Reflü Tedavisi
- Sık Sorulan Sorular
- Reflü Tedavi Edilmezse Ne Olur?
- Reflünün Bitkisel Bir Tedavi Yöntemi Var Mı?
- Bebeklerde Reflü Tedavisi Nasıldır?
- Tedavi Ne Kadar Sürer?
- Reflü Şikâyetiyle Hangi Kliniğe Başvurmalıyım?
- Reflü Tedavisinde En Sık Kullanılan Yöntem Hangisidir?
- Tedavide Kullanılan İlaçların Yan Etkileri Nelerdir?
- Reflü Ülsere Neden Olur Mu?
- Reflü Hastalarının Dar Kıyafetler Giymelerinin Bir Sakıncası Var Mı?
- İlaçlar Bağımlılık Yapar Mı?
- Reflü Hastalığının Tamamen İyileşmesi Mümkün Müdür?
- Reflü Evde Tedavi Edilebilir Mi?
- Reflü Tedavisi İle Beraber Nasıl Beslenilmelidir?
Mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasıyla ortaya çıkan reflü toplumda oldukça fazla görülen bir rahatsızlıktır. Hastalığın yaygın görülmesine rağmen hastaların doktor kontrolü dışında ilaç kullanması nedeniyle reflü hastalığının teşhisi gecikmektedir. Günümüzde reflü hastalarının yaklaşık % 10-15 kadarı doktora gitmektedir. Ancak reflü tedavisi ihmal edilmemesi gereken ciddi bir rahatsızlıktır. Genetik yatkınlığı bulunan bazı hastalarda uzun vadede yemek borusu kanserine yol açma riski vardır. Bu yüzden reflü hastalığının tedavisi ve takibi ihmal edilmemelidir.
Reflü boğazda ve göğüste yanma hissine neden olan, ağza acı su gelmesi, yutma zorluğu, mide ve göğüs ağrısı gibi belirtilerle kendini gösteren bir rahatsızlıktır. Bunun yanı sıra nedeni belirlenemeyen öksürük, ses kısıklığı, diş ve diş eti rahatsızlıkları, astım atakları, tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, kronik sinüzit gibi belirtilerle de etkili olabilir.
Reflü hastalarının doktora gitmeden bilinçsizce ilaç kullanması rahatsızlığın tedavisine kalıcı çözüm getirmez. Bu sindirim sisteminde yemek borusu kanseri gibi bazı ciddi rahatsızlıkların tanısını geciktirir. Ayrıca yemek borusu ülserleri, ses kısıklığı, astım, larenjit, bronşektazi, akciğer enfeksiyonu gibi rahatsızlıkların nedeni olabilir. Reflü hastalığında görülen belirtiler rahatsızlığın şiddetini yansıtmayabilir. Bazı hastalarda fazla yakınma olmasa da reflü ciddi komplikasyonlara neden olabilir.
Reflü tanısı sırasında hastanın öyküsü, yakınmaları önemli kriterler olsa da reflünün şiddetini ölçmede ve alt tiplerini belirlemede kullanılan önemli tanı yöntemleri bulunmaktadır. Bu sayede hastaların gereksiz cerrahi işlemlere maruz kalması, gereksiz ilaç kullanımı önlenmektedir. Hastalar doğru tedavi yöntemleri ile tedavi edilmektedir.
Reflü tedavisi sırasında hastalığı hafif, kısa süreli rahatsızlığı olan hastalarda yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi olumlu sonuçlar alınmasına yardımcı olur. Tedaviye direnç gösteren, şiddetli ve sıkça tekrarlayan reflü hastalığında güçlü asit baskılama stratejileri tercih edilebilir. Medikal tedavi ile yeteri kadar kontrol altına alınamayan bulgularda ve uzun süreli ilaç tedavisinin sakıncalı olduğu vakalarda ya da hastalarda gelişen mide fıtığı gibi sorunlarda cerrahi müdahale yapılabilir.
Reflü tedavisi sırasında cerrahi girişime alternatif olarak kullanılan ve endoskopik tedavi yöntemlerinden olan stretta sistemi ile yemek borusunun alt ucu radyofrekans ile uyarılarak kollajen doku uyarılır. Reflü komplikasyonu Barrett özofagusu oluştuğunda ince bağırsak çeperinde kanser gelişebilir ya da kanser için zemin hazırlanabilir. Hastalar kanser olmadan meydana gelen değişimler endoskopik yöntemlerle ameliyatsız tedavi edilmektedir. Bu tedavi yöntemleri hastaları kanserden korumaktadır.
Reflü Tedavisi Hakkında
Reflü hastalığının toplumda görülme sıklığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak toplumda yaygın olarak görüldüğü düşünülmektedir. Bunun nedeni hastaların yakınmalarını bilinçsizce ilaç kullanımıyla bastırmasıdır. Yapılan bir araştırmada reflü hastalığının toplumun % 20 kadarını etkilediği görülmüştür. Kadın erkek her cinsiyette görülebilen bu hastalığın belirtileri ülserle benzerlik gösterse de aralarında ayırıcı tanı kriterleri bulunmaktadır. Reflü tedavisine en kısa sürede başlanabilmesi için hastaların reflü belirtilerine dikkat etmesi gerekir.
Mide asidinin yani içeriğinin mideden yemek borusuna (Özofagusa) doğru geriye kaçması gastroözefagal reflü olarak tanımlanır. Bu hastalarda göğüs kafesi arkasında yanma şikayeti doktora başvurmanın en fazla rastlanan bulgusudur. Ayrıca ağza besinlerin ve acı suyun gelmesi gibi bulgularda etkili olabilir. Özellikle yemeklerden sonra ortaya çıkan yakınmalar toplumun önemli bir kesimini etkilemektedir. Taze meyve suları, yağlı yiyecekler, alkol, çikolata gibi besinlerin tüketiminden sonra oluşan belirtiler reflü hastalığı açısından önemli bulgulardır.
Yemek sonrası oluşan mideden boğaza doğru yayılım gösteren yanma reflü belirtileri arasında en yaygın olanıdır. Bulantı ve kusma, ağrılı yutkunma, hıçkırık, geğirme gibi belirtiler daha az görülür. Reflü belirtileri mide, yemek borusu ve bağırsak dışında vücudun başka bölgelerinde de etkili olabilir. Hastalarda ses kısıklığı, öksürük, diş çürükleri, boğaz ağrısı gibi sorunlarda ortaya çıkabilir.
Reflü hastalığının temel nedeni yemek borusunun mide içeriği ile uzun süre temas halinde olmasıdır. Asidik olan mide içeriği yemek borusunun hasarlanmasına neden olarak yanma hissinin ortaya çıkmasını sağlar. Alt özofagus sfinkteri yemek borusunun alt ucunda bulunan yapısı kastan oluşan bir kapaktır. Midenin üzerinde yer alan bu kapağın amacı mide içeriğindeki asidik maddenin yemek borusu ve yemek borusundan daha yukarı doğru çıkışını önlemektir. Bu kapağın sıkça gevşemesi reflü nedenleri arasında yer alır.
Reflü tedavisine başlamak için hastalarda mide içeriğinin ağza gelmesi, yemek borusunda yanma, yutkunma güçlüğü gibi belirtilerin görülmesi yeterlidir. Hastaların yakınmaları ve bulgular reflü tanısı için önemli kriterlerdir. Hastalığın şiddetini belirleyebilmek için de Ph ölçümü, endoskopi, manometrik çalışmalar, kontrastlı grafiler yapılmaktadır.
Başarılı bir reflü tedavisi için hastaların yaşam tarzında yapılacak değişimler oldukça önemlidir. Hastalığın kontrol altına alınması için bazı hastalarda sadece ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişimleri yeterli olurken, bazı hastalarda cerrahi girişime ihtiyaç duyulabilir. Tedavinin ilk aşamasında mide asidini baskılayacak ilaçların kullanımı ve yaşam tarzı değişimleri uygulanır. Eğer hasta obez derecesinde kilolu ise fazla kilolarından kurtulması gerekir. Çünkü fazla kilo karın içi basıncını arttırır ve mideye baskı yapar. Tedavi sürecinde hastaların sigara ve alkolden uzak durması, karın bölgesini sıkıştıracak dar giysileri giymemesi, kızartma ve yağlı besinleri tüketmemesi, kahve, soğan, nane, domates salçası gibi reflüye sakıncalı besinleri diyetten çıkarması gerekir.
Reflü tedavisi planlamasında reflü testleri önemli bir yer tutar. Reflü tanısı sırasında semptomların reflüden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, herhangi bir komplikasyonun gelişip gelişmediği bu testler sayesinde belirlenebilir. Testlerin arasında yer alan baryum özefagus mide duodenum grafisi sırasında baryum içirilen hastalar radyolog tarafından değerlendirilir. Floroskopi ile baryumun mideye inişi gözlenir ve yemek borusuna kaçak olup olmadığı belirlenebilir.
Gastroskopi testi ise endoskop ucunda ışık olan bir fleksibl tüple yapılır. Ağızdan sokulan tüpün yemek borusu ve mideye ilerletilmesi ile bölgede inceleme yapılır. Bu işlem sırasında hasta sedatize edilir. Özefagus manometresi ve Ph metre testinde burundan ince fleksibl tüp sokularak yemek borusundan ve mideden geçirilir. Bu alanlardaki basınç ve asit miktarı test sırasında ölçülür.
Reflü tedavisi uygulanmadığı takdirde ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Yemek borusu darlığı, kanama, mukozada kanser öncesi değişimler bu tür komplikasyonlar arasındadır. Hastaların kilo kaybı, yutkunma güçlüğü, boğulma hissi, kanama, öksürük gibi reflü belirtilerini ciddiye alması gerekir.
Reflü tedavisi kapsamında yapılan ameliyatlar ilaç tedavisinin etkili olmadığı durumlarda, uzun süreli ilaç tedavisinin yapılması gerektiği durumlarda ya da yapısal olarak mide gibi organlarda değişiklik izlenen hastalarda tercih edilir. Nissen fundoplikasyon en fazla yapılan reflü ameliyatıdır. Özellikle laparoskopik olarak yapılan bu operasyon reflü tedavisinde en etkili cerrahi girişimdir.
Hastalar reflü tedavisi sırasında yakınmaları azaltmak için bir uzman eşliğinde reflü diyeti uygulamalıdır. Her hastadaki duyarlılık oranı farklı olduğu için mutlaka kişiye özel reflüyü tetikleyici gıdaların belirlenerek diyet listesinden çıkarılması gerekir. Reflü diyeti sırasında yemeklerde küçük lokmaların tercih edilmesi, yemek sonrası hemen uykuya yatılmaması önerilir. Yemek ve uyku arasında en az 3-4 saat olmalıdır. Ayrıca uyku sırasında vücudun belden üst kısmının biraz daha yukarıda olması reflü yakınmalarını azaltacaktır. Sadece başı yukarıda tutulması yakınmaları azaltmaz.
Reflü hastalığı sadece yaşam tarzı değişimleri ile tedavi edilemez. Tedavi sırasında medikal tedavide antiasit ilaçların kullanımı da reflü hastalığının tedavisinde önemli bir yer tutar. Bu ilaçlar mide asidini bastırır ve yemek borusunu korumaya alır. Ancak reflü ilaçları doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Proton pompa inhibitörleri ve H2 blokerleri gibi mide asidini bastıran ilaçlar doktorun önerdiği dozlarda alınmalıdır. Bu tedavi hastaların yakınmalarını önemli ölçüde azaltabilir.
Bu ilaçların yanında yemek borusundan mideye asidin geçmesini kolaylaştıran prokinetik ilaçlar da reflü tedavisinin bir parçasıdır. İlaç tedavisi reflü yakınmalarını azaltmıyor ise yemek borusu darlığı, kanama, Barrett gibi komplikasyonlar gelişiyorsa tedavide cerrahi yöntemler kullanılabilir. Cerrahi yöntemler yemek borusu ile mide arasında bulunan doğal bariyerlerin düzeltilmesini hedefler. Vücudumuzda mide kapağı ne kadar küçük bir parça olsa da işlevinin büyüklüğü tartışılmazdır.
Reflü Nedir?
Günümüzde insanları etkileyen sağlık sorunları arasında mide yanması ve mide ağrısı önemli bir yer tutmaktadır. Bu sorunları yaşayan kişiler doktora gitmek yerine bilinçsizce ilaç kullanımını tercih ettikleri için genel sağlığımız ciddi hasar almaktadır. Bu yakınmaların en önemli nedeni reflü hastalığıdır. Mide reflüsü olarak bilinen gastroözefagal reflü mideden besinlerin ve mide asidinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanır. Mide içeriği genellikle asit, bazı hallerde safra ve pankreas sıvısından oluşur. Yemek borusuna kaçan mide içeriğinin uzun süre bu bölgede kalması yemek borusuna hasar vermektedir. Reflü bu hasarın sonucunda oluşur. Reflü şikayeti halk arasında oldukça yaygın olmakla birlikte, kişilerde boğazda yanma şikayeti ile baş göstermektedir. Yanlış beslenme, kötü yaşam koşulları ve stres bu hastalığın oluşumunda etkili olmaktadır.
Reflü hastaları rahatsız etmekte ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Hastalığın bulguları bilinçsizce kullanılan ilaçlarla giderilmeye çalışıldığı için reflü tedavisi zamanında yapılmamaktadır. Mide koruyucu ilaçların kullanımıyla reflü hastalığı geçiştirilmeye çalışılmaktadır. İlaçlar hastaların yakınmalarını bir süre azaltsa da uzun dönemde ciddi komplikasyonlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle mide koruyucu olarak kullanılan proton pompa inhibitörleri uygun dozda kullanılmadığı ve uzun süre kullanıldığı için sağlık açısından riskli olabilir. Magnezyum ve B12 eksikliği, kemik erimesi bu riskler arasında yer almaktadır. Ayrıca ilaçların bilinçsizce kullanımının şikâyetleri bastırması nedeniyle mide ve yemek borusu kanserleri gibi ciddi hastalıkların tanısı da gecikebiliyor.
Beslenmede yağ oranı yüksek yiyeceklerin tüketilmesi yüzünden besinlerin mideyi terk etmesi geciktiğinden reflü riskini arttırmaktadır. Bu yüzden margarin, krema, fast food gibi yiyeceklerin diyet listesinde olmaması gerekir. Turunçgiller, soğan, baharat, domates gibi reflüye dokunan yiyeceklerin aşırı tüketiminden de kaçınılmalıdır. Alkollü içecekler, soda, gazoz, demli çay ve kahve gibi içeceklerin tüketimi de mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır.
Reflü hastalığından korunmak ve hastalığın daha kolay tedavi edilmesi açısından geç saatlerde yemek yenmemelidir. Öğünlerin saatleri doğru düzenlenmelidir. Fazla kilolu olan kişilerin kontrollü şekilde kilo vermesi sağlanmalıdır. Akşam yemeklerini erken saate alarak, yemek sırasında gaz oluşmaması için fazla konuşulmamalıdır. Ayrıca aşırı yemek yemekten kaçınılmalıdır. Fazla yemek mide basıncını arttıracağı için reflü oluşumu bakımından risk oluşturur.
Stres pek çok hastalıkta olduğu gibi reflü hastalığında da risk faktörleri arasındadır. Kişilerin stressiz bir yaşam sürmesi hastalığın önlenmesinde ve şiddetini arttırmasında etkili olacaktır. Gergin ve sinirli olmak reflü hastalığını tetikler ve uygulanan reflü tedavisini etkisizleştirir. Hastaların hareketsiz yaşamdan kaçınması da reflünün önlenmesine yardımcı olacaktır.
Reflü belirtileri gastrit ile önemli oranda benzerlik gösterir. Fakat aralarında bazı ayrımlar vardır. Gastrit belirtileri genellikle aç karnına ortaya çıkar. Belirtiler mide yanması ve mide kazınması şeklinde etkili olur. Hastaları geceleri uykudan kaldıran ve uzun süren ağrılar olur. Reflü hastalığında ise yakınmalar yemek sonrasında etkili olur. Mideden yemek borusuna çıkan ekşime ve yanma şeklinde hissedilir. Hastaların pek çoğunda reflü ve gastrit hastalığı bir arada görülür.
Midenin üstünde, göğsün önünde hissedilen yanma ve ekşime eşliğinde boğazda yanma, gıcık ve dolgunluk hissi, ağza acı su gelmesi, ses kısıklığı, geğirme, ağız kokusu gibi belirtiler reflüye işaret edebilir. Tedaviye yanıt vermeyen astım rahatsızlığı, tekrarlayan nöbetler, tedavisi yapılamayan farenjit, larenjit ve kansızlık rahatsızlıkları da reflü belirtisi olarak kabul edilebilir.
Reflü tanısını koymak için mide yanması ve ekşimesi, yenilenlerin ağza gelmesi, sırta yayılan ağrı olması yardımcı bulgulardır. Hastalarda yutkunma zorluğu, kansızlık, yutma sırasında ağrı, lokmaları yutmada zorlanma, kilo kaybı gibi yakınmalar varsa tanı sırasında endoskopi yapılması gerekir. Yakınmaların reflüden kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirleyebilmek için hastalarda 24-48 saat süreyle yemek borusuna kaçan asit miktarının reflü testleri ile ölçülmesi gerekir. Testlerde yemek borusunun altına ve üstüne yerleştirilen çipler mide asidinin şiddetinin, aşağıya yukarıya iniş çıkışını gözlemlemeye yardımcı olur.
Reflü tanısı sırasına yapılan endoskopi sırasında yemek borusunun bazı alanlarında reflüden kaynaklanan doku hasarı yani ülserleşmiş küçük yaralar gözlenir. Reflü ileri aşamada olursa Barrett özofagusu adı verilen midenin yemek borusu ile birleştiği yerdeki mukozada hücresel değişimler olabilir. Endoskopi bunun tespit edilmesine yardımcı olur ve reflü tanısında önemli bir aşama kaydedilir.
Reflü tedavisi planlamasında tedavi süreci doğru belirlenmelidir. Hastaların yeme alışkanlıkları, günlük yaşamı, kilo durumu düzenlendikten ve ilaç tedavisine başlandıktan sonra yakınmalarda önemli oranda azalma gözlenir. Fakat tedavinin süresi doğru belirlenmelidir. Aksi halde ilaçlar kesildikten sonra yakınmalar yeniden başlayabilir. Bu yüzden hastaların reflü diyetine ve reflüyü önleyecek beslenme tarzına uyması gerekir. Her hastanın tedavisinde farklı uygulamalar olabilir.
Tedavi planlaması hastaya özel belirlenir. Hastaya uygun ilaçların kullanımı tercih edilmelidir. Tedavi sırasında fiziksel aktiviteler yapılmalı, sıkı giysilerden kaçınılmalı, alkol ve sigara kullanılmamalıdır. Yemeklerin ardından hemen yatılmamalı, yemeklerde aşırı sıvı tüketilmemeli, günlük sıvı tüketimi 8-10 bardak olmalıdır. Ayrıca aşırı sıcak ya da soğuk besinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır. İlaç tedavisi ve diğer önlemler yetersiz kalıyor ise hastaların reflü cerrahisine yönlendirilmesi yapılmalıdır.
Reflü Belirtileri Nelerdir?
Reflü hastalığının oluşması mide asidinin yemek borusuna doğru çıkmasıyla meydana gelir. Yemek borusuna geri kaçan mide içeriğinde asitle birlikte pankreas sıvısı ve safra salgısı da olabilir. Bu içeriğin uzun süre yemek borusu ile temas etmesi bölgede hasara neden olarak reflü hastalığının oluşmasına yol açar. Reflü belirtileri önemsenmez ve tedavisi ihmal edilirse kansere kadar gidebilecek bir süreç yaşanabilir.
Reflü belirtileri arasında mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasıyla birlikte göğüste yanma hissi, sindirim bozukluğu, bazı kişilerde yalancı kalp ağrısı, hıçkırık gibi yakınmalar vardır. Mide kapağında yaşanan problemle birlikte, mide asidinin boğaza çıkması boğazda gıcık oluşturmakta aynı zamanda kusma isteği ve öksürüğe neden olmaktadır. Reflü hastalığı olan hastalar için beslenme çok önemli olup, hastaların boğaz temizleme isteği ve sosyal hayatlarında olumsuzluklar meydana gelecektir. Reflü belirtilerin en önemli bulgusu ses tellerinin arkasındaki tahriş ve kızarıklıktır. Fakat hastalığın teşhisinde hastanın yakınmaları en önemli bir kriterler arasındadır.
Reflü Diyeti Nasıl Yapılır?
Toplumda mide rahatsızlıkları için en yaygın görülenlerden biri reflü hastalığıdır. Ağızda çiğnenen besinlerin mideye gittikten sonra yemek borusuna ve ağza gelmesi reflünün en önemli belirtisidir. Reflü tedavisi içinde uygulanan reflü diyeti hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde önemli bir yer tutar. Bu diyet bilinen diyetler gibi kilo verme amacıyla yapılmaz. Hedef reflü yakınmalarının azaltılması için en uygun besinlerin tüketilmesidir. Reflü hastalığına iyi gelen ve gelmeyen besinlerin bilinçli olarak tüketilmesi ya da tüketilmemesi esasına dayanır. Hastaların tüketmesi gereken ve tüketmemesi gereken besinleri öğrenmesi gerekir. Diyet listesi buna uygun şekilde düzenlenmelidir. Bu konuda hastaların bir uzmandan destek alması da önerilir.
Reflü diyeti sırasında hastalar sık ve az yemek yemelidir. Günlük öğünlerini 6-7 öğün olacak şekilde düzenlemeleri ve aşırı yağlı besinleri listeden çıkarmaları gerekir. Yiyecekler uzun süre yavaş çiğnenerek tüketilmelidir. Çok sıcak olan ya da soğuk olan besinlerden uzak durulmalıdır. Eğer hastanın fazla kilosu varsa bir hedefi de kilo vermek olmalıdır. Yemek yedikten sonra ani ve ağır hareketler yapılmamalı, hemen uykuya geçilmemelidir.
Reflü diyeti içinde çay, kahve, nescafe, alkollü içecekler, asitli içecekler ve hazır meyve suları bulunmamalıdır. Gaz yapan mısır, kuru fasulye, nohut gibi besinler tüketilmemelidir. Aşırı yağlı besinler, kızartmalar, tulum peyniri, sahanda yumurta, turşu, sarımsak, limon tuzu, çiğ domates, soğan, nane, turunçgiller, acı baharatlar, sosis, pastırma, sakatat gibi besinler reflü diyetinde tüketilmemesi gerekenlerdir.
Reflü diyeti içinde hastalar süt, limonata, meyve çayları, salep gibi içecekleri tüketebilir. Bunun dışında haşlanmış ya da ızgara tavuk eti, kırmızı et, ananas, yeşil fasulye, papaya, havuç, bezelye, armut, elma, şeftali, çilek, muz, balık, kızılcık suyu, haşlanmış yumurta, kekik, tuz, tarçın, makarna, pirinç, zeytin, beyaz peynir, sütlü tatlılar, tahıllı ve kepekli ekmekler, yulaf gevreği, pişmiş sebze türleri, bal gibi yiyecekleri tüketebilir.
Reflü diyeti sırasında hastaların yaşam tarzı önerilerine de dikkat etmesi gerekir. Yatarken belden yukarı kısmın biraz yüksekte tutulması, karın bölgesini sıkacak giysilerin giyilmemesi, yemek ve uyku arasında 3-4 saatlik bir süre olması gerekir. Ayrıca diyet listesinin kişiye özel hazırlanması gerekir. Çünkü her hastanın besinlere verdiği tepki ve yakınmalar farklıdır. Küçük porsiyonlarla önerilen yiyecekleri sık sık yemek en sağlıklı olanıdır.
Reflü diyetini uygulayan hastaların sakız çiğnememesi de önerilir. Sakız çiğneme sırasında hava yutulduğu için ortaya çıkan gaz yakınmaları arttırır. Ayrıca yemek sırasında fazla sıvı tüketilmemelidir. Bu dönem alkollü içecekler oldukça azaltılmalıdır. Yemek yerken ve sonraki bir saat içinde hastanın dik pozisyonda kalması gerekir. Bu süreçte yatarak uzanarak durmak mide içeriğinin yemek borusuna çıkışını kolaylaştırır. Reflü diyeti sırasında evde bile hazırlansa taze sıkılmış portakal, greyfurt, limon gibi meyve suları tüketilmemelidir. Bu tür narenciye ürünleri mide de asit salgısını arttırır. Dolayısıyla hastalarda gaz sorunu yaşanabilir.
Reflü Ülser Hastalığına Neden Olur mu?
Reflü tedavisi doğru şekilde uygulanırsa ülser hastalığına neden olmaz. Ancak tedavide gecikilir ya da uygun tedavi yapılmaz ise reflü ülsere neden olabilir. Reflü tanısı sırasında endoskopik inceleme ve testler yapılarak mideden yemek borusuna gelen asidin miktarı ölçülmeli ve reflü tanısı kesin olarak yapılmalıdır. Reflüden kaynaklanan kanama, yemek borusu delinmesi, ülser, yemek borusu darlığı gibi sorunlar tanı sırasında belirlenmelidir. Değerlendirmelere uygun tedavi planlaması yapılmalıdır. Uzun süre tedavi edilmeyen reflü midede açık yaralara neden olduğundan bazı kanserlerle benzerlik gösterebilir. Bu durumda hastalara biyopsi yapılması ve ayırıcı tanı konulması gerekir. Tedavinizi aksatamadığınız takdirde reflü hastalığının tedavisi daha kolay olacaktır.
Reflü Tedavi Türleri
Reflü tedavi türleri hastalığın şiddetine ve derecesine göre belirlenir. Hastalığın neden olduğu komplikasyonlar değerlendirilir. Bu değerlendirmede hastaların yakınmaları da belirleyici olur. Başlangıç aşamasında olan hafif olgularda hastalara diyet ve ilaç tedavisi faydalı olabilir. Mide asidini dengeleyecek proton pompa inhibitörleri, H2 reseptör blokerleri gibi ilaçlar kullanılır. Bunlar hastaların yakınmalarını azaltacaktır. Reflü tedavisinin en önemli adımlarından bir tanesi de beslenmenin düzenlenmesi ve sağlıklı beslenme düzenine geçilmesidir. Bu konuda bir diyetisyenden destek alınması tavsiye edilir. Diyet listesinde reflü hastalığına iyi gelen besinler olmalıdır. Reflüye dokunan, hastalığın ilerlemesine neden olan besinler tüketilmemelidir.
Bu tedavi yöntemlerinin başarılı olmaması halinde cerrahi müdahale yapılabilir. Reflü cerrahisinde kullanılan pek çok yöntem bulunmaktadır. Bunlar arasında en fazla tercih edileni laparoskopik Nissen fundoplikasyon operasyonudur. Bu tedavi hastalığın iyileşmesini sağlar. Ancak hastalar tedaviden sonra reflü hastalığının tekrarlamaması için koruyucu önlemleri mutlaka almalıdır. Reflü hastalığının belirtileri olan hastaların bir gastroenteroloji uzmanına gitmesi gerekir.
İlaç Tedavisi
Reflü hastalığının ilk aşamalarında hastalarda ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Tedavide genel olarak H2 reseptör kırıcıları, antiasitler ve proton pompa inhibitörleri adı verilen ilaç grupları kullanılmaktadır. Bunlardan antiasitler mide asidini etkisiz hale getirmek için kullanılır. Diğer grup ilaçların etkisi mide asidinin azaltılması içindir. Bu ilaç grubu toplumda en fazla kullanılan ilaçlardır. Bu da reflü hastalığının ne kadar yaygın bir rahatsızlık olduğunu da gösteren bir bulgudur. Hastalığın akut döneminde ilaçların yemek borusunda oluşan yanmayı azalttığı söylenebilir. Ancak reflü hastalığını tedavi etmezler. İlaçların uzun süre kullanılması halinde bazı yan etkileri de ortaya çıkabilir. Bu nedenle hastaların tedavi süreci iyi takip edilmelidir.
H-2 Reseptör Blokerleri
H-2 reseptör blokerleri mide asidinin baskılanması için kullanılan mide koruyucu ilaçlar arasındadır. Reflü nedeniyle oluşan bulguları baskılar ve hastaların rahatlamasına yardımcı olur. Reflü, gastrit, peptik ülser tedavisi sırasında kullanılır. Bu ilaç grubunda bulunan farklı H2 bloker ilaçlar vardır. Simetidin, famotidin, nizatidin, ranitidin gibi ilaçların yan etkileri de farklı olabilir. H-2 reseptör blokerleri tablet şeklindedir ve ağızdan alınır. İlaçların etkisi 30-90 dakika içinde ortaya çıkar. Hastaların yakınmaları 24 saat içinde azalır. İlaçlar doktorun önerisine göre sabah kahvaltısından önce ya da akşam yemeğinden önce alınabilir. İlaçların nadir görülen yan etkileri arasında baş ağrısı, baş dönmesi, diyare vardır. Ayrıca bu ilaçlar uzun süre kullanıldığı zaman B12 vitamini eksikliğine neden olabilirler.
Proton Pompa İnhibitörleri
Reflü tedavisi sırasında kullanılan proton pompa inhibitörleri tedavide en etkili ilaç grubudur. Mide asidini uzun süre baskıladığı için hastaların yakınmalarını azaltırlar. Bu tür ilaçların içeriğinde sonu prazol ile biten bazı kimyasallar bulunmaktadır. Omeprazol, Lansoprazol, Rabeprazol gibi ilaçlar buna örnek verilebilir. Güvenli ilaçlar sınıfında görüldüğü için reflü tedavisi sırasında doktorlar tarafından tercih edilirler. Toplumda kolesterol ilaçlarından sonra en fazla satılan ilaç grubu bunlardır.
Fakat proton pompa inhibitörlerinin uzun dönemde B12 eksikliğine, kemik kırıklarına, demir eksikliğine yol açma riski vardır. Ayrıca besinlerin emilimine engel olma, bağırsak florasının bozulması, böbrek hastalığı, kardiyovasküler hastalıklar, demans, alzheimer gibi ciddi yan etkileri olabilir. Proton pompa inhibitörleri midede asit üretiminden sorumlu olan parietal hücrelerin zarındaki proton pompalarına bağlanarak asit salgılamasını bastırarak etkili olurlar. Ancak mide dışında da parietal hücreler bulunmaktadır. Bu yüzden ilaçlar mide dışında da proton pompalara bağlanarak uzun dönemde yan etkilere neden olabilir. Çünkü hücreler vücudun ihtiyacı enerjiyi üretemez hale gelir. Hastalarda uzun süre kullanılması halinde hastalar kontrol edilerek sıkça değerlendirme yapılmalıdır.
Mide Asidini Nötralize Eden İlaçlar
Mide asidini nötralize eden ilaçlar anti asit grubundadır. Mide mukozasından salgılanan hidroklorik asidin nötralize edilmesine ve mide suyunun asitliğinin azalmasına neden olurlar. Hidroklorik asit mide mukozasında bulunan parietal hücreler tarafından üretilir. Hidroklorik asit mide suyunun Ph değerini mide boş olduğunda bire kadar düşürür. Mide asidini nötralize eden ilaçlar Ph değerini ikiye kadar yükselterek hastaların yakınmalarını azaltır. Oral yoldan alınan bu ilaçlar reflü tedavisinde sıkça kullanılır. İlaçların mide asidini yok ederek ağrıyı kısa sürede ortadan kaldırma özelliği vardır. Bu nedenle hastaların kısa sürede rahatlamasına yardımcı olur. Özellikle orta seviyedeki reflü hastalarında bu ilaçlar daha çok kullanılır. Ancak ilaçların reflü hastalığını tedavi edici etkisi bulunmamaktadır. İlacın etkisi geçtiğinde hastalardaki yakınma yeniden ortaya çıkar. Anti asitlerin fazla miktarda tüketilmesi kabızlık, ishal ve elektrolit dengesizliğine neden olabilir. Bu yüzden sadece doktor önerisiyle kullanılmalıdır.
Endoskopik Tedavi
Reflü hastalarında endoskopik tedavi yöntemi son yıllarda uygulanmaya başlayan yeni bir yöntemdir. Bu yöntemde ağızdan girilerek hastalar ameliyatsız şekilde tedavi edilmektedir. Daha çok laparoskopik cerrahi ile tedavi olmayı istemeyen hastalarda ve ameliyat olması sakıncalı olan hastalarda bu yöntem kullanılmaktadır. Ancak reflü tedavisi sırasında endoskopik tedavi uygulanması için hastalarda aranan bazı kriterler bulunmaktadır. Hastaların bu tedavi için uygun olması gerekir. 18 yaşından küçük hastalarda, hamile olanlarda, mide fıtığı 2 cm ve üzerinde olan hastalarda, yemek borusunda ileri düzeyde hasar olanlarda, Barrett özofagusu olan yani yemek borusunda kanser başlangıcı hastalarda ve akalazyası bulunan hastalarda endoskopik tedavi yöntemi uygulanması önerilmemektedir.
Cerrahi Tedavi
Reflü hastalarında diyet ve ilaç tedavisinin dışında gerekirse cerrahi tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Bu cerrahi yöntemler açık cerrahi, robotik cerrahi ve laparoskopik cerrahi olarak sınıflandırılabilir. Açık cerrahi diğer adıyla laparotomi karın bölgesinde açılan bir kesiden gerçekleştirilir. Kesi yeri büyüklüğü her hastada farklı olabilir. Bu yöntem ameliyat sırasında cerrahın organları hissetmesine ve dokunmasına olanak sağlar. Kesi yeri büyük olduğundan hastaların iyileşme süreci uzun sürer.
Robotik cerrahi tedavisinde cerrah bazı enstrümanlarla operasyonu gerçekleştirir. Çözünürlük oranı yüksek üç boyutlu kamera yardımıyla hastanın karın içi görüntülenir. Cerrahın el hareketleri sistem tarafından hassas hareketlerle karın içine iletilir. Bu cerrahi yöntemde kesi yeri küçük olduğu için hastaların iyileşme süreci kısadır. Bu nedenle normal yaşama dönüş kısa sürer.
Laparoskopik cerrahi reflü tedavisinde en fazla kullanılan yöntemdir. Minimal invaziv cerrahi olarak tanımlanan bu yöntemde karın bölgesine küçük kesiler açılır. Hastanın karın içi gazla şişirilir ve özel aletlerle operasyon gerçekleştirilir. Monitöre aktarılan görüntüler operasyon sırasında cerraha rehberlik eder. Operasyon konforlu bir şekilde tamamlanır. Hastaların iyileşme süreci kısa olduğundan iş ve sosyal yaşama dönüş hızlı olur.
Fundoplikasyon
Laparoskopik Nissen Fundoplikasyon olarak bilinen bu tedavi yöntemi reflü tedavisinde en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Bu tedavide midenin üst kısmı yemek borusunun arka tarafından geçirilerek yemek borusunun alt ucuna sarılır. Bu sayede mide yemek borusunun altını dıştan sarar. Bu operasyon sırasında mide ve yemek borusunda herhangi bir yeri kesme ya da doku çıkarma işlemi yapılmamaktadır. Diğer cerrahi yöntemlere göre daha maliyetli olan fundoplikasyon hastaların hastanede kalma süresini azaltması ve iyileşme sürecini kısaltması bakımından daha avantajlı duruma gelmektedir. Ayrıca tedavideki komplikasyonları azaltmakta ve reflünün tekrarlama riskini düşürmektedir.
Reflü Tedavi Öncesi
Reflü tedavi öncesi hastalara tanı koymak amacıyla bazı tetkikler ve testler yapılabilir. Reflü tanısı yanma ve ağza acı su gelmesi gibi belirtilerle kolay konulabilir. Ayrıca ilaç tedavisiyle yani asit salınımını baskılayan ilaçların kullanımıyla hastaların rahatlaması reflü tanısına yardımcıdır. Ancak kesin ayırıcı tanı konulmasına yardımcı olacak tetkiklerin yapılması da önerilir. Bu tetkikler reflü hastalığının şiddetini de belirleyicidir.
Hastanı Durumunun Analiz Edilmesi
Reflü tanısında hastanın durumunun analiz edilmesi gerekir. Hastanın reflü nedeniyle ortaya çıkan yakınmaları değerlendirilir. Reflü hastalığının hangi aşamada olduğuna bakılır. Herhangi bir komplikasyon gelişip gelişmediği tetkiklerle belirlenir. Tüm herşey bir arada değerlendirildikten sonra, reflü tedavisi için süreç isteyen bir planlamaya geçişi olmaktadır.
Endoskopi
Endoskopi reflü tanısında kullanılan bir yöntemdir. Reflünün bir hasar neden olup olmadığı, üst gastrointestinal sistemdeki anatomik bozukluğu belirlemede yardımcı olur. Hastalarda tipik reflü belirtileri görülüyor ise endoskopi yapmaya gerek kalmayabilir. Fakat atipik bulguları bulunan, akciğer ya da kalp rahatsızlıkları olmayan hastalara reflü tanısı sırasında endoskopi yapılabilir. Ucunda kamera bulunan ince bir hortum yardımıyla yemek borusu, mide ile onikiparmak bağırsağının yüzeyleri kontrol edilir. Bu sayede organların hastalıkları kolay belirlenir.
Biyopsi
Reflü tanısı için uygulanan endoskopi oldukça yararlı bilgiler alınmasını sağlar. Fakat hastaların yarısında endoskopi sonuçları normal çıkabilir. Bu yüzden endoskopi sonucunda hastalarda reflü olmadığı söylenemez. Organlardan parça alınması ve biyopsi yapılması önerilir. Özellikle barrett özofagusu olan hastalarda biyopsi tanıya yardımcı bir yöntemdir. Reflü ile birlikte mide fıtığı olan hastaların tanısı sırasında da bu tetkik önemlidir.
Reflü Testleri
Reflü testleri tanı sırasında mideden yemek borusuna mide içeriğinin kaçmasını gösterir. Hastalarda reflü tanısı koymaya yardımcı tetkiklerdir. Bunun için PH metre gibi baryumlu grafiler yapılabilir. Reflü için PH metre 24 saat boyunca ölçüm yapılmasını sağlar. Özefagus manometresi testi ise yemek borusu ile midenin birleştiği noktadaki kapağın kasılmasını ve kasılma sorunlarını belirlemeye yardımcı olur.
Gastroskopi
Gastroskopi reflü tanısında kullanılan bir yöntemdir. İşlemden önce hastanın boğazında rahatsızlık ve ağrı oluşmaması için önceden sprey, jel gibi malzemeler ile uyuşturma işlemi yapılır. Bu işlem için sakinleştirici ilaç ta kullanılabilir. Bu sayede hastalarda sorunsuz endoskopik tetkik yapılabilir. Reflü tanısı 5-10 dakika içinde konulabilir.
Baryum özefagus mide duodenum grafisi
Özefagus yani yemek borusunun değerlendirilmesinde kullanılan baryum özefagus mide duodenum grafisi yapılan testler içinde ön plana çıkmaktadır. Hastalarda boğazda yanma, yutma güçlüğü, göğüs ağrısı, ağrılı yutma gibi belirtiler varsa değerlendirme için bu tetkik yapılır. Mide ve duodenumun detaylı şekilde değerlendirilmesini sağlar. Bu şekilde çekilecek mide filmi için en az 8 saatlik açlık gerekmektedir. Hastaların sigara ve su da içmemesi gerekir. Ağızdan boş mideye verilen baryum sıvısı ile inceleme başlar. Hastanın yutma refleksi ile birlikte alınan görüntüler değerlendirilir. Mide baryum ile dolunca hasta baş aşağıya çevrilir ve grafi çekmeye devam edilir. Bu şekilde fundus alanı konturları görülebilir. Ayrıca yemek borusundaki kaçaklar yani reflü anlaşılabilir.
Özefagus manometresi ve PH metre
Reflü tanısı sırasında özefagus manometresi ve PH metre hastalığın bulguları hakkında bilgiler verir. PH metre yemek borusuna asit kaçışını ve sıklığını belirlemede etkilidir. PH değeri asitlerin kuvvetini belirleyen bir skaladır. PH değeri düştükçe asit kuvveti yükselir. Yemek borusuna gönderilen 1 mm lik kateterin ucunda PH değerini ölçen bir alan vardır. Bu şekilde yemek borusuna asit kaçışları net bir şekilde takip edilebilir. Çoğu zaman 24 saat süren ölçüm yapılır. Bu testin her hastaya yapılması gerekmez. Özellikle reflü tanısı koyarken zorluk çekilen hastalarda, ameliyat yapılması gereken hastalarda tercih edilir. Ancak endoskopi yapılan hastalarda bu testin yapılması zorunlu değildir. PH metre reflü hastalarında hatalı sonuçlar da verebilir. Test pozitif çıksa da hasta reflü olmayabilir ya da test normal çıksa da hasta reflü hastası olabilir. Bu yüzden PH metre tek başına tanı koymaya yeterli değildir.
Özefagus manometresi ise yemek borusu ve mideyle bağlantı kuran kapağın neden kasıldığı incelemeye ve kasılmadaki sorunları değerlendirmeye yarayan bir testtir. İşlem sırasında burun deliklerinden birinden yemek borusuna ince bir kateter sokulur. Bu şekilde yutma sırasında ve dinlenme anında basınç ölçümü yapılır. Elde edilen sonuçlar kayıt cihazına alınarak değerlendirilir. Testin amacı yemek borusu kapağındaki kasılmayı bozan hastalıkların varlığını değerlendirmek, sfinkterin gevşeme nedeninin belirlenmesidir. Bu test reflü tanısında kullanılan rutin tetkiklerden değildir. Tek başına tanı koymak için de kullanılamaz.
Hastaya Uygun Tedavi Yönteminin Seçilmesi
Reflü hastalarında mide asidi besinlerle, pankreas ve safra sıvısı ile birlikte yemek borusunu tahriş eder. Yemek borusu kendini koruyabilme özelliğini zamanla kaybeder. Yaygın olarak görülen reflü hastalığında hastaya uygun tedavi yönteminin seçilmesi önemlidir. Reflü uzun sürdüğü kadar hastaların yaşam kalitesini bozar. Reflü belirtileri hastaları rahatsız ettiği gibi çeşitli komplikasyonlara uygun zemin hazırlayabilir. Bu nedenle reflü tedavisi sırasında hastadaki reflünün derecesine uygun tedavi yönteminin kullanılması gerekir. Günümüzde reflü yaşam tarzı değişimleri, diyet, ilaç tedavisi ve cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilen bir hastalıktır. Hastanın verdiği tepkiye ve reflünün derecesine uygun tedavi yönteminin uygulanması gerekir.
Reflü Tedavi Sonrası
Reflü hastalığı olan kişilerde tedaviden sonra bazı önlemleri alması istenir. Hastaların beslenme alışkanlıklarına dikkat etmesi, reflünün tekrarını önleyebilmek için yiyeceklerini ve içeceklerini dikkatle seçmesi gerekir. Karın bölgesini sıcak kıyafetlerden uzak durmaları, sigar ve alkol kullanmamaları önerilir. Fazla kilolu olan hastaların da kilo vermesi gerekir. Kısaca reflüyü tetikleyecek, uygun ortam hazırlayacak eylemlerden uzak durulmalıdır.
Hastanın Yapması Gerekenler
Reflü hastalarının yapması gerekenler arasında beslenmeye dikkat etmek ön plandadır. Midenin tıka basa dolacak şekilde yemek yemekten kaçınmaları gerekir. Bu karın içi basıncını arttıran ve mideye baskı yapan bir durumdur. Bu yüzden hastaların öğünlerde az yemesi, sık yemesi tavsiye edilir. Geceleri uykuya yatmadan önce kola gibi asitli içecekler, alkollü içecekler, çay, kahve gibi uyarıcı içecekler, çikolata tüketilmemelidir. Mide asidinin artmasına neden olacak ilaçlar bilinçsizce kullanılmamalıdır. Sigara içen hastaların bu alışkanlıklarını bırakması gerekir. Kilo fazlası olanların ideal kilosuna inmesi gerekir. Hastalar sürekli doktor kontrolünde olmalı ve yaşamını reflü hastalığını tetiklemeyecek şekilde düzenlemelidir.
Beslenme Alışkanlıkları
Reflüsü olan hastaların beslenme alışkanlıkları yaşam kalitesinin arttırılması için önemlidir. Hastaların mandalina, limon, portakal gibi asitli meyvelerden uzak durması gerekir. Reflü nedeniyle tahriş olan yemek borusu bu tür meyvelerin tüketilmesiyle yanma hissinin artmasına yol açar. Hastalar beslenmede elma, muz, şeftali gibi meyveleri tüketmeye özen göstermelidir. Fakat hastalar kendilerine dokunan meyveleri daha kolay belirleyebilir. Bu yüzden hastaların kendilerine iyi gelen meyveleri belirlemesi daha uygundur.
Beslenmede yağlı yiyeceklerden mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır. Bu yiyecekler midede daha uzun süre kalır. Dolayısıyla reflü yakınmalarının artmasına neden olurlar. Beslenme aşamasında yağlı yiyeceklerin tüketilmesi ile beraber midenin daha fazla yorulması ve sindirim için yoğun asit salgılaması gerekecektir. Böylelikle hem mide yorulacak hemde asidin kapaktan yemek borusuna doğru çıkmasına sebep oluşturabilecektir. Bu da yiyeceklerin tüketilmemesi gerektiğini göz önüne serer. Yiyeceklerin pişirme yöntemi de yağ oranının azaltılmasına yardımcı olur. Kızartma yapmak yerine haşlama ya da ızgara yapılması daha sağlıklı olur. Ayrıca tam yağlı süt ve süt ürünleri de içerdiği yağ nedeniyle benzeri etkilere neden olabilir. Hastaların beslenmede az yağlı ürünleri tercih etmesi gerekir.
Reflü hastalarının yumurta sarısı yerine beyazını tüketmesi gerekir. Çünkü yumurta sarısı midenin yemek borusuna açılan kapağının gevşemesine neden olan kolesistokinin hormonu salgılanmasına yol açar. Bu etken, bütün kişilerin yemek borusunun mide içeriğinden arınmasını sağlar. Hastalarda reflü yakınmaları artış gösterir. Ayrıca yumurtanın yağda pişirilmesi yerine haşlama yöntemiyle hazırlanması daha sağlıklıdır.
Hastalar yemek yemeyi yatmadan 3-4 saat önceden kesmelidir. Yemek sonrası bir saat kadar yatmak yerine dik şekilde oturmak daha iyidir. Yatmak mide içeriğinin yemek borusuna geçişini kolaylaştırır. Bu yüzden sindirim düzene girene kadar yatılmamalıdır.
Özellikle acılı baharatlar hastalardaki reflü yakınmalarını artırır. Çünkü bu tür baharatlar yemek borusundaki tahrişi yani yanma hissini tetikler. Bu yüzden acı kırmızı biber, karabiber gibi acılı baharatlar tüketilmemelidir.
Reflü hastalarının küçük porsiyonlar halinde sık sık yemek yemesi önerilmektedir. Bir defada fazla miktarda yemek yenmesi midede daha fazla basınç yaratır. Öğünler sık aralıklarla az miktarda besinlerle yapılmalıdır. Gün içinde ortalama ikişer saat aralıklarla az yemek reflü yakınmalarını azaltacaktır.
Hastaların yemek sırasında fazla miktarda su içmemesi gerekir. Çünkü yemekte içilen su besinlerle harmanlanır ve hacimlerinin artmasına neden olur. Bu midede oluşan basıncın artmasına yol açar. Bu yüzden mide içeriği daha kolay yemek borusuna kaçabilir. Reflü hastaların su ihtiyaçlarını öğün aralarına yayması daha doğrudur.
Sigara ve Alkol Kullanmamak
Reflü hastalarının sigara ve alkol kullanmaması gerekir. Alkollü içecekler mide asidini arttırabilir. Ayrıca yemek borusunun mideye açıldığı kapağın kasılma gücünü azaltabilir. Şarap ve bira gibi alkollü içeceklerle yapılan çalışmalarda bu tür etkiler olduğu görülmüştür. Sigara kullanımı da benzer etkilere neden olduğundan reflü yakınmalarının artmasına yol açabilir. Bu yüzden hastalara bu alışkanlıklarını bırakması önerilir.
İdeal Kiloya Sahip Olmak
Hastaların ideal kiloya sahip olması reflü şikâyetlerini azaltacaktır. Aşırı kilolu kişilerde mide basıncı daha fazla olduğundan, mide içeriği daha kolay şekilde yemek borusuna kaçabiliyor. Özellikle göbek bölgesi yağlı kişilerde risk oranı daha fazladır. Reflü belirtilerinin azaltılması ve hastalığın şiddetlenmemesi, komplikasyonların önlenmesi için hastaların ideal kiloda olması gerekir. Hastalar reflü diyeti sırasında uygun besinlerle hem kilo verebilir hem de fazlalık kilolarından sağlıklı bir şekilde kurtulabilir.
Tedavi Sonrası Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar
Yemek borusunu en fazla etkileyen rahatsızlıklardan olan gastroözefagal reflü hastaların yaşam kalitesini bozar ve proton pompa inhibitörlerinin yaşam boyu kullanılmasını gerektirir. Reflü tedavisinde uygulana laparoskopik cerrahi en sık yapılan genel cerrahi girişimler arasındadır. Tedavinin başarılı bir şekilde yapılması doğru kararın alınması, laparoskopik ekipmanların iyi seçilmesi, cerrahın ileri bir teknik bilgiye sahip olması ve olası komplikasyonlara hemen müdahale edebilecek donanıma sahip olması gerekir. Ayrıca tedavi sonrası ortaya çıkabilecek komplikasyonlar için de gereken önlemler alınmalıdır.
Tedavi sonrasında kanama, organ yaralanması, mide perforasyonu, mide içeriğinin boşalma zorluğu, diyare, emboli, derin ven trombozu gibi komplikasyonlar görülebilir. Geç dönemde ise gaz şişkinliği, disfaji gibi sorunlar yaşanabilir. Bu yüzden tedaviden önce hastaların iyi değerlendirilmesi, hangi cerrahi girişimin kullanılacağı ve komplikasyonlar için gereken önlemlerin alınması gerekir.
Sık Sorulan Sorular
Reflü tedavisi ve reflü hastalığı hakkında yazımızda genel bilgiler paylaştık. Hazırladığımız bölümde reflü tedavisi ile ilgili aklınıza takılabilecek bütün soruları cevaplandırmaya çalıştık.
Reflü Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Reflü mide içeriğinin yemek borusuna kaçması ve içeriğin yemek borusunu tahriş etmesi nedeniyle oluşur. Normal koşullarda mide ve yemek borusu arasındaki kaslar mide içeriğinin geriye kaçmasına izin vermez. Fakat reflü hastalarında mide asidi kaçağının yemek borusundan boğaza kadar çıkması tedavi edilmesini gerektirir. Reflünün tedavisi belli bir süre istemekte olup, erken tedavinin önemi büyüktür. Reflü tedavi edilmediği durumlarda, kronikleşebilmekte ve bununla beraber gırtlak ve yemek borusunda kanser hücrelerinin oluşumuna neden olabilmektedir.
Reflünün Bitkisel Bir Tedavi Yöntemi Var Mı?
Reflü hastalarda çeşitli şikâyetlere neden olan ve hastaların yaşama kalitesini bozan bir rahatsızlıktır. Reflünün bitkisel yöntemlerle tedavi edilmesi sadece hastaların yakınmalarını azaltabilir. Tedavi için tıbbi yöntemlerin uygulanması tavsiye edilir. Bitkisel yöntemler mide asidini kontrol altında tutarak, yemek borusunu yumuşatma özelliğine sahiptir. Bunun için en fazla kullanılan bitkisel yöntemler arasında elma sirkesi, soğuk süt, karbonat, aloe vera suyu, badem, zencefil çayı, papatya çayı, rezene sayılabilir.
Bebeklerde Reflü Tedavisi Nasıldır?
Reflü sadece yetişkinlerde görülmez. Bebeklerde de reflü hastalığı oluşabilir. Bebeklerde reflü tedavisi için belirtilerin şiddetine göre tedavi yöntemi belirlenir. Genellikle ilaç tedavisi ve alınan önlemler bebeklerde reflü hastalığının tedavisi yeterli olur. Kusma yakınmasının sıklığı ve şiddeti önlemlere rağmen geçmiyor ise nadiren cerrahi yöntemler kullanılabilir. Bunun için en fazla kullanılan cerrahi Nissen fundoplikasyon yöntemidir. Operasyonda midenin üst tarafı yemek borusunun altından etrafına sarılır. Bu sayede mide kasıldığı zaman sarılan kısım yemek borusunu kapatır ve mide içeriğinin kaçması engellenir.
Tedavi Ne Kadar Sürer?
Reflü hastalığında tedavi süreci kullanılan yönteme bağlı olarak değişiklik gösterir. Tedavide ilaç ve diyet gibi yöntemler kullanılırsa süreç uzun olur. Hastanın yaşam tarzı değişimlerini düzenli uygulaması gerekir. Eğer tedavi cerrahi yöntemlerle yapılırsa tedavi süreci kısalır. Hastalar iyileşme sürecinden sonra yaşamlarına geri dönebilir. Ancak reflünün tekrarlamaması için beslenme alışkanlıklarına ve yaşam tarzına dikkat etmesi gerekir.
Reflü Şikâyetiyle Hangi Kliniğe Başvurmalıyım?
Reflü şikayeti olanların hastanelerin gastroenteroloji kliniğine başvurması gerekir. Hastanede bu bölümün olmaması halinde iç hastalıkları yani dahiliye kliniğine başvurulabilir.
Reflü Tedavisinde En Sık Kullanılan Yöntem Hangisidir?
Reflü tedavisi hastalığın şiddetine göre farklı yöntemler ile tedavi edilir. Tedavide ilaç tedavisinden yanıt alınamayan hastalarda cerrahi yöntemler tercih edilir. Cerrahi tedavide en sık kullanılan yöntem ise laparoskopik Nissen fundoplikasyon adı verilen yöntemdir. Bu yöntemde midenin üst kısmı yemek borusu çevresine sarılır. Hastalar operasyondan sonra reflü yakınmalarından kurtulabilir.
Tedavide Kullanılan İlaçların Yan Etkileri Nelerdir?
Reflü tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri bulunmaktadır. Özellikle uzun süre kullanılan ilaçlar yan etkilere neden olabilir. Reflü hastalarında bilinen aksine midedeki asit üretimi fazla değildir. Yaşı ilerlemiş olan hastalarda mide asidi normalden az bile olabilir. Hastaların yakınmaları tamamen mide içeriğinin yemek borusuna kaçması ve bu bölgeyi tahriş etmesinden kaynaklanır. Normalde mide asidi pek çok görev üstlenmiştir. Mide asidinin uzun süre ilaçlarla azaltılması pek çok yan etkiyi de beraberinde getirebilir.
Bu konuda yapılan araştırmalar mide asidini azaltan ilaçları kullanan kişilerde akciğer hastalıklarının gelişme riskinin dört kat fazla olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca bağışıklık sisteminin bir parçası olan mide asidinin ilaçlarla azaltılması mikropların artmasına neden olabiliyor. Özellikle ülser nedeni olan bakteriler bu ortamda daha fazla üreyebiliyor. Bunun dışında ilaçların yan etkileri içinde B12 vitamini yetersizliği, buna bağlı olarak hastalarda kansızlık, algılama ve konsantrasyon azlığı, bunama, halsizlik gibi sorunlar da ortaya çıkabiliyor.
Reflü Ülsere Neden Olur Mu?
Reflü ve ülser çoğu zaman birbirine karıştırılan rahatsızlıklardır. Farklı belirtilerle ortaya çıkan bu hastalıklar mutlaka tedavi edilmelidir. Reflü ülsere neden olabilen bir hastalıktır. Araştırmalarda reflü hastalarının çoğunluğunda ülser hastalığının da bulunduğunu ortaya koymuştur. Bunu önleyebilmek için zamanında reflü tedavisi yapılmalıdır.
Reflü Hastalarının Dar Kıyafetler Giymelerinin Bir Sakıncası Var Mı?
Reflü hastalarının dar kıyafetleri giymekten kaçınması gerekir. Dar kıyafetler giyilmesi özellikle yemek sonrasında karın içi basıncının artmasına neden olur. Hastalığın en büyük etkilerinden bir tanesi de mide asidinin yemek borusuna kaçması ile kişilerin günlük yaşantısında kaliteyi düşürmektedir. Ayrıca hastalardaki reflü yakınmalarını arttırır. Bu yüzden dar giysiler ve beli sıkacak kemerlerden kaçınmak gerekir.
İlaçlar Bağımlılık Yapar Mı?
Reflü tedavisinde ilaçların uzun süre kullanılmaması önerilmemektedir. İlaçlar bağımlılık yapmasa da uzun süre kullanımı bazı yan etkilere neden olabilir. Bu yüzden ilaç tedavisi uygulana hastalar yakından takip edilir. İlaçların olumlu etkisi görülmüyorsa hasta cerrahi yöntemlerle tedavi edilir.
Reflü Hastalığının Tamamen İyileşmesi Mümkün Müdür?
Reflü hastalığı cerrahi yöntemlerle tedavi edildiği zamana tamamen iyileşme sağlanabilir. Ancak hastalıkta mekanik bir sorun bulunduğu için yeniden tekrarlama riskine karşı her türlü önlem alınmalıdır. Tedaviden sonra hastaların reflü diyetini uygulaması, alkol ve sigaradan uzak durması, hareketli bir yaşam sürmesi, stresten kendini koruması gibi önlemleri alması gerekir. Ayrıca tedaviden sonra doktor kontrolleri de ihmal edilmemelidir.
Reflü Evde Tedavi Edilebilir Mi?
Reflü hafif şiddette seyrediyorsa evde tedavi edilebilir. Ancak bunun doktor kontrolünde olması gerekir. Özellikle ilk aşamadaki reflü hastalığında kullanılan ilaç tedavisi ve diyet evde uygulanabilir. Hastalar beslenmesine dikkat ederek, doktorun önerdiği reflü diyetine uyarak yakınmalarını azaltabilir. Mide asidini baskılayan ve yok eden ilaçların kullanılması da tedaviye yardımcı olur. Ancak reflü hastalığı bu şekilde kolay tedavi edilemez. Sadece reflü nedeniyle oluşan belirtilerin şiddeti azaltılabilir. Bu nedenle hastaların doktor tarafından muayene edilmesi, reflünün şiddetinin değerlendirilmesi gerekir. Bu sonuçlara göre hastanın ameliyat edilip edilmemesine karar verilebilir.
Reflü Tedavisi İle Beraber Nasıl Beslenilmelidir?
Reflü, mide asidinin yemek borusunu tahriş etmesinden kaynaklanan konfor bozucu bir hastalıktır. Hastalığın tedavi yöntemi ilaç tedavisidir. Bu tedavinin tam olarak işe yarayabilmesi ve ilaçların kısa sürede bırakılabilmesi için beslenme alışkanlıklarının baştan oluşturulması gerekir. Tek tek besinleri söylemek anlamsızdır ancak tüketilen besinlerin asitli olmaması temel kuraldır. Özellikle akşam saatlerinde besin tüketilmemeli, gereğinden biraz daha az besin tüketilerek mide yüzeyi rahatlatılmalıdır. Soğan, limon, elma, portakal ve bunlara ait sular başlıca tüketilmemesi gereken besinlerdir. Posalı gıdaların tüketimi ise artırılmalıdır.