Düşük Yapmak
- Sık Sorulan Sorular
- Yorucu Ve Ağır İşler Düşüğe Neden Olur Mu?
- Düşük Sonrası Sağlıklı Bir Gebelik İçin Ne Kadar Beklemek Gerekir?
- Gebelik Durumunda Sürekli İstirahat Düşüğü Önler Mi?
- Tüp Bebeklerde Düşük Yapma Riski Yüksek Midir?
- Düşük Yapma Şüphesi Varsa Ne Yapmak Gerekiyor?
- Çift Rahimli Olmak Düşüğe Neden Olur Mu?
- Anne Adayının Aşırı Zayıf Olması Veya Aşırı Kilolu Olması Düşüğe Neden Olur Mu?
- Şeker Hastalığı Düşüğe Neden Olabilir Mi?
- Gebelik Süresince Cinsel İlişkiye Girmek Düşüğe Neden Olur Mu?
- Çoğul Gebeliklerde Düşük Yapma Riski Yüksek Midir?
- Düşükten Ne Kadar Sonra Adet Görülür?
- Anne Ve Baba Adayında Kan Uyuşmazlığı Varsa Düşük İhtimal Artar Mı?
- Düşük Kaçıncı Haftada Olur?
- Düşük Yapınca Kanama Ne Kadar Sürer?
- Düşük Yaptıktan Ne Kadar Süre Sonra Cinsel İlişkiye Girilir?
Gebelik sırasında anne adaylarının en çok korktuğu, gebelik sonlanması türüne halk arasında bilinen adıyla düşün denilir. Gebeliğin düşük olarak sonlanması konusunda herhangi bir sabit neden yoktur. Her türlü durum düşük sorununa sebebiyet verebilir. Düşük, genel olarak tıbbi tahliye sonucunda gebeliğin sonlanması durumuyla sıkça karıştırılır. Tıbbi tahliye, çeşitli nedenlerden ötürü anne hayatının riske atılmak istenmemesi veya gebeliğin istenmemesi gibi durumlarda yapılan bir operasyon olarak bilinir.
Gebeliğin düşükle sonlanması durumunda, gebeliğin 20. haftası henüz tamamlanmamış olur. Öte yandan bebeğin ağırlığının 500 gr.’dan fazla olmaması durumu da 20. hafta gibi belirleyici bir kriterdir. Vajinada görülen şiddetli ağrılar ve yoğun kanamalar düşüğün en önemli belirtileri olarak bilinir. Kanama ve ağrıya ek olarak vajinadan çeşitli doