Bipolar Bozukluk
- Sık Sorulan Sorular
- Mani Veya Depresyon Atakları Ne Kadar Sürer?
- Ataklar Ne Sıklıkla Tekrarlar?
- Bipolar Bozukluk İş Hayatını Ve Sosyal Hayatı Nasıl Etkiler?
- Hastaların Alkol Ve Sigara Kullanması Sakıncalı Mıdır?
- Bipolar Bozukluğu Olan Kişiler Ehliyet Alabilir Mi?
- Hastalığın Kalıcı Tedavisi Var Mıdır?
- Bipolar Bozukluk Tedavi Edilmezse Ne Olur?
- Bipolar Bozukluğu Olan Kişilere Çevresindekiler Nasıl Yaklaşmalı?
- Bipolar Bozukluğu Olan Kişiler Tehlikeli Midir?
- Ataklar Tedavi Sürerken Gerçekleşebilir Mi?
- Bipolar Bozukluk Şizofreniye Dönüşebilir Mi?
- Bipolar Bozukluk Tedavi Edilmeden De Geçer Mi?
- Bipolar Bozukluk Çalışmaya Engel Mi?
- Bipolar Bozukluk Askere Gitmeye Engel Midir?
- Bipolar Bozukluk Hangi Engel Durumuna Girer?
- Bipolar Bozukluk İçin Hangi Bölüme Gidilir?
- Bipolar Bozukluk Kaç Yaşında Başlar?
- Bipolar Bozukluk Nasıl Teşhis Edilir?
- Bipolar Bozukluğu Olan Hasta Nasıl Beslenmelidir?
- Bipolar Bozukluk Ne Zaman Ortaya Çıkar?
- Bipolar Bozukluk Akıl Hastalığı Mıdır?
- Bipolar Bozukluk Tamamen Düzelir Mi?
Psikiyatrik bir hastalık olarak tanımlanan bipolar bozukluk, en genel tanımıyla bireylerin ruh hallerinde aşırı değişimler yaşanmasıyla açıklanır. İki uçlu kişilik bozukluğu adıyla da tanımlanabilen bipolar bozukluğa sahip olan bireylerde motivasyon, ruh hali dalgalanmaları ve sık düşünme gibi durumlar gözlenir. Ruh halinin standart seviyede olması gerekenden çok daha uç noktalarda olması fiziki davranışlara da etki eder. Bipolar bozukluk ruhsal hastalıklardan birisi olmasıyla birlikte farklı dönemlerde yaşanır. Mani ve depresyon dönemlerinin birbirlerinden ayrılması hastalığın seyrini değiştirir.
Bipolar Bozukluk Hakkında
Bipolar bozukluk duygu durum değişimlerinin sıklıkla görüldüğü bir hastalık olmasından kaynaklı olarak bireylerin hayatlarına farklı zaman dilimlerinde olumsuz anlamda etki edebilir. Bipolar bozukluk dönemlerine göre hastalığın şiddeti değişkenlik gösterdiği gibi aynı zamanda şiddete bağlı olarak tedavi için uygulanacak yöntemler de farklılaşır. Bipolar bozukluk yaşayan hastalarda hem bireysel bilinçlenme hem de aile içerisinde bilinçlenme gerekliliği bulunur. Hastalık, diğer ruhsal hastalıklarla ortak belirtilere sahip olduğundan dolayı kesin tanının konulması için doktor kontrolünün sağlanması gerekir. Gerekli görüldüğü durumda belirli bir gözlem süreci başlatılarak net olarak teşhisin yapılabilmesine yönelik olarak çalışmalar gerçekleştirilir.
Depresyon Nedir?
Depresyon, bireylerin ruh halinde çöküntü yaşaması durumudur. Bipolar bozuklukta depresyon dönemi sakin geçtiği gibi özel belirtilere sahiptir. Yaşanan ruhsal çöküntünün bireylere direkt olarak etkisi bulunur. Hastaların yaşayabilecekleri depresyon döneminde aşağıdaki sorunlar görülebilir:
- Ümitsizlik
- Huzursuzluk
- Hayattan zevk alamama
- Şiddetli enerji kaybı
- Durgunluk
- Üzgün hissetme
- Fiziksel ağırlaşma
- Zihinsel ağırlaşma
- Karar verme zorluğu
- Odaklanmada zorluk
- İştah ve kilo değişiklikleri
- Uyku sorunları
- Hafıza problemleri
- Fiziksel ağrılar
- Sindirim sorunları
- Suçluluk
- Değersizlik hissi
- Ölüm ve intihar düşünceleri
Depresyon yaşayan hastaların tedavisinde genellikle antidepresan kullanımına başlanır. Doktor tarafından yapılacak olan gözlemin ve hastanın paylaştığı bilgilere göre depresyonun şiddeti ölçülür. Bipolar bozukluk yaşayan hastalarda yaşanan olumsuz etkilerin tamamının kontrol altında tutularak hastanın hayatına normal standartlarında devam etmesini sağlama amacı bu dönem için önemlidir. Bipolar bozukluk hastalığında depresyon dönemi kontrol altına alınmazsa ilerleyen seviyelerde tedavinin zorlaştığı görülür. Bireylerin ruhsal çöküntü dönemlerinden profesyonel destek alarak bu dönemden çıkabilmeleri için tedaviye en kısa sürede başlanması önerilir.
Mani/Hipomani Ayrımı
Mani ve hipomani, bipolar bozukluk yaşayanlarda görülebilecek dönemlerdendir. Birbirine bağlı iki farklı tanım olarak ele alınabilecek olan mani ve hipomani hasta için ayrı durumların oluşmasına zemin hazırlar.
Hipomani, maniden daha hafif bir süreç olarak devam eder. Bireylerin fiziksel ve zihinsel anlamda normal standartlarının üzerinde canlılığa sahip oldukları süreçtir. Günün tamamında devam edebilen, sürekliliğini koruyan ve kolay tetiklenebilir duygudurum dönemi hipomaniyi tanımlar. Depresyondan kaynaklı olarak antidepresan kullanımı sonucunda hipomani oluşabilir. Antidepresan tedavisinin kesilmesiyle birlikte çoğu zaman kendiliğinden düzelebildiği görülmüştür. Hipomanideki iyileşme sürecinde kesinlik bulunmaz. İlaç kullanımı bırakıldığında doktor kontrolünde olma gerekliliği bu noktada önemlidir. Hipomani şiddetini artırarak devam edebilir ve bununla beraber maniye dönüşebilme riskini doğurur. Hipomani psikiyatrik acil durumlardan biri olarak değerlendirilir.
Mani, etkileri açısından daha şiddetli şekilde bipolar bozukluk yaşayan hastalarda görülebilecek süreçlerden biri olarak gözlenir. Hastalar mani dönemlerinde canlılıklarını şiddetli seviyede yaşadıkları gibi aynı zamanda zarar verme eğilimi içerisinde olabilirler. Psikotik belirtiler mani döneminin en önemli göstergesidir. Bazen sesler duyma, hayal görme ve kötülük yaşanacağına dair net şekilde sanrılara rastlanabilmesi söz konusudur. Çevre tarafından fark edilebilecek seviyede yaşanan değişimlerin görülebilmesi olanağını beraberinde getiren mani döneminde hastaların faaliyetleri sıklaşır.
Hem mani hem de hipomani döneminin sınırları çoğu zaman kesin çizgilerle belirlenemese de, ayrımlarının doğru şekilde yapılması sayesinde birbirlerinden farklılaştığı noktalar kolaylıkla görülür. Hipomanide psikotik belirtiler yoktur, hastane yatışı gerektirmez ve bireysel olarak hayatın yaşanabilirliği mani dönemi kadar bozmaz. Mani dönemi daha ağır bir dönem olduğundan dolayı, hastaneye yatış gerektirebilir ve hayatı belirli zaman dilimlerinde yüksek düzeyde olumsuz etkiler. Mani için belirtilerin en az 1 haftalık süre içerisinde, hipomani içinse belirtilerin en az 4 günlük süre içerisinde izlenmesi şartı bulunur.
Bipolar Bozukluk Nedir?
Ruh halinde görülen değişimlerin aşırı seviyeye ulaşması bipolar bozukluk nedir sorusunun cevabıdır. Yaşanan değişimler gün boyunca inişli-çıkışlı olarak devam edebileceği gibi sürekliliğini de korur. Bipolar bozukluk, tedavi gerektiren hastalıklar arasında yer alır. Doktor tarafından yapılacak olan gözlem ve kontroller neticesinde hastalığın şiddetine yönelik olarak kesin tanı konulur. Bipolar bozukluk dereceleri her bireyde farklılık gösterir. İki uçlu duygulanım bozukluğu yaşanması sebebiyle hastaların hayatları içerisinde güç durumlar yaşayabilmelerini beraberinde getirebileceği gibi aynı zamanda intihara kadar varan sonuçları ortaya çıkarabilir. Bipolar bozukluk için tanısal kategori kapsamında depresyon dönemi, mani-hipomani dönemi ve karma dönem değerlendirilerek hastaya tanı konulabilmesi mümkündür.
Görülme Sıklığı
Bipolar bozukluk için görülme sıklığının genel itibariyle düşük olduğu yanılgısı mevcuttur. Ancak bipolar bozukluklar sanılanın aksine nispeten daha sık olacak seviyede görülür. Bipolar bozuklukların tamamı ele alındığında görülme sıklıklarının %3-%7 arasında değişkenlik gösterdiği raporlanmıştır. Bir toplumda yaşam boyunca görülme sıklığı ele alındığında bipolar bozukluk %1-%2 oranında değişkenlik gösterir. Hastalığı yaşayan bireylerdeki temel düşünce, hastalığın sadece kendilerinde ve nadir seviyede görüldüğüne yöneliktir. Dünya genelinde yapılan araştırmaya göre bipolar bozukluk dağılımında ırk ve din dolayısıyla değişiklik yaşanmadığı bilinir.
Kimlerde Görülür?
Hastalık üzerine yapılan araştırmalarda kadın ve erkeklerde eşit oranda bipolar bozukluk dağılımının olduğu tespit edilmiş durumdadır. Bipolar bozukluğun oluşumunda temel olarak üç etken belirlenmiştir. Bireysel etkenler, çevresel etkenler ve hastalığın kendisiyle alakalı etmenler olarak çeşitlenen etkenlerin birleşimi hastalığın kimlerde görülebileceğinin en doğru tanımı olarak değerlendirilir. Kişilik yapıları hipertimik olan (dışa dönük, özgüveni yüksek ve renkli) bireylerde görülme oranı yüksektir. Bipolar bozuklukta hastalanma yaşı ortalama olarak 17-21 arasındadır. Bazı durumlarda ortalamadan erken yaşlarda görülebildiği tespit edilmiştir. Psikolojik hastalıklar içerisinde incelenen hastalıklarda, genetik açıdan en yüksek riske sahip olan hastalık, bipolar bozukluk olarak kabul görür. Ailesinde hastalık bulunanlar için görülme riskinin yükselmesi olasıdır.
Hastalığın Seyri
Bipolar bozuklukta hastalığın seyri farklı faktörlere göre değişir. Hastalığın seyri; epizodların sıklığı, periyotlar, komorbid durumlar, ilk belirtilerin ortaya çıkma yaşı ve hızlı döngü gibi değerlerle belirlenir.
Hastaların %85-90’lık kısmında hastalığa dair epizodların ortaya çıktığı görülür. Depresif fazlara sıklıkla rastlanır. Tedavi edilmediği durumlarda, teşhisin konulmasını takip eden 10 yıllık süre içerisinde ortalama olarak dört epizodun oluştuğu raporlanmış durumdadır. Genel olarak hastalığa dair 8 haz görülür. Bipolar bozukluk vakalarının yüksek çoğunluğunda manik epizodun öncesi veya sonrasındaki kısa süreli dönemlerde depresif epizodlar mevcuttur. Hastalar zamanlarının %25 ve %50’lik dilimini depresif fazda %10'luk dilimini ise manik fazlarda geçirebilirler.
Hastalığın seyrine bakıldığında, epizodların haricinde bazı hastalarda hafif depresif ruh hallerinin görülebildiği ve kalıntı semptomlarının oluşmasıyla hastalığın seyri belirlenir. Çoğu zaman bipolar bozuklukta hastalığın seyri zihinsel olarak bozulmaların yaşanmasının yanı sıra fiziksel anlamda da hastalanmaların ortaya çıkabilmesine zemin hazırlar. İntihar düşüncesi bipolar bozukluk seyrinde ilerleme görüldüğünde en yüksek seviyeye ulaşır.
Hastalığın Türleri
Bipolar bozukluğun 4 farklı alt türü bulunur. Hastalık döneminde yaşanan belirtilere göre hastalığın hangi kategoride değerlendirileceği belirlenir. Her tür kendi içerisinde farklı düşünce ve davranışları sergileme eğilimini getirdiği gibi, şiddetleri de değişir.
Bipolar I Bozukluk
Mani döneminin veya karma döneminin herhangi birinin olduğu dönemdir. Bazı durumlarda hipomani ve depresyon döneminin de görülebildiği alt hastalık türlerinden biridir. Bipolar I bozukluk tanısının konulabilmesi için şartlardan en az birinin mevcut olması gerekliliği söz konusudur. Diğer alt tiplerden çok daha şiddetli şekilde görülür. Bu alt tipte sosyal davranışlarda uyumsuzluk ve zarar verici davranışların sergilenmesi olasıdır. Hayatın farklı anlarında bipolar I bozukluk dolayısıyla zorlanmalar yaşanabilmesi olasıdır. Hastalarda depresyon dönemi yıllarca sürebilmektedir. Yaratıcılık seviyesinin normalden yüksek olduğu fark edilebilecek detaylar arasında bulunur. Zamanın ilerlemesiyle birlikte bu yaratıcılık yerini hiçbir şeyi umursamama, dengesiz davranışlara ve cinsel hayatta rastgele davranmaya bırakabilir. Bipolar I bozukluk için tedavinin hastanede yatarak gerçekleştirilmesi olasılığı söz konusudur. Hastanın dönemi nasıl geçirdiğine bağlı olarak tedaviye doktor tarafından belirlenen şartlarda başlanır.
Bipolar II Bozukluk
Bipolar II bozuklukta, hasta majör depresif ve hipomani dönemleri geçirir. Mani tipi veya karma tip nöbetlerin bulunmadığı alt tür olarak tanımlanır. Hangi dönemin ne zaman geleceğine dair belirsizlik bulunur. Bipolar II bozukluk yaşayan hastaların ruh hallerinde dramatik farklılıklara her zaman rastlanması mümkün değildir. Hastalar, genellikle bipolar I bozukluk türüne göre bu hastalıkla daha kolay mücadele edebilir olarak değerlendirilirler. Hastanın ilerleme seyri büyük önem taşır. Bipolar II bozuklukta özgüvende ve öz saygıda aşırı olacak şekilde artış yaşandığı görülür. Kendisi haricinde bireylerin hiçbir şeyi umursamamaları ve bunun yanında çok fazla para harcayabilme durumları baş gösterebilir. Bipolar II bozukluk türünde aşağıdaki semptomlar sıklıkla gözlenir:
- Aşırı alınganlık durumu
- Alkol tüketme isteğinde artış
- Fiziksel açıdan rahatsızlık
- Sürekli dinlenme ihtiyacı
- Enerjide azalma
- Yüksek derecede gerginlik
- Duyarlılık
- Aşırı halsizlik
- Dinlendikten sonra yorgunluk
Bipolar II bozukluk genel olarak ergenlik döneminde sıklıkla görülse de, belirtilerin her yaşta ortaya çıkabilmesi olasıdır. Erken tanısı ve tedavisi şiddetini artırmaması açısından önem taşır.
Siklotimi
Siklotimide hasta için minör depresif dönemler vardır. Hipomani ve majör depresif boyutlarına ulaşmaz. Yineleme süresi ardışık olarak devam ettiğinden dolayı, hastaların normal kalabilecekleri zaman aralığı yoktur. Nadir durumlarda 1-2 aylık süre olacak şekilde normal yaşam standartlarının devam edebilmesi mümkündür. Bipolar bozukluktaki en hafif tür olarak tanımlanmakla birlikte, sürekli dalgalanmasıyla beraber kronik olarak devam eder. Neşe ve hareketliliğin yaşanmasının ardından suskunluk olacak şekilde siklotiminin devam edebilmesi olasılı mevcuttur. 2 yıllık sürede devam edebildiğinden dolayı kronik olarak tanımlanır. Hastada görüldüğü durumda genellikle borderline kişilik bozukluğu ile sıklıkla karıştırılabilmesi söz konusudur.
Başka Türlü Adlandırılamayan Bipolar Bozukluk
Bipolar bozukluk alt kategori türlerinde yer alan türlerden farklı olarak başka türlü adlandırılamayan bipolar bozuklu türü de bulunur. DSM-IV şeklinde tanımlanan, türde yukarıdaki semptomlardan farklı şekilde hastalık seyredebilir. Mental açıdan duygudurum bozulmalarına ek olarak fiziksel açıdan hastalık yaşanması, DSM-IV ekseninde incelenerek tedavi tanımı yapılır ve planlanan tedavi uygulanır.
Tedavi
Tedavi edilmediği durumda ömür boyu devam edebilen ve sürekli olarak ruhsal iniş çıkışların yaşanmasına neden olan bipolar bozukluk için, teşhis konulduğu andan itibaren tedavi gerçekleştirilmelidir. Bireylerin yaşam standartlarını aşağıya çeken ve sosyal ilişkilerinin bozulmasına neden olabilen ruhsal hastalık olarak kabul edilmesinin yanı sıra, çeşitli evrelerde fiziksel açıdan hastaların öfke patlamaları nedeniyle zarar verebilmelerini beraberinde getirir. Bipolar bozukluk yaşayanlar için tedavi bazı evrelerde hastaneye yatırılarak sürdürülür. Hastaneye yatırılmadan tedavinin başlatılabilmesi de hastanın durumuna göre belirlenir. Hastalıkta tedavi süreci uzun bir dönemi kapsar. Tedavi yöntemi olarak yapılacak uygulamalar hasta özelinde şekillendirilir. Her hasta için mevcut olan bipolar bozukluk durumu gözden geçirildikten sonra, hangi tedavinin uygun olacağının tespiti yapılır ve ardından hastalara yönelik olarak doğru tedavi başlatılır. Hastalığın şiddet, sıklık ve seyir durumlarının kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerçekleştirildiği gibi tedavide en iyi sonuçların alınabilmesine yönelik olarak düzenli olarak doktor kontrolü sağlanır. Tedavi sonucunda tamamen iyileşebilen hastalar %90 seviyesindedir. Bipolar bozuklukta %100 oranında tedavi sonrasında kesin sonuç alınamıyor olmasıyla birlikte, tedavi sürecinin ardından yapılan değerlendirmeler sonucunda hastalar için farklı uygulamaların gerçekleştirilebilmesi olanağı da bulunur.
Farkındalık
Hastaların hem kendileri hem de aileleri için tedavi aşamasının en önemli değerlerinden biri farkındalık durumudur. Bireylerin bipolar bozukluk hastalığına sahip olduklarına yönelik olarak farkındalıklarının bulunması durumunda tedavi daha etkili şekilde sürdürülebilir olarak kabul edilir. Aynı şekilde ailelerin de hastanın durumu hakkında farkındalığa sahip olmalarıyla, hastaya destek olabilmeleri söz konusu olduğu gibi tedavi sürecine katkı sağlanır. Aktif olarak tedaviye başlamadan önceki süre içerisinde farkındalık yaratılmasıyla beraber, pozitif sonuçların alınabilmesine zemin hazırlanır.
İlaç Tedavisi
Bipolar bozukluk tedavisinde ilaçlar olmazsa olmaz öneme sahiptirler. Hastanın mental olarak belirli bir standarda sahip olabilmelerine yönelik olarak geliştirilen ilaçlar sayesinde, günümüzde bipolar bozukluk hastalığında başarılı sonuçlar elde edilebilir. İlaç tedavisi uygulamalarında hangi ilaçların kullanılacağı ve ilaçların hangi dozda hasta tarafından alınması gerektiğinin belirlenmesinde hastalığın detayları önemlidir. Hastalara teşhis konulduğu dönemden itibaren başlanabilecek durumda olan ilaç tedavisi, düzenli olarak uzun vadeli devam eder. İlaç tedavisinin devam ettiği süre içerisinde antidepresan ve duygudurum düzenleyicilerin birlikte kullanılabilmesi önerilebilir. Bipolar bozukluk için hasta değerlendirilmesi sağlandıktan sonra mevcut şartlar gereğince uygulama mevcuttur. Doktor kontrolleri ile beraber alınacak olan ilaçlarla hastanın daha iyi yaşam standartlarına sahip olmaları hedeflenir. Kullanılan ilaca bağlı olacak şekilde belirli yan etkilerin oluşabilmesi söz konusudur. Yan etkiler hafif veya yüksek şiddetli olabileceğinden dolayı, görüldükleri ilk andan itibaren doktor tarafından kontrol edilmelidir. Kontroller sonrasında ilaç tedavisi için değişim sağlanabilmesi mümkündür.
Antipsikotikler
Genel olarak şizofreni için kullanılıyor olmalarıyla bilinen antipsikotikler, bipolar bozukluk için de kullanıma uygundurlar. Akut dönem tedavi döneminde tercih edilebilecekleri gibi aynı zamanda duygudurum dengeleyici ilaçların etkisini artırma amacıyla da önerilebilir. Bipolar bozukluk tedavisinde düşük dozda uygulamalarıyla birlikte temel olarak 2 farklı kategoride incelenirler. Tipik ve atipik antipsikotikler, beyindeki dopamin ve seratonin hormonlarının düzenlenmesine yardımcı göreve sahiptir. Genel olarak şiddetli bipolar bozukluk yaşayan hastalarda kullanımları uygun olarak kabul edilen ilaçlar kategorisinde değerlendirilir.
Benzodiazepinler
Bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan ilaçlar kategorisinde benzodiazepinler de yer alır. Yatıştırıcı etkiye sahip olan bu ilaçlar, merkezi sinir sistemine etki ederek bipolar bozuklukta pozitif sonuçların alınmasına katkı sağlarlar. Rahatlamayı ve kasların gevşemesine olanak tanır durumda olduklarından dolayı, aktif olarak kullanımları sonucunda hareketlerde yavaşlama görülebilir. GABA kimyasalının beyinde artırılmasını sağlamalarıyla etki ederler. Nöronların aktivitesinin azaltma görevine sahip olan GABA’nın artırılması sayesinde, yatıştırıcı etki görülmeye başlanır. Bipolar bozukluk tedavisi benzodiazepinler kategorisinde kullanılan başlıca ilaçlar Tranxilium, Lorazepam, Lexatin, Orfidal, Valium ve Trankimazin olarak bilinirler.
Lityum
Bipolar bozukluk tedavisinde sıklıkla kullanılan lityum oldukça etkilidir. Hastalar için lityum kullanmadan önceki dönemde gerekli testlerin yapılmış olması şartı bulunur. Doktor tarafından öncelikli olarak böbrek ve tiroid işlevlerinin sağlık durumu kontrol edilir. Kadın hastalar lityum kullanırken hamile kalmamalıdırlar. Çocuk planı olan kadın hastalar için doktorla yapılacak görüşmeler sonrasında kesin karar belirlenir. Lityumun günlük dozu hastadan hastaya farklı olacak şekilde ayarlanır. Kan düzeyinin durumuna bağlı olacak şekilde değiştirilen dozlar, doktor önerisinin üzerine çıkmamalı ve aşağısına düşmemelidir. İlaç dozu için bireysel ayarlamalar yapılmaması doğru kullanımı sağlar. Genellikle günlük olarak 2-3 doz alınması bipolar bozukluk tedavisi için önerilir. Lityum kullanımı, mide bulantısı oluşmaması için tok karınla yapılmalıdır. Tuz ve su alımının yeterli seviyede tutulması lityum kullanan kişiler için en önemli noktalar arasında yer alır. Sık idrara çıkma yan etkisini göstermesi nedeniyle susuzluk hissinin oluşumu olasıdır. Sağlığınızı korumak için su tüketimini artırmalısınız. Tuz alımı, lityumun böbreklerden hızlı atılmasını sağlayacak olan önemli noktalardan biridir. Her zamankinden az tüketimi yapıldığında lityum kullanımına bağlı olarak olumsuz sonuçların ortaya çıkabildiği görülür.
Günlük olarak kullanıma bağlı olarak, sık idrara çıkma yan etkisinin yanında farklı yan etkiler de olasıdır. Ellerde titreme, uyku hali, kilo alımı, akne artışı ve kaslarda hafif seviyede güçsüzleşme oluşabilir. Lityum kullanan bipolar bozukluk yaşayan hastalarda 6 ayda bir kez olacak şekilde böbrek tahlilleri yapılmalıdır. Böbreklerin sağlıklı çalıştıklarına dair herhangi bir sorun olmaması durumunda ilaç kullanımı gerekli görüldüğü takdirde devam ettirilebilir.
Lityum kan düzeyinin artışına neden olabilecek bazı ilaçlar bulunur. Ağrı kesici ve antibiyotik kategorisinde değerlendirilen ilaçların tamamında bu durum görülebilir. Başka doktor tarafından reçete ile yazılanlar kullanılmadan önce, aktif olarak lityum kullanıldığına dair bilgilendirme yapılmalıdır. Aksi takdirde kan düzeyinde yaşanan lityum düzeyi yükselmesi nedeniyle hayati risk oluşturabilecek yan etkiler görülebilir. Bulanık görme, kusma ve halüsinasyon oluşumu durumunda acil olarak doktora başvurulmalıdır.
Antidepresanlar
Antidepresanlar, bipolar bozukluk yaşayanlar için genellikle depresyon döneminde önerilen ilaçlardır. Duygudurum düzenleyicisi ilaçlarla birlikte kullanımları doktor tarafından istenebilir. Birlikte kullanılacak olmalarıyla bipolar bozukluk tedavisinde başlangıç aşamasını oluştururlar. Hastanın rahatlamasını ve kasların gevşemesini sağlayan ilaçlar olmalarıyla beraber, bazı hastalarda depresyon döneminden mani döneme kaymaya neden oldukları gözlenmiştir. Kontrollü olarak kullanılmaları bu açıdan oldukça önemlidir. Doktor kontrolünün sıklıkla gerçekleştirilmesiyle birlikte hastaların ruh hallerinin antidepresan kullanımıyla birlikte gözlemlenebilmesi mümkündür.
Valproik Asit
Beyindeki kimyasallara doğrudan etki ettiğinden dolayı, bipolar bozukluk hastalığına sahip olanlar için tedavi sürecinde kullanılabilecek ilaçlar arasında yer alırlar. Valproik Asit kullanımı mutlaka doktor kontrolünde gerçekleştirilmelidir. Etki düzeyi yüksek olmasıyla birlikte, beyne etki etmesi tedavide fark yaratan durumlardan biridir. Hastaların ruh hallerinde yaşanabilecek olan ani değişmeleri önleme görevine sahip olmasıyla düzenli kullanımı önem taşır.
Lamotrijin
Bipolar bozukluk yaşayanların depresif dönemlerinde Valproat tedavisi uygulanır. Depresyonu önlemek için lityumla eşit etkileri gösterebildiği gibi bazen lityumdan daha iyi sonuçlar verdiği de raporlanmıştır. Mani dönemlerini önlemede etki göstermemekle beraber, lamotrijin hasta durumuna bağlı olarak lityuma ek olarak önerilebilir. Lamotrijin 25, 50, 100 ve 200 mg. tabletler halinde bulunur. Günlük doz aralığı bipolar bozukluk durumunun şiddetine göre 25-400 mg arasında ayarlanır. Kullanım açısından kolay bir ilaç olmasıyla birlikte, kan düzeyinin kontrol edilmesini gerektirmez. Kilo alımı, el titremesi, mide bulantısı, baş dönmesi ve deri döküntüsü yan etkilerini gösterebilir. Lamotrijin için doktorlar genel olarak 25 mg. dozdan başlayarak dozları yavaş yavaş yükseltirler. İlaç seviyesinin asıl düzeyene gelen kadar sürekli olarak yükseltme sağlanması sayesinde vücutta yaşanabilecek olan ani tepkiler ve yan etkilerin yüksek seviyede görülmesi durumu önlenir.
Psikoterapi
Bipolar bozukluk tedavisindeki en önemli yöntemlerden biri olarak aktif olarak uygulanan psikoterapi, etkileşimli olarak sohbet etmeyle uygulamaya konulur. Asıl amaç hastanın çözüm bulamadığı durumlara karşın çözüm bulunmasını sağlamaktır. Kişinin kendini tanıyabilmesine izin verilen bir ortamın oluşturulmasıyla birlikte hasta için gerekli psikolojik zemin psikoterapiyle oluşturulur. Tedavi amaçlı olarak gerçekleştirilen psikoterapide hem işbirliği hem de iletişim aktif olarak gerçekleştirilir. Sorunun niteliğine göre bipolar bozukluk yaşayan hastalara özel uygulamaların gerçekleştirilmesi söz konusudur. Psikoterapist tarafından gerçekleştirilen psikoterapide hastaların aktif olarak tedaviye katılmalarının sağlanması tedavi sürecinin hızlanmasını sağlar.
Bipolar Bozukluk Hastalığının Nedenleri
Bipolar bozukluk her insanda görülebilecek bir hastalıktır. Kişilerin neden hastalandıklarına dair farklı nedenler bulunur. Hastalığın ortaya çıkmasına neden olan kombinasyonlar, bipolar bozukluk için zemin hazırlayabilir. Nedenleri değişkenlik gösterecek şekilde hastalığın oluşum zemini farklılaştığından dolayı, her faktör kendi içerisinde özel olarak incelenmesi doğru yöntemdir. 1.Kalıtsal Nedenler: Hastalığın nedenleri arasında yer alan faktörlerden biri kalıtsallıktır. Fiziksel olarak görülen kalıtsal hastalıklarla aynı şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bipolar bozuklukta pek çok genin rol oynamasından kaynaklı olarak, genetik olarak hastalığa yakalanma riski farklı açıdan ele alınır. Yakın dereceden akrabalarında bipolar görülen bireylerin, normal bireylere göre bipolar bozukluk hastalığına yakalanma riskleri yükselir. Kalıtsal olarak pek çok genin rol oynamasına bağlı olarak oluşabilecek hastalık durumunun değerlendirilmesi klasik kalıtsal nedenlerden bu durumda ayrılarak farklı kategoride incelenir.
-
Nörotransmitter değişiklikleri ve sinir hücresi değişiklikleri: Beyin içerisinde sinir hücreleri arasında tek tek bilgi alışverişi yapılmasını sağlayan nörotransmitterler, iletişim maddeleri olarak tanımlanırlar. Hastalığın her fazında sinir hücresi yapılarında sapma gözlenebileceğinden dolayı, yeni epizotların oluşumuna zemin hazırlandığı tahmin edilir. Nörotransmitter değişiklikleri ve sinir hücresi değişiklikleri nedeniyle bipolar bozukluk yaşanabilmesi olasılığı bulunur.
-
Yoğun Stres ve Özel Yaşam: İnsan hayatında stres farklı seviyelerde görülebilir. Her an farklı bir durumun yaşanabilmesinden kaynaklı olarak yoğun stres durumunun oluşabilmesi mümkündür. Bipolar bozukluk yaşayan hastaların yoğun strese sahip oldukları görülebildiği gibi aynı zamanda özel yaşamdaki sorunların birikimleri olarak mental açıdan hastalık nedeni oluşabildiği gözlenmiştir. Pek çok hasta için epizodların genel olarak stres nedeniyle tetiklendiği bilinir. Yoğun stres ve özel yaşam bipolar bozukluk oluşumunu hazırladığı gibi aynı zamanda hastalığın seyrini yönlendirebilir.
-
Yatkınlık Derecesi: Her insan farklı karakter yapısına sahip olduğundan dolayı, bipolar bozukluk hastalığına yatkınlık da değişkenlik gösterir. Hastalığa yakalanmaya yatkınlığı bulunanlar için bipolar bozukluk oluşabilmesi daha kolaydır. Kişisel özellikler (mizaç) yatkınlık derecesini belirlediği gibi farklı faktörler de bu durumda etkilidir. Duygusal zorlanmaların derecesine bağlı olacak şekilde görülebilen yatkınlık derecesi değişkenlikleri nedeniyle kişinin ruhsal yapısında hassaslaşma söz konusudur.
Monoaminlerin Çalışmasında Değişiklik
Monoaminlerin çalışmasında değişiklik yaşanmasından kaynaklı bipolar bozukluk yaşanabildiği görülmüştür. İleti sisteminde görev alan monoaminlerin çalışmasında meydana gelen küçük bir değişiklik bile tüm sistemi etkilediğinden dolayı, yaşanan değişimlerin tamamı önem kazanır. Bipolar bozukluk hastalığının en önemli nedenlerinden biri olarak gösterilen monoamin çalışma değişiklikleri nedeniyle, hastalığın şiddeti de değişir. Bu durumda monoaminlerin çalışmasını değişiklik yaşanmadan önceki döneme getirme hedefi mevcuttur.
-
Bipolar Bozukluk Hastalığının Belirtileri
Bipolar bozukluk, teşhis edilmesi zor ruhsal hastalıklardan biri olarak kabul edildiği gibi aynı zamanda farklı hastalıklarla da çoğunlukla karıştırılabilir. Kendisine özgün belirtileri göstermesiyle beraber her bireyde farklı olacak şekilde görülebilmesi olanağı bulunur. Hastalık farklı dönemlerde olabileceğinden dolayı belirtiler mani dönemi veya depresyon döneminde farklı seviyede ele alınır. Bipolar hastalığın belirtileri bazı kişiler için hastalık durumu nedeniyle oluşmadığından dolayı belirtilerin tamamının incelenerek tanının koyulmasında zorluk yaşanabilmesi olasılığı bulunur. Hastalığın belirtileri kapsamlı olarak incelenerek bipolar bozukluk tanısının konulabilmesi sadece doktor tarafından sağlanır.
Depresyon: Bipolar bozukluk hastalığının belirtileri arasında depresif döneme ait olan sık görülen davranışlar bulunur. Hayata karşı isteksizlik, sürekli uyku isteği ve kaslarda ağrı gibi durumların aynı anda görülebilmesi mümkündür.
Duygudurum Bozulmaları: Hastalığın en önemli belirtileri arasında duygudurum bozulmaları gösterilir. Bazı günlerde yoğun olarak sıkıntı ve bezginlik yaşanırken bazı günlerde ise bunun tam tersi olarak aşırı neşe durumuna rastlanır.
Öfke Patlamaları: Mani dönemi göstergelerinden biri olan öfke patlamaları sonrasında yerini derin üzüntüyle birlikte pişmanlığa bırakabilir. Bipolar bozuklukta sıklıkla yaşanabilecek olan öfke patlamaları sosyal hayatı zorlaştırır.
Hızlı Konuşma: Bipolar bozuklukta konuşma hızlı ve yüksek hızlıdır. Bireylerde konuşmanın basınçlı olması nedeniyle normal hızlı konuşmadan ayırt edilirler. Çoğunlukla konuşmalarında araya girebilmek ve soru sorabilmek mümkün değildir.
Sürekli Düşünce: Düşüncelerin sürekli olarak devam etmesi durumudur. Bir düşünceden diğer düşünceye hızlı şekilde atlayabilme ve hızlı geçişlerin yapılabilmesi bipolar bozukluk belirtilerindendir.
Davranışlarda Düzensizlik: Odaklanamama, kendine güven artışı ve aşırı hareketlilik durumu gibi tutarsız davranışların görülebilmesi mümkündür. Bipolar bozukluk hastalığının en önemli belirtilerinden olan düzensiz davranışlar diğer belirtilerle beraber görülebilmektedir.
Mani Dönemi Belirtileri
Bipolar bozukluğa sahip olan hastalar iki farklı dönem yaşarlar. Mani dönemi, hem bireylerin kendileri için hem de çevreleri için zorlayıcı olabilir. Mani dönemi kendisini belirgin belirtilerle gösterir. Bipolar bozuklukta mani fazı yüksek enerjinin vücuda pompalanmasına neden olur. Yeni fikirlerle birlikte ortaya çıkan coşkulu ruh hali mevcuttur. Uykuya daha az ihtiyaç duyma ve buna rağmen enerjide düşüş görülmemesi bipolar bozuklukta mani döneminin getirilerinden biridir. Bireylerin kendilerini yenilmez olarak kabul etmeleriyle beraber gerçeklikten uzak düşünceler içerisinde bulunabilmeleri olasıdır.
Mani dönemi bipolar bozukluk yaşayan hastalara ilk aşamada kendilerini iyi hissettirme etkisi gösterir. Kontrolden kolaylıkla çıkabilecek olduğundan dolayı, mani dönemi oldukça tehlikelidir. Rastgele seks, tüm birikimleri bir anda kaybetme ve sürekli alışveriş gibi olumsuz istekler bu dönemde oluşur. Mani dönemi belirtileri arasında agresiflik de yer alır. Bazı hastalarda mani döneminin şiddetine bağlı olarak halüsinasyon görebilme ve gerçek olmayan sesler duyabilme belirtileri de gözlenir.
Hipomani Belirtileri
Hipomani, maniye göre şiddet açısından daha hafif seviyede olmasıyla maniden ayrılır. Bireylerin davranışlarda belirgin olarak değişim yaşanması hipomani belirtileri arasındaki en önemli durumların başında gelir. Duygu durumlarında ve sosyal açıdan mevcut olan fonksiyonlarda, dışarıdan fark edilebilir derecede değişimin olması hipomaniyle açıklanır. Bipolar bozuklukta hipomani yaşanması sosyal ilişkileri etkilemeyecek ancak fark edilebilecek seviyededir. Hipomanide psikotik özellikler görülmez.
Depresyon Belirtileri
Bipolar bozuklukta geçmiş dönemlerde depresyon evresi, klasik depresyon olarak düşünülmüş olsa da günümüzde yapılan araştırmalarla beraber arada belirgin farkların oluştuğu görülmüştür. Bipolar bozukluk yaşayan hastalar için depresyonda yaşanan farkla beraber tedavi uygulamaları da geçmiş dönemlerden farklıdır. Bipolar depresyon yaşayan bireylerde depresyonun şiddeti normal depresyondan daha yüksek seviyede olabilir. Aşağıdaki belirtilerin tamamı depresyon belirtileri olarak tanımlanır:
- Ümitsizlik
- Huzursuzluk
- Üzgün hissetme
- Hayattan ve aktivitelerden zevk alamama
- Enerjide düşü
- Fiziksel ağırlaşma
- Sindirim sistemi sorunları
- Zihinsel düşüncelerde ağırlaşma
- Yavaş konuşma
- Odaklanamama
- Kilo sorunları
- Artan uyku isteği
- Hafızada zorlanmalar
- Suçluluk hissi
- Ölüm düşünceleri
Bipolar Bozuklukla Karıştırılan Rahatsızlıklar ve Durumlar
Teşhis edilmesi zor bir hastalık olduğundan dolayı, bipolar bozuklukla karıştırılabilen rahatsızlıklar ve belirli durumlar mevcuttur. Kendi içlerinde bipolar bozukluktan harici olarak farklılıklar gösterebilmeleri olasıdır. Küçük noktalarda birbirlerinden ayrılıyor olmaları nedeniyle iyi bir gözlem ve düzenli olarak kontrol gereklidir.
Borderline Kişilik Bozukluğu
Borderline kişilik bozukluğu ve bipolar bozukluk arasında temel olarak iki benzer nokta bulunduğundan dolayı sıklıkla karıştırılabildikleri gözlenmiştir. Duygudurumda dalgalanmalar ve dürtüsel olarak hareket etme her iki hastalığın ortak noktası olarak kabul edilir. Temel farklılıklardan biri, genetik kalıtsallığa bipolar bozukluk hastalığında rastlanmasıdır. Borderline kişilik bozukluğuna dair kalıtsal aktarıma dair herhangi bir kanıt yoktur. Hastalığın gelişimi boyunca travmaların etkisinin borderline kişilik bozukluğunda daha fazla olduğu görülür. Bipolar bozuklukta bu durum daha hafif seviyededir.
En önemli ayrım çizgisi bipolar bozukluk hastalarında mevsimselliğe sıklıkla rastlanması durumudur. Borderline bozuklukta mevsimsel geçişler etkili değildir. Son olarak en önemli farklar arasında, problem çözümleme yetilerindeki farklar bulunur. Borderline bireylerde karmaşık problemlerin çözümlerinde zorlanma yaşandığı gibi bipolar bireylerde ise planlama ve düzenleme gibi işlevsel konular üzerine zorlanma yaşanır. İki hastalık arasındaki farkların tespit edilebilmesi için doktor tarafından yapılacak olan düzenli incelemeler etkilidir.
Şizofreni
Bipolar bozukluk ve şizofreni, belirtileriyle birlikte seyir açısından da benzerlikler gösterebilmektedir. Psikotik özelliğe sahip bipolar bozukluklarda şizofreniyle karıştırabilme sıklıkları yükselir. Bu durumda hastalığın öyküsünü ve gidişatını bilmek önemli ipuçlarını beraberinde getiren faktörler olarak kabul görür. Bipolar bozukluk genel olarak ataklar halinde görülen fakat atak olmadığı dönemlerde bireylerin sosyal açıdan uyumlu davrandıkları bir hastalıktır. Şizofrenideyse bundan farklı olarak süreklilik bulunur. Şizofrenide kısmi düzelmeler yaşanabileceği gibi rahatsızlığa ait izler düzelme dönemlerinde tam olarak geçmeden devam edebilir.
Tek Uçlu Depresyon
Tek uçlu depresyon, unipolar depresyon adıyla da bilinir. Tek uçlu depresyon döneminde belirgin olarak görülen bazı durumlar mevcuttur.
- Yoğun hassasiyet
- İnsanlar tarafından kötü davranılma düşüncesi
- Çabuk alınganlık gösterme
- Halsizlik
Bipolar bozukluk hastalığındaki depresyon dönemi genel olarak tek uçlu depresyonla en sık karıştırılan dönem olarak bilinir. Depresyonun bipolar bozukluk kaynaklı olup olmadığını öğrenebilmek adına hastalarda görülen belirtiler dikkate alınmalıdır.
Kafa Travmaları
Bir yere çarpma, darbe alma veya daha farklı nedenler dolayısıyla kafa travmaları yaşanabilir. Herkes tarafından yaşanabilecek olası sorunlardan birisi olmasıyla kafa travmalarında beyindeki sinirlerin zarar görebilmesi mümkündür. Bipolar bozuklukla karıştırılan durumlardan birisi olması nedeniyle, belirtiler açısından ortak seyir gözlenebilir. Kafa travmalarında bipolar bozukluktan farklı olarak ani başlangıçlar bulunur. Zarar gören sinirler dolayısıyla sıkça bipolarla karıştırılabilir durumda olan kafa travmaları belirli bir dönemin ardından görülebilir.
Metabolik Sorunlar
Metabolik bozukluklar oldukça kapsamlıdır. Yüksek kolesterol, yüksek kan basıncı ve trigliserid başta olmak üzere daha pek çok farklı hastalığa yol açabilirler. Metabolik sendromların gösterdiği belirtiler bipolar bozukluktaki depresyon dönemine ait belirtilerle benzerlik gösterir. Metabolizma faaliyetlerine bağlı olarak bireylerde gelişen sorunlar ilk etapta bipolarla karıştırılabilseler de ilerleyen dönemde birbirlerinden ayırt daha kolay ayırt edilebilme durumu bulunur.
Demans
Demans, beyni etkilemekte olan bozukluklara neden olan etkilerin genel adı olarak tanımlanır. ‘Bunama’ ismiyle de bilinen demans, bireylerin günlük hayatta yaptıkları etkinlikleri yapmalarında zorlanma yaşamalarına neden olur. Giyinmek, yemek yemek ve diğer normal faaliyetlerde zorlanma görülür. Demans hastası olanlarda, duyguları kontrol etme yeteneklerinin olmadığı analiz edilmiştir. Kişiliklerinin değişebilmesiyle birlikte aniden sinirlendiklerine de sıklıkla rastlanır. Bazı hastalar fiziksel olarak bir noktada bulunmayan şeyleri görebilme semptomuna sahip olurlar. Demansta kişilik değişimleri, ani sinirlenmeler ve var olmayan şeylerin görülmesi bipoların mani dönemiyle sıklıkla karıştırılabilir. Demans hastaları ve bipolar bozukluk hastalarının ayrıldıkları en önemli nokta ise, bipolar bireylerde hafıza kaybı yaşanmadan hayatın devam etmesi durumudur.
Uyuşturucu Madde ve Alkol Kullanımı
Uyuşturucu maddenin ve alkolün pek çok farklı çeşidi bulunduğu gibi aynı zamanda, bağımlılık oluşturabilmeleri olasıdır. Uzun vadeli kullanımları nedeniyle beyindeki sinir uçlarının zarar görebildiği saptanmış olduğundan dolayı, bipolar bozuklukla karıştırılabilen durumlardandır. Bipolar bozukluk yaşayan bireylerde uyuşturucu madde ve alkol kullanımına eğilim gözlenir. Uyuşturucu madde ya da alkol kullanımının bipolar nedeniyle oluşup oluşmadığına dair net teşhisin yapılması birbirlerinden ayrılmalarını sağlar.
Tiroit Bezi İşlev Bozuklukları
Tiroit bezinin temel işlevi triiyodotironin (T3) ve tiroksin (T4) hormonunu yaparak dolaşıma sunmasıdır. Tiroit bezinde işlev bozuklukları yaşanması dolayısıyla bipolar bozukluk hastalık yaşandığı endişesi doğabilir. İşlevinde sorun yaşanan tiroit bezi nedeniyle ortaya çıkabilecek semptomlar yakın seviyede benzerliğe sahip olur. Her zamankinden daha depresif hissetme, kilo değişimleri yaşanması, uyku sorunları, bağırsak sorunları, kan basıncı, libido sorunları, kas ve eklem sorunları tiroit işlev bozukluklarının getirileri arasında yer alır. Bipolar bozuklukta depresyon dönemi bulgularıyla eşleşebilecek olan belirtilerin ayırt edilebilmesi için tiroit bezi testi yaptırılarak hastalığa dair bilgi sahibi olunabilmesi mümkündür.
Karaciğer Yetmezliği
Karaciğer insan vücudunun en önemli parçası olduğu gibi farklı nedenlerden dolayı karaciğer yetmezliği sorununa rastlanabilir. Bipolar bozuklukla karıştırılan hastalıklardan birisi olarak tanımlanan karaciğer yetmezliği, belli başlı semptomlara sahiptir. Erken dönemlerinde genel itibariyle kendini belli etmese de, karaciğer yetmezliğinin ilerlemesiyle beraber bu semptomlar görülür. Bulantı, güçsüzlük, kilo kaybı ve halsizlik bipolar bozuklukla karaciğer yetmezliğinin benzerlik gösterdiği semptomlar olması nedeniyle karıştırılabilirler. Karaciğer yetmezliğinde bu bulgulara ek olarak farklı durumların görülebilmesi de söz konusu olur. Kanama, kaşıntı ve sarılık oluşması bu semptomlarla birlikte karaciğer yetmezliğinde gözlenirken, bipolar bozuklukta gözlenmez.
Doğru Teşhis Neden Önemlidir?
Bipolar bozuklukların tedavisinin başarılı şekilde sağlanabilmesi için doğru teşhisin önemi yüksektir. Hastalarda görülen semptomların farklı hastalıklarla karıştırılabilmesi nedeni ile teşhisin net olması belirli bir süreyi kapsayabilir. Bipolar bozuklukta doğru teşhis yapılması tedavinin ilk adımı olarak tanımlanır. Teşhise göre oluşturulacak tedavi planıyla beraber hastalık için kalıcı olarak sonuçların alınabilmesi mümkündür. Bipolar bozukluk hastalığına sahip olanlar için doğru teşhisin gerçekleştirilmesi alanında uzman psikolog veya psikiyatristler tarafından sağlanır. Düzenli olarak kontrol isteyebilmeleriyle birlikte, bipolar bozuklukta yeni gelişmelerin olup olmadığını takip edebilmek ve aynı zamanda hangi evrede olduğunu görebilmek önemlidir. Doğru teşhisin net olarak yapılması sayesinde tedaviye kısa süre içerisinde başlanarak hastalar için en uygun haliyle tedavi uygulamaları aktif olarak devam eder.
Bipolar Bozukluk Teşhis ve Tanı Yöntemleri
Bipolar bozukluğun teşhisi zor bir hastalık olması sebebiyle, hastalara teşhis konulabilmesi için kapsamlı bir çalışma yürütülmelidir. Hastanın geçmiş zamanlarda yaşadığı deneyimler, hastanın öyküsünü belirleyebildiğinden dolayı hasta ile iletişim kurulması önem taşır. Deneyimlerle birlikte hasta hakkında gözlem yapılması bipolar bozukluk teşhisinin net olarak koyulabilmesi olanağını sağlar. Hastalığın farklı türleri bulunduğu gibi, diğer psikolojik hastalıklarla ortak belirtilere sahip olması doğru bir teşhis zorunluluğunu artırır. Teşhis için öncelikli olarak hastanın ataklardan önceki ve atak sırasındaki davranışları gözlenmelidir. Bipolar bozukluk yaşayanların çevresinde bulunanlar hastaya ait bilgileri psikiyatra aktarabilirler. Davranış bozukluklarının sürekli olarak devam etmesi, bireyler için bipolar bozukluk teşhisinin koyulmasındaki en önemli kalıp konumundadır.
Hastanın Geçmiş Hayatının İncelenmesi
Hastanın geçmişine dair yapılacak incelemeler sayesinde, bipolar bozukluk hastalığının oluşumuna zemin hazırlayan faktörler öğrenilebilir. Hastanın travma, baskı veya psikolojik açıdan zorlanma yaşadığı durumlarda bipolar bozukluk hastalığının baş gösterebilmesi mümkündür. Yoğun stresli iş hayatı, ani kayıplar ve ailevi sorunlar, hastanın geçmiş hayatının incelenmesi aşamasındaki en sık rastlanan örnekler arasında yer alır. İletişimin doğru şekilde sağlanmasıyla birlikte, öncelikli olarak teşhisin koyulabilmesi ve ardından tedavinin başlatılabilmesi kolaylaşır. Bu durumda hastaların geçmiş hayatlarına dair doktor tarafından gerekli görülen her bilgiyi aktarmaları elzemdir.
Hastalığın Geçmişinin İncelenmesi
Hastanın geçmişinden harici olarak hastalığın geçmişinin de incelenmesi teşhis aşamasında gerekliliklerden biri olarak tanımlanır. Hastalığa dair geçmiş dönemlerde belirgin seviyede ayırt edilebilen atakların yaşanıp yaşanmadığına incelemeler gerçekleştirilmelidir. Bipolar bozuklukta hastalığın geçmişinin incelenmesiyle birlikte teşhis için önemli bulgulara ulaşılabilmesi mümkündür. Hastalığa dair net görüşlerin elde edilebilmesine yönelik olarak geçmiş veriler yüksek düzeyde rol oynar. Her hastada hastalık geçmişi farklılaşabileceğinden dolayı, hastalarda bipolar bozukluğu nasıl ilerleyebileceğine dair doktor tarafından bilgi sağlanabilmesi olanağı bulunur.
Düzenli Doktor Kontrolü
Bipolar bozuklukta düzenli olarak doktor kontrolünün sağlanmasıyla birlikte, hastalığa dair teşhis konulması ve hastanın ne durumda olduğunun gözlemlenebilmesi hedef alınır. Hastalığa dair bulguların hem doktor tarafından incelenmesi hem de hastaların yaşadıkları ruh halini aktarabilmeleri için kontrollerin düzenli olması şartı bulunur. Bireylerin yaşadıkları tüm sorunların göz önünde bulundurulmasıyla birlikte düzenli doktor kontrolü, net teşhisin koyulabilmesi ve en kısa süre içerisinde tedavi sürecinin başlatılabilmesini sağlar. Doktor kontrolünün düzenli olmadığı durumlarda elde edilecek verilerde eksiklik yaşanabilmesi olasıdır. Doktor kontrolü hastalığın iyileşebilmesi için gerekliliklerin ne olduğuna dair bilgi alınabilmesini beraberinde getirdiğinden dolayı düzenli olarak gerçekleştirilmelidir. Doktor tarafından belirlenen periyotlar içerisinde kontrollere gelinmesi istenir. Hastalar için belirlenen tarihlere uyularak her kontrole gidilmesi bipolar bozukluğun hem güncel durumunun görülebilmesinde hem de tedavi uygulamalarının belirlenebilmesinde etkilidir.
Bipolar Bozukluk Hastalığı Risk Faktörleri
Bipolar bozukluk için belli başlı risk faktörleri mevcuttur. Risk faktörlerinin her biri kendi içerisinde incelenebilecekleri gibi aynı zamanda hastalığa direkt olarak etki ettikleri gözlenmiştir. Hastalığın görülmesine zemin hazırlayacak olan risk faktörlerinin birbirlerinden ayrılması ile birlikte özel olarak incelenmeleri gerekir.
Genetik
Genetik, bipolar bozukluğun görülmesinde risk faktörlerinden biri konumundadır. Ruhsal hastalıklar içerisindeki genetikle ilişkili olan tek hastalık olarak kabul edilir. Bipolar bozuklukta tek bir genin risk faktörü olarak değerlendirilebilmesi mümkün olmaz. Hastalıkta birden fazla genin rol oynadığı risk faktörü bulunur.
Yaş
Bipolar bozuklukta yaş belirli bir aralıktadır. Ortalama olarak 15-30 yaş arasında görüldüğü gözlenir. Risk faktörlerinden biri olarak kabul edilen yaş hem genç hem de ileri olabileceğinden dolayı hastalar özelinde semptomlar farklılaşır. Yaş çevresel faktörler nedeniyle bipolar bozukluk yaşanmasına neden olabilecek faktörlerden birisi olmasıyla birlikte, özellikle genç yaş aralığında bulunanlar için bu durum daha yüksek derecede görülebilir.
Mevsim Değişiklikleri
Mevsim değişikliklerinin yaşanması bipolar bozuklukta hastalık eşiğinin düşünmesine neden olur. Bireyler için mevsimlere bağlı olarak iştahta azalma, uyku sorunları ve daha hassas hissetme durumlarının oluşabilmesi olasıdır. Bipolar bozuklukta değerlendirilen risk faktörleri arasında sıralanan mevsim değişiklikleri nedeniyle belirgin olarak hastalık semptomlarının ortaya çıkabilmesi olasıdır.
Bunama
Bunama bipolar bozuklukla ilişkili görülebilecek bir hastalık olarak tanımlanabilir. Benzer noktalarının olması dolayısıyla kişilikte bozulma yaşanması temel risk faktörünü oluşturur. Zihinsel olarak aktivitelerde yaşanan değişimler en önemli etkenler arasında değerlendirilir.
Diyabet
Halk arasında şeker hastalığı adıyla da bilinen diyabet, bipolar bozuklukta fiziksel açıdan etkili faktörlerden biri olarak tanımlanır. Uykusuzluk hali, kilo değişimleri ve ciltteki bazı problemlerin oluştuğu görülebilir.
Hipertansiyon
Bipolar bozukluk tanısı konulan hastaların yarısından fazlasında hipertansiyon olduğu gözlenmiştir. Hipertansiyon dolayısıyla bipolar bozuklukta yaşanabilecek olan semptomların artış gösterebilme olasılığı bulunduğundan dolayı hipertansiyon ayrı olarak ele alınmalıdır.
Tiroid Hastalığı
Tiroid hastalığı hormonlarla ilişkili olan bir hastalık olarak ön plana çıkmasıyla beraber gösterdiği etkiler bakımından risk faktörünü oluşturur.
Bipolar Bozukluk Hastalığı Komplikasyonları
Bipolar bozuklukta belli başlı komplikasyon görülebilir. Komplikasyon oluşumuna tedavi aşamasında veya teşhis konulduğu aşamada rastlanması mümkündür. Birbirinden farklı komplikasyonların oluşumu, doğrudan bipolar bozuklukla ilgilidir. Hastalık dolayısıyla tetikleyici unsurların devreye giriyor olması sebebiyle komplikasyonların oluştu tespit edilmiştir.
Anksiyete Bozuklukları
Anksiyete bozuklukları, bipolar bozuklukla doğrudan ilişkili olarak hastalığın belirli döneminden itibaren ortaya çıkabilir. Ruhsal dalgalanmaların aşırı seviyede olmasının bir getirisi olarak oluşan bu komplikasyonda, hastalar kendilerini yoğun kaygı içerisinde hissederler. Ruh halinde yaşanan iniş ve çıkışlara ek olarak kaygının hiç geçmeyecekmiş gibi olduğu anksiyete bozuklukları hastalık sürecinin ağırlaşmasında sebebiyet verebilir. Bipolar bireylerde oluşabilecek komplikasyonlar içerisinde en sık görülen komplikasyon konumunda bulunur.
Borderline Kişilik Bozukluğu
Kişiler arası ilişkilerde, duygulanımdaki değişimlerle ve benlik algısında yaşanan değişimlerle kendisini gösteren borderline kişilik bozukluğu, bipolar bozukluk yaşayanlardaki komplikasyonlardan biri olabilir. Borderline kişilik bozukluğuna yol açabilecek seviyede ilerleme gösterebildiğinden dolayı, ilişkili olarak yaşanabilmesi söz konusudur. Anlık olarak yaşanan duygu durum değişiklikleri dolayısıyla bir anlık olarak çok iyi hissetme ardından çok kötü hissetme durumu oluşabilir. Bipolar bozukluk komplikasyonu olarak görülen borderline kişilik bozukluklarında bireyler yanlarında hep birine ihtiyaç duyma eğilimi içerisindedir. Yalnız hissetmeme temeline dayanan içgüdüsel davranış olarak da tanımlanır. Güven duygularının yüksek seviyede kırılgan olması bu komplikasyonun en belirgin özelliği olarak ön plana çıkar. Kişiler tarafından yapılan bireylere karşı gerçekleştirilen davranışların tamamına ek olarak sözlü ifadelere karşı da hassasiyet bulunur. Yoğun öfke hallerinin görülebilir olması nedeniyle sosyal ilişkilerde zorluklar yaşanabilir. Terk edilmeye karşı yüksek korku içerisinde olduklarından dolayı sürekli mücadele içerisinde olurlar. Bipolar bozukluk komplikasyonlarından biri olmasıyla birlikte borderline kişilik bozukluğunun neden olabileceği sonuçlar arasında sıklıkla partner değiştirme ve cinsel dürtülerin sürekli aktif olduğu görülür.
Uyku Düzeninde Değişmeler
Uyku düzeninde değişim yaşanması bipolar bozukluk komplikasyonu olarak görülebilecek olası durumlardan birisidir. Hastaların eski uyku düzenlerinin geride kalmış olmasıyla birlikte gece ve gündüz uykuları arasında karmaşa yaşanabilmesi mümkündür. Bipolar bozukluk yaşayan hastaların uyku düzeninde yaşanan değişimler ani başlangıçlı olabileceği gibi hastalığın belirli bir döneminin ardından da olabilir. Yaşanan uyku düzeni değişimleri hasta için mental açıdan yorucu olduğu kadar fiziksel açıdan da yorucu olur. Uykuda belirli bir standart seviyenin bulunmuyor olması nedeniyle gün içerisinde yorgunluk ve halsizlik hali yaşanır. Bipolar bozukluk hastalığına sahip olanlar için komplikasyon olarak uyku düzeninde değişmeler yaşanması dolayısıyla hayat düzeni de doğrudan etkiler. Bireylerde uyku düzeninde değişmeler yaşanmasından kaynaklı olarak gece uykusu olmadan sadece gündüz uyuma isteği oluşabilir. Belirli saatlerde uyuma ve uyanma düzeninin bozulması nedeniyle vücudun biyolojik saatinde de değişimlerin görülebilmesi mümkündür. Bipolar bozuklukta uyku düzenini oluşmasını tetikleyici en önemli faktör zihinde sürekli düşüncelerin bulunması ve düşünceler arasında hızlı şekilde geçişin olmasıdır. Sürekli olarak aktif halde olan zihinsel aktivite nedeniyle uykuya dalma sorunu baş göstermekle beraber bir süre sonra tamamen uykusuz kalabilme durumu oluşur. Bipolar bozukluk komplikasyonu olarak görülen uyku düzeninde değişimler yaşanması sosyal hayata da etki eder. Uykusuzluk durumunun beraberinde getirdiği ağırlaşma ve hareketlerde yavaşlama gibi sonuçlara ek olarak söylenenleri net olarak algılayamama da görülebilir. Uyku düzeninin kontrol altına alınabilmesi için rahatlatıcı ilaçlar doktor gözetiminde hastalara tedaviye yönelik olarak reçeteyle verilirler.
Bipolar Bozukluk Nasıl Önlenir
Bipolar bozukluğun tam olarak önlenebilmesi eldeki tedavi yöntemleri ile ne yazık ki mümkün değildir. Bipolar bozukluğun önlenebilmesi için ilaç tedavisine ek olarak hastanın yaşamını düzenlemesi, sosyal çevresinin hastaya karşı tutumunu değiştirmesi; hastanın, tedavisine olan inancını koruması gerekmektedir. Yapılan ilaç tedavileri ile bipolar bozukluğun iki ucu arasındaki geçişler büyük oranda engellenebilmekte; hasta daha stabil hale getirilebilmektedir. Hastalığın önlenebilmesi noktasında, hastalığa sebep olan genetik faktörlerin ne tür bir eğilim gösterdiği de oldukça büyük bir faktördür. Hastanın iki duygu arasında çok hızlı geçiş sağlamasına sebep olan genetik faktörlerde ilaç tedavisi yetersiz kalabilmektedir.
Hastalığın tam olarak olmasa da büyük oranda önlenmesini sağlayan temel unsurlar ise hastanın kendi yaşamında ve çevresiyle olan ilişkilerinde düzenlemelere gitmesidir. Hastalığın ataklarının minimum hasarla atlatılması amacıyla kişinin yapması gerekenler ve yapmaması gerekenler bulunur.
Hasta Yakınlarının Hastalık Hakkında Bilgilendirilmesi
Manik ve depresif dönemler arasında geçişe sebep olan faktörlerin başında hastanın yakınları gelir. Her ne kadar farkında olmasalar da hastanın iki duygu arasında çok hızlı geçiş sağlamasına sebep olabilirler. Eğer bipolar bireyin yakını iseniz mutlaka hastalık hakkında, hastalığın belirtileri ve döngüleri hakkında bilgi edinmeniz; hasta özelinde gerçekleşebilecek durumlara önceden hazırlıklı olmanız gerekmektedir.
Hastanın davranışlarını kontrol altına alarak yönlendirmek; ilacın işlevini tam olarak yerine getirebilmesini sağlamak neredeyse tamamen hasta yakınlarının inisiyatifindedir. Ayrıca yapılacak olan yönlendirmelerle ilaç tedavisine rağmen gelişecek atakların şiddetini minimuma indirmek de yine hasta yakınlarının inisiyatifindedir.
Uyku Bozukluklarının Düzeltilmesi
Duygu durum bozukluğunun ataklar şeklinde ortaya çıkmasının temel sebeplerinden bir tanesi kişinin uyku düzeninin bozuk olmasıdır. Uyku düzeni bozuk olan hastalar ilaç tedavisi yapıyor olsa dahi ataklar oldukça şiddetli ve sık görülecektir. Hastaların manik ve depresif dönem arasında geçiş yapması oldukça kolaylaşacak; atakların şiddetinde ve yıkıcılığında artış gözlenecektir. Hastanın yakınları ve doğrudan hasta tarafından uyku düzeninin korunması oldukça önemlidir. Bazı durumlarda bipolar hastaları iki – üç kadar uykusuz kalabilir. Bu uykusuz kalma döneminin sonunda da büyük ihtimalle atak yaşarlar. Böyle atakların ortaya çıkmaması için günlük belirli bir süre uyunmalı; neredeyse her gün aynı saatte yatılıp aynı saatte kalkılmalıdır.
Aşırı Stresten Kaçınmak
Aşırı stres, iş baskısı, arkadaş baskısı gibi durumlar bipolar hastasının atak geçirmesine sebebiyet verebilir. Uyku düzensizliğinden sonra en çok atağa sebebiyet veren durum stres altında bulunmaktadır. Bipolar hastası olmayanlarda dahi yıkıcı etkiler oluşturabilen stres durumu, duygusal açıdan oldukça kırılgan olan bipolar hastalarında daha büyük etkiler ortaya koyar. Bu etkilerin minimuma indirilmesi için hastaların stresten uzak durması, stresli işlere girmemesi, çevresi tarafından baskı altına alınmaması gerekmektedir.
Alkol ve Keyif Verici Madde Kullanımı
Bağımlılık seviyesinde olmasa dahi vücudun kimyasal dengesini bozan madde kullanımları istenmese dahi bipolar hastasının atak geçirmesine sebep verebilir. Çevresi ve hastanın doğrudan kendisi tarafından bu tür durumların kontrol edilmesi; varsa eğer alkol ve madde kullanımının sıfırlanması gerekmektedir.
İlaç Kullanımının Düzenlenmesi
Çeşitli ilaçlar bipolar atakları tetikleme kapasitesine sahiptir. Bipolar hastaları herhangi bir hastalıkla veya sporla ilgili ilaç kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışmalı, onun önerileri doğrultusunda ilaçları kullanmalıdır. Ayrıca ilaçların dozlarının da doktor tavsiyesiyle ayarlanması büyük önem taşımaktadır.
Sık Sorulan Sorular
Bipolar bozukluk için bireylerin aklına sıkça takılan sorular vardır. Sık sorulan soruların tamamına yönelik olarak doğru ve net bilgilerin öğrenilmesi sayesinde hastalık daha yakından tanınabilir. Bipolar bozukluk, genel bilgilerin yanı sıra ekstra özel soruları da beraberinde getirebilen bir hastalık olduğundan dolayı hastalığın her aşaması ayrı ayrı ele alınır. Aşağıda bipolar bozukluk üzerine sık sorulan sorular ve cevaplarını bulabilirsiniz.
Mani Veya Depresyon Atakları Ne Kadar Sürer?
Bipolar bozuklukta farklı dönemlerde atak süreleri değişkenlik gösterir. Mani ataklarının çoğunluğu 2-6 ay süresiyle görüldüğü gibi depresyon ataklarının süresi ise 6-13 aylık dönemde devam eder. Her dönem kendi özelinde farklı belirgin sonuçların görülebilmesi olanağına sahip olduğundan dolayı mani veya depresyon ataklarının sürelerinde değişkenlik görülür. Atak süresi boyunca, hastanın içerisinde bulunduğu döneme bağlı olacak şekilde hastalığın seyri değişkenlik gösterir. Bipolar bozuklukta mani veya depresyon ataklarının süresinin bireysel anlamda her hastada farklılık göstermesinin yanı sıra aynı zamanda çevresel faktörlere bağlı olacak şekilde sürmesi de mümkündür. Bipolar bozuklukta tetikleyici unsurların devreye girmesiyle birlikte atak oluşumu gözlenir. Mani veya depresyon ataklarının sürekliliklerini koruyarak seyredebilmeleri olasılığı bulunduğu gibi bundan farklı olarak aralıklı olarak belirli zaman dilimlerinde görülebilmeleri de olasıdır. Bipolar bozuklukta gelişen atakların ortaya çıkardığı sorunlarda belirginlik olduğundan dolayı, hangi dönemlerin atak yaşandığı dönemler olarak tanımlanabileceğine dair net bilgiler bulunur. Atak süresinde belirli bir aralık bulunsa da net bir süre belirtilemez.
Ataklar Ne Sıklıkla Tekrarlar?
Bipolar bozuklukta atakların tekrar sürelerini etkileyen pek çok farklı unsurun bulunuyor olmasıyla beraber, her detayın göz önünde tutularak değerlendirilme yapılması sağlanır. Atakların tekrarlama sıklıklarının durumuna göre hastalığın ne şiddette olduğunun belirlenebilmesi de olasıdır. Mani atakların tekrarlama süreleri bireylere bağlı olacak şekilde 2 haftayla 4-5 aylık sürede değişir. Depresif atakların tekrarlama sıklıkları ise daha uzun vadeli döneme yayılır. Bipolar bozuklukta depresyon döneminde bulunan hastalar için atakların tekrarlama sıklıkları 3 haftalık periyotlarda yıllarca sürebilir. Bipolar bozukluk yaşayan hastalarda sık aralıklarla görülen ataklar nedeniyle hastalığın ilerleyebildiği gözlenmiştir. Sık tekrarlayan ataklarda tedavi için gerçekleştirilecek uygulamalar destekli olarak sağlanabilir. Sıklık süresi daha az olan bipolar hastalarda düşük dozlarda başlatılan tedavinin ardından hasta için yapılacak gözleme bağlı olarak doz artırımına gidilebileceği gibi stabil tedavi sürecinin planlanabilmesi olasılığı bulunur. Atakların tekrarlama sıklıkları düzenli olabileceği gibi düzensiz de olabilir. Bipolar bozukluklarda ataklar genel olarak ani başlangıçlı olduğundan dolayı hastaların ataklar oluşmadan hemen önceki süre içerisinde önlem alabilmeleri mümkün değildir. Genel olarak uygulanacak olan tedavi ve terapilerle bipolar bozukluk ataklarının sıklıklarının ötelenmesi ve ardından tamamen iyileştirilmesi hedeflenir.
Bipolar Bozukluk İş Hayatını Ve Sosyal Hayatı Nasıl Etkiler?
Bipolar bozukluk hem iş hayatı için hem de sosyal hayat için olumsuz anlamda etki gösterebilen psikolojik hastalıktır. Hayatın içerisinde genel olarak sahip olduğu etkilerini belirgin seviyede ön plana çıkarıyor olmasıyla beraber hem bireylerin kendilerine olduğu gibi çevrelerinde yansır. İş hayatında aktif olarak bulunanlar ve bipolar bozukluk yaşayanlar için oluşabilecek sorunlar kapsamlı olarak incelenebilir. İşe Odaklanamama: Mesleğini farklı iş kollarında icra eden bipolar bozukluk hastalarında ortak sorun işe odaklanamamadır. İşle ilgili gerekli olan görevlerin yerine getirilemez hale gelmesiyle birlikte işlerde aksama yaşanabilmesi bireysel açıdan iş performansını etkiler.
Halsizlik-Uyuşukluk: İş yerinde sürekli olarak halsizlik ve uyuşukluk durumu görülebilir. Bireysel açıdan mevcut olan bu olumsuzluk nedeniyle işlerde aksama sorunları görülebildiği gibi bazı durumlarda iş yapma isteği tamamen kaybolur.
Uyku İsteği: Depresyon dönemi bipolar bozukluk hastalığı yaşayanların iş hayatları içerisinde sürekli uyku isteği oluşabilir. Çalışma hayatında uyku isteğinin her gün yoğun olarak yaşanması durumunda hastalar konfor alanları olan yerlere en kısa süre içerisinde dönem eğilimi gösterirler.
Verileri Algılayamama: İş dünyası içerisinde pek çok veriden faydalanabilmek mümkündür. Bipolar bozukluk nedeniyle iş hayatı için gerekli olan verilerin net şekilde algılanamadığından dolayı işleme dökülebilmesi söz konusu değildir. Verilerin algılanamaması nedeniyle iş hayatında çeşitli sorunların yaşanabilmesi ve bu nedenle daha fazla stres altında hissedebilme olasılığı bulunur.
Takım Çalışmasına Uyumsuzluk: Takım çalışması gerektiren işler için bipolar bozukluk nedeniyle tam anlamıyla uyum sağlanabilmesi bazı durumlarda mümkün olmaz. Duygudurumda yaşanan dalgalanmalar nedeniyle hastalığa sahip olan bireyler, diğer takım arkadaşlarıyla sürekli olarak tartışma halinde olabilecekleri gibi kesintisiz olarak konuşma isteğine de sahip olurlar. Başarılı bir takım çalışması yapılabilmesinin önüne geçen bu durum iş hayatını doğrudan etkiler. Her birey kendisi için özel bir sosyal hayata sahiptir. Bipolar bozukluk hastalığına sahip olanlarda duyguduruma bağlı olacak şekilde sosyal hayatın olumsuz anlamda etkilenebildiği görülür. Sosyal hayatta yaşanacak etkilenmeler dışarıdan fark edilebilir. İkili İlişki Kurmada Güçlük: İkili ilişki kurmada güçlük yaşanması bipolar bozukluğun neden olduğu sosyal hayatı etkileyen durumlardan biridir. Bireysel olarak kurulan ilişkilerde standart olmadığı gibi aynı zamanda yeni ikili ilişkilerde de tutumsuzluk sergilenebilmesi söz konusu olur.
Çabuk Sinirlenme: Sosyal hayatta çabuk sinirlenme nedeniyle insanlarla iletişim kurma becerilerinde zedelenme muhtemeldir. Bazı bipolar bozukluk yaşayan bireylerde sinirlenmeyi gerektirmeyecek kadar küçük problemlere sinirlenebilme durumu bulunur. Genel olarak sosyal ilişkilerde yaşanan bu durum etkisini zaman zaman gösterir.
Öfke Patlamaları: Bipolar bozukluk hastalarında mani dönemde agresifliğe bağlı olarak öfke patlamaları görülebilmesi mümkündür. Sosyal hayatın herhangi bir anı içerisinde yaşanacak olan yoğun öfkenin dışarıya hasta tarafından yansıtılması şiddete dayalı olabileceğinden dolayı, sosyal hayata uyum sağlama konusunda zorlanmalar yaşanabilir. Öfke patlamalarının ardından gelen üzüntü duygudurum değişimlerine bağlı şekilde açıklanır ve bireylerin sosyal hayattan tamamen uzaklaşması sonucunu doğurur.
Ailevi Sorunlar: Aile sosyal hayatın yapı taşlarından biri konumundadır. Bipolar bozukluk yaşayan hastaların ailevi sorunlarla sıklıkla karşı karşıya kalabildiği saptanmıştır.
Hastaların Alkol Ve Sigara Kullanması Sakıncalı Mıdır?
Alkol ve sigara kullanılması bipolar hastaların tedavilerini güçleştiren durumlardan biridir. Hastalığın belirtileri olarak ön plana çıkan zararlı madde kullanımları olarak değerlendirilmeleriyle birlikte hem alkol hem de sigaranın etkileri bakımından kullanılmaması gerekir. Bipolar bozukluk yaşayan bireylerde ani olarak başlayan zararlı madde kullanım artışı nedeniyle genel sağlık durumunda bozulmalar yaşanabileceği gibi ilaçların etkisine karşı sorun oluşabilmesi de mümkündür. Hastaların yaşam alışkanlıklarını değiştirmeleri bipolar bozukluktaki en önemli tedavi yöntemleri arasında sıralanıyor olmasıyla beraber, zararlı madde kullanımlarının da bırakılması uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar sonucunda kesin olarak belirtilmiştir. Hastalar için sağlıklı olmayan sonuçları ortaya çıkarabilecek olan alkol ve sigara kullanımından tamamen uzaklaşmak gerekliliği bulunur. Bireylerin hiçbir bağımlılıkları bulunmadan bipolar bozukluk hastalığını yaşamaları tedavilere verecekleri cevabın pozitif anlamda etkilenmesini sağlar.
Bipolar Bozukluğu Olan Kişiler Ehliyet Alabilir Mi?
Bipolar bozuklugu olan kişilerde ehliyet alabilmek için doktor tarafından onay verilmesi gerekir. Sürücü yönetmeliğinde geçen “Ruh ve sinir hastalıkları muayenesine ilişkin esaslar 9.Madde” üzerinden yapılan değerlendirmeyle birlikte bipolar bozukluk yaşayanların ehliyet alabilmesi mümkün olur veya olmaz. Genel olarak hafif düzeyde hastalığı yaşayan bireyler için ehliyet alabilme durumunun onaylanması sağlanır. Araç kullanımına uygun durumda oldukları kabul edilen bipolar bozukluk yaşayan bireyler farklı tipte ehliyet alabilme hakkına sahiptirler. Doktor tarafından hem kendi can güvenliklerini hem de trafikte başka insanların güvenliğini tehdit altına almayacak şekilde kabul edilen bipolar bozukluk yaşayan hastalar için verilen raporla birlikte ehliyet alınabilmesi olanağı bulunur. Ehliyet için yapılan özel değerlendirmelerden çıkan rapor ehliyetin alınması aşamasında sağlık belgesi olarak ilgili kuruma teslim edilir.
Hastalığın Kalıcı Tedavisi Var Mıdır?
Bipolar bozukluk için belirli bir tedavi bulunmaz. Her hasta sahip olduğu bipolar bozukluk şiddeti ve seyrine göre özel olarak tedaviye başlatılır. Hastalığın tamamen iyileştirilebilmesi mümkün olsa da tedavinin yıllarca sürebilmesi olasılıklar arasında bulunur. Kalıcı olarak tedavi edilmiş gibi görülen bipolar bozukluk hastalığı belirli bir sürenin ardından tekrar görülebileceğinden dolayı hastanın tekrar atak yaşaması durumu gözlenebilir. Doğru tedavinin uygulanmasındaki öncelikli amaç hastalığın kontrol altına alarak bireylerin daha stabil duygudurum içerisinde hayatlarını sürdürmeleridir. Kalıcı olarak tedavi edilebilme oranı yapılacak olan tedaviye bağlı olarak şekillendiğinden dolayı bu noktada tedavi uygulamalarının önemi artar.
Bipolar Bozukluk Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Bipolar bozukluk mutlaka tedavinin başlatılması gereken ruhsal hastalık olarak tanımlandığı gibi tedavi edilmediği zamanlar içerisinde çok daha şiddetli seviyeye ulaşabilir. Hastalığın seviyesinin kritik aşamaya gelmeden önce tedaviye başlanması önem arz eder. Bipolar bozukluk tedavi edilmediği durumda başlıca yakın ilişkilerde, aile içerisinde, sosyal hayatta ve iş hayatında sorunlar yaşanabilmesi mümkündür. Bipolar bozukluk tedavi edilmediği dönemde mani döneme geçiş süreci kısalır. Mani döneminde hastaların hem kendilerine hem de çevrelerindekilere ani öfke patlamalarıyla zarar verebilmeleri söz konusudur. Bipolar bozuklukta agresifliğin en üst seviyede yaşandığı dönem olan mani döneminde hastaların tedavi olmadan duygudurumları kontrol altında tutulamaz. Hastalar tedavi edilmezlerse sosyal hayatın içerisinde kişilik bozuklukları sergileyebildiklerinden dolayı diğer insanlarla ilişkilerinde sorun yaşayabilme durumuna sahiptirler. Sosyal hayatta yaşanan sorunlar nedeniyle belirli bir sürenin ardından tamamen ruhsal açıdan kötü hissedebilme durumu oluşur. Aile içerisinde ve yakın ilişkilerde bipolar bozukluk nedeniyle kopmalar yaşanabildiği görülür. Hastada mevcut olan değişikliklere bağlı olarak farklılaşan ilişkiler nedeniyle hastaların kendilerini iç sıkıntısına varacak şekilde kötü hissedebilmeleri olasıdır. Tedavi edilmeyen bipolar bozukluk hastalığındaki depresyon döneminde intihar düşünceleri bulunabilir. Hastaların gerekli olan koşullarda tedavilerinin gerçekleştirilmemesi durumunda hastalık uzun yıllar boyunca tekrarlayan ataklarla beraber devam edebilme durumuna sahip olur. Bipolar bozuklukta gerçekleştirilecek tedavinin her hasta için özel olarak sağlanması dolayısıyla hastaların tedavi aşamasında tüm gereklilikler sağlanır.
Bipolar Bozukluğu Olan Kişilere Çevresindekiler Nasıl Yaklaşmalı?
Bipolar bozukluğu bulunanlar için çevre faktörünün önemi tahmin edilenden yüksektir. Hastalıkta ani duygu yükselmeleri ve alçalmaları olduğundan dolayı hastanın çevresinde bulunanlar için baş edilebilmesi güç durumları oluşturabilir. Bipolar bozukluk yaşayanlar için kendilerinde mevcut olan ruh hali değişimleri çevreye sıklıkla yansıyor olduğundan dolayı etkileme seviyesi de yüksek olur. Hastaların çevresindeki yaklaşımlarda destek çok önemlidir. İyileşme döneminde özellikle bipolar bozukluk yaşayanların çevresinde bulunanların bilinçli olmasıyla gösterilecek olan destek sayesinde süreç hız kazanır.
Sevgi göstergeleri hastanın çevresindekilerin hastaya yaklaşmasındaki temel etkenler arasında bulunur. Bipolar bozukluk yaşayan bireyler için sevginin karşı taraftan kendine gösterilmesi durumu pozitif ruh hali kazanımına etki eder.
Bipolar bozukluk yaşayan hastalar için asla acıma duygusu güdülmemelidir. Her insandan yaşanabilecek olan olumsuz durumlardan birisi olduğu kabul edilerek hastalara şefkat gösterilerek yaklaşılabilir. Psikolojik hastalıklara yönelik olarak toplumsal ön yargılardan uzak olacak şekilde davranışların sergilenmesi sayesinde hastalar kendilerini özel hissederler.
Hastanın çevresindekiler için bipolar bozukluk oldukça zorlayıcı bir süreç olarak devam edebileceğinden dolayı, dikkatli olmak gerekir. Hastaya yaklaşımların bazı durumlarda oldukça güç olduğunun farkında olunması sayesinde istemeyerek de olsa hastaya yönelik kötü tutum sergilemekten uzak durulması mümkündür. Bipolar bozukluğun hiçbir şekilde hastanın kendi seçimi olmadığının akılda tutulması bu noktada oldukça büyük öneme sahip olur. Tedavi sürecinde hastanın her zaman yanında olunması ve rahatlatıcı telkinler uygulanması, çevrenin doğru yaklaşımlarından biridir.
Bipolar Bozukluğu Olan Kişiler Tehlikeli Midir?
Genel olarak bipolar bozukluğu olan kişilerin tehlikeli olarak değerlendirilmesi yanlıştır. Hastalık farklı evrelerde görülebileceğinden dolayı hastaların şiddete yatkınlık seviyede farklılaşır. Mani döneminde olan bipolar bozukluk yaşayan bireylerde ani çıkışların olmasından kaynaklı olarak kendine ve çevreye zarar verebilme durumu söz konusudur. Bipolar bozuklukta sadece mani dönemde fiziksel açıdan şiddete varabilen eğilimlerin görülebildiğine rastlanmıştır. Mani döneminden harici olan dönemlerde kişilerin tehlikeli tutumlar göstermemesi nedeniyle hastalığın genel anlamda bu şekilde değerlendirilmesi yanlıştır. Bipolar bozuklukta hastalara bakış açısının doğru olması en önemli detaylardan birisi konumunda bulunur. Yanlış değerlendirmeler nedeniyle hastalara karşı olan önyargı nedeniyle toplumsal açıdan bipolar bozukluk yaşayan bireylerin dışlanmamaları gerekir. Hastalığın tehlikeli seviyeye ulaşmadan önceki döneminde tedavi için gerekli adımların atılması önem arz eder.
Ataklar Tedavi Sürerken Gerçekleşebilir Mi?
Hastalıkta atakların yaşanabilecekleri anlar her an görülebilir. Tedavi süreci devam ederken farklı koşullara bağlı olarak nadiren de olsa bipolar bozukluk ataklarının yaşanabilmesi mümkündür. Genel olarak tedavi sürerken atakların kontrol altında tutularak hastanın rahatlamasının sağlanması hedef alınır. Tedavinin devam ettiği zaman zarfında görülebilecek atakların oluşum nedenleri değişkenlik gösterdiğinden dolayı, hastanın doktoruna bu durumla alakalı bilgi vermesi önemlidir. Tedavi dönemi içerisinde yaşanan ataklar dolayısıyla tedavinin işe yaramadığı düşüncesi yanlıştır. Bipolar bozuklukta tedavi sürecinin uzun olması nedeniyle atakların şiddetinde ilk dönemlerde belirgin seviyede düşüş yaşanabileceği gibi ilerleyen dönemlerde tamamen ataklardan uzak bir yaşam sürdürülebilmesi sağlanır. Hastalar tedavi sürecinde atak yaşadıkları dönemlerde hastalığa dair gerekli olan her şeyi yerine getirmelidirler.
Bipolar Bozukluk Şizofreniye Dönüşebilir Mi?
Şizofreni ve bipolar bozukluk arasında bir takım belirli farkların bulunmasıyla birlikte, hastalıkların tanımının ayrı ayrı yapılması önemlidir. Bipolar bozuklukta şiddetin ilerleyen boyutlara varması nedeniyle akla ilk gelen düşüncelerden biri şizofreniye dönüşüp dönüşmeyeceğidir. Şizofreni hastalarında gerçekten var olmayan görüntülerin ve seslerin sıklıkla görülüp duyulduğu bilinir. Bipolar bozukluğun şizofreniye dönüşebilmesi mümkün olmamakla birlikte, hastalığın seyrine bağlı olarak şizoaffektif bozukluk yaşanabilmesi olasılığı bulunur. Şizofreniyle birlikte bipolar hastalığın belirtilerinin bir arada görülmesiyle oluştuğu gözlenmiştir. Psikotik belirtilere ek olarak duygudurum dalgalanmalarında şiddetli belirtiler gösterir.
Bipolar Bozukluk Tedavi Edilmeden De Geçer Mi?
Bipolar bozukluk sürekli devam eden ve bununla beraber uzun vadeli bir hastalık olmasından dolayı tedavi edilmesi zorunludur. Tedavi edilmeden geçebilecek bir hastalık değildir. Bireylerin hem kendilerinin hem de çevresindekilerin zorlanmasına neden olabileceğinden dolayı tedaviye teşhisin ardından en kısa süre içerisinde başlanmalıdır. Hastalığın kendi kendine iyileşmesini beklemek en büyük yanlışlardan biri olacağı gibi beraberinde çok daha ilerleyen evrede hastalığın yaşanabilmesi durumunu getirebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında değerlendirilen bipolar bozuklukta profesyonel olarak doktor desteği mutlaka sağlanmalıdır. Tedavi edilmediğinde hastalığın geçmesi mümkün olmadığı gibi bunun tam aksi olarak ilerleyen boyutlara ulaşabilmesi tedaviyi güçleştirecek durumlardan biridir. Hastalık ilerledikten sonra tedaviye başlanması, ilk etapta olduğundan daha zorlu şekilde ilerleyebilir.
Bipolar Bozukluk Çalışmaya Engel Mi?
Bipolar bozukluk genel olarak çalışmaya engel bir hastalık olarak değerlendirilmez. Hastaların çalışabilme olanakları bulunmakla beraber, bu durum hastaneye yatış gerektiren seviyede değişkenlik gösterebilir. Bipolar bozuklukla alakalı olarak mevcut olan farklılıklar, hastalığın çalışmasının önünde engel olup olmadığının görülebilmesine doğrudan etki eder. Tedavi süreci devam eden hastalar için özellikle çalışmada herhangi bir engel yoktur. Hastalığın kontrol altında tutulabilir evrelerinde aktif olarak işle alakalı olarak gerekliliklerin yerine getirilebilmesi sağlanır. Bazı hastalar özelinde bipolar bozukluk nedeniyle çalışmada sorun yaşanabildiği de gözlenmiştir. Her hastanın özel olarak değerlendirilmesi gerektiğinden dolayı, çalışma durumları da bu özel kapsam içerisine dâhildir. Bipolar bozukluk kesin sınırlarla çalışmaya engeldir veya değildir şeklinde tanımlanamadığından dolayı doktor danışmanlığında iş hayatının şekillendirilebilmesi mümkündür.
Hastaların çalışabilecekleri kurumlar farklılık gösterebilir. Kurum tarafından belirlenen sağlık koşulları detaylı olarak gözden geçirilerek bipolar bozukluk yaşayanlar için rapor alınması gerekebilir. Hastalığın bireyleri ne kadar etkilediği ve iş hayatının denge değiştirici role sahip olup olmadığının detaylı olarak değerlendirilmesinin yapılmasının ardından hastaların iş hayatına yön verilebilmesi olasılığı bulunur. Kendilerini iyi hisseden ve doktor tarafından da onay alan bipolar bozukluk teşhisi koymuş olan bireylere verilecek rapor sayesinde aktif olarak her kurumda çalışabilmeleri olanağı sağlanır. Özet olarak, bipolar bozuklukta çalışma durumu; hastalığın şiddetine, tedavi durumuna ve bireylerin doktor tarafından değerlendirilmelerine göre belirlenir.
Bipolar Bozukluk Askere Gitmeye Engel Midir?
Askerlik durumu olan bipolar bozukluk hastalığı yaşayanlar için TSK tarafından psikolojik hastalıklar yönetmeliğine göre askere gitme durumu belirlenir. Tedaviyle düzelmez raporuna sahip olanlar için askere gitme zorunluluğu tamamen ortadan kalkar. Tedavi edilebilir olarak değerlendirilen bipolar bozukluk yaşayan bireyler için, geçmiş yıllarda alınmış olan devlet hastanesine ait tedavi sürecini gösteren resmi evrak askerlik durumunda belirleyicidir. Hastalarda genel olarak askere gitme durumuna yönelik olarak ertelemeli işlem uygulanır. Askerlik muafiyet durumu genel olarak 2-3 kez bipolar bozukluk nedeniyle erteleme yaşayanlarda muafiyet hakkını sağlar. Bazı adaylar için öncelikli olarak yapılan muayenelerin ardından hava değişimi verilerek ardından muafiyet verilir. Askerlikten terhis almış olan hastaların tekrar kontrol veya benzeri işlemler yapması zorunluluğu bulunmadığı gibi ömür boyu askerlikten muaf tutulmaları söz konusudur.
Bipolar bozukluk yaşayan erkek bireyler için askere gitmeye engel seviyede hastalık şiddetinin bulunuyor olup olmadığının belirlenmesinde öncelikli olarak doktor raporu ardından heyet raporu belirleyici faktördür. Askere gitme durumunda çoğunlukla engel durumu erteleme verilmesi olarak bilinir. Bipolar bozukluk yaşayan hastalar için tedavinin başarılı şekilde tamamlanmasının ardından tekrar yapılacak değerlendirmeler ve devlet hastanesi raporuyla birlikte ertelemenin tekrar gerçekleştirilmeyerek askerlik görevinin tamamlanabilmesi mümkündür. İyileşme sürecinin devamlılık süresine göre belirlenen şartlarda kesin hüküm verilir. Tedaviye hastanın verdiği cevaba göre askerlik durumunun değerlendirilebilmesi sağlanır. Bipolar bozukluk yaşayan bireyler için askerlik zorlayıcı şartlara sebep olabildiğinden dolayı, askere gitme durumunun belirlenmesi için profesyonel olarak kontrollerin sağlanması ve buna ek olarak rapor alınması şartı bulunur.
Bipolar Bozukluk Hangi Engel Durumuna Girer?
Bipolar bozukluk teşhisi konulan hastalar, ileri seviyeli gelişime ve ani değişimlere sahip ise engelli raporu alabilmektedir. Raporun oranı hastadan hastaya göre değişmekle birlikte yaklaşık olarak yüzde kırktır. Hastalığın etki mekanizması psikolojik olduğu için engel durumu da psikolojik rahatsızlıklar sınıfına girmektedir.
Bipolar Bozukluk İçin Hangi Bölüme Gidilir?
Bipolar bozukluk psikolojik hastalıklardandır. Ortaya çıktığına dair emareler gözlenmesinden sonra hastanelerin psikiyatri polikliniklerine başvurulmalıdır. Burada yapılan tetkiklerden sonra hastalığın tedavisi psikoterapi yöntemi ve ilaçlar kullanılarak gerçekleştirilir. Mani ve depresyon dönemlerini tetikleyen unsurlara göre de diğer bölümlerden destek alınabilir.
Bipolar Bozukluk Kaç Yaşında Başlar?
Bipolar bozukluğu ortaya çıkaran faktörler düşünüldüğünde, hastalığın her yaşta kendini göstereceği görülmektedir. Vakalar üzerinden yapılan istatistiksel çalışmalarda ise ilk ortaya çıkışın çocuklarda ve yaşlılarda nadir olduğu gözlenmektedir. Genelde ergenlik döneminden başlayan ve otuzlu yaşların ortasına kadar giden bir ilk görülme aşaması vardır. Ağır bir depresyon dönemi bipolar bozukluğun başlangıcı olmaktadır.
Bipolar Bozukluk Nasıl Teşhis Edilir?
Bipolar bozukluk teşhisi koyabilmek için geliştirilmiş mucize bir test yoktur. Hastalığın teşhis süreci de en az hastalık kadar komplekstir. Toplumda görülme sıklığının artmış olması doktorları bu konuda oldukça deneyimli hale getirmiştir. Hastalığın teşhisi mevcut belirtilere ve hastanın yaşam öyküsüne göre yapılır. Sonrasında ise gerekli bazı psikoterapik testler yapılarak nihai tanı aşamasına geçilir. Hastalığın belirtileri ve teşhisi her hastada özel bir süreci barındırmaktadır.
Bipolar Bozukluğu Olan Hasta Nasıl Beslenmelidir?
Beslenme alışkanlıklarının mani ve depresyon dönemi üzerindeki etkileri oldukça tartışmalıdır. Özellikle depresyon dönemlerine geçişte beslenmenin etkisinin bulunduğu düşünülse de bu klinik olarak kanıtlanmış değildir. Bipolar bozukluğa sahip olan hastaların özellikle depresyon döneminde olabildiğince sağlıklı beslenmesi gerekir. Et, yağ ve asitten arındırılmış diyet listeleri ile depresyon döneminin daha hafif atlatılması mümkün görünmektedir. Çiğ ve pişmiş sebzeler, asidik olmayan meyveler başlıca tüketim malzemeleri olmalıdır.
Bipolar Bozukluk Ne Zaman Ortaya Çıkar?
Bipolar bozukluk, vücudun derin bir değişime girdiği ergenlik döneminde ortaya çıkma eğilimindedir. On beş yaş ve sonrasındaki dönem, dışsal uyarıcılara da bağlı olarak oldukça önemlidir. Hastalık derin bir depresyonla beraber kendini göstermekte, bu depresyon bazen aylarca sürebilmektedir. Sonrasında ise hastalık, mani ile depresyon dönemleri arasındaki süreyi kısaltarak ilerleyişini otuzlu yaşlara kadar devam ettirmektedir.
Bipolar Bozukluk Akıl Hastalığı Mıdır?
Akıl hastalıkları ile ruh sağlığı hastalıkları kavram olarak birbirinden oldukça farklıdır. Ruh sağlığını belirleyen unsurlardan birisi akıl sağlığı olsa da bipolar bozukluk akıl sağlığı ile ilgili bir hastalık değildir. Bipolar bozukluk hastaları akli melekeleri üzerinde herhangi bir kayıp yaşamazlar. Diğer faktörlerden dolayı ruhsal durumlarını stabilize edemezler. Yani bipolar bozukluk akıl hastalığı olarak değerlendirilmemektedir.
Bipolar Bozukluk Tamamen Düzelir Mi?
Bipolar bozukluğa sahip hasta sayısının artmasıyla beraber bu hastalık üzerine yapılan çalışmalar da artmıştır. On – on beş yıl kadar önce tamamen tedavi edilemeyen bipolar bozukluk, günümüzde tedavi edilebilmektedir. Hastalığın tamamen tedavi edilmesinden sonra tekrar riski de oldukça düşüktür. Hastalığı tamamen tedavi edebilmek yani düzeltebilmek için hayat tarzı değişiklikleri, ilaçlar ve psikoterapiler beraber uygulanmaktadır.