Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Sıtma Tedavisi

Sıtma Tedavisi Hakkında
Sıtma Tedavisi Türleri
Sıtma Tedavisi Öncesi
Sıtma Tedavisi Sonrası
Sık Sorulan Sorular

Sıtma yani bir diğer adıyla malaria oldukça bulaşıcı ve tehlikeli bir hastalıktır. Varlığı Hipokrat tarafından ilk çağlarda ortaya çıkarılmış ancak hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan parazitlerin keşfi ancak klinik mikrobiyoloji yöntemlerinin gelişmesiyle sağlanmıştır. Bir yüz yıl öncesine kadar hastalığı yayan faktörün sivrisinekler olduğu da keşfedilememiştir. Klinik mikrobiyolojide alınan yol ve sivrisinek faktörünün ortaya çıkarılmasıyla beraber sıtmayla mücadele yeni bir boyut kazanmış; hastalığın önlenmesi için aşı geliştirilemese dahi tedavi için ilaçlar geliştirilmiş ve yayıcı faktör olan sivrisineklerle mücadele artmıştır.

Sıtmanın klinik bulgularının saptanmasından sonra müdahale için çeşitli ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar sıtma parazitlerini öldürerek yayılımın durmasını ve kaynağın yok edilmesini sağlar. Günümüzde çeşitli sıtma türleri için çok çeşitli ilaçlar sürekli kullanılmaktadır. Ulusal ve uluslararası boyutta sıtmanın tedavisinden daha çok sıtmanın ortaya çıkışı engellenmeye çalışılmaktadır. Bunun içinde risk bölgesinde bulunan kişilerin bilinçlendirilmesi ve sivrisineklerin yok edilmesi gibi iki metot uygulanır.

Sıtma parazitleri yaşam döngülerini tamamlayabilmek için sivrisineklerin karnına ve sıcakkanlı bir vücuda ihtiyaç duyar. Sivrisineğin karnında mevcut olan parazitler, sivrisineğin sıcakkanlı vücudu ısırmasıyla oraya geçer. İnsan veya hayvan vücudunda geçirdikleri kuluçka sürelerinden sonra ise tekrar sivrisineğin ısırmasıyla yayılmak için onun vücuduna dönerler. Sıtma insanlar için ölümcül olduğu kadar hayvanlar için de ölümcüldür. Belirtiler ortaya çıktığında insanlar hekimlerden yardım alabiliyor ve tedavi edilebiliyor olmasına rağmen bu durum hayvanlarda daha farklı işlediğinden dolayı sıtmanın yayılmasının önüne geçmek bir nebze zorlaşmaktadır.

İnsan vücuduna giren sıtma parazitleri kan yolunu izleyerek karaciğere ulaşır. Karaciğere gelen parazitler burada hücreleri enfekte etmeye ve üremeye başlar. Yaklaşık olarak iki hafta süren kuluçka süresini tamamladıktan sonra da tekrar kana karışarak alyuvarlara saldırır. Hastalığın kuluçka döneminde verdiği belirtiler ile alyuvarlara saldırdığı dönemde verdiği belirtiler birbirinden ayrılır. Belirtilerin durumuna göre hastanın hangi evrede olduğu anlaşılır ve buna göre ilaç tedavisi uygulanır.

İlaç tedavisinin şekillenmesini sağlayan bir diğer unsur ise hangi tip sıtma parazitinin hastalığı ortaya çıkardığıdır. Günümüzde bilinen dört çeşit sıtma paraziti bulunur. Bunlar sırasıyla vivax, malariae, falsiparum ve ovale şeklindedir. Bu parazit tiplerinin özellikleri birbirinden oldukça farklıdır. Türkiye’de görülen tip olan vivax oldukça hafif belirtiler veren, ölümcül olma oranı düşük kabul edilen bir tiptir. Verilen ilaçlara karşı direnci de düşük olduğundan dolayı tedavi uygulanırken hafif etkili ilaçlar kullanılır. Ölüm oranının oldukça yüksek olduğu, genelde Sahra Altı Afrika ve Güney Doğu Asya bölgelerinde görülen falsiparum için ise çok etkili ilaç kombinasyonları uygulanır. Bu tür parazit bazı bölgelerde verilen ilaçlara karşı ciddi direnç sağladığından dolayı tedavi aşamasında oldukça dikkatli davranmak gerekir. Günümüzde yapılan etkin mücadelelere ve kontrol altına alma durumuna rağmen iki yüz on beş milyon kişi sıtmaya yakalanmakta; yakalanan bu kişilerin yaklaşık altı yüz elli bini de hayatını kaybetmektedir. Bu kayıpların temel sebeplerini parazitlerin ilaçlara karşı kazandığı direnç ile ilaçları ulaştırmanın zorluğu oluşturur.

Günümüzde sıtmanın en ölümcül türlerinin gözlendiği Sahra Altı Afrika bölgesine ilaçları süreklilik sağlayacak şekilde ulaştırmak oldukça zordur. Bölgede sivrisinek popülasyonunun da kontrol altına alınamıyor oluşu yüz binlerce insanın her yıl hayatını kaybetmesine sebep olmaktadır. Ölümlerin büyük bir kısmı da vücut direnci düşük olan beş yaş altı çocuklarda olmaktadır.

Türkiye sıtma tehlikesi açısından dört gruba ayrılır. Dört bölgenin yalnızca bir tanesinde sıtma salgınları gözlenir. Diğer bölgelerde ise sıtmanın ortaya çıkışı genelde mevsime ve bölgeler arası seyahatlere bağlıdır. Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yıl boyu sıcaklığın yüksek seyretmesinden dolayı sivrisinekler kış uykusuna yatmamakta; yatsa dahi bu süre oldukça kısa sürmektedir. Bu sebepten dolayı ilgili bölgelerde yıl boyu sıtma parazitleriyle karşılaşılabilir. Ayrıca Akdeniz bölgesinin su açısından zengin ve nemli olması da bu durumu destekleyici nitelik taşımaktadır. Türkiye’de sivrisineklerin taşıdığı parazit türü vivax olduğundan dolayı ölüm oranları oldukça düşüktür. Cumhuriyet sonrası dönemde sıtmaya karşı ulusal çapta yürütülen politikalar sayesinde ölüm oranları çok daha düşmüş; sıtmaya yakalanan kişi sayısı ise oldukça azalmıştır.

Grip ile sıtmanın belirtileri birbirleri ile oldukça benzer olduğundan dolayı sıtmanın ilk ortaya çıkış anında tespit edilmesi çeşitli zorluklar içerir. Risk bölgesinde yaşayanların sürekli olarak bilgilendirilmesi ve sıtma ile grip hastalığının farklarının anlatılması sayesinde bu sorun bir nebze çözülmüş durumdadır. Potansiyel hastalar kayıt altına alınarak belirli ölçütler etrafında sürekli olarak gözlem altında tutulur. Hastalığın tedavisi ilaçlar ile kolay olduğundan dolayı sürekli gözlem masrafı; hastalığın salgına dönüşmesi halinde katlanılacak maliyetten daha düşüktür. Bu yüzden ilgili kurumlar nezdinde insanlara kayıt – raporlama – izleme – tedavi sürecinde büyük destek sunulur. Sıtma tedavisi ülkemizde tamamen ücretsiz olarak sağlanır.

İnceleyen ve Onaylayan : Uzman Dr. Mehmet Karahan

Sıtma Tedavisi Hakkında

Sıtma tedavisinin tam olarak anlaşılabilmesi için hastalığı ortaya çıkaran sebeplerin ve bu sebeplerin önlenmesi için gereken bazı durumların detaylıca anlatılması gerekmektedir. Sıtma oldukça ölümcül ve zor bir hastalık olduğundan dolayı bireyler tarafından tam olarak idrak edilebilmesi, tedavinin doğru temeller üzerinde uygulanabilmesi için oldukça önemlidir.

Sıtma Nedir

Sıtma belirli bir tür parazitin vücuda girmesiyle oluşan oldukça bulaşıcı ve ölümcül bir hastalıktır. Bulaşıcı ve ölümcül olması hastalıkla mücadeleyi zorunlu hale getirir. Sıtmayla etkili mücadelenin başlaması tarihsel olarak yeni bir döneme dayanır. Öncesinde Dünya nüfusunun risk bölgelerinde yaşayan kısmının çok büyük bir bölümü hafif ya da ağır olmak üzere sıtmanın etkisi altında idi. Günümüzde sıtmaya sebep olan parazit türlerinin klinik mikrobiyoloji yöntemleri kullanılarak saptanmış olması; ilgili parazitleri taşıyan canlının tam olarak tespit edilmiş, yaşam bölgesinin ve türünün saptanmış olmasından dolayı hastalıkla mücadele daha etkin şekilde yürütülebilmektedir.

Sıtmaya sebep olan plazmodyum parazitleri dört türe ayrılır. Bu türler verdikleri belirtiler, ölüm oranları, görüldükleri bölgeler ve yaşam döngüleri açısından farklılıklar gösterir. Sıtmaya bağlı ölüm riskinin en yüksek olduğu Güney Doğu Asya, Sahra Altı Afrika ve Güney Amerika bölgelerinde falsiparum adı verilen tür görülür. Genel olarak ölüm oranları ile ekvator bölgeleri arasında yakın ilişki bulunur.

Plazmodyum parazitleri sivrisineklerin karın bölgesinde uygun yaşam alanını bulurlar. Bu bölgede belirli bir gelişim sürecinin tamamladıktan sonra hayatlarını devam ettirebilmek için insan vücuduna ihtiyaç duyarlar. Sivrisineklerin dişi olanları insan kanıyla beslenirken, ısırdıkları bölgeden ilgili parazitlerin insan vücuduna geçmesine sebep olurlar. Kana karışan plazmodyum parazitleri yaşam alanı olarak en iyi imkanları sunan karaciğer bölgesine yerleşir ve şekil değiştirip üremeye başlarlar. Bu süreç parazitin türüne, iklime ve hasta direncine göre değişir. Genelde iki hafta ile sınırlandırmak mümkündür. Karaciğerdeki kuluçka süresini tamamlayan parazitler kana karışıp alyuvar hücrelerine saldırırlar. Bazıları alyuvarları patlatıp yeni alyuvarlara saldırmaya devam ederken bazıları da şekil değiştirerek sivrisinek vücuduna geçmek için fırsat kollar. Sıtma paraziti taşımayan bir sivrisinek hasta olan insanı ısırdığında uygun şekildeki plazmodyum parazitleri tekrar sivrisineğe bulaşarak sıtmanın yayılması için uygun zemini oluşturur.

Hastalık karaciğer evresinin sonlarından itibaren belirti vermeye başlar. Hastanın yaşına ve vücut direncine bağlı olarak bu belirtilerin şiddeti değişir. Hastalık döngüler halinde gözlenir. Klinik belirtileri grip ile oldukça benzer olsa da belirtilerin ortaya çıkış süreleri değişiklik gösterir. Grip hastalığında belirtiler sürekli ve artan bir şiddette görülürken; sıtma da bu durum üç günlük döngüler halinde araya belirti gözlenmeyen süreler eklenerek devam eder. Sıtmanın alyuvarlara saldırmaya başlamasıyla soğuk – sıcak – terleme olmak üzere bir günlük döngü başlar. Bu döngünün başında hasta oldukça üşür. Üşümenin şiddeti ısınma yöntemleri kullanılarak azaltılamaz. Soğuk evrenin tamamlanmasıyla hastanın ateşi yükselir. Ateş yükselmesinin sonlarına doğru ise hasta terlemeye başlar. Tüm döngünün tamamlanması bir günü bulur. Hastanın yaşam standartları bu aşamada oldukça düşer. İştahsızlık, baş dönmesi, halsizlik gibi durumlar bu evrede doruğa ulaşır. Döngünün tamamlanmasıyla yaklaşık üç gün sürecek sessiz bir süre geçirilir. Bu sürede hastalığın ilgili evrelerine dair çok az durum ortaya çıkar. Sessizlik süresinin sona ermesiyle (karaciğerde döngü sayısıyla paralel kere kuluçka süresini tamamlayan parazitlerin alyuvarlara saldırmasıyla) yeni bir döngüye girilir. Türkiye’de görülen sıtma türü hafif olmasından dolayı oldukça fazla döngüye girilir. Yaklaşık olarak on kez döngü tamamlandığında hastalık uzun bir süre belirti vermez. Ölüm riskinin fazla olduğu bölgelerde ise döngü sayısı az, belirtiler oldukça şiddetlidir. Ağır sıtma evresine geçildiğinde beyin fonksiyonlarından başlayarak tüm organ fonksiyonları etkilenmeye başlar. Beyin fonksiyonlarında aksamaların görülmesiyle beraber ölüm riski oldukça artar. Müdahale edilmediği takdirde sıtma hastalığı ölüm ile sonuçlanır.

Sıtma Nöbetleri

Sıtma nöbetleri, hastalığa sebep olan parazitin türüne göre değişir. Güney Amerika, Sahra Altı Afrika ve Güney Doğu Asya gibi ekvatoral bölgelerde görülen parazitlerin döngülerini anlamak oldukça zor iken; ülkemizde görülen türün döngüsü anlamak oldukça kolaydır. Sıtma nöbetleri hastaya iki günde bir gelir. İki günlük sessizlik ve rahatlama dönemini takip eden bir günlük süreçte üşüme – yüksek ateş ve terleme şeklinde bir döngü olur. Bu döngü süresince hastanın yaşam kalitesi oldukça düşer. Halsizlik, baş dönmesi, mide bulantısı, ağrı şikâyetleri artar. Yaklaşık olarak on ile on dört kez arasında tekrarlanan döngüden sonra bazen ayları bulan sessizlik dönemlerine girilir. Hastada döngülerin başlaması karaciğerde geçirilen kuluçka süresinin tamamlanmasıyla başlar. Üç günlük döngülerin olmasının sebebi ise alyuvarlara saldıran parazitlerin iki günde bir alyuvarlardaki gelişimini tamamlayıp onları parçalamasından dolayıdır.

Sıtma Hastalığına Sebep Olan Durumlar

Sıtmaya sebep olan temel şey plazmodyum parazitleridir. Bu parazitler dört alt tür şeklinde Dünya üzerinde yayılım gösterirler. İnsan vücuduna bulaştıklarında sebep oldukları belirtiler, yaşam alanları, ölüm riskleri gibi faktörlere göre bu ayrım yapılır. Dünya’nın ekvatora yakın bölgelerinde en tehlikeli türleri bulunur. Ülkemiz gibi iklime sahip ülkelerde ise daha hafif belirtiler veren ve ölüm oranları düşük olan türler bulunur.

Plazmodyum parazitleri yaşam döngülerini tamamlayabilmek amacıyla iki bedene ihtiyaç duyar. Bunlardan bir tanesi sivrisineklerin vücudu iken diğeri insan vücududur. Bu sebepten ötürü sıtmaya sebep olan durumların eksenini oluşturan ikinci nokta da sivrisinek popülasyonunun kontrol altında tutulamamasına sebep olan faktörlerdir. Bu faktörlerin tamamının varlığı durumunda sivrisinek mevcudu inanılmaz derecede artarak daha fazla insana temas etmekte ve sıtmanın yayılmasına sebep olmaktadır.

Plazmodyum Parazitleri

Dünya üzerinde dört adet plazmodyum paraziti bulunur. Bunlar sırasıyla vivax, malariae, falsiparum ve ovaledir. Yaşam alanları, hastalığın seyrine dair etkileri ve ölüm oranları birbirinden farklı olan bu türlerin tedavileri de farklı ilaçlar yardımıyla yapılır. Tehlikeli türleri çoğu ilaca karşı direnç kazandığından dolayı günümüzde ilaç kombinasyonları ile tedavi edilirler. Ülkemizde endemik olarak sadece plazmodyum vivax görülür. Diğer türler ancak taşıma yoluyla görülebilirler. Özellikle ekvator bölgelerine yapılan seyahatlerden sonra ilgili testlerin yaptırılması hayati önem taşır.

  • Plazmodyum Vivax: Bu tür parazit ülkemizin de içerisinde olduğu iklim kuşağında yaşayan sivrisineklerde sıkça görülür. Anofel cinsi dişi sivrisineklerde yaşar ve insanlara bulaşırlar. Tespitleri verdikleri belirtiler ve yapılan kan testleri ile oldukça kolay yapılır. Anofel tipi dişi sivrisineğin insanı ısırmasıyla birlikte insan vücuduna geçer. Sivrisinek vücudunda eşeyli üreyen bu tür insan vücuduna geçtiğinde eşeysiz üremeye başlar. İlk tercihi karaciğer olmakla birlikte dalak ve kırmızı iliğe de yerleşebilir. Kuluçka süresi yaklaşık iki hafta, ölüm riski düşüktür. Tüm sıtma bulaşımları içerisinde oran olarak en yüksek ikinci değere sahiptir. İnsan vücuduna bulaştıktan sonra yaklaşık beş yıl boyunca alyuvarlara saldırmadan bekleyebilir. Sıtma krizlerinin döngüsü üç günlüktür. İki gün hastanın kendini iyi hissetmesinden sonra kriz evresine girilir ve bir gün boyunca bu durum devam eder. Bu döngünün bu şekilde devam ediyor olmasının temel sebebi parazitin alyuvarda büyüme süresinin iki gün olmasıdır. Alyuvarların patlamaya başlamasıyla birlikte kriz dönemi girilmiş olunur. Tedavisinin oldukça iyi yapılması gerekir. Yapılan ilaç tedavisi ile hastalığın belirtileri ortadan kaldırılsa dahi üç – dört hatta beş yıllık sessizlik döneminden sonra tekrar ortaya çıkabilir. Strata I olarak adlandırılan Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgesinde oldukça sık gözlemlenir.

Anofel Tipi Sivrisinek Isırması

Dişi anofel sivrisinekleri hayatlarını devam ettirebilmek amacıyla kanla beslenirler. Bu beslenmeyi insan vücudundan yapabilecekleri gibi hayvan vücudundan da yapabilirler. Bu tür dişi sivrisinekler sıtma parazitlerinin taşıyıcısı konumunda olduklarından dolayı kanla beslenme esnasında yeterli olgunluğa erişmiş parazitleri insan vücuduna bulaştırarak hastalığın yayılmasına sebep olurlar.

Sıtmanın tedavisi ilgili parazitlerin vücuttan yok edilmesi üzerine kurulur. Bunun için birçok ilaç bulunmakla birlikte parazitin türüne ve evresine göre değişen şekillerde ilaç uygulamaları gerçekleştirilir. Sıtmanın salgına dönüşmemesi ve hatta mümkünse bulaşım göstermemesi için önleyici yöntemlerden faydalanılır. Henüz sıtmaya dair önleyici bir aşı geliştirilemediğinden dolayı önleyici yöntemlerin eksenini sivrisinekler ile yapılan mücadele oluşturur.

Sivrisinekler akarsu, göl gibi tatlı su birikintilerinin kenarlarında yaşarlar. Kış uykusuna yatan bir tür olmalarından dolayı genelde sıcak ve nemli alanları tercih ederler. Kış süresinin az olduğu ülkelerde sıtmanın daha çok yayılım gösterdiği saptanmıştır. Bunun temel sebebi kış uykusuna yatması gereken sivrisineklerin sıcak havadan dolayı bunu yapmıyor oluşudur. Yani ekvatoral iklime sahip ülkelerin sıtma açısından daha riskli olduğunu söyleyebiliriz. Sivrisineklerle mücadele günümüzde kimyasal yöntemlerle yürütülür. İnsanla etkileşimin fazla olduğu yerlerde sivrisinekler ilaçlar yardımıyla yok edilir. Ayrıca risk altında bulunan kişiler bilgilendirilerek sivrisineklerden uzak durulması tavsiye edilir. Ulusal çapta yürütülen sivrisinek yok etme, dere ve göl ıslah projeleri sayesinde hastalığın büyük oranda kontrol altına alındığı söylenebilir.

Sivrisineklerin bolca bulunduğu bölgelerde yaşayan insanların kendi çaplarında önlemler alması da söz konudur. Evlerin kapı ve pencerelerine sineklik takılması, yatakların ince tüller ile kapatılması, yaşam alanında bulunan su birikintilerinin (kova içerisinde, çukur içerisinde vs.) kurutulması, sivrisinek savar etkisi gösteren kimyasalların kullanılması bu önlemler kapsamında sayılabilir.

Sıtma Tedavisi Türleri

Sıtmayı tedavi etmek amacıyla geliştirilen tek yöntem ilaçlar yardımıyla yapılan müdahalelerdir. Günümüzde sıtma ilaçları sayesinde hastalık ve hastalığa bağlı ölümler büyük oranda kontrol altına alınmıştır. İlaç tedavisi uygulanırken hastanın nöbet sıklığına, yaşına ve sağlık durumuna özellikle dikkat edilir. Çocuk yaştaki hastaların tedavisi için özel çaba sarf edilir. Ayrıca gebe kadınların tedavisinde de sıtmanın çocuğu etkilememesi için mücadele edilir.

Sıtmaya dair önleyici bir aşı henüz geliştirilemediğinden dolayı önleyici tedavi yöntemi olarak risk bölgesindeki insanların bilinçlendirilmesi ve hastalığın taşıyıcısı olan sivrisineklerin yok edilmesi gelir. Potansiyel hastaların bilgilendirilmesi süreci sivrisineklerin yaşam alanlarının kişisel boyutta nasıl kısıtlanacağı ve belirtilerin nasıl tespit edilebileceği üzerine gelişir. Özellikle ekvatoral bölgelerde bu konu üzerine çalışılmaktadır. Hastalığın ağır sıtma nöbetleri vermeye başlamadan önce kişisel boyutta tespiti, tedavinin gidişatını ve maliyetini etkiler.

Sivrisineklerle mücadele ise ulusal politikalar kapsamında ele alınır. Sivrisineklerin yaşam alanı olan bölgeler ıslah edilerek sivrisineklerin yaşam alanı bulmasının önüne geçilir. Böyle bir imkanın olmadığı durumlarda ise kimyasal ilaçlar yardımıyla sivrisinek popülasyonu yok edilmeye çalışılır. Ülkemizde Cumhuriyet döneminden itibaren gerçekleştirilen mücadele kampanyaları sayesinde hastalık büyük oranda kontrol altına alınmış durumdadır. İlaçlı tedavi yöntemleri ise yine ulusal politikalar kapsamında tamamen ücretsiz olarak sunulmaktadır.

İlaç Tedavisi

Ülkemizde sıtmaya yönelik kullanılan ilaçların tamamı devlet tarafından ücretsiz olarak sağlanır. Gözlenen tür oldukça hafif ve kolay mücadele edilebilir olduğundan dolayı, tedavi masraflarının düşük olduğu söylenebilir. Sıtmaya yönelik ilaçlar kesinlik tek bir tür olarak hastaya verilmez. Eğer ilaçlar tek tür olarak verilirse parazitin direnç geliştirme olasılığı oldukça yüksektir. Bunun yerine birbirinin etkisini artıran iki veya üç ilaç şeklinde kürler halinde uygulama yapılır. Bu sayede hastalığın tamamen ortadan kaldırılması söz konusudur.

Sıtma hastalığının ilaçlı tedavisi başlamadan önce parazitin türünün, hastalığın evresinin saptanması gerekir. Bu iki değişken verilecek ilaçların türünü ve sayısını değiştirebilir. Eğer hastada komplike olmayan sıtma var ise ilaçların gücü düşük, sayısı azdır. Ağır sıtma var ise ilaçlar çok daha etkili, sayı olarak fazladır. Hastalığın türü, hastanın evde mi yoksa yoğun bakımda mı tedavi edileceğini de belirler.

Komplike olmayan sıtma hastalarına ACT adı verilen kombinasyon tedavisi uygulanır. Uygulanan kombinasyon tedavisi sayesinde hastanın minimum ilaçla maksimum faydayı sağlaması amaçlanır. Tedavide genelde artesunat ile meflokin isimli ilaçlar kullanılır. Artesunat ilgili parazitlerin öleceği zehirli bir ortam yaratır. Ayrıca parazitlerin yüzeyinde bulunan ve yaşamasını sağlayan enzimlere saldırarak parazitlerin ölmesini sağlar. Meflokin ise parazitin asit – baz dengesini bozara ölmesine sebep olur. Bu iki ilacın birlikte kullanılması sayesinde oldukça etkili bir tedavi uygulanmış olur. Bu iki ilaç birbirinin etkisini tamamlayıcıdır. Bazı tedavilerde ise birbirinin etkisini artıran ilaçlar tercih edilir. Sülfadoksin ve primetamin bu kullanım şekline örnek ilaçlar olarak verilebilir. Vücuda girdiklerinde parazitleri öldürmekle birlikte çoğalmalarını yani kendilerini kopyalamalarını engellemek için de çaba sarf ederler.

Çocuklarda Sıtma Tedavisi

Çocuk bedeni, erişkin insan bedenine göre hastalıklar açısından daha kırılgan bir yapı sergiler. Çocukların, anne ve babaları tarafından hastalıkların erken teşhisi açısından sürekli kontrol edilmesi gerekir. Erişkinlerde basit ilaçlarla çözülebilecek bir hastalık, erken teşhis olmadığı durumlarda çocuklar için büyük tehlikeler oluşturabilir. Ayrıca çocukların, hastalığa dair belirtileri tam olarak tarif edebilmesi de mümkün olmadığından dolayı, fiziksel belirtiler açısından sürekli bir gözlem halinin olması şarttır.

Aynı erişkin bedeninde olduğu gibi çocuk bedeninde de sıtmanın gelişimi aynıdır. Bağışıklık sisteminin hastalıklara karşı daha savunmasız olmasından dolayı sıtma çocuğa bulaştığında etkisi daha fazla olurken etki etme süresi daha kısadır. Erişkinlerde iki hafta olan kuluçka süresi çocuklarda bir haftaya kadar düşebilir. Döngüler boyunca verdiği belirtiler çocuğun bedeninde kalıcı hasarlar bırakabilir. Bu yüzden dolayı çocuklarda sıtmanın varlığına dair belirtilerin erken fark edilmesi ve hızlı müdahale edilmesi oldukça önemlidir. Sıtmanın türüne, evresine göre tedavi amacıyla kullanılan ilaçlar değişir. Genelde ilaç türü bakımından değil de doz bakımından farklılıklar bulunur. Çocuğun bedeninde hasara yol açmayacak dozlarda verilen ilaçlar sayesinde çocuklar tedavi edilir.

Gebelerde Sıtma Tedavisi

Gebe olanların sıtmaya yakalanmamak için çeşitli önlemler alması gerekir. Örneğin gebeyken tropikal bölgelere yapılacak seyahatlerin ertelenmesi gerekebilir. Ayrıca ülkemizde endemik olarak sıtmanın yayılım gösterdiği Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden de uzak durulması, sıtmaya yakalanma riskini azaltmak için faydalı olabilir. Eğer halihazırda bu bölgelerde ikamet ediliyorsa sivrisinek popülasyonunun fazla olduğu yerlerden özel olarak uzak durulmalıdır. Ayrıca kişisel önlemler kapsamında sivrisinek kovucu kimyasallar kullanılmalı; yaşam alanı sivrisineklerin girmesini engelleyen perdelerle donatılmalıdır.

Sıtmaya sebep olan parazitler kan yoluyla gebelikte çocuğa bulaşabilir. Bulaştıktan sonra acil müdahaleler yapılmazsa erken doğum, düşük, ölü doğum, sakat doğum gibi risklerle karşılaşmak söz konusu olabilir. Sıtmaya yakalanan gebeliklerde tedavi prosedürleri gerçekleştirilmezse zihinsel problemlere sahip çocuklar dünyaya gelebilmektedir.

Tedavi aşaması bebek ve anne sağlığı gözetilerek planlanır. Annenin sağlığı, bebeğin sağlığına göre daha ön planda yer alır. Tedavi uygulanırken verilecek olan ilaçların dozlarının belirlenmesi için anne ve bebeğin ilaca karşı olan kırılganlıklarının ölçülmesi gerekir. Genelde kinin ve klorokin tipi ilaçlar verilir. Ayrıca sıtmaya bağlı ortaya çıkan komplikasyonların tedavisi için de ayrı prosedürler uygulanır.

Sıtma Tedavisi Öncesi

Hastalığın tedavisine başlamadan önce sıtmanın varlığının tespit edilmesi gerekir. Tespit işlemi üç aşamalı olarak ilerler. Öncelikle maliyetsiz olan yöntemler uygulanır. Bu yöntemleri hasta ile sohbet ve fiziksel muayene oluşturur. Hasta sivrisinek tarafından ısırılıp ısırılmadığını, sıtma riskinin yüksek olduğu bölgelere gidip gitmediğini ve eğer var ise başka durumları hekime aktarır. Sonrasında ise fiziksel muayene gelir. Bu aşamada hastalığın vücuda yayılım sürecinin iyi bilinmesi, bu yayılım sürecinden kaynaklı durumların analiz edilebilmesi gerekir. Sıtma parazitleri vücuda girdikten sonra direkt olarak karaciğere hareket ederler. Karaciğerde hücreleri ele geçirirken bir yandan da üremeyi sürdürürler. Bu süreç vücut içerisinde sürüyor olmasına rağmen gözle görülebilecek bazı belirtileri de vücudun dışına aktarır. Sıtma parazitleri tarafından ele geçirilen karaciğer büyümeye başlar. Bu büyüme el ile yapılan muayene sayesinde ortaya çıkarılabilir. Karaciğerin büyümesi, hastalığın henüz karaciğer evresini tamamlamadığı fikrini oluşturabilir. Fiziksel muayenenin ikinci aşamasını ise dalağın kontrol edilmesi oluşturur. Sıtma parazitleri alyuvar hücrelerine saldırdığında ilgili hücreler hasarlı hale gelir. Vücuttaki hasarlı alyuvarların tespit ve tedavi edilmesinden dalak sorumludur. Hasarlı alyuvar sayısının artması, dalağa giren madde miktarını artıracağından dolayı dalakta da büyüme olur. Eğer fiziksel muayene sırasında dalağın büyüdüğü tespit edilirse hastalığın ikinci aşamaya geçtiği anlaşılır. Fiziksel muayenenin son aşamasını ise deri renginin kontrol edilmesi oluşturur. Alyuvarlara saldıran sıtma parazitleri bir süre sonra ele geçirdikleri bu hücreleri patlatır ve yeni hücre arayışına koyulur. Patlayan alyuvar hücrelerinden kana bilirubin proteinleri karışır. Bu proteinler deri altında birikerek derinin sarı bir hal almasına sebep olur. Sıtmanın teşhisinde belirli bir maliyeti olmasına rağmen kolayca uygulanabilen üçüncü yol ise kan testidir. Kan testinin uygulanabilmesi için sıtma konusunda uzman kişilerin ilgili kan hücrelerine bakıyor olması gerekir. Hastadan alınan kan lam üzerine kalın ve ince olarak yayılır. Önce kalın kan damlası mikroskop altında incelenir. Bu incelemede sıtma parazitinin olup olmadığı ortaya çıkar. Sıtma parazitinin türünün belirlenmesi için ise ince yayılan kan damlası mikroskop altında incelenir. Var olan parazitin hangi türden olduğu da bu yöntemle saptanmış olur. Parazitin türünün saptanması hangi tür ilaç tedavisinin hangi düzende uygulanacağının ortaya konulması açısından oldukça önemli bir adımdır.

Sıtmanın varlığının ve türünün saptanmasının ardından hastalığın hangi evrede olduğunun saptanması gerekir. Sivrisinek ısırmasından sonra vücuda giren parazitler çeşitli evrelerde çeşitli şekillere bürünür. Bu evreler gözlenerek hastalığın hangi evrede olduğu büyük oranda saptanır. Fiziksel muayene, belirtilerin gözlenmesi, döngünün izlenmesi ve kan testleri ile de hastalığın evresi tam olarak saptanır. Sıtma tedavi aşamasına geldiğinde doktorun karşısında iki durum bulunur. Bunlardan birincisi komplike olmayan sıtma; ikincisi ise ağır sıtmadır. Komplike olmayan sıtmanın tedavisi ayakta ve evde yapılırken, ağır sıtmanın tedavisi hastanede yoğun bakım altında yapılır.

Hastalık Öncesi Belirtiler

Hastalığın belirtileri ve bu belirtilerin şiddeti üç duruma göre değişir. Bunlardan birincisi hastalığa sebep olan parazitin türüdür. Türkiye’de sıkça gözlenen türün verdiği belirtiler hafif, döngüsü sabit ve ölüm riski düşüktür. Ekvatoral bölgelerde bulunan parazit türlerinin verdiği belirtiler ağır, döngüsü belirsiz ve ölüm riski yüksektir. İkinci değişken ise hastalığın hangi evrede olduğudur. Karaciğer evresinde olan parazitler neredeyse hiç belirti vermez iken alyuvarlara saldırmaya başlayan parazitler belirtilerin ortaya çıkmasına, şiddetlenmesine sebep olur. Hastalık kana karıştığı andan itibaren üç bölgeyi hedef alabilir. Karaciğer, dalak ve kırmızı ilik. Bunlardan hangisinde yerleşimin olacağı veya daha fazla olacağı da belirtilerin durumunu belirleyen üçüncü değişkendir.

Sıtma hastalığı üşüme, yüksek ateş ve terleme olarak üç evrede ilerler. Bu döngünün başlangıcında vücut çok üşür. Üşüme evresinin tamamlanmasıyla beraber yüksek ateş evresi başlar. İlk durumun tam tersine hastanın vücut sıcaklığı kırklı derecelere çıkar. Uzun bir süre devam eden yüksek ateş evresinin devamına ise terleme evresi eklemlenir. Hastanın döngü içerisinde en rahat olduğu dönem terleme evresi olmaktadır. Tüm bu döngü süresince ilgili belirtilere ek olarak iştahsızlık, halsizlik, baş dönmesi, kusma gibi belirtiler de olabilir.

Titreme

Titreme, sıtma hastalığının döngüsünün başlangıcı olan üşüme evresiyle doğrudan alakalıdır. Ülkemizde görülen plazmodyum vivax parazitinin döngüsü oldukça sabittir. İki gün sessizlikten sonra gelen bir günlük bu döngünün başında hasta aşırı derecede üşümeye başlar. Üşüme, ısınmaya çalışarak ortadan kalkmaz. Üşümeyle beraber gözlenen belirti ise aşırı derecede titremedir. Hasta dişleri birbirine çarpacak kadar üşür ve sonucu olarak da titrer. Titreme evresi yaklaşık olarak dört saat sürer. Dört saatin tamamında aşırı üşüme görülmez. Genelde ikinci saat ile üçüncü saat arası bu iki durumun zirve yaptığı zamandır. Dördüncü saatin sonuna doğru diğer evre olan yüksek ateşe geçilir.

Yüksek Ateş

Üşüme evresinde ilgili parazitlerin alyuvarları patlatması söz konusudur. Bu patlama süresince vücut kısmi şok geçirerek hızlı müdahalede bulunamaz. Üşüme evresinin sonlarına doğru ise bağışıklık sistemi devreye girerek parazitlerle mücadele etmeye çalışır. Ancak ilaç tedavisi uygulanmadığı takdirde bu mücadele yetersiz kalır. Bağışıklık sisteminin mücadele ettiği anlarda vücudun sıcaklığı kırklı derecelere kadar artar. Oldukça sancılı bir evredir ve yedi saate kadar sürebilir. Başlangıç kısmı üşüme evresiyle iç içe olduğundan dolayı zirve noktasını genelde yedinci saat civarında gösterir. Zirve yaptığı noktadan itibaren ise aşırı terleme şeklinde belirti vermeye başlar. Terleme evresi sıtma döngüsünün en rahat olduğu zamandır. Hastaların birçoğu bu aşamada uykuya dalar.

Halsizlik

Sıtma hastalığının en net belirtilerinden bir tanesi halsizliktir. Halsizlik sadece döngü zamanlarında değil, sıtma varlığının olduğu tüm zaman boyunca gözlenir. Yani hastalığın sessiz evresinde dahi belirli derecede halsizlik hissedilir. Döngünün başlamasıyla beraber halsizlik şiddetlenir. Hastanın hareket etmeye dahi mecali kalmaz.

İştahsızlık

Sıtma hastalığının bir diğer belirtisi ise iştahsızlıktır. Sıtmanın döngü zamanlarında hastaların en ufak beslenmeye dahi tahammülü olmaz. Genelde iştahsızlıkla beraber mide bulantısı da gözlenir. Beslenmeyle beraber artan bu iştahsızlık ve mide bulantısı durumu sessiz dönemlerde etkisini yitirir. İştahsızlığın ve mide bulantısının başlaması döngünün başlangıcı olarak kabul edilir.

Eklem ve Bacak Ağrıları

Eklem ve bacaklarda görülen ağrıların temel sebebi, sıtmanın en net belirtilerinden olan halsizlik durumuyla alakalıdır. Bu dönemde vücut tüm enerjisini parazit ile mücadeleye ayırdığından dolayı ilgili bölgelerde artan şiddetli ağrılar gözlenir. Döngü zamanlarında ağrı hareket etmeyi zorlaştıracak düzeye tırmanabilir. Ağrı kesiciler bu ağrılar için çözüm olabilmektedir.

Aktif Sürveyans

Aktif sürveyans yöntemi sıtma ile mücadele etmek amacıyla kaynağa yönelik yapılan çalışmalardan en etkili olanıdır. Bu çalışmanın yapılması sırasında hastalığın erken tanı ve teşhisinin yapılması amaçlanır. Riskli bölge belirlendikten sonra bu bölgede yaşayan kişiler on beş günlük süreçlerle sürekli olarak uzmanlar tarafından ziyaret edilirler. Bu ziyaretlerde hastalığın varlığına dair kanıtlar aranır. Ziyaret aralıklarının on beş gün olarak belirlenmesindeki temel sebep, sıtmaya sebep olan parazitlerin on beş gün boyunca kuluçkada yatıyor olmasıdır. Yapılan ziyaretlerde uzmanlar hastalığın varlığından şüphelenirse kişiden veya kişilerden kan alarak testler yaparlar. Bu testler genelde kalın yayma adı verilen daha detaysız mikroskop görüntüleri şeklinde alınır. Eğer kalın yayma testinde hastalığa sebep olan parazitlerin varlığına rastlanılırsa acilen tedaviye başlanır.

Bu yöntem özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde uygulamaya sokulabilir. Bölgede yaşayan halkın genelde kırsal alanda yaşamasından kaynaklanan avantajlar oldukça önemlidir bu yöntemin uygulanabilmesinde. Günümüzde ise büyük sıtma salgınlarının yaşanmadığı düşünülürse pek fazla uygulanmamaktadır. Ayrıca on beş günlük ziyaretler, nüfusun kalabalık olduğu da düşünülürse oldukça maliyetli olabilmektedir.

Seçici Aktif Sürveyans

Ortaya çıkmasındaki temel amaç aktif sürveyansın maliyetlerini azaltmak ve daha seçici bir test yöntemi geliştirmektir. Endemik olarak sıtmanın yayılım gösterebileceği alanlardan, sıtmanın yayılım yapmadığı alanlara seyahat edenlere uygulanabilir. Ayrıca sıtmadan tamamen arındırılmış özel bölgelere girecek kişilere de uygulanması söz konusu olabilir. Testlerin yapılacağı kişilerin risk grupları dahilinde seçiliyor olmasından dolayı maliyet oldukça düşüktür. Bu tanımdan hareketle düşündüğümüzde Türkiye’nin büyük bölümünde uygulanması gereken mücadele yönteminin seçici aktif sürveyans olduğunu söyleyebiliriz.

Pasif Sürveyans

Bu mücadele yönteminde doktor hastanın ayağına değil de hasta doktorun ayağına gelmektedir. Sıtmanın ortaya çıkması muhtemel belirtileri taşıdığını düşünen hastalar doktorlara başvurmakta ve yapılan testler doğrultusunda yönlendirilmektedir. Eğer hastanın sıtmaya yakalandığı düşünülürse yaşadığı bölge dahilinde mücadele çalışmalarına başlanmakta; başvuran hasta ise radikal tedaviye alınmaktadır. Türkiye’nin neredeyse tamamında uygulanan yöntem pasif sürveyans yöntemidir

Sıtma Tedavisi Sonrası

Sıtma hastalığının sivrisinekler tarafından bulaştırılmasını takip eden iki haftalık süreçte hastalığa dair belirtiler ortaya çıkar. Ortaya çıkan belirtiler parazitin türüne ve hastanın bağışıklık sistemine göre artan veya azalan şiddette değişiklik gösterir. Verilen belirtilerin döngüler halinde gelmesi halinde hastalığın sıtma olduğu teşhisi ilk elden yani hasta tarafından konulabilir. En azından döngü şeklindeki gidişat hastada şüphe uyandırır. Hastalığa sebep olan parazitin ülkemizde görülenden farklı olması halinde ise döngü tam olarak anlaşılamayabilir. Bu durumda klinik testlerin uygulanması şartı doğar. Sıtma ile grip belirtileri birbirine oldukça benzer olduğundan dolayı hastalığa yakalananlar kafa karışıklığı yaşamaktadır. Bir şekilde doktor kontrolüne giden hastalara sıtma teşhisinin konulmasının ardından parazitin türü ve hastalığın hangi evrede bulunduğu saptanır. Bu saptamanın ardından hangi ilaçların kullanılacağı belirlenir ve hasta, hastalığın evresine göre tedaviye alınır. Bu tedavi evde ya da hastanede yoğun bakım ünitesi altında yapılabilir. Hastalığa dair parazitlerin yapılan düzenli kan testlerinde görülmemeye başladığı zamana kadar ilaç tedavisi devam eder. Hastalığın bulaşma riskinin fazlalığından dolayı hastaların diğer insanlardan izole edilmesi söz konusu olabilmektedir.

Sıtmanın ne zaman ortadan kalkacağı hastadan hastaya ve yapılan tedavide kullanılan ilacın türüne göre değişebilir. Bu süre bir hafta ile bir ay arasında alır. Eğer hasta tedavisini evde tamamlamış ise sosyal yaşamında herhangi bir değişiklik olmaz. Kullanılan ilaçlar bulaşma riskini ortadan kaldırdığı için hastanın diğer insanlarla iletişim kurmasında sıkıntı yoktur. Ancak ağır sıtma teşhisiyle hastaneye yatırılan hastalar diğer insanlardan izole edilir.

Sıtma Nöbetlerinin Oluşturduğu Komplikasyonlar

Sıtma nöbetleri boyunca hastalar üşüme – yüksek ateş ve terleme evrelerini atlatırlar. Bu bir döngü içerisinde ve sürekli yaşanır. Ülkemizde görülen sıtma türünde bu belirtilerin yıkıcılık oranı düşük olsa da bazı durumlarda istisnalar yaşanabilmektedir. Yüksek ateşe bağlı bilişsel problemler, ağır sıtmaya bağlı zihinsel problemler, anemi gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Ayrıca eklem bölgelerinde sürekli ağrılar da sıtmaya bağlı komplikasyonlardandır.

Sıtmanın tedavi edilmesinden sonra sıtmaya bağlı komplikasyonlarda bir plan dahilinde tedavi edilir. Ağır sıtma hastalarında erken tanı yapılamamış ve geç kalınmış ise zihinsel problemlerin kalıcı hale gelmesi söz konusu olabilir. Tüm sıtma türleri içerisinde ölüm riskinden sonra en büyük sorunu kalıcı zihinsel problemler oluşturur. Ayrıca beyni etkisi altına alan sıtma hastalarında sinir sistemi problemleri de ortaya çıktığından dolayı akciğer – kalp – kas gibi bölgelerde fonksiyon kayıpları gözlenebilir.

Tedavi Sonrası Gözlem Süresi

Sıtmanın ilaçlarla tedavi edilmesi sonrasında hastanın belirli bir süre gözlem altında tutulması gerekebilir. İlaçların etkisi genelde yapılan kan testleri ve hastanın belirtilerindeki hafiflemeler ile tespit edilir. İlaç kürünün tamamlanmasını takip eden iki ay boyunca hasta düzenli olarak kan testleri yaptırır. Sıtmanın bulaşma riski düşünüldüğünde bu iki aylık sürenin kısa olduğu dahi düşünülebilir.

Hastalığın Tekrarlamaması İçin Alınacak Önlemler

Sıtmayı atlatan kişiler sıtmaya karşı direnç kazanmaz. Yani önlem alınmadığı takdirde sıtma tekrar gözlenebilir. Bu gibi bir durumun önüne geçmek için hastaların sivrisineklerle olan ilişkisini minimuma indirmesi gerekmektedir. Endemik olarak sıtmanın bulunduğu bölgelere yapılacak seyahatlerde sivrisinek kovucuları kullanması, yaşadığı bölgedeki su birikintilerini kurutması, evin pencere ve kapılarına sineklik taktırması, yatağını ince tül ile kaplaması gerekir. Ayrıca tropikal bölgelere yapılacak seyahatlerden önce koruyucu olması açısından sıtma ilaçlarının kullanılması doktor tavsiyesiyle gündeme gelebilir.

Sık Sorulan Sorular

Sıtma hastalığına ve hastalığın tedavisine dair yöntemlerin detaylı olarak açıklanmasından sonra hasta özelinde gerçekleşebilecek bazı durumlara dair soruların cevaplanamamış olması muhtemeldir. Bu soruların da cevaplanabilmesi amacıyla karanlık kalmış olması muhtemel alanlara dair soruları detaylıca cevaplayalım.

Sıtma Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Hastalığa sebep olan parazitin türüne, hastanın direnç durumuna ve ilaçların etki gücüne göre tedavi süresi değişebilir. Hastalığın hangi evrede olduğu da tedavi süresini değiştiren bir başka faktör olmakla birlikte genelde bir hafta ile bir ay arasında değişen ilaç tedavisiyle sıtma ortadan kaldırılabilir. Hastalığa dair belirtilerin ortadan kalkması, hastalığın geçtiğine dair deliller sunsa da kesin kanaat oluşturmaz. Bulaşma tehlikesi de göz önüne alınarak sıtma hastaları uzunca bir süre boyunca kan testleri ile izlenir. Türkiye’de etki gösteren plazmodyum vivax türünün beş yıl kadar uykuya dalabildiği düşünülürse tedaviden sonra yapılan testlerin kısa olduğu bile söylenebilir. Sonuç olarak sıtma tedavisi ortalama olarak bir ay süren bir tedavidir.

Sıtma Hastaları Hangi Bölümde Tedavi Olur?

Sıtmanın belirtileri genelde grip ile benzediğinden dolayı hastalar dahiliye bölümüne giderek şikâyetlerini anlatmaktadır. İlgili testlerin yapılmasından sonra dahiliye kliniği sizi doğru bölümlere yönlendirecektir. Sıtma, parazit bulaşması sonrası ortaya çıkan bir hastalık olduğundan dolayı klinik mikrobiyolojinin imkanlarından faydalanılarak teşhis edilir. Bu yüzden dahiliye kliniği hastaları genelde enfeksiyon hastalıkları bölümüne sevk etmektedir.

Sıtma Tedavi Edilmediğinde Ne Gibi Sonuçlar Ortaya Çıkar?

Sıtma tarihte ve günümüzde oldukça fazla ölüme sebep olmuş bir hastalık. Hastalığa sebep olan parazitin tam olarak belirlenmesi ve taşıyıcı unsurun saptanmasıyla büyük oranda kontrol altına alınmış olsa da hala ölümlere sebep olmaktadır. Sıtmanın sebep olabileceği en büyük sonuç ölümdür. İlaca ulaşılabilen coğrafyalarda bu durum aşılmış olsa da Sahra Altı Afrika gibi ilaca ulaşımın oldukça kısıtlı olduğu bölgelerde bu durum hala devam etmektedir.

Sıtmanın ortaya çıkarabileceği diğer sorunlar ise anemi, kalıcı zihinsel problemler, vücudun bazı bölgelerinde fonksiyon kayıpları şeklindedir. Erken teşhis edilememiş ve zamanında tedavi altına alınamamış sıtma parazitlerinin beyin bölgesini etkisi altına almasıyla tüm bu sonuçlar ortaya çıkar. Ayrıca karaciğer ve dalak büyümelerine dair komplikasyonlar da sıkça görülür.

Sıtma Hangi Bölgelerde Daha Çok Görülür?

Ülkemiz sıtma riski açısından dört bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgeler içerisinde yıl boyu sıcaklığın yüksek olduğu Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgesi risk altındadır. Sivrisinekler bu bölgelerde kış uykusuna yatmamakta; yatsa dahi kısa sürmektedir. Bu bölgeler aynı zamanda sıtmanın ülkemizde endemik olarak görüldüğü bölgeler olarak adlandırılır. Bulaşma riski yıl boyu mevcuttur. Diğer bölgelerde ise hastalık seyahat ve bulaşma yoluyla görülebilir.

Dünya’da ise sıtmanın en çok görüldüğü bölge Sahra Altı Afrika bölgesidir. Bu bölgede gözlenen plazmodyum türü oldukça ölümcül olduğundan dolayı yılda görülen altı yüz elli bin ölümün büyük bölümü yine burada görülür. Ayrıca Güney Amerika’nın ekvatora yakın bölgeleri ile Güney Doğu Asya’nın sıcak bölgelerinde sıtma parazitlerine oldukça sık rastlanır. Sıtmanın görülme sıklığını artıran iki faktör durgun su ve yüksek sıcaklık olduğundan dolayı soğuk bölgelerde sıtma görülme oranı neredeyse sıfırdır.

Sıtma Kalıtımsal Bir Hastalık Mı?

Sıtma plazmodyum parazitlerine bağlı olarak gelişen bir hastalıktır. Genetik miras yoluyla anneden çocuğa ya da babadan çocuğa geçmez. Ancak gebelik sırasında annenin sıtmaya yakalanması durumunda çocuğun sıtma hastası olarak doğması söz konusu olabilmektedir. Gebenin sıtma olması durumunda düşük, ölü doğum, erken doğum, engelli doğum gibi sıkıntılar da ortaya çıkabilmektedir.

Sıtma Tedavisinden Sonra Sivrisinek Sokarsa Neler Yapılmalıdır?

Kişinin daha önce sıtma geçirmiş olması tekrar sıtma kapmayacağı anlamına gelmez. Ekstradan sıtma hastalığı geçirdiğinden dolayı vücudunda sıtma hastalığına dair parazitlerin bulunması muhtemeldir. Tekrar ısıran sivrisinek hasta olsun ya da olmasın imha edilmesi gerekir. Kişinin de sıtmaya yakalanma riskini göz önünde bulundurarak iki haftalık süreç içerisinde doktora başvurması ve gerekli testleri yaptırması gerekmektedir.

Sıtmanın Yaygın Görüldüğü Bölgelerde Ne Gibi Önlemler Alınmalıdır?

Sıtmanın yaygın olarak görüldüğü bölgelerde ulusal politikalar dahilinde kurumlar sivrisinekler ile mücadele ederken kişiler de bu mücadeleyi kişisel boyuta taşımalıdır. Yaşanılan bölgenin sivrisineklerin girebileceği alanlar olmaktan çıkarılması yapılacak ilk şeydir. Evin kapı ve pencereleri sinekliklerle kapatılmalı, evin etrafında bulunan su birikintileri kurutulmalıdır. Tüm önlemlere rağmen sivrisineğin eve girmesi durumunda uyuyan kişiyi sokmaması için yatağın etrafı tül ile kapatılmalıdır. Dışarıda yapılacak faaliyetler sırasında kimyasal sivrisinek kovucular mutlaka kullanılmalıdır. Ayrıca yerleşim yapılacaksa olabildiğince göl ve nehir gibi alanlardan uzak durulması tavsiye edilir.

Sıtma Tedavisi Hangi Kurumlar Tarafından Desteklenir?

Sıtma tedavisi Dünya’daki tüm devletler ve kurumlar tarafından desteklenir. Ülkemizde devlet ve sağlık bakanlığı, sıtma ile mücadele politikası kapsamında ücretsiz tedavi ve ilaç; tarama testleri ve bilinçlendirme kampanyaları yapmaktadır. Özellikle sıtmanın endemik olarak görüldüğü Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bu çalışmalar sürekli olarak icra edilmektedir. Dünya’da ise başta Dünya Sağlık Örgütü, sonrasında ise yardım kuruluşları yardımıyla sıtmayla mücadeleye destek sunulmaktadır. Özellikle Sahra Altı Afrika bölgesine sürekli olarak doktorlar sevk edilmekte; ilaç ve tedavi için seferberlikler yapılmaktadır. Yapılan tüm çalışmalar sayesinde sıtma belirli bölge özelinde kontrol altına alınmış, ölümler azaltılmış durumdadır.

Her Sivrisinek Sıtma Riski Taşır Mı?

Sıtmaya sebep olan sivrisinek türü anofel adı verilen sivrisineğin dişi olanlarıdır. Bu sivrisinekler sıtma parazitlerini taşıyarak insana bulaştırırlar. Normal vatandaşın tür ayrımı yapması mümkün olmadığından dolayı ister parazit taşısın ister taşımasın tüm sivrisineklerle mücadele etmesi gerekir. Sıtmanın tehlikeleri düşünüldüğünde bu mücadelenin kişisel çapta oldukça kolay yürütülmesi söz konusudur.

Türkiye’de Sıtma Hangi Sıklıkta Görülür?

Ülkemiz dört mevsimi de yaşadığı ve soğuk havaların görüldüğü bir yer olduğundan dolayı sıtmanın yayılım alanı kısıtlıdır. Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hastalık sıkça görülür. Günümüzde yapılan kimyasal mücadele ve bilinçlendirme çalışmaları sayesinde oran düşmüş olsa da hala tehlikeli boyuttadır.

Sıtma Hastalığı Bulaşıcı Mıdır?

Sıtmaya sebep olan parazitler yaşam döngülerini tamamlayabilmek için iki varlığa ihtiyaç duyar. Bunlardan birincisi ve hastalığı taşıyan ana unsur sivrisinekler iken ikincisi insanlar veya diğer bazı hayvanlardır. Hastalığa sebep olan parazitleri taşıyan her canlı kaynak olarak sivrisinekler tarafından kullanılır. Bu yüzden sıtmanın oldukça bulaşıcı olduğunu söylemek mümkündür.

Sıtma Nöbetleri Kalıcı Hasarlar Bırakır Mı?

Sıtma virüsünün erken teşhis edilip tedavi edilemediği durumlarda kalıcı hasar kalması söz konusu olabilir. Ağır sıtma hastaları bir süre sonra zihinsel olarak hastalıktan etkilenmeye başlar. Bu etkilenmenin sonucu olarak çeşitli vücut fonksiyonlarında kayıplar gözlenebilir.

Sıtma Hastalığı Kan Yoluyla Bulaşır Mı?

Sıtmayı yayan asıl unsur sivrisinekler olsa da kan bağışı, organ bağışı ve çift masa ameliyatlar ile de sıtmanın bulaşması mümkündür. Bu üç bulaşma türü de oldukça düşük sayılarda gerçekleşir. Kan bağışı, organ bağışı ve ameliyat durumlarından önce gerekli kan testleri yapıldığından dolayı fazla endişelenmek gerekmez.

Sıtma Ölümcül Bir Hastalık Mı?

Sıtma tarihsel ve çağ bazında incelendiğinde oldukça ölümcül bir hastalıktır. Günümüzde dahi yıllık altı yüz elli bin kişi sıtmaya bağlı olarak hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde görülen tür ölüm oranları açısından oldukça düşük olmasına rağmen, mücadelenin yetersiz olduğu zamanlarda birçok ölüme sebep olmuştur.

Sıtma Hastalarının Yakınları Sıtma Taramasından Geçirilir Mi?

Sıtma bulaşıcı bir hastalık olduğu ve hastalığa sahip insanlar kaynaklık ettiği için sıtma riski açısından kontrol edilir. Sıtma hastalarının temas ettiği her ortamın ve alanın sıtma riski açısından taranması ve çeşitli önlemler alınması gerekir.

Sıtma Hastalığı İçin Koruyucu Aşı Bulunuyor Mu?

Sıtma için henüz aşı geliştirilememiştir. Gerekli durumlarda koruma için sıtma ilaçları kullanılsa da bu ilaçlara karşı parazitlerin direnç geliştirme ihtimali bulunduğundan dolayı pek tercih edilmez. Korucu tedavi genelde sivrisinekler ile mücadele adı altında yürütülmektedir.

Alternatif Tıp Yöntemleri ile Sıtma Tedavi Edilebilir Mi?

Alternatif tıp yöntemlerinin uyguladığı tekniklerin sıtmanın tedavi edilmesi için herhangi bir avantaj sunması söz konusu değildir. Sıtmanın tek tedavisi uygun ilaçlarla yapılan ACT kombinasyonları ile sağlanır. Alternatif tıp yöntemleri ancak hastalığın belirtilerin hafifletilmesi ve hastanın kendisini iyi hissetmesi için kullanılabilir.

Sıtma Tedavisi Nasıl Yapılıyor?

Sıtmanın tedavisi oldukça basittir ve ilaçlarla yapılmaktadır. Hastalığın tespit edilmesinden sonra sıtma ilaçları dozlar halinde alınır. Hastalığın bulunduğu evreye göre ilaçların niteliğinde ve dozunda değişmeler görülür. Yaklaşık bir aylık yoğun bir tedaviden sonra sıtma büyük oranda ortadan kalkar. Eğer sıtma kapma ihtimali olan bir bölgeye seyahat söz konusu ise öncesinde aşı olunmalıdır.