü bezlerine müdahale edilmesi gerekir. Çeşitli ilaçlarla böbrek üstü bezlerine yapılan müdahale sonucunda östrojen seviyesi düşürülür. Hormonoterapi tüm bu tedavi yöntemlerinin genel adıdır. Amaç hastalığın yayılmasını engelleyerek kontrol altında tutmak; tamamen alınan tümörlerden sonra ise tekrarlama ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Kanser tedavisinde uygulanan oldukça başarılı bir yardımcı tedavidir.
Meme Kanseri Tedavisinde Cerrahi Yöntem (Mastektomi)
Kanserli hücrelerin basit ilaç tedavileri veya radyoterapi ile ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı durumlarda ilaçlı tedavinin bir kenara bırakılması ve cerrahi uygulamaların devreye girmesi gerekmektedir. Tümörün boyutuna göre değişmekle birlikte genelde iki ilaç veya iki radyoterapi uygulamasının arasına cerrahi uygulama eklenerek ciddi meme kanseri hastaları tedavi edilmektedir.
Operasyondan önce yapılan uygulama ile tümör yapısının küçülmesi sağlanmakta; küçülen tümör yapısı alınmakta ve sonrasında yine cerrahi olmayan yöntemler ile (hormonoterapi – kemoterapi – radyoterapi) tekrarlama riski ortadan kaldırılmaktadır.
Kadınlarda meme kadınlığın simgesi olarak öne çıkmaktadır. Hastanın canını tehlikeye düşüren durumlarda memenin tamamen alınması yani mastektomi yapılması söz konusu olabilmektedir. Memenin kadınlık ile bütünleştirilmiş olmasından dolayı birçok hasta meme kanseri teşhisiyle beraber psikolojik bunalıma girmektedir. Estetik görünüşle doğrudan alakası olan memenin alınacak olması oldukça olumsuz bir durumdur. Böyle olumsuz bir durumu ortadan kaldırmak için günümüzde birçok cerrahi yöntem ortaya çıkmıştır.
Mastektominin birçok çeşidi bulunur. Ana amaç meme bütünlüğünün korunması iken korunamadığı durumlarda en az hasarı vermek ana amaç haline dönüşür. Kanserin büyüklüğüne göre değişmekle birlikte memenin kısmen alınması, derinin korunarak içinin boşaltılması, meme ucunun korunması ve memenin tamamen alınması gibi seçenekler bulunmaktadır. Bu seçenekleri tek tek açıklamak gerekirse:
Lumpektomi ya da kısmi mastektomi tümörlü yapının meme içerisinde oldukça küçük bir alan kapladığı durumlarda uygulanır. Alanın oldukça küçük olmasından dolayı tümörlü yapının çıkarılmasından sonra meme bütünlüğünün bozulması söz konusu değildir. Ayrıca yapılan ufak estetik müdahalelerle memenin şekli olduğu gibi korunabilmektedir.
Deri koruyucu mastektomi ise memenin dışını kaplayan deri yapısının korunmasını amaç edinir. İçerisindeki tümörlü yapının büyük olması, derinin bundan doğrudan etkilenmesini gerektirmez. Yapılan cerrahi müdahale sırasında ufak bir kesiden girilerek memenin iç yapısı tamamen boşaltılır ve tümörlü hücreler temizlenir. Deri ve meme ucu korunarak içine protez meme uygulaması yapılır. Böylece doğal bir görünüm elde edilir.
Meme ucu koruyucu mastektomi operasyonlarında ise deriyle beraber meme ucu da korunur. Doğallıktan en ufak taviz verilmez. Genelde küçük boyutlu memelerde uygulanması söz konusudur.
Tam mastektomi ameliyatı ise hastaların en çok çekindiği türdür. Genelde tümörlü hücreler meme ucu ve derinin korunmasına müsaade etmez. Operasyonla birlikte memenin tamamı deriyle birlikte alınır. Göğüs bölgesinde düz bir görüntü oluşur.
Hangi yöntemle yapılırsa yapılsın mastektomi sonrasında memelerin estetik yöntemler ile onarılması mümkündür. Mastektomi yöntemi seçilirken amaç edinilen temel nokta en doğal görüntünün operasyon sonrasında elde edilmesidir. Uygulanan mastektomi ameliyatlarıyla kombine olarak estetik operasyonlar gerçekleştirilmez. Mastektomiye bağlı olarak gelişen cerrahi izlerin oturması ve kanserin tamamen ortadan kalkmasından sonra estetik yöntemler ile protez meme uygulamaları yapılmaktadır.
Meme Kanseri Tedavi Öncesi
Meme kanserinin cerrahi veya cerrahi olmayan yöntemler kullanılarak tedavi edilebilmesi için operasyon önceki süreçte kanserin tipinin ve evresinin net olarak belirlenmesi gerekmektedir. Meme kanserlerinin tespiti aşaması fiziki muayene, ultrason, mamografi ve doku biyopsisi ile yapılmaktadır. Doku biyopsisi genelde LCIS olarak adlandırılan hücrelerin davranışının anlaşılabilmesi için uygulanmaktadır.
Tedavi öncesi süreç sadece meme kanserinin ortaya çıkarılması için değil hastanın psikolojik olarak meme kanserine alışması için destek verilmesi şeklinde de değerlendirilmektedir. Operasyon öncesindeki süreçte hastanın moralinin yüksek olması hem operasyonunun başarısını hem de operasyondan sonraki süreci doğrudan etkilemektedir.
Meme Kanserinde Fiziki Muayene
Aslında fiziki muayenenin ilk aşamasını her zaman hastanın kendisi oluşturmaktadır. Reglin bitmesinden üç gün sonrası aylık olarak yapılan kontroller ile meme dokusundaki fiziki değişiklikler tespit edilebilir. Fiziki belirti vermeyen meme kanseri türlerinde uygulanamasa da büyük oranda bu yöntem sayesinde meme kanserinin erken teşhisi söz konusu olabilmektedir.
Yirmili yaşlarından itibaren her kadının yılda en az bir defa meme muayenesi için doktora gitmesi gerekir. Bu aşamada yapılan fiziki muayene sayesinde uzman hekim tarafından meme kanserinin varlığı saptanabilir. Fiziki muayenede kitlenin ele gelmesi halinde ilk olarak kırk yaş altında ise hasta ultrason uygulaması yapılır.
Meme Kanserinde Ultrason Uygulaması
Ultrason ülkemizin her bölgesinde kolayca ulaşılabilecek, maliyeti oldukça düşük ve meme kanserinin tespit edilmesi için büyük imkanlar sunan bir görüntüleme tekniğidir. Tekniğin radyasyon yaymıyor oluşu da ayrıca tercih sebebidir. Bu yüzden hamilelere ve kırk yaş altındakilere meme kanseri şüphesi olsa dahi ilk olarak mamografi değil ultrason uygulanmaktadır. Herhangi bir sebepten ötürü meme dokusu içerisinde kitle gelişimi olması halinde bu gelişim alanı farklı bir yoğunlukta görülmektedir. Yani tümörlü yapı, vücudun olağan dokusundan farklı görünmekte ve doktor tarafından kolayca tespit edilebilmektedir. Ultrasonda da yapının belli olmasından sonra daha net görüntülemenin yapılabilmesi için mamografi testine yönlendirilir hasta.
Meme Kanserinde Mamografi Kullanımı
Mamografi özel olarak geliştirilmiş meme röntgeni olarak tanımlanabilir. Mamografinin birçok çeşidi bulunur. Üç boyutlu görüntü veren modelleri dahi bulunmakla birlikte maliyetinden dolayı herkes tarafından tercih edilememektedir. Ayrıca görüntüleme sırasında radyasyona maruz kalınmasından dolayı genelde kritik olarak kabul edilen kırk yaş ve üzeri kişilere önerilmektedir. Kırk yaş ve üzeri kişilere yılda bir kez; kırk yaş altı kişilere ise ancak yoğun şüphe durumunda mamografi uygulaması yapılmaktadır.
Mamografinin çekilmesi için cihazın özel haznesine kişinin memeleri yerleştirilerek karşıdan baskı uygulanır. Bu sayede meme dokusu düzleştirilir ve daha iyi görüntü için uygun hale getirilir. Çekimin yapılacağı kısa süre boyunca hastanın nefesini dahi tutması, kaymaya izin vermemesi gerekir. Mamografi kırk yaş sonrasındaki hastalarda tarama amaçlı, kanser şüphesinin yoğun olması halinde ise tanı amaçlı kullanılır.
Mamografi meme kanserinin kesin teşhisinin yapılması için oldukça önemli bir yöntemdir. MR uygulaması da yapılabilir ancak hem ulaşım imkanın az olması hem de maliyetinin yüksek olması MR’ı, meme kanserinin teşhisi için kesin araç olma konumundan oldukça uzaklaştırmaktadır. Mamografi cihazının radyasyon yayıyor olması dezavantaj gibi görülebilir ancak miktar olarak telefondan daha az radyasyon yaymaktadır.
Mamografinin farklı çeşitleri bulunur. Bu çeşitlerin kullanım amaçları farklılaşabileceği gibi maliyetleri de oldukça farklıdır. Bu sebepten ötürü günümüzde en yaygın tür olarak dijital mamografi uygulaması yapılmaktadır.
Dijital Mamografi
Ultrasondan sonra yoğun olarak meme kanseri şüphesinin olması halinde kişiler dijital mamografiye yönlendirilir. Yüksek çözünürlüklü görüntü alabilen cihazlar yardımıyla hem sağ hem de sol memenin görüntüleri alınır. Bu görüntüler özel programlar yardımıyla işlenerek dijital ortamda incelenir. Büyütme, küçültme, filtre belirleme gibi birçok fonksiyon özel program yardımıyla kolayca yapılabilir. Bu sayede çok daha özelleştirilmiş görüntüler alınarak vakit kaybının önüne geçilir ve meme kanseri var ise kolayca belirlenebilir.
Dijital mamografi ile görüntülemeyi yapmanın çeşitli avantajları bulunmaktadır. Bu avantajları saymak gerekir ise:
- İşlemlerin hızlı yapılıyor olmasından dolayı zaten az olan radyasyona maruz kalma oranı daha da azalır.
- Meme üzerindeki ve iç dokusundaki en küçük ayrıntılar dahi oldukça detaylı olarak görülebilir.
- Kesin tanı yöntemi olarak oldukça işlevsel bir yöntemdir.
- Alınan görüntülerin dijital kopyalar olması sevk aşamasını oldukça kolay hale getirir. Dijital mamografi ile alınan görüntüler kolayca başka uzmanlar tarafından da yorumlanabilir.
Tomosentezli Dijital Mamografi
Dijital mamografi yönteminin avantajlarını alarak üzerine üç boyutlu görüntü alma imkanını ekleyen tomosentezli dijital mamografi yöntemi sayesinde yoğun yapılı meme dokularındaki küçük tümör yapılarının dahi görüntülenmesi imkan dahilindedir. Çekilen seri görüntülerin birleştirilmesi ile oluşturulan dijital kopya sayesinde dokuların tamamı ayrıştırılarak tek tek incelenmekte; gözden kaçabilecek derece ufak tümörler dahi kolayca saptanabilmektedir. Oldukça üst seviye bir görüntüleme tekniği olmasından dolayı oldukça maliyetlidir. Maddi sıkıntısı olan hastaların bu yönteme ulaşması pek mümkün değildir. Bu sebepten ötürü dijital mamografi yöntemi daha çok talep görmektedir.
Tomosentezli dijital mamografi yöntemi beraberinde çeşitli avantajlar getirmektedir. Bu avantajları sıralamak gerekirse:
- Meme dokusu oldukça yoğun olan hastalarda gelişebilecek tümör yapılarının erken teşhisi ancak bu yöntem ile mümkündür.
- Seri çekimler şeklinde dijital kopya oluşturulmasından dolayı çekime bağlı hatalar sıfırlanmaktadır. Bu sayede daha net teşhisler yapılabilmektedir.
- Görüntülerin oldukça net olmasından dolayı hastaya fiziki müdahale yapılarak test yapılmasına gerek kalmamaktadır. Patolojik inceleme için biyopsi uygulaması eğer tomosentezli dijital mamografi yapılmış ise gereksizdir.
Meme Kanserinde Biyopsi Testleri
Kısaca biyopsi uygulaması tümörlü olduğu düşünülen yapıdan örnek alınması ve bunun laboratuvar ortamında incelenmesini ifade eder. Geçmişte kullanılan yöntem kapsamlı bir cerrahi müdahale şeklinde gerçekleştiriliyordu. Operasyon ile biyopsi süreci birleştiriliyordu. Günümüzde ise biyopsi için özel iğneler kullanılmaktadır. En uygun noktadan saplanan iğne ile tümörlü yapıya ulaşılmakta ve içerisinde parça koparılmaktadır. Doğru şekilde girip çıkılabilmesi ve tümör yapısının tutturulabilmesi için ultrason gibi yöntemlerle beraber uygulanmaktadır. Özellikle meme dokusu içerisinde gelişen LCIS bazlı yapılar için biyopsi uygulaması yapılmaktadır.
Meme Kanseri Tedavisi Sonrası
Meme kanserinin tedavi edilmesinden sonraki süreç hasta açısından oldukça önemlidir. Ortaya çıkabilecek tekrarlama riskinin ortadan kaldırılması için hayat tarzı değişikliği yapılmalıdır. Spor egzersizleri, beslenme düzeninin kurulması, stresli şehir hayatının terk edilmesi gibi. Tüm bu sürecin kurgulanması, tekrarlama riskinin tamamen ortadan kaldırılması gerekir.
Meme Kanseri Tedavisi Sonrası Komplikasyonlar
Meme kanserinin tedavisi cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemler ile yapılır. Cerrahi yöntem sonrasında hafif kanama, ödem oluşumu ve dikişlere bağlı sorunlar dışında herhangi bir komplikasyonun ortaya çıkması söz konusu değildir. Sayılan bu durumlar da operasyondan sonraki bir hafta içerisinde tamamen ortadan kalkmaktadır.
Komplikasyon ortaya çıkarabilecek temel durumları ise hormonoterapi, radyoterapi ve kemoterapi oluşturmaktadır. Kapsamlı bir müdahalede bu üç tedavide sonuçları garanti altına almak amacıyla operasyondan sonra hastaya uygulanmaktadır. Üçünün birlikte uygulanması söz konusu değilken genelde radyoterapi ile hormonoterapi; kemoterapi ile hormonoterapi şeklinde bir gruplama ve grubun uygulanması söz konusudur.
Kemoterapi, radyoterapi ve hormonoterapi gibi uygulamalar hücre düzeyinde vücudu baskı altına aldığı için bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık, baş dönmesi gibi yan etkileri beraberinde getirir. Bunlar da tedavinin sonlanmasıyla beraber ortadan kalkar. Yani operasyondan sonra tedaviye bağlı komplikasyonlar bunlarla sınırlıdır.
Meme Kanseri Tedavisinden Sonra Kanserin Tekrarlaması
Meme kanseri operasyonlarından sonra her zaman kanserin tekrarlama ihtimali bulunur. Bu ihtimalin ortadan kaldırılması için cerrahi müdahale sırasında tüm kanserli yapı çıkarılır. Kalmış olma ihtimaline karşı ise radyoterapi, kemoterapi ve hormonoterapi gibi uygulamalar yapılır. Operasyondan sonraki beş yıllık süreçte östrojen hormonu baskılanarak kanserin tekrarlama riski tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılır.
Sık Sorulan Sorular
Meme kanseri kadınlar için oldukça büyük bir sorundur. Her hasta özel bir durum oluşturduğu için genel konular üzerinden bilgi vermeye çalıştık. Risk grubunda olan kişilerin kafalarındaki soruların spesifik başlıklar üzerinden cevaplanması kişinin kafasındaki soruların netleşmesi açısından oldukça faydalı olacaktır.
Memede Oluşan Kitle Nasıl Belirtiler Ortaya Çıkarır?
Meme kanserlerinde kitlenin hissedilebilir derecede ortaya çıkması belirli bir süreç gerektirir. Bu süreçte kitlenin herhangi bir belirti vermesi söz konusu değildir. Beklenenin aksine ağrı oluşmaz. Çok nadiren hafif ağrının eşlik ettiği görülmüştür kitleye.
Meme Kanserinin Risk Faktörleri Nelerdir?
Meme kanserlerinin risk faktörlerinin ekseriyetini östrojen seviyesini artıran durumlar oluşturur. Ayrıca genetik olarak meme kanserine yatkınlığı bulunanlar, kırk yaş üzerindeki kişiler, geç veya erken yaşta doğum yapanlar, ilk regl yaşı küçük olanlar, geç menopoza girenler, doğum kontrol hapı kullananlar ve hormon tedavisi görenlerdir.
Meme Kanserinin Evde Muayenesi Nasıl Yapılır?
Fiziki muayene reglden üç gün sonra yapılır. Bunun sebebi regle bağlı şişkinliğin gitmesidir. Koltuk altından memenin ters bölgesine kadar yuvarlak ve hafif hareketlerle kitle kontrolü yapılır.
Meme Kanserinin İstatistikleri Nedir?
Ömür boyunca her sekiz kadından bir tanesi meme kanseri riski taşımaktadır. Dünya üzerinde her yıl yaklaşık iki milyon kişi meme kanserine yakalanmaktadır. Gelişmiş batı ülkelerinde meme kanserinin görülme oranı daha fazladır. Ülkemiz sıklık bakımından düşük yoğunluklu ülkeler arasındadır. Tüm kanserlerin yaklaşık olarak yüzde on üçü meme kanseridir. Kadınlarda görülen tüm kanser türlerinin dörtte biri meme kanseridir.
Mamografi Ne Zaman Yaptırılmalıdır?
Mamografi kırk yaş altı kişilerde kanser şüphesinin yoğun olduğu durumlarda ve ultrasondan sonra; kırk yaş üstü kişilerde ise her yıl bir kez olacak şekilde yaptırılmalıdır. Düzenli mamografi kontrolleri kırk yaştan sonra oldukça önemlidir.
Meme Kanseri Diğer Organlara Yayılır Mı?
Meme kanserinin metastaz yapma ihtimali vardır. İnvaziv meme kanserleri başta lenf bezleri olmak üzere karaciğer, kemik dokusu ve akciğer gibi bölgelere yayılmaktadır.
Meme Kanseri Genetik Midir?
Meme kanserlerinin oluşum sebepleri arasında genetik etkiler de bulunur. Kişinin anne tarafında meme kanseri hikayesinin olması kişiyi risk grubu içerisine sokar. Tüm meme kanserlerinin yaklaşık olarak yüzde onu genetik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Meme Kanserinde Yaşam Oranı Nedir?
Erken teşhis yapıldığı takdirde yaşam oranı oldukça yüksektir. Ayrıca geç teşhis yapıldığında da memenin tamamen alınması ve radyoterapi uygulaması sayesinde yaşam oranı artmaktadır.
Meme Protezi Nedir?
Meme protezi mastektomi ile alınan meme dokusunun yapay olarak yerine konulmasıdır. Günümüzde estetik amaçlı protez uygulamaları oldukça geliştiğinden dolayı meme kanserinin cerrahi tedavisinden sonra protez uygulamaları kolayca yapılabilmektedir. Yapılan protezler oldukça doğal görünmektedir.
Meme Protezi Herkese Uygulanabilir Mi?
Kısmi veya tam mastektomi sonrasında herkese meme protezi uygulaması yapılabilir. En başarılı protez uygulamaları meme derisinin ve meme ucunun korunduğu kısmi mastektomi operasyonlarından sonra yapılabilmektedir. Gelişen estetik cerrahi teknikleri sayesinde protez uygulamalarından çok başarılı sonuçlar elde edilmektedir.
İlk Meme Ultrasonu Ne Zaman Yaptırılmalıdır?
İlk meme ultrasonunun yirmili yaşlarda yaptırılması gerekir. Radyasyon yaymayan, kolay ulaşılabilir ve düşük maliyetli olması ultrasonu meme kanserinin tespiti açısından oldukça önemli kılar.
Memenin Tamamen Alınması Ne Zaman Gerçekleşir?
Kanserli yapının tüm meme dokusuna nüfuz etmesi halinde, metastaz ve ölüm ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla memenin tamamı alınır. Ancak meme kanserine yapılan cerrahi müdahalelerde amaç ilk olarak meme dokusunun tamamının korunması ondan sonra bir kısmının korunmasıdır. Ancak kısmi alımın hastanın sağlığını korumayacağının düşünüldüğü durumlarda tam meme alma operasyonu gerçekleştirilmektedir. Bu sayede hastanın diğer memesi, organları ve bunların sonucu olarak da yaşamı korunmaktadır.
Meme Kanserinin Tedavisi Ne Kadar Sürer?
Meme kanserinin tespit edilmesinden sonra temel tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahiden sonra da tamamlayıcı tedavi olarak kemoterapi veya radyoterapi kullanılır. Hastanın meme kanserinin evresine göre değişmekle birlikte cerrahi de dahil olmak üzere tüm tedavi yaklaşık olarak üç ay sürer. Cerrahiye bağlı kısım oldukça kısa bir süreyi ilgilendirirken tamamlayıcı tedaviler daha uzun sürmektedir. Duruma göre önce kemoterapi sonra cerrahi ve sonra yine kemoterapi uygulaması yapılabilir. Kısacası tedavi prosedürü ile süre arasında doğrusal bir ilişki vardır.
Ameliyatsız Meme Kanseri Tedavisi İle Kanserin Çözümü Var Mı?
Meme kanserleri oldukça tehlikelidir. Birçok vakada koruyucu tedavi olarak memenin içi tamamen boşaltılmaktadır. Meme kanserlerinde metastaz ihtimali oldukça yüksek olduğu için, ameliyatsız yöntemlerin meme kanserine yüzde yüz çözüm olması gibi bir durum söz konusu değildir. Kemoterapi ve radyoterapi gibi ameliyatsız yöntemler cerrahi uygulamaların tamamlayıcısı konumundadır. Yani en azından vakaların yüzde doksanında ameliyatsız meme kanseri tedavisi yöntemlerinin kansere bir çözüm olmadığını söylemek mümkündür.
Meme Kanseri Tedavisi İçin Hangi Bölüme – Doktora Gidilir?
Kadınlarda kansere bağlı ölümlerin büyük bir yüzdesini meme kanserleri oluşturur. Doğal olarak oldukça özel ve uzmanlık gerektiren bir alandır. Meme kanseri olan hastaların takibi ve tedavisi; meme kanserinden şüphelenen hastaların değerlendirmesi onkoloji bölümünde, bu alanda uzmanlaşmış doktorlarca yapılmaktadır. Hastalar eğer imkanları var ise doğrudan onkolojiye ve meme kanseri uzmanlarına; yok ise de dahiliye bölümüne başvurmalıdır. Sonrasında gerekli sevk işlemleri yapılacaktır.
Meme Kanseri Tedavisi Sonrası İyileşme Süresi Ne Kadardır?
Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de tedavi sonrasındaki iyileşme süresi oldukça kritik ve uzundur. Temel amaç kanser tedavisi sırasında kaybedilen fonksiyonların geri kazanılması, kanser sonrası yaşama uyum sağlanması ve hayat tarzının değiştirilmesidir. Önleyici tedaviler, kontroller ve diğer bazı durumlar da iyileşme süresinin bir parçasıdır. Meme kanseri tedavisinden sonra tüm bu kalemlerin tamamlanması yaklaşık olarak altı ay ile sekiz ay arasında sürer. Yani iyileşme süresinin altı – sekiz ay olduğunu söylemek mümkündür.
Meme Kanseri Tedavisi Fiyatları Neye Göre Değişir?
Meme kanseri tedavisinde temel yönelim meme içinin boşaltılması ve kanserin yayılımının engellenmesidir. Cerrahi uygulamadan sonra radyoterapi veya kemoterapi ile de geriye kalan kanserli hücrelerin temizlenmesi amaçlanır. Yani meme kanseri tedavisinde birden fazla tedavi yöntemi uygulanmaktadır ki bunlar da tedavi fiyatlarını belirleyen temel unsurlardır. Her hastada farklı bir prosedür izlendiğinden dolayı (estetik cerrahiler de işin içine dahil edilebilmektedir) kesin bir fiyat vermek mümkün değildir. Hastaların operasyon fiyatlarına dair bilgiyi kurumlarda muayene olduktan sonra talep etmeleri çok daha efektif bir yol olacaktır.