Paratiroid Kanseri Ameliyatı
Anestezi Türü | : - |
---|---|
Ameliyat Süresi | : 10 - 30 dk. |
Hastanede Kalma Süresi | : - |
İşe Dönme Süresi | : - |
Ameliyat ve tedavi süreçleri, kişiden kişiye farklılık arz edebilir. Ameliyat.com tedavi ve ameliyat özetlerinde, ortalama değer niteliği taşıyabilecek örnek tablolardan yararlanılmıştır.
- Sık Sorulan Sorular
- Paratiroid nakli nedir?
- Tüm paratiroid tümörleri kanser midir?
- Kanda kalsiyum yüksekliği hangi şikayetlere yol açar?
- Kanda kalsiyum yüksekliğinin zararı nedir?
- Paratiroid kanseri ölümcül müdür?
- Paratiroid kanserinin ameliyatsız tedavisi var mı?
- Paratiroid kanserinin bitkisel tedavi yöntemleri var mı?
- Paratiroid kanseri ameliyatı sonrasında iz kalır mı?
- Paratiroid kanseri ameliyatlarında başarı faktörleri nelerdir?
- Ameliyat süresi ne kadardır?
- Paratiroid kanseri ameliyatını hangi bölüm yapar?
- Ameliyat için hastane ve hekim seçimi nasıl yapılır?
- Paratiroid kanseri nasıl önlenir?
Paratiroit bezleri, boyundaki tiroit bezlerinin yanında yer alan, yuvarlak şekilli olan ve hem sağ hem de solda bulunan küçük bezlerdir. Bu bezler, sağ ve solda ikişer adet olmak üzere toplam 4 adettir. Bu bezlerin boyutları kırmızı mercimek büyüklüğüne benzetilmektedir. Bu bezler kandaki kalsiyum seviyesinin ayarlanmasını ve D vitaminin bağırsaklar tarafından emilmesini sağlama görevindedir. Kanda bulunan kalsiyum seviyenin az olması kas ve sinir sistemi sorunlarına yol açabildiği için bu seviyenin kontrol altında tutulması çok önemlidir. Bu nedenle paratiroit bezlerinin vücudumuzdaki görevi son derece hayati öneme sahiptir. Bu bezlerde bazı nedenlerden dolayı bozukluklar meydana gelebilir. Bu bozukluklarından biri de çok nadir olarak görülen paratiroit kanseridir. Bu kanserin ameliyatı lenf bezlerine yayılım olmadığı durumlarda paratiroit bezinin yapışık olduğu tiroid lobu ile birlikte çıkarılması şekilde yapılır. Kanserin lenf bezlerine yayılması durumunda ise paratiroit bezleri ile birlikte lenf bezlerinin de alınması gerekir.Paratiroit bezleri, boyundaki tiroit bezlerinin yanında yer alan, yuvarlak şekilli olan ve hem sağ hem de solda bulunan küçük bezlerdir. Bu bezler, sağ ve solda ikişer adet olmak üzere toplam 4 adettir. Bu bezlerin boyutları kırmızı mercimek büyüklüğüne benzetilmektedir. Bu bezler kandaki kalsiyum seviyesinin ayarlanmasını ve D vitaminin bağırsaklar tarafından emilmesini sağlama görevindedir. Kanda bulunan kalsiyum seviyenin az olması kas ve sinir sistemi sorunlarına yol açabildiği için bu seviyenin kontrol altında tutulması çok önemlidir. Bu nedenle paratiroit bezlerinin vücudumuzdaki görevi son derece hayati öneme sahiptir. Bu bezlerde bazı nedenlerden dolayı bozukluklar meydana gelebilir. Bu bozukluklarından biri de çok nadir olarak görülen paratiroit kanseridir. Bu kanserin ameliyatı lenf bezlerine yayılım olmadığı durumlarda paratiroit bezinin yapışık olduğu tiroid lobu ile birlikte çıkarılması şekilde yapılır. Kanserin lenf bezlerine yayılması durumunda ise paratiroit bezleri ile birlikte lenf bezlerinin de alınması gerekir.
Paratiroid Kanseri Ameliyatı Hakkında
Paratiroid kanseri ameliyatı, uzman hekimler tarafından ameliyathane şartlarında yapılmalıdır. Bu kanserin görülme ihtimali oldukça azdır ve tespit edilmesi çok zordur. Çok fazla belirti vermeyen ve ileri seviyelere ulaşabilen bu kanserin ameliyatı, paratiroit bezlerinin çıkarılması ile birlikte gerçekleşir. Kanserin yayılma alanına göre temizlenecek bölgenin alanı da değişir. Kanserin diğer bölgelere yayılması durumunda, bu alanların da temizlenmesi gerekir. Bu kanserin tekrarlama ihtimali bulunduğu için ameliyattan sonra radyoterapi tedavisi de yapılmaktadır.
Paratiroid Kanseri Nedir?
Paratiroid kanseri, vücudun boyun bölgesinde yer alan ve her iki tarafta toplam 4 adet olan paratiroid bezlerinde bulunan kötü huylu tümörlerin varlığına verilen isimdir. Bu kanserin görülme ihtimali çok azdır. Paratiroid bezlerinde genellikle iyi huylu tümörler yani adenomlar görülür. Ancak kötü huylu tümörler de oluşabilir ve lenf bezleri de dahil olmak üzere vücudun diğer bölümlerine yayılabilir. Paratiroit bezi kanserinin belirtileri diğer pek çok hastalıkla karıştırıldığı için tespit edilmesi çok zordur.
Hipoparatiroidizm
Hipoparatiroidizm, bir paratiroit bezi hastalığıdır ve bu bezlerin daha az çalışması sonucunda meydana gelir. Bu hastalık, paratiroit bezlerinin normalden daha az çalışması ya da hasar görmesi sonucunda görülür. Bu hastalık nedeniyle kan dolaşımındaki paratiroit hormonunun seviyesi azalır ve buna bağlı olarak kandaki kalsiyum seviyeleri düşer. Bu hastalığın belirtileri parmaklar ve parmak uçlarında karıncalanma, bacakları, ayakları, karnı ve yüzü etkileyen kramplar, kas ağrıları, güçsüz hissetme, halsizlik, tırnaklarda kolay kırılma olması, baş ağrısı, adet ağrılarının şiddetli olması, hafıza sorunları yaşanması, depresyon ve nöbet geçirme şeklindedir.
Hipoparatirodizm hastalığında kandaki kalsiyum seviyesi azaldığı için hastaların ellerinde ve dudaklarının kenarlarında uyuşma meydana gelir. Bu hastalarda nadir de olsa kasılmalar da görülme ihtimali vardır. Bu hastalığın sebebi tiroit bezi ameliyatlarında paratiroid bezlerinden en az birinin çıkarılması ya da hasar görmesidir. Diğer sebepleri ise doğuştan paratiroit bezinin olmaması ya da bilinmeyen nedenlere bağlı olarak paratiroit bezinin işlevi kaybetmesi şeklindedir.
Hipoparatiroidizm hastalığının teşhisi için fiziki muayeneye ek olarak kandaki kalsiyum seviyesinin ölçümü, fosfor ölçümü ve paratiroit hormon seviyesinin ölçümü yapılır. Bu hastalığın tedavisi için eksik olan kalsiyumun yerine getirilmesi amaçlanır. Tedavi için iğne ya da ilaç kullanılabilir. Bu hastalığa sahip olan hastaların, ömür boyunca kalsiyum ve D vitamini takviyesi kullanması gerekir.
Hiperparatiroidizm
Hiperparatiroidizm, paratiroid bezlerinin fazla çalışması sonucunda meydana gelen bir hastalıktır. Bu bezlerin fazla çalışması kandaki kalsiyum seviyesinin artmasına neden olur. Paratiroid bezlerinden salgılanan paratiroit hormonu, kandaki kalsiyum seviyesinin artması için kemikleri kullanılır. Kalsiyum seviyesinin fazla olması ise kemiklerde erimeye neden olur. Ayrıca kalsiyum seviyesinin fazla olması böbreklerden atılan idrardaki kalsiyum seviyesinin de artmasına neden olur ve bu durum böbrek taşı oluşumunu kolaylaştırır.
Bu hastalığın nedenleri paratiroit bezlerinin birinde ya da birkaçında kötü huylu tümörlerin varlığı nedeniyle oluşan kanser, paratiroit bezlerinin birinin veya birkaçının genişlemiş olması, paratiroit bezlerinin çeşitli nedenlere bağlı olarak büyümesi, genetik faktörler ve paratiroid bezlerinde bulunan iyi huylu tümörler olarak ifade edilmektedir. Bu hastalığın belirtileri ise kemiklerde kolay kırılma olması, depresyon, böbrek taşı oluşması, bulantı, kusma, romatizmaya benzeyen eklem ve kas ağrılarının olması, karın ağrısı, halsizlik, kabızlık, aşırı idrara çıkma, kasların güçsüz olması, çabuk ve kolay yorulma, bilincin bulanık olması, kemik ve eklemlerde ağrı olması, iştahsızlık, böbreklerden sık sık kum ya da taş düşürülmesi, mide ülseri ağrıları ve nedeni belirlenemeyen yüksek tansiyon görülmesi şeklindedir.
Bu hastalığın tedavisi ve teşhisi için dahiliye doktoruna başvurulması gerekir. Kandaki kalsiyum seviyesini ölçülmesi, paratiroit hormonu seviyesinin ölçülmesi, idrardaki kalsiyum miktarını ölçülmesi, kemik röntgeni, kemik dansitometresi, boyun ultrasonu ve paratiroit sintigrafisi gibi testler ile bu hastalığın tespit yapılır. Bu testlerin sonuçlarına göre uygulanan genel tedavi şekli ameliyattır. Ameliyat ile fazla çalışan paratiroit bezleri çıkarılır. Hiç şikâyeti olmayan hastaların tedavisi için kalsiyum düşürücü ilaçlar kullanılır. Ancak bu ilaçların kullanımı hiperparatiroidizm hastalığının tedavisi için değil kalsiyum seviyesinin normale dönmesi için yapılır. Genel olarak uygulanan tedavi seçeneği ameliyattır ve ameliyat için farklı teknikler kullanılır. Bu teknikler tek taraflı ameliyat, iki taraflı ameliyat, kamera ile birlikte yapılan ameliyat ya da küçük kesi ile yapılan ameliyat şeklindedir.
Böbrek yetmezliği olan hastalarda hiperparatiroidizm hastalığı 4 paratiroit bezinde de görülmektedir. Bu nedenle ameliyat yapılırken 3 bezin çıkarılması ve kalan bezin yarısının alınması gerçekleştirilebilir. Bunun dışında fazla çalışan 4 bezin tamamı da çıkarılarak bezin birinin yarısı ön kola yerleştirilebilir.
Paratiroid Kanseri Tümörleri Nelerdir?
Dokulardan oluşan kitle yapılarına tümör adı verilir. Tümörler iyi huylu ya da kötü huylu olarak ikiye ayrılmaktadır. Bazı tümörlerin boyutları çok küçük olurken bazıları bulunduğu bölgeden dışarı doğru büyüyebilir ve elle dokununca hissedilebilecek boyuta gelebilir. Paratiroid bezlerinde bulunan tümörler ise genellikle iyi huylu tümörlerdir ve birkaç santimi geçmezler. Bu tümörler çoğunlukla boyun bölgesindeki kasların içerisinde yapışmış olarak görünmektedir. Bu nedenle tespit edilmeleri zordur. Elle yapılan muayenelerde tespit edilmesi neredeyse imkansızdır.
İyi Huylu (Selim) Paratiroid Tümörleri
İyi huylu paratiroid tümörleri kendi kapsülünün dışına çıkmayan, çevre dokulara yayılmayan ve lenf ya da kan dolaşımı yoluyla başka organlara yayılım göstermeyen tümörlerdir. Paratiroid bezlerinde görülen tümörlerin %95’lik kısmı iyi huyludur. Hastaya çok fazla yan etkisi olmaz ve tespit edilmesi oldukça zordur. İyi huylu olan bu tümörlere adenom adı verilir ve kanser değildir.
Kötü Huylu (Malign) Paratiroid Tümörleri
Bu tümörler arasında kötü huylu olanlarına paratiroit kanseri denilmektedir. Paratiroid bezlerinde saptanan tümörlerin %5’i kanserli yapı gösterir. Bu tümörler etraftaki dokulara yayılır ve kan ya da lenf yoluyla diğer organları etkileyebilir. Çok nadir görülen bu kanserli tümörlerin diğer organlarda bulunan kanserlerden farkı ise hastaların hayatını tümör olarak değil kandaki kalsiyum seviyesinin yüksekliği nedeniyle etkilemesidir. Bu kanserli tümörler, kanda bulunan kalsiyum seviyesinin aşırı şekilde yükselmesine neden olur. Bunun sonucunda hastalarda kalp kaslarının bozulması ve buna bağlı olarak ani kalp durması yaşanabilir.
Paratiroid Kanseri Kimlerde Görülür?
Paratiroid kanserinin kadınlarda görülme oranı erkeklere oranla daha yüksektir. Aynı zamanda aile öyküsünde bu kansere sahip olan kişilerin varlığı, kanser ihtimalini arttırmaktadır. Böbrek yetmezliği olanlarda, raşitizm gibi önemli hastalıklarda, D vitaminin eksikliği olanlarda, bağırsak bozukluğu yaşayanlarda bu kanserin görülme ihtimali artar.
Paratiroid Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Paratiroid kanserin varlığında, bezlerin büyümesi geçekleşir. Bu durum ise hiperparatiroid hastalığına neden olur. Paratiroit kanseri ile birlikte hipoparatiroidi hastalığı da görülmektedir. Bu kanserin belirtileri bilinç bulanıklığı yaşanması, şiddetli karın ağrısı, kas krampları, eklem ağrıları, aşırı şekilde idrara çıkma, kasların güçsüzleşmesi, depresyon, kusma, bulantı ve halsizlik şeklindedir. Bu şikayetlerin bir arada görüldüğü durumlarda vakit kaybetmeden doktora başvurulması gerekir.
Paratiroid Kanserine Dair İstatistikler
Paratiroid kanseri oldukça nadir görülen bir hastalıktır. Paratiroid hastalarının onda birinden daha az orana denk gelen kişide görülmektedir. Bu kanserlerin çoğunlukla ılımlı olduğu, agresif olmadığı saptanmıştır. Bu kanserin, görüntüleme yöntemleri kullanılarak tanımlanması oldukça zordur. Tanısı ancak paratiroid hormonu ve kalsiyum seviyeleri ölçülerek konulabilir.
İyi huylu tümörlerde paratiroit hormonu seviyeleri yüzlerde iken kanserli paratiroidi olan hastalarda hormon seviyesi binler civarındadır. Bu kanserin tanımlanması için iki klinik bulguya bakılır. Paratiroit hormon seviyesi binlerde değilse ve kalsiyum seviyesi 14’ün üzerinde değilse, kanser teşhisi konulmaz. Ancak tek başına kalsiyum seviyesi 14’ün üzerinde olan hastalar için de paratiroit kanseri teşhisi konulamaz. Paratiroid kanserinde yüksek kalsiyum seviyeleri görülmesinin nedeni binlerin üzerinde olan paratiroit hormon seviyesinin kemiklerden çok miktarda kalsiyumun kana geçmesine neden olmasıdır.
Paratiroit kanseri bazen genetik bozukluklarla birlikte görülebilir. Bu nedenle kanserin ailesel olduğu saptanmıştır. Pek çok kanserin tedavisinde olduğu gibi paratiroit kanseri tedavisinde de erken tanı ve tedavi hayat kurtarmaktadır. Bu kanserin seyri yani belirtileri kanserli yapının paratiroit bezinin içinde olmasına ya da lenf düğümleri, akciğer dokusu gibi diğer organlara yayılmasına göre değişiklik gösterir.
Paratiroit kanserine neden olan tümörler tedaviden 30 yıl sonra bile tekrarlayabilir. Bu nedenle hastaların yaşamları boyunca yılda bir kez muayene olmaları gerekir. Paratiroit kanseri için yapılan cerrahi tedavinin yararlı olup olmadığı, kandaki paratiroit hormonu seviyesinin ölçülmesi ile anlaşılabilir. Yüksek paratiroit hormonu salgılayan bezlerin çıkarılmasından sonra bu hormon seviyesi birkaç ay içinde normale dönecektir.
Paratiroit kanserinin tekrar oluşup oluşmadığını anlayabilmek için kandaki paratiroit hormonu seviyesinin uzun yıllar boyunca düzenli olarak ölçülmesi ve takip edilmesi gerekir. Bu durum, iyi huylu tümörü bulunan ve bu tümörler sonucunda hiperparatiroidizm yaşayan hastalar için uygulanmaz.
Kandaki kalsiyum seviyeleri de paratiroit kanserinin yenilenmesine bağlı olarak paratiroit hormonu ile birlikte artacağı için yapılan ölçümlerde kalsiyum seviyelerinin de değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle uzun yıllar boyunca, düzenli olarak kandaki kalsiyum seviyeleri için de ölçüm yapılmalıdır.
Paratiroit kanseri tedavisinde en etkili cerrahi yöntemin radyolojik paratiroit cerrahisi olduğu bilinmektedir. Radyolojik teknikler sayesinde doktorlar, boyundaki lenf düğümlerinin paratiroit kanseri içerip içermediğini anlayabilir. Ayrıca bu teknikler doktorların, kanserli paratiroid tümörünün tamamının lenf bezlerinin içinden ve çevresinden çıkarılıp çıkarılmadığını anlamasına yardımcı olmak amacıyla kullanılmaktadır.
Paratiroid Kanserinin Evreleri
Paratiroit kanseri, başladığı noktadan ne kadar yayıldığına göre evlendirilir. Bu evreleme sayesinde doktorlar, kanserli yapının ne kadar yayıldığını isimlendirir. Her kanserde olduğu gibi paratiroid kanserinde de 4 evre vardır. İlk evre, şikâyetlerin az olduğu ve kanserli yapının tanımlandığı evredir. Bu evrede kanserli hücre henüz yayılım göstermemiştir. 2. Evrede paratiroit kanseri komşu organlara yayılma göstermiştir ve hastanın şikâyetleri biraz daha artış göstermiştir. 3. ve 4. Evreler ise kanserin en çok yayılım gösterdiği evrelerdir. 4. Evre kanserin son evresidir genellikle bu evrede tedavi uygulanmasına gerek duyulmaz. Çünkü kanserli yapılar, kontrol edilemeyecek seviyede ilerleme kaydetmiştir. Her evre için uygulanan tedavi şekil farklılık gösterir.
Paratiroid Kanseri Ameliyat Yöntemleri Nelerdir?
Paratiroit kanseri için uygulanan tek tedavi şekli ameliyattır. Bazen, kandaki kalsiyum seviyesinin azaltmak için ilaç tedavisi uygulanabilir ancak bu tedavi, kanserli tümörlerin çıkarılmasından öncesine kadar verilir. Bu kanserin tedavisi için uygulanacak olan cerrahi yöntemi tümörün büyüklüğüne, diğer dokulara yayılıp yayılmadığına ve yerine göre değişmektedir. Ameliyatlar genellikle kanserle aynı tarafta bulunan paratiroit bezinin çıkarılması ve tiroit bezinin yarısının çıkarılması şeklinde yapılmaktadır. Kanserli olan tarafta lenf düğümleri bulunursa, ameliyat sırasında lenf düğümlerinin çıkarılması da sağlanır. Ameliyattan sonra ise radyasyon terapisi uygulanır. Bu terapi ile kanserli hücreleri öldürmek ve tümörlü yapıları küçültmek amaçlanır. Bu terapi yöntemi, kanser tedavisinin başlarında kullanılmaz. Radyasyon terapisi, ilk ameliyattan sonra paratiroit kanserinin tekrar ortaya çıkmasının ve kanserin ilk ameliyattan sonra diğer dokulara yayılmasının ardından uygulanan bir tedavi şeklidir.
İlk ameliyatla birlikte paratiroit bezi çıkarıldıktan sonra düzenli olarak paratiroit hormonu seviyesi ölçülür. Çünkü kanser olması durumunda paratiroit hormon seviyesi yüksek olacaktır. Bu nedenle kanserli bezler çıkarıldıktan sonra düzenli olarak yapılan basit bir testle paratiroit hormonu seviyesi ölçülerek, aşırı paratiroit hormonu üretilip üretilmediği ortaya çıkarılır.
Paratiroit kanseri tedavisinde kullanılan en yaygın yöntem, minimal girişimsel radyolojik cerrahidir. Bu yöntem, tüm paratiroid hastalıklarının tedavisi için kullanılmaktadır. Bu ameliyat sırasında doktor tarafından çok küçük boyutlarda olan bir radyasyon dedektörü kullanılır. Bu dedektör, vücuttaki aktif olan paratiroit hücrelerinin yerinin tespit edilmesine imkân sağlar. Tespit edilen kanserli yapılar çıkarılır ve ameliyat tamamlanır. Ameliyattan sonra kanserin tekrar ortaya çıkması halinde de bu yöntem kullanılarak kanserin, boynun hangi tarafından ortaya çıktığı ve ne kadar yayıldığı tespit edildikten sonra kanserli yapıların doktorlar tarafından çıkarılması gerçekleştirilir.
Çok nadir olarak paratiroit kanseri göğüs boşluğunda da görülebilir. Bu durumda ameliyat için hastanın göğüs kemiklerinden girilerek ameliyat gerçekleştirilir.
Paratiroid Kanseri Ameliyatı Öncesi
Paratiroit kanserinin tespit edilmesi oldukça zordur. Doktorlar, mikroskop altında bu kanseri tespit edemezler. Bu nedenler hastaların şikayetleri dinlenerek kandaki fosfor, kalsiyum ve paratiroid hormonu seviyelerinin ölçülmesi gerekir. Ayrıca kemikler içinde bir test yapılmalıdır. Kanserin yayılıp yayılmadığı ise çeşitli görüntüleme yöntemleri ile tespit edilebilir. Kanserli yapının bulunduğu bölgeye göre tedavi şekil belirlenecektir. Paratiroit kanserinin nadir de olsa göğüs boşluğunda görülmesi durumunda daha zor bir ameliyat gerekeceği için testlerin detaylı olarak yapılması gerekir.
Ameliyattan önce hastanın şikayetleri belirlenir. Eklem ağrıları, kas ağrıları, halsizlik, güçsüzlük, bilinç kaybı gibi işaretler varsa, paratiroit kanserinden şüphelenilebilir. Hastanın ailesinde paratiroit kanseri olup olmadığı da yapılan ön muayene sırasında tespit edilir. Fiziki muayene sırasında boyun bölgesi kontrol edilir. Fiziki muayenenin ardından birtakım testlerin yapılması istenir.
Tetkikler
Paratiroit kanserinin tespit edilmesi için çok sayıda testin yapılması gerekir. Bu kanserin ne kadar yayıldığını öğrenmek ya da hangi evrede olduğunu belirlemek için detaylı araştırma yapılmalıdır.
Kalsiyum Düzeyinin Ölçülmesi
Paratiroid kanserinde kandaki kalsiyum seviyesi normalde olması gerekenin çok üzerindedir. Basit bir kan testi ile kalsiyum seviyesinin ölçümü yapılır. Kalsiyum seviyesi 14 ya da 15’in üzerindeyse, paratiroit kanserinden şüphe edilebilir. Kalsiyum seviyesinin ölçülmesi için damardan kan alınması gerekir.
Kan Parathormon Düzeyinin Ölçülmesi
Parathormon, paratiroid bezlerinden salgılanan hormonun adıdır. Bu hormonun görevi kanda bulunan kalsiyum ve fosfor dengesini sağlamaktır. Parathormon testi ile kandaki paratiroit hormonu seviyesi ölçülür. Paratiroit kanseri olması durumunda, bu hormonun seviyesi binler civarında olacaktır. Bu testin yapılabilmesi için damar yoluyla kan alımı yapılmalıdır.
Ultrason
Ultrason ile paratiroit bezlerinin yerleri belirlenir. Bu bezlerin aşırı aktif olduğu bölgeler görüntülenebilir. Bu bezlerin ne kadar büyüdüğü, ultrason sayesinde anlaşılır.
Kemik Sintigrafisi
Paratiroit kanseri nedeniyle kandaki kalsiyum seviyesi arttığı için fazla kalsiyum kemiklere atılır ve kemiklerin zarar görmesine neden olur. Çekilecek sintigrafi sayesinde kemiklerde kırıklar ve tümörler tespit edilebilir. Bu testin yapılabilmesi için kemikte tutulma özelliğine sahip olan radyoaktif ajanların vücut içine gönderilmesi gerekir. Bu ajanlar test öncesinde damar yolundan hastayalar enjekte edilir. Enjekte işlemi sırasında lokal anestezik kremler kullanılabilir. Verilen maddenin tüm kemik sistemine tutunması için 2-3 saat kadar beklenir ve ardından kemik görüntüleri alınır. Kemiklerin görüntüsünün çekimi işlemi ortalama 20 ile 40 dakika arasında sürmektedir. Bu test yapılmadan önce hastaların bol bol sıvı tüketmesi ve sık sık tuvalete çıkması gerekir. Bu sayede kemiklerin görüntü alımı kalitesi artar ve verilen radyasyonun dozu azalır.
Kemik Dansitometresi
Kemik taraması adı da verilen bu test ile kemik yoğunluğunun ölçülmesi ve kemiklerdeki kalsiyum miktarının saptanması amaçlanır. Bu testte DEXA adı verilen ve X ışınlarından daha yoğun olan ışınlar kullanılır. Bu sayede kemiklerin yoğunluğu ölçülür ve kemiklerde mineral kaybı tam olarak değerlendirilebilir. Acı ve ağrı hissedilmeyen bu testle, paratiroit kanseri tam olarak saptanabilir. Bu testten 24 saat önce kalsiyum takviyesi ilaçların kullanılmaması gerekir.
BT ve MR
Bilgisayarlı tomografi ile paratiroit bezlerinin kesitsel görüntüleri alınabilir. Bu yöntem sayesinde bezlerin, akciğer dokusunun ve lenf bezlerinin görüntüleri net olarak alınabilir ve kanserli yapılar tespit edilebilir. Bilgisayarlı tomografi sırasında X ışınları kullanılarak görüntü elde edilir.
MR yöntemiyle de güçlü radyolojik dalgalar kullanılarak, sağlıklı olan dokular hastalıklı dokulardan kolaylıkla ayırt edilebilir. İleri teknoloji bir görüntüleme yöntemi olan MR sayesinden eş zamanlı görüntü alınır ve paratiroit kanserinin ne kadar yayıldığı tam olarak tespit edilebilir. Kanserin büyüklüğü, hangi bölgede yer aldığı ve hangi dokulara yayıldığı hakkında, net bilgi sahibi olunabilir.
Ameliyat Günü
Yapılan tetkikler sonrasında paratiroit kanserinin hangi evrede olduğu anlaşılır. Buna göre, uygulanacak cerrahi tedavi seçeneği de belirlenir. Ameliyat, radyolojik cerrahi kullanılarak yapılır ancak göğüs boşluğunda bulunan kanserli yapılar için daha ağır bir ameliyat gerekir. Bu durumda hastanın göğüs kemiklerinin kesilmesi şeklinde yapılacak olan açık ameliyat tercih edilecektir. Ameliyat yöntemi tespit edildikten sonra hastalara, ameliyatın yapılacağı tarihin bilgisi verilir. Ameliyattan önce yapılması gerekenler hakkında doktor tarafından detaylı bilgi verilir. Ameliyat günü geldiğinde hastaların birkaç saat önceden hastanede hazır bulunması istenir.
Hastanın Ameliyata Hazırlanması
Paratiroit kanseri ameliyatı, tam teşekküllü ve hijyenik olan ameliyathane ortamında yapılmalıdır. Paratiroit kanseri çok nadir görülen bir hastalık olduğu ve çok fazla hekim tarafından bilinmediği için ameliyatı uzman hekimler tarafından yapılır. Hastalar, yapılacak ameliyat yöntemine göre birkaç saat önceden hastanede hazır bulunmalıdır. Genel anestezi uygulanacak olan hastalar için son kontroller yapılır. Ameliyat öncesi yapılması gereken rutin kan sayımı, HİV, HPV gibi testler yapılır. Son olarak hastaların hastaneye yatışları yapılır ve ameliyat için gerekli kıyafetlerin giyilmesi sağlanır.
Ameliyat Ekibinin Hazırlanması
Ameliyat günü ve saati geldiğinde, ameliyata girecek olan ekibinde hazır bulunması gerekir. Hastalar, ameliyat için hazırlanırken, ameliyatı yapacak ekip de diğer taraftan hazırlanır. Bu ekipte ameliyatı yapacak doktorun, hemşirelerin, anestezi uzmanlarının, sağlık görevlilerinin ve diğer yardımcı personelin bulunması gerekir. Ameliyat ekibi, ameliyat için gerekli olan kıyafetlerini giydikten sonra, ameliyathanenin eksiksiz olarak hazırlandığını kontrol etmelidir.
Ameliyat Öncesi Beslenme
Hastalar genel anestezi altında ameliyat olacağı için ameliyattan en az 8 saat önce yeme içmenin bırakılması gerekir. Bunun nedeni, ameliyat sırasında hastanın midesinin yemek borusuna gelmesi ve soluk borusunu tıkayarak boğulma ya da kusma yaşanmasının önlenmesidir.
Ameliyat Öncesi İlaç Kullanımı
Her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyattan önce de kan sulandırıcı olan ilaçların kullanılmaması gerekir. Düzenli olarak kullanılan ilaçlar varsa, bunların kullanımı da bırakılmalıdır. Bu tür ilaçların ne zaman kullanılması gerektiği ve ne zaman bırakılacağı hakkında doktorunuz tarafından detaylı bilgi verilecektir.
Paratiroid Kanseri Ameliyatı Sonrası
Paratiroit kanseri ameliyatı genellikle 1,5 ya da 2 cm lik kesiler ile yapılmaktadır. Bu nedenle ameliyattan sonra komplikasyon görülme ihtimali oldukça azdır. Ameliyat sırasında damar zedelenmesi gibi nedenler ile kanama gerçekleşebilir. Bu durumda, bezlerin bulunması zorlaşır. Bu nedenle ameliyatın uzman hekimler tarafından gerçekleştirilmesi gerekir.
Patolojik İnceleme
Paratiroit kanseri ameliyatında, hastalıklı dokular tespit edilir. Ameliyat sırasında alınan bezlerin hastalıklı olup olmadığı frozen inceleme adı verilen patolojik inceleme ile anlaşılır. Hızlı inceleme olan bu yöntem sayesinde ameliyat sırasında çıkarılan bezin paratiroit dokusu olup olmadığı ve bu dokunun kanserli olup olmadığı, hızlı bir şekilde anlaşılabilir. Bu patolojik inceleme ile gereksiz vakit kaybı önlenmiş olur.
Endokrinolojik İnceleme
Endokrinolojik inceleme, iç salgı bezlerinin aktivitelerinin incelenmesi anlamına gelir. Paratiroit hormonu seviyesi, paratiroit kanseri nedeniyle gereğinden fazla yüksek olur. Ameliyat olan hastaların paratiroit hormonu seviyesi düzenli olarak ölçülmelidir. Ameliyattan sonra bu hormon seviyesindeki düşüşler takip edilerek, kanserli dokuların çıkarıldığından emin olunur. Kanserli yapının tekrar etmesi ihtimaline karşı, yılda en az bir kez paratiroit hormonu seviyesi, endokrinolojik inceleme ile ölçülmelidir.
Onkolojik İnceleme
Onkoloji, kanser ve tümörle ilgilenen bilim dalıdır. Paratiroit kanseri ameliyatından sonra, onkolojik incelemenin yapılması gerekir. Bu inceleme, kanserli olan yapının patolojik olarak incelenmesi şeklinde yapılır. Ayrıca hastanın ultrason, MR ve BT yöntemleri ile incelenmesi sağlanır ve kanser şikâyetlerinin devam etmediği sorgulanır. Ameliyat sonrası yapılan onkolojik inceleme sayesinde, ameliyatın başarılı olup olmadığı tam olarak saptanabilir.
Komplikasyonlar ve Riskler
Her ameliyattan sonra olduğu gibi paratiroit ameliyatından sonra da birtakım komplikasyonlar görülebilir. Bu ameliyattan sonra ses kalınlaşması, nefes almada güçlük yaşanması, paratiroit kanserinin tekrarlaması, paratiroit bezlerinin az ya da fazla çalışması ve kanama komplikasyonları görülür. Bu komplikasyonların görülme ihtimal oldukça azdır.
Ses Tellerinin Zarar Görmesi
Paratiroit hormonu ameliyatında hastanın ses tellerinin zarar görmesi, hatta hastanın sesini kaybetmesi olasılığı vardır. Bu ameliyat yapılırken hastaların tek veya iki taraflı sinirlerine zarar verilebilir ve ses tellerinde hasar meydana gelebilir. Bu durumun yaşanmaması için doktorlar tarafından ses tellerine giden sinirler tespit edilir ve ameliyat, bu sinirlerin korunmaya çalışması ile devam eder. Tecrübeli olmayan doktorlar tarafından yapılan ameliyatlarda ise ses tellerinin zarar görmesi ihtimali oldukça fazladır.
Paratiroit bezi ameliyatlarında hastaların ses tellerinin zarar görmemesi için bir cihaz geliştirilmiştir. Bu cihaz sayesinde hastaların ses tellerinin zarar görmesi ihtimali sıfıra yaklaşmıştır. Sinir monitörizasyonu adı verilen yöntem ile ameliyat sırasında hastanın ses tellerinin görüntülenmesi sağlanır. Ameliyat başlamadan önce anestezi uzmanı tarafından tüpe sarılmış olan bir alıcı, hastanın boğaz kısmına yerleştirilir. Kaleme benzeyen bir prob ile ameliyat sırasında ses tellerine giden sinirler uyarılır. Bu uyarı sonucunda monitörden ses alınır ve ses telleri bu şekilde tespit edilir. Bu tespit sayesinde hastanın ses tellerine giden sinirler, ameliyat süresi boyunca korunabilir. Bu yöntem, hastaların ses tellerinin zarar görmesini engeller ve ameliyat sonrası ses kısıklığı ihtimalini en aza indirir.
Anesteziye Bağlı Riskler
Paratiroit kanseri ameliyatlarında hastalara genel anestezi verilir. Genel anestezinin bilinen pek çok riski vardır. Ancak ameliyat öncesinde yapılan kontroller ve yapılması istenen bir dizi talimatlar ile bu risklerin pek çoğunun önüne geçilebilir. Genel anestezi sonrasında hastalarda sıklıkla görülen riskler; ses kısıklığı, boğaz ağrısının olması, nabız sayısında azalma ya da artma, kusma, bulantı ve baş ağrısı şeklindedir. Nadir olarak görülen anesteziye bağlı riskler ise boyun ağrısı, sırt ağrısı, aspirasyon, sinir hasarı, dudak, dil, diş ve boğaz hasarı oluşması, alerji, anestezi altındayken olan bitenin farkında olma şeklinde açıklanabilir. Anestezi sırasında ya da sonrasında görülen çok nadir riskler de ses tellerinin zarar görmesi, soluk borusunun zarar görmesi, kalp krizi geçirilmesi, koter cihazına bağlı olarak gelişen yanıkların oluşması, yemek borusunun zarar görmesi ve boyun omurlarının hasar görmesi şeklinde ifade edilebilir.
Anesteziye bağlı olarak solunumla ilgili yaşanan riskler; mide içeriğinin solunum yoluna kaçması, anestezi sırasında hava yolu açıklığının sağlanamaması, ileri derecede solunum yetmezliği yaşanması ve boğaz ağrısı olarak sıralanabilir.
Mide içeriğinin solunum yoluna kaçmasını önleyebilmek için ameliyattan en az 8 saat önce katı yiyeceklerin, en az 6 saat önce de sıvı yiyeceklerin tüketilmemesi gerekir. Acil durumlarda yapılan ameliyatlar için bu sürelerin daha kısa tutulması gerekebilir. Bu riskin yaşanmasını önlemek için midenin tamamen boş olması sağlanmalıdır.
Anestezi sırasında hava yolu açıklığının sağlanması ise kişiye özel boğaz yapısı nedeniyle, tüpün soluk borusuna yerleştirilememesinden kaynaklanır. Dilin büyük olması, çenenin küçük olması ve nefes borusunun önde olması gibi nedenlerle tüpler, soluk borusuna tam olarak yerleştirilemeyebilir. Bu durumda, özel aletler ve ekipmanlar kullanılarak solunumun devam etmesi sağlanır. Ameliyat sırasında böyle bir durumun yaşanması sonucunda ameliyat ertelenebilir ya da nefes borusuna bir tüp yerleştirilerek, solunum devam etmesi sağlanabilir. Bu tüpün yerleştirilmesi sırasında ise dişler, dudaklar, dil ve nefes borusunda yaralanma olması gibi riskler vardır.
Ameliyat sonrasında hastaların, anesteziye bağlı olarak solunum yetmezliği yaşaması riski de bulunur. Bu riskin nedenleri ise ameliyatın türü, hastada bulunan bazı hastalıklar, ameliyatın süresi ve ameliyat sonrası yaşanan ağrılardır. Bu sorunun önüne geçebilmek için hastaların ameliyat sonrası ağrıları kontrol altına alınır ve gerekli durumlarda solunum, bir süreliğine solunum cihazlarına bağlı olarak gerçekleştirilebilir.
Genel anestezi ameliyatı olan hastalarda görülen bir diğer risk de boğaz ağrısıdır. Bu ağrı, hemen hemen her hastada görülebilir. Bunun nedeni ise anestezi sırasında hastanın boğazına bir tüp yerleştirilmiş olmasıdır. Bu ağrılar genellikle kısa sürede geçer ve 1-2 gün boyunca yaşanması normal kabul edilir. Genel anesteziye bağlı olarak ameliyat sırasında ve sonrasında, dolaşımla ilgili sorunlar da görülebilir. Dolaşımla ilgili görülen sorunlardan biri kalp yetmezliğidir. İleri derece damar tıkanıklığı, kalbinde ritim bozukluğu bulunan ve daha önce kalp krizi geçirmiş olan hastaların, ameliyat sırasında alacağı anestezi nedeniyle bu sorunları tekrar yaşama ihtimali artmaktadır. Bazı hastalarda, çok nadir olarak görülse de ameliyat sırasında ya da sonrasında kalp kriz yaşanabilir.
Paratiroit kanseri ameliyatında, doktorunuz tarafından gerekli görüldüğü durumlarda santral kateter uygulaması yapılabilir. Bu uygulama, kalp damar sistemi hastalığı bulunan kişiler için uygulanır. Ameliyat sırasında kan dolaşımının takip edilebilmesi için büyük toplardamardan birine kateter takılabilir. Bu kateter sayesinde kanama miktarının takip edilmesi, ilaç verilmesi ihtiyacı ve kan verme ihtiyacı gibi gereksinimler kolaylıkla izlenebilir. Kateter takılması sırasında ya da sonrasında kanama, kalp durması, kalp duvarının delinmesi, ritim bozuklukları oluşması, solunum yollarının tıkanması gibi önemli komplikasyonlar gelişebilir. Bu kataterin vücutta kalması ise tedavi edilemeyecek boyutta olan enfeksiyonların oluşmasına neden olabilir. Bu işlem, çok büyük ameliyatlarda uygulanır ve genellikle tercih edilmez.
Paratiroit kanseri ameliyatında, gerekli görüldüğü durumlarda arter kanülü uygulaması da yapılabilir. Bu uygulama, tansiyon ve kalp atım hızının ölçülebilmesi, kan tahlili, kalp ve akciğer fonksiyonlarının yakından ölçülebilmesi için doktorun gerekli gördüğü durumlarda, koldaki, el bileğindeki ya da kasıktaki atar damara kateter takılması şeklinde yapılır. Bu işlem sonrasında, kateter takılan atar damarda pıhtı oluşması, bu pıhtının damarı tıkaması, beslendiği alanda kangren ya da enfeksiyon oluşturması gibi riskler bulunmaktadır.
Genel anesteziden sonra, kullanılan ilaca bağlı olarak bazı alerjik reaksiyonlar da gelişebilir. Tansiyon düşmesi ya da yükselmesi, ağız kuruluğu, ameliyat öncesinde ve sonrasında gelişen olayların hatırlanmasında zorluk, nabız sayısında artma ya da azalma olması, idrar yapmada zorluk yaşanması, mide bulantısı, kusma, kalp ya da solunum durması ve kabızlık, anestezi sırasında verilen ilaçların yan etkileri olarak görülebilen risklerdir. Genel anestezi ilaçlarına bağlı olarak, nadir olarak da olsa ateş yükselmesi görülebilir. Bazı insanlarda ise ölümcül ateş yükselmesi yaşanabilir.
Genel anestezi verilen ameliyatların sonrasında yatış pozisyonuna bağlı olarak hastalarda sinir ezilmeleri, yüzüstü yatmaya bağlı olarak gelişen göğüs ve diğer organlarda ezilme yaşanması, gözlerde yaralanma gibi riskler oluşabilir. Genel anesteziden sonra hastalarda hafıza zayıflaması ve bilinçsel kayıplar yaşanabilir. Bu durumlar nadir görülen risklerdir ve çok ağır ameliyatlardan sonra görülmektedir.
Kalsiyum Seviyesinin Minimum Seviye Düşmesi
Paratiroit bezleri, kandaki kalsiyum dengesini sağlamakla görevlidir. Ameliyat sırasında bu bezlerin tamamının ya da büyük bir kısmının çıkarılması sonucunda, kandaki kalsiyum seviyesinde ani düşüşler yaşanabilir. Bu düşüşlerin yaşanmaması için paratiroit bezlerinin bir kısmının koldan yerleştirilmesi sağlanır ya da ameliyat sırasında paratiroit bezlerinden birinin tamamı çıkarılmaz. Ameliyattan sonra kandaki kalsiyum seviyesinin azalması ile birlikte hastalarda ağız çevresinde uyuşma, aşırı yorgunluk, nöbet, şaşkınlık, bacaklarda kramp gelişmesi, elde kasılmalar olması ve kalp krizi geçirilmesi gibi şikayetler ortaya çıkar. Kandaki kalsiyum seviyesinin aniden düşmesi ve minimum seviyeye inmesi, kalpte ritim bozukluklarına neden olarak hayatı tehdit edebilir. Bu sorun yaşandığında hastalara hemen müdahale edilir ve hastaya kalsiyum ve D vitaminin takviyesi sağlanır.
Hastanın Dikkat Etmesi Gerekenler
Paratiroit kanseri ameliyatından sonra hastaların dikkat etmesi gereken birtakım kurallar bulunur. Bu kurallar neticesinde hastalığın tekrarlaması önlenebilir, kandaki kalsiyum seviyesi normal seviyede tutulabilir ve iyileşme süreci hızlandırılabilir.
Vitamin ve Kalsiyum Desteği
Paratiroit kanseri ameliyatından sonra hastaların kalsiyum seviyesinin normale dönmesi sağlamak amacıyla vitamin ve kalsiyum desteği almaları istenebilir. Doktorlar tarafından alınması istenen miktarlar genellikle kalsiyum için günde 1000 mg ve D vitamini 400-600 mg arasındadır. Hastaların, doktorun reçete ettiği şekilde bu alımları yapması gerekir.
Beslenme ve Diyet
Doktor tarafından verilen beslenme kurallarına mutlaka uyulmalıdır. Hastaların, kalsiyumu yükselten diyetlerden uzak durması gerekir. Beslenmenin, günlük kalsiyum alımını geçmeyecek besinler içermesi önemlidir. Hastaların ameliyattan sonra bol sıvı alması ve bol bol hareket etmesi gerekir. Hastaların, günde en az 3 litre su tüketmesi tavsiye edilmektedir.
İyileşme Süreci
Paratiroit kanseri ameliyatından sonra kandaki kalsiyum seviyesinin bir gün sonra normal seviyeye inmesi ya da biraz daha alt seviyeye düşmesi gerekir. Ameliyat yapılırken boyundan küçük kesiler yapıldığı için iyileşme süresi oldukça kısadır. Paratiroit kanseri nedeniyle artan parathormon seviyesinin ise ameliyattan aylar sonra düştüğü bilinmektedir. Bu nedenle iyileşmenin tam olarak ne zaman olduğu bilinemez. Başarılı geçirilen ameliyatlardan sonra hastaların tam olarak iyileştiğinin söylenebilmesi için an az 6 ay geçmesi gerekir ve her ay düzenli ölçüm yapılması istenir.
Ameliyattan sonra hastaların 2 gün banyo yapmamaları, ağır sporlardan uzak durmaları, ameliyattan sonraki iki gün boyunca istirahat etmeleri, bol bol sıvı tüketmeleri, hafif yürüyüşler yapmaları ve iyileşme dönemi bitene kadar cinsel ilişkiden uzak durmalar gerekir. Ameliyat olunan gün içerisinde son kontroller yapıldıktan sonra eğer bir problem ile karşılaşılmamışsa hasta taburcu edilebilmektedir. Normal hayata dönüş süresi 2 gün ile 1 hafta arasında değişmektedir.
Paratiroid Kanseri Ameliyatı Sonrası
Paratiroit kanseri ameliyatı genellikle 1,5 ya da 2 cm lik kesiler ile yapılmaktadır. Bu nedenle ameliyattan sonra komplikasyon görülme ihtimali oldukça azdır. Ameliyat sırasında damar zedelenmesi gibi nedenler ile kanama gerçekleşebilir. Bu durumda, bezlerin bulunması zorlaşır. Bu nedenle ameliyatın uzman hekimler tarafından gerçekleştirilmesi gerekir.
Patolojik İnceleme
Paratiroit kanseri ameliyatında, hastalıklı dokular tespit edilir. Ameliyat sırasında alınan bezlerin hastalıklı olup olmadığı frozen inceleme adı verilen patolojik inceleme ile anlaşılır. Hızlı inceleme olan bu yöntem sayesinde ameliyat sırasında çıkarılan bezin paratiroit dokusu olup olmadığı ve bu dokunun kanserli olup olmadığı, hızlı bir şekilde anlaşılabilir. Bu patolojik inceleme ile gereksiz vakit kaybı önlenmiş olur.
Endokrinolojik İnceleme
Endokrinolojik inceleme, iç salgı bezlerinin aktivitelerinin incelenmesi anlamına gelir. Paratiroit hormonu seviyesi, paratiroit kanseri nedeniyle gereğinden fazla yüksek olur. Ameliyat olan hastaların paratiroit hormonu seviyesi düzenli olarak ölçülmelidir. Ameliyattan sonra bu hormon seviyesindeki düşüşler takip edilerek, kanserli dokuların çıkarıldığından emin olunur. Kanserli yapının tekrar etmesi ihtimaline karşı, yılda en az bir kez paratiroit hormonu seviyesi, endokrinolojik inceleme ile ölçülmelidir.
Onkolojik İnceleme
Onkoloji, kanser ve tümörle ilgilenen bilim dalıdır. Paratiroit kanseri ameliyatından sonra, onkolojik incelemenin yapılması gerekir. Bu inceleme, kanserli olan yapının patolojik olarak incelenmesi şeklinde yapılır. Ayrıca hastanın ultrason, MR ve BT yöntemleri ile incelenmesi sağlanır ve kanser şikâyetlerinin devam etmediği sorgulanır. Ameliyat sonrası yapılan onkolojik inceleme sayesinde, ameliyatın başarılı olup olmadığı tam olarak saptanabilir.
Komplikasyonlar ve Riskler
Her ameliyattan sonra olduğu gibi paratiroit ameliyatından sonra da birtakım komplikasyonlar görülebilir. Bu ameliyattan sonra ses kalınlaşması, nefes almada güçlük yaşanması, paratiroit kanserinin tekrarlaması, paratiroit bezlerinin az ya da fazla çalışması ve kanama komplikasyonları görülür. Bu komplikasyonların görülme ihtimal oldukça azdır.
Ses Tellerinin Zarar Görmesi
Paratiroit hormonu ameliyatında hastanın ses tellerinin zarar görmesi, hatta hastanın sesini kaybetmesi olasılığı vardır. Bu ameliyat yapılırken hastaların tek veya iki taraflı sinirlerine zarar verilebilir ve ses tellerinde hasar meydana gelebilir. Bu durumun yaşanmaması için doktorlar tarafından ses tellerine giden sinirler tespit edilir ve ameliyat, bu sinirlerin korunmaya çalışması ile devam eder. Tecrübeli olmayan doktorlar tarafından yapılan ameliyatlarda ise ses tellerinin zarar görmesi ihtimali oldukça fazladır.
Paratiroit bezi ameliyatlarında hastaların ses tellerinin zarar görmemesi için bir cihaz geliştirilmiştir. Bu cihaz sayesinde hastaların ses tellerinin zarar görmesi ihtimali sıfıra yaklaşmıştır. Sinir monitörizasyonu adı verilen yöntem ile ameliyat sırasında hastanın ses tellerinin görüntülenmesi sağlanır. Ameliyat başlamadan önce anestezi uzmanı tarafından tüpe sarılmış olan bir alıcı, hastanın boğaz kısmına yerleştirilir. Kaleme benzeyen bir prob ile ameliyat sırasında ses tellerine giden sinirler uyarılır. Bu uyarı sonucunda monitörden ses alınır ve ses telleri bu şekilde tespit edilir. Bu tespit sayesinde hastanın ses tellerine giden sinirler, ameliyat süresi boyunca korunabilir. Bu yöntem, hastaların ses tellerinin zarar görmesini engeller ve ameliyat sonrası ses kısıklığı ihtimalini en aza indirir.
Anesteziye Bağlı Riskler
Paratiroit kanseri ameliyatlarında hastalara genel anestezi verilir. Genel anestezinin bilinen pek çok riski vardır. Ancak ameliyat öncesinde yapılan kontroller ve yapılması istenen bir dizi talimatlar ile bu risklerin pek çoğunun önüne geçilebilir. Genel anestezi sonrasında hastalarda sıklıkla görülen riskler; ses kısıklığı, boğaz ağrısının olması, nabız sayısında azalma ya da artma, kusma, bulantı ve baş ağrısı şeklindedir. Nadir olarak görülen anesteziye bağlı riskler ise boyun ağrısı, sırt ağrısı, aspirasyon, sinir hasarı, dudak, dil, diş ve boğaz hasarı oluşması, alerji, anestezi altındayken olan bitenin farkında olma şeklinde açıklanabilir. Anestezi sırasında ya da sonrasında görülen çok nadir riskler de ses tellerinin zarar görmesi, soluk borusunun zarar görmesi, kalp krizi geçirilmesi, koter cihazına bağlı olarak gelişen yanıkların oluşması, yemek borusunun zarar görmesi ve boyun omurlarının hasar görmesi şeklinde ifade edilebilir.
Anesteziye bağlı olarak solunumla ilgili yaşanan riskler; mide içeriğinin solunum yoluna kaçması, anestezi sırasında hava yolu açıklığının sağlanamaması, ileri derecede solunum yetmezliği yaşanması ve boğaz ağrısı olarak sıralanabilir.
Mide içeriğinin solunum yoluna kaçmasını önleyebilmek için ameliyattan en az 8 saat önce katı yiyeceklerin, en az 6 saat önce de sıvı yiyeceklerin tüketilmemesi gerekir. Acil durumlarda yapılan ameliyatlar için bu sürelerin daha kısa tutulması gerekebilir. Bu riskin yaşanmasını önlemek için midenin tamamen boş olması sağlanmalıdır.
Anestezi sırasında hava yolu açıklığının sağlanması ise kişiye özel boğaz yapısı nedeniyle, tüpün soluk borusuna yerleştirilememesinden kaynaklanır. Dilin büyük olması, çenenin küçük olması ve nefes borusunun önde olması gibi nedenlerle tüpler, soluk borusuna tam olarak yerleştirilemeyebilir. Bu durumda, özel aletler ve ekipmanlar kullanılarak solunumun devam etmesi sağlanır. Ameliyat sırasında böyle bir durumun yaşanması sonucunda ameliyat ertelenebilir ya da nefes borusuna bir tüp yerleştirilerek, solunum devam etmesi sağlanabilir. Bu tüpün yerleştirilmesi sırasında ise dişler, dudaklar, dil ve nefes borusunda yaralanma olması gibi riskler vardır.
Ameliyat sonrasında hastaların, anesteziye bağlı olarak solunum yetmezliği yaşaması riski de bulunur. Bu riskin nedenleri ise ameliyatın türü, hastada bulunan bazı hastalıklar, ameliyatın süresi ve ameliyat sonrası yaşanan ağrılardır. Bu sorunun önüne geçebilmek için hastaların ameliyat sonrası ağrıları kontrol altına alınır ve gerekli durumlarda solunum, bir süreliğine solunum cihazlarına bağlı olarak gerçekleştirilebilir.
Genel anestezi ameliyatı olan hastalarda görülen bir diğer risk de boğaz ağrısıdır. Bu ağrı, hemen hemen her hastada görülebilir. Bunun nedeni ise anestezi sırasında hastanın boğazına bir tüp yerleştirilmiş olmasıdır. Bu ağrılar genellikle kısa sürede geçer ve 1-2 gün boyunca yaşanması normal kabul edilir. Genel anesteziye bağlı olarak ameliyat sırasında ve sonrasında, dolaşımla ilgili sorunlar da görülebilir. Dolaşımla ilgili görülen sorunlardan biri kalp yetmezliğidir. İleri derece damar tıkanıklığı, kalbinde ritim bozukluğu bulunan ve daha önce kalp krizi geçirmiş olan hastaların, ameliyat sırasında alacağı anestezi nedeniyle bu sorunları tekrar yaşama ihtimali artmaktadır. Bazı hastalarda, çok nadir olarak görülse de ameliyat sırasında ya da sonrasında kalp kriz yaşanabilir.
Paratiroit kanseri ameliyatında, doktorunuz tarafından gerekli görüldüğü durumlarda santral kateter uygulaması yapılabilir. Bu uygulama, kalp damar sistemi hastalığı bulunan kişiler için uygulanır. Ameliyat sırasında kan dolaşımının takip edilebilmesi için büyük toplardamardan birine kateter takılabilir. Bu kateter sayesinde kanama miktarının takip edilmesi, ilaç verilmesi ihtiyacı ve kan verme ihtiyacı gibi gereksinimler kolaylıkla izlenebilir. Kateter takılması sırasında ya da sonrasında kanama, kalp durması, kalp duvarının delinmesi, ritim bozuklukları oluşması, solunum yollarının tıkanması gibi önemli komplikasyonlar gelişebilir. Bu kataterin vücutta kalması ise tedavi edilemeyecek boyutta olan enfeksiyonların oluşmasına neden olabilir. Bu işlem, çok büyük ameliyatlarda uygulanır ve genellikle tercih edilmez.
Paratiroit kanseri ameliyatında, gerekli görüldüğü durumlarda arter kanülü uygulaması da yapılabilir. Bu uygulama, tansiyon ve kalp atım hızının ölçülebilmesi, kan tahlili, kalp ve akciğer fonksiyonlarının yakından ölçülebilmesi için doktorun gerekli gördüğü durumlarda, koldaki, el bileğindeki ya da kasıktaki atar damara kateter takılması şeklinde yapılır. Bu işlem sonrasında, kateter takılan atar damarda pıhtı oluşması, bu pıhtının damarı tıkaması, beslendiği alanda kangren ya da enfeksiyon oluşturması gibi riskler bulunmaktadır.
Genel anesteziden sonra, kullanılan ilaca bağlı olarak bazı alerjik reaksiyonlar da gelişebilir. Tansiyon düşmesi ya da yükselmesi, ağız kuruluğu, ameliyat öncesinde ve sonrasında gelişen olayların hatırlanmasında zorluk, nabız sayısında artma ya da azalma olması, idrar yapmada zorluk yaşanması, mide bulantısı, kusma, kalp ya da solunum durması ve kabızlık, anestezi sırasında verilen ilaçların yan etkileri olarak görülebilen risklerdir. Genel anestezi ilaçlarına bağlı olarak, nadir olarak da olsa ateş yükselmesi görülebilir. Bazı insanlarda ise ölümcül ateş yükselmesi yaşanabilir.
Genel anestezi verilen ameliyatların sonrasında yatış pozisyonuna bağlı olarak hastalarda sinir ezilmeleri, yüzüstü yatmaya bağlı olarak gelişen göğüs ve diğer organlarda ezilme yaşanması, gözlerde yaralanma gibi riskler oluşabilir. Genel anesteziden sonra hastalarda hafıza zayıflaması ve bilinçsel kayıplar yaşanabilir. Bu durumlar nadir görülen risklerdir ve çok ağır ameliyatlardan sonra görülmektedir.
Kalsiyum Seviyesinin Minimum Seviye Düşmesi
Paratiroit bezleri, kandaki kalsiyum dengesini sağlamakla görevlidir. Ameliyat sırasında bu bezlerin tamamının ya da büyük bir kısmının çıkarılması sonucunda, kandaki kalsiyum seviyesinde ani düşüşler yaşanabilir. Bu düşüşlerin yaşanmaması için paratiroit bezlerinin bir kısmının koldan yerleştirilmesi sağlanır ya da ameliyat sırasında paratiroit bezlerinden birinin tamamı çıkarılmaz. Ameliyattan sonra kandaki kalsiyum seviyesinin azalması ile birlikte hastalarda ağız çevresinde uyuşma, aşırı yorgunluk, nöbet, şaşkınlık, bacaklarda kramp gelişmesi, elde kasılmalar olması ve kalp krizi geçirilmesi gibi şikayetler ortaya çıkar. Kandaki kalsiyum seviyesinin aniden düşmesi ve minimum seviyeye inmesi, kalpte ritim bozukluklarına neden olarak hayatı tehdit edebilir. Bu sorun yaşandığında hastalara hemen müdahale edilir ve hastaya kalsiyum ve D vitaminin takviyesi sağlanır.
Hastanın Dikkat Etmesi Gerekenler
Paratiroit kanseri ameliyatından sonra hastaların dikkat etmesi gereken birtakım kurallar bulunur. Bu kurallar neticesinde hastalığın tekrarlaması önlenebilir, kandaki kalsiyum seviyesi normal seviyede tutulabilir ve iyileşme süreci hızlandırılabilir.
Vitamin ve Kalsiyum Desteği
Paratiroit kanseri ameliyatından sonra hastaların kalsiyum seviyesinin normale dönmesi sağlamak amacıyla vitamin ve kalsiyum desteği almaları istenebilir. Doktorlar tarafından alınması istenen miktarlar genellikle kalsiyum için günde 1000 mg ve D vitamini 400-600 mg arasındadır. Hastaların, doktorun reçete ettiği şekilde bu alımları yapması gerekir.
Beslenme ve Diyet
Doktor tarafından verilen beslenme kurallarına mutlaka uyulmalıdır. Hastaların, kalsiyumu yükselten diyetlerden uzak durması gerekir. Beslenmenin, günlük kalsiyum alımını geçmeyecek besinler içermesi önemlidir. Hastaların ameliyattan sonra bol sıvı alması ve bol bol hareket etmesi gerekir. Hastaların, günde en az 3 litre su tüketmesi tavsiye edilmektedir.
İyileşme Süreci
Paratiroit kanseri ameliyatından sonra kandaki kalsiyum seviyesinin bir gün sonra normal seviyeye inmesi ya da biraz daha alt seviyeye düşmesi gerekir. Ameliyat yapılırken boyundan küçük kesiler yapıldığı için iyileşme süresi oldukça kısadır. Paratiroit kanseri nedeniyle artan parathormon seviyesinin ise ameliyattan aylar sonra düştüğü bilinmektedir. Bu nedenle iyileşmenin tam olarak ne zaman olduğu bilinemez. Başarılı geçirilen ameliyatlardan sonra hastaların tam olarak iyileştiğinin söylenebilmesi için an az 6 ay geçmesi gerekir ve her ay düzenli ölçüm yapılması istenir.
Ameliyattan sonra hastaların 2 gün banyo yapmamaları, ağır sporlardan uzak durmaları, ameliyattan sonraki iki gün boyunca istirahat etmeleri, bol bol sıvı tüketmeleri, hafif yürüyüşler yapmaları ve iyileşme dönemi bitene kadar cinsel ilişkiden uzak durmalar gerekir. Ameliyat olunan gün içerisinde son kontroller yapıldıktan sonra eğer bir problem ile karşılaşılmamışsa hasta taburcu edilebilmektedir. Normal hayata dönüş süresi 2 gün ile 1 hafta arasında değişmektedir.
Sık Sorulan Sorular
Paratiroit kanseri çok nadir görülen bir hastalıktır. Bu nedenle, hakkında çok fazla bilgi bulunmaz. Hatta bazı doktorların hayatları boyunca bu hastalık ile karşılaşmadıkları bilinmektedir. Bu hastalık hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olunursa, iyileşme süresi o kadar kısa olacaktır. Paratiroit kanseri hakkında aklınıza takılan tüm sorular ile ilgili doktorunuzdan detaylı bilgi isteyebilirsiniz. Bu kanserin tedavisini gerçekleştiren deneyimli doktorlar tarafından, bu hastalıkla ilgili detaylı bilgi alabilirsiniz.
Paratiroid nakli nedir?
Paratiroit nakli, herhangi bir hastalığı ya da kanser bulunmayan hastalardan, onayı alınarak başka bir insana paratiroit bezinin aktarılması işlemidir. Paratiroit bezlerinin nakli hipoparatiroidi teşhisi konmuş hastalar için uygulana bir nakildir. Organ nakli sınıfında olan bu yöntem ile paratiroit yetmezliği olan hastalar, ömür boyu ilaç kullanımından kurtulmaktadır. Bu nakil işlemi diğer nakil işlemlerine göre daha az maliyetli olan, daha hızlı sonuç veren, başarı oranı oldukça yüksek olan, ameliyat gerektirmeyen ve vücudun bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanımından kurtaran bir yöntemdir.
Yeni ve modern bir tedavi yöntemi olan paratiroit nakli iki şekilde yapılmaktadır. İlk yöntem doku tipi nakli adını alır. Bu yöntemde paratiroid dokusunun orijinal hali bozulmaz ve bu şekilde hastaya nakledilir. İkinci yöntem ise hücre tipi nakil adını alır. Hücre tipi nakil yönteminde, paratiroit bezlerinin sağlıklı olan kısımları özel bir yöntemle parçalanır ve hücrelerine kadar ayrıştırılır. Özel bir sıvı içine alınarak bu hücrelerin çoğalması sağlanır ve hastalara enjeksiyon yöntemiyle nakil edilir. Nakil işlemi sırasında ameliyat yerine iğne kullanıldığı için yan etkisi olmayan, kalıcı tedavi sağlayan ve en çok tercih edilen yöntemdir.
Tüm paratiroid tümörleri kanser midir?
Paratiroid bezlerinde meydana gelen tümörlerin %95’lik kısmı iyi huyludur ve kanser değildir. Bu tümörlere adenom adı verilir. Bu adenomlar kendi kapsülü dışına çıkmaz ve etrafa yayılmaz. Paratiroid bezlerinde bulunan tümörlerin %5’lik kısmı kanserli yapıdadır ve çok nadir görülür.
Kanda kalsiyum yüksekliği hangi şikayetlere yol açar?
Kandaki kalsiyum yüksekliğinin sebebi hiperparatiroidi hastalığıdır. Bu hastalık, kandaki kalsiyum seviyesinin yükselmesine neden olur. Bu hastalığa sahip olan kişilerde paratiroit bezleri fazla çalışır. Bunun sonucunda kemiklerdeki kalsiyum çekilir ve kana karışır. Kandaki kalsiyum seviyesinin yükselmesini sonucunda yaşanan ilk etki, hastaların kemik ve kas ağrıları hissetmesidir. Bu nedenle kalsiyum yüksekliğine yol açan hastalık, romatizma ile karıştırılmaktadır. Bu belirtilere sürekli yorgunluk hali, kabızlık, iştahsız olma, depresyon ve hafıza sorunları eşlik eder.
Kandaki kalsiyum seviyesinin yüksek olması, aynı zamanda kemik erimesine neden olur. Ayrıca kalp ve kalp ritmi üzerinde yüksek kalsiyumun olumsuz etkileri de vardır. Hiperparatiroidi olan hastalarda ritim bozuklukları, çarpıntı ve hipertansiyon görülebilir. Bu durumun daha da ilerlemesi ise ani kalp durması ile sonuçlanabilir. Kandaki yüksek kalsiyum kadın hastalarda tekrarlayan böbrek taşlarına da neden olmaktadır.
Kanda kalsiyum yüksekliğinin zararı nedir?
Kandaki kalsiyumun yüksek olması, kemiklerdeki kalsiyumun çekilmesi anlamına gelir. Bu durum, kemiklerin gelişmesi için yeterli olan kalsiyum alınamadığı için kemik erimesi ile sonuçlanır. Kandaki kalsiyum seviyesinin yüksek olması sonucunda kalp ritminde bozulmalar da yaşanır ve ani kalp krizleri görülebilir.
Paratiroid kanseri ölümcül müdür?
Paratiroit kanseri erken teşhis ve tedavi edilmediğinde böbrek yetmezliği, felç, kalp krizi gibi sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlar ölümcüldür ancak kanserin çok ileri evrelerinde görülür. Paratiroit kanseri olan hastalara genellikle ömür boyu kullanmaları gereken ilaçlar verilir. Bu ilaçlar, kandaki kalsiyum ve parathormon seviyesinin normale dönmesi için verilmektedir. Ancak ilerleyen teknoloji sayesinde paratiroit nakli yapılarak bu hastalığın etkilerinden ömür boyu kurtulma şansı sağlanmıştır. Tüm kanser hastalıklarında olduğu gibi paratiroid kanserinde de ölümcül sonuçlar ile karşılaşılmaması için erken teşhis çok önemlidir.
Paratiroid kanserinin ameliyatsız tedavisi var mı?
Paratiroit kanserinin bilinen en tekili ve tek tedavi yöntemi ameliyattır. Düzgün çalışmayan paratiroit bezlerinin alınması ve kandaki kalsiyum seviyesinin normal dönmesi amaçlanır. Kanserli hastalarda, kanserin yayılma alanı ile birlikte lenf bezlerinin ve tiroit bezinin yarısının alınması da gerekebilir. Ameliyatla tedavi edilen hastalara gerekli görüldüğü durumlarda paratiroit nakli yapılabilir. Paratiroit kanseri olan hastalarda ilk aşamada kalsiyum ve parathormon seviyesini normale indirebilecek ilaçlar kullanılır, ancak bu ilaçlar tedavi sağlamayacağı için tek tedavi seçeneği ameliyattır.
Paratiroid kanserinin bitkisel tedavi yöntemleri var mı?
Paratiroit kanserinin tek tedavisi ameliyattır. Ancak bazı bitkilerin düzenli kullanılması ile tedavi süreci hızlandırılabilir ve paratiroit bezlerinin normal çalışması sağlanabilir.
- Dereotu; tiroit ve paratiroit bezlerinin normal çalışmasında en büyük yardımcılardan biridir. Yaklaşık olarak üç ay boyunca günde üç öğün olmak üzere yemeklerden 15 dakika önce, bir avuç dereotunu birkaç kez çiğneyerek suyla yutmalısınız. Bu sayede paratiroit bezlerinin düzenli çalışmasını sağlayabilirsiniz.
- Kaynamış soğumuş suyun içerisinde 21 adet ceviz ekleyerek bu karışımı cam bir kavanoz ya da şişede saklayın. Şişenin ağzını sıkıca kapatarak etrafını alüminyum folyo ile sarın ve bu karışımı 7 gün boyunca kapalı ve ışık görmeyen bir yerde saklayın. 7 gün sonra kavanozun içerisinden bir adet ceviz ve bir fincan su alın suyu içtikten sonra cevizi yavaşça çiğneyin. Bu uygulamayı her sabah aç karnına yapmalısınız. Su ve ceviz bitene kadar bu uygulamayı tekrarlayın. Bu sayede paratiroit bezlerinin sağlıklı ve düzenli çalışmasına katkı sağlayabilirsiniz.
- Ceviz yağı, paratiroit bezlerinin normal çalışmasını sağlayan etkenlerden biridir. Hakiki olan ceviz yağını her gece paratiroit bezlerinin bulunduğu boyun bölgesine sürün ve bu bölgeyi streç film ile kapatın. Bu işlemi 20 gün boyunca uygulayın. Bir hafta ara verdikten sonra tekrar 20 gün uygulamaya devam edin. Bu şekilde üç ay boyunca, bu işlemi uygulayın.
- Cevizin kendisini günde bir avuç olmak üzere tüketirseniz paratiroit kanserinin tedavisine yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca düzenli olarak ceviz reçeli de tüketebilirsiniz.
- Arı poleni, içinde bulunan maddeler sayesinde paratiroit kanserine iyi geldiği bilinen bitkilerdendir. Her sabah bir çay kaşığı kadar arı poleni tüketmeniz tavsiye edilmektedir.
- Cezayir menekşesi paratiroit kanseri ile birlikte çeşitli organların kanserinde ve löseminin tedavisinde etkilidir. Ancak bu bitkinin yan etkileri olduğu için doktor kontrolünde kullanılması gerekir.
- Yüzyıllar boyunca Japonya ve Çin tarafından tedavi amaçlı olarak kullanılan karadut, kanserlerden koruyucu etkiye de sahiptir. Paratiroit kanseri hastalarının düzenli olarak beyaz, kırmızı ve siyah dut tüketmeleri tavsiye edilmektedir.
- Greyfurt, kansere karşı koruyucu etkisi olan bir başka besindir. Ancak bazı ilaçlar ile etkileşime girdiği için dikkatli tüketilmesi gerekir. Özellikle sabahları içilecek olan greyfurt suyu, kanserin tedavisinde etkin rol oynar.
- Karahindiba otu, içinde bulunan maddelerin hücre yenileme özelliği sayesinde paratiroit kanserinin tedavisinde destek olan bir bitkidir. Aynı zamanda kalın bağırsak, meme ve rahim kanserinin tedavisinde de yardımcıdır. Bu bitkinin her gün düzenli olarak kullanılması tavsiye edilmektedir.
- Keten tohumunun içinde bulunan fitokimyasallar, paratiroit kanserinden korunmada ve kanserin tedavisinde etkin rol oynar. Bu maddeler antioksidan özelliği gösterir ve vücutta bulunan zararlı etkenlerin atılmasına yardımcı olur. Ayrıca keten tohumunun içinde parathormon düzeyini dengeleyen lignan adı verilen madde de bulunur. Bu sayede paratiroit kanserinin tedavisinde önemli bir rol oynar.
- Kudret narı içerisinde antibiyotik özelliği bulunduğu için bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve tümör oluşumunu önlemeye yardımcı olur. Bir adet kudret narının çekirdeklerini çıkararak bir kavanoza koyun ve kavanozun yarısına kadar zeytinyağı ekleyin. Kudret narı zeytinyağının içinde eridikten sonra, yemeklerden önce birer kaşı olacak şekilde tüketebilirsiniz.
- Nar, içinde bulunan C vitamini, demir, potasyum ve polyphenol sayesinde bağışıklık sisteminin kuvvetlendirip ve kanser oluşumunu önlemeye yardımcı olur. Aynı zamanda paratiroit kanseri nedeniyle gelişebilecek ani kalp krizini önleyerek kalp sağlığını korumada da etkilidir. Her gün bir adet nar tüketmeniz tavsiye edilmektedir.
- Üzüm, kansere karşı koruyucu etkisi olan bir başka meyvedir. Üzüm çekirdeğinde ve kabuğunda bulunan maddeler antioksidan özelliği göstermektedir ve bu sayede kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Aynı zamanda kalp damar sağlığını da olumlu etkiler.
- Yeşil çay, bol miktarda antioksidan içerdiği için kansere karşı koruyucu özelliği bulunmaktadır. İçinde bulunan polifenoller sayesinde güçlü anti kanserojen özelliğe sahiptir. Yapılan araştırmaya göre yeşil çay ve üzümün kurutulmuş halinin birleştirilerek yapıldığı ilaçların kanser karşı daha etkili olduğu kanıtlanmıştır. Paratiroit kanserinden korunmak ya da tümörün küçülmesini sağlamak için günde 2-3 bardak yeşil çay tüketmeniz tavsiye edilmektedir. Yeşil çay yapraklarından bir miktar alarak sıcak suya koyun ve 2-3 dakika dinlendirin. Ardından süzerek çayınızı tüketin.
- Zencefilin, üzerinde yapılan çalışmalar doğrultusunda kötü huylu tümörleri azalttığı kanıtlanmıştır. Paratiroit kanseri ile birlikte pek çok kanserin tedavisi için kullanılan zencefil, çay şeklinde tüketilmelidir. Ayrıca salatalar ve yemeklerin içine konularak da tüketilebilir. Zencefil tozundan bir tatlı kaşığı alarak sıcak suya koyun ve 5 dakika dinlendirin. Bu çayı günde 2 defa tüketerek paratiroit kanserinin etkilerini azaltabilir ya da bu kanseri önleyebilirsiniz.
- Zerdeçal, normal olmayan hücrelerin ve kanserli hücrelerin gelişimini engelleyen bir besindir. Yapılan araştırmalar sonucunda düzenli zerdeçal tüketilmesi, kanser oluşumunu sağlayan enzimin aktivitesinin azaldığını göstermiştir. Zerdeçalı, yemeklerinize karıştırarak ya da saltalarınızda tüketebilirsiniz.
- Sarımsak, içinde bulunan selenyum adı verilen madde sayesinde kanserli hücrelerin oluşmasını engeller ve bu tür hücreleri yok etme özelliğine sahiptir. Aynı zamanda güçlü bir antioksidan kaynağı olduğu için paratiroit kanseri ile savaşmada etkilidir. Günce en az 2-3 diş sarımsak tüketerek, bu kanseri önleyebilir ya da yok olmasını sağlayabilirsiniz.
- Brokoli, karnabahar ve lahananın içinde bulunan maddeler, kanserle savaşta oldukça etkilidir. Paratiroit kanseri olan hastaların bu yiyecekleri sınırlı şekilde tüketmesi tavsiye edilmektedir.
- Işgın otu çok fazla bilinmeyen ancak sağlık için çok faydalı olan bir bitkidir. Bu bitkinin içinde bulunan parietin adı verilen madde, kanserli hücrelerin yok edilmesini sağlar. Paratiroit kanseri olan kişilerin bu bitkiyi günde en az bir kere ve çiğ olarak tüketmesi tavsiye edilmektedir.
Paratiroid kanseri ameliyatı sonrasında iz kalır mı?
Paratiroit kanseri için yapılan ameliyatlar, boynun yan tarafından açılan 2,5 cm lik kesiler ile yapılır. Hastalar aynı gün içinde evlerine dönebilir ancak bu kesiler dikişler ile kapatıldığı için küçük de olsa iz kalma ihtimali vardır.
Paratiroid kanseri ameliyatlarında başarı faktörleri nelerdir?
Başarılı bir paratiroit kanseri ameliyatı yapıldığının anlaşılması için ameliyattan sonraki gün kandaki kalsiyum seviyelerinin normale dönmesi gerekir. Ameliyatın başarılı olması doktorun uzmanlığına, alınan bezin kanserli bez olup olmadığına göre değişiklik gösterir. Kanda bulunan parathormon seviyesi birkaç ay sonra normale döneceği için ameliyatın başarı oranı bu hormon seviyesi ile ölçülmez. Ayrıca bu ameliyat sırasında hastanın ses tellerine zarar verilmemesi de başarı etkenlerindendir. Hastaların ilk 6 ay boyunca düzenli kontroller yapılır ve ameliyatın başarılı olup olmadığına, bu kontroller sonucunda karar verilir.
Ameliyat süresi ne kadardır?
Paratiroit kanseri ameliyatları, çıkarılacak bezin sayısına göre 10 dakika ile yarım saat arasında sürmektedir. Kanserli yapının göğüs boşluğunda olması durumunda ameliyat süresi uzar. Aynı zamanda paratiroit beziyle birlikte lenf bezlerinin ve tiroit bezinin yarısının çıkarılması da gerekiyorsa, ameliyat süresi uzayabilir. Bu kanser ameliyatının süresi, kanserin yayılma bölgesine göre değişiklik gösterir.
Paratiroid kanseri ameliyatını hangi bölüm yapar?
Paratiroit kanseri ameliyatı, genel cerrahi bölümü tarafından, genel cerrahi uzmanları aracılığı ile yapılmaktadır.
Ameliyat için hastane ve hekim seçimi nasıl yapılır?
Ameliyat yapılmadan önce, doktorun bu konudaki uzmanlığı araştırılmalıdır. Paratiroit kanseri, pek çok doktorun hayatı boyunca hiç rastlamadığı kanser türüdür. Çok nadir görüldüğü için bu konuda daha önce ameliyat yapmış olan genel cerrah uzmanlarından yardım alınmalıdır. Ameliyat sırasında hızlı patoloji yapılacağı için hastanenin, patoloji servisinin bulunmasına önem verilmelidir.
Paratiroid kanseri nasıl önlenir?
Paratiroit kanseri çok fazla belirti vermeden ilerleyen ve belirtileri başka hastalıklar ile karıştırılan bir sorundur. Bu kanserin önlenebilmesi de oldukça zordur. Sağlıklı yaşam koşulları ile bu kanserin önüne geçilebilir. Günde en az 3 litre su içilmesi, antioksidan bakımından zengin besinlerin tüketilmesi, spor yapılması ve düzenli beslenme ile pek çok kanser önlenebildiği gibi paratiroit kanseri de engellenebilir.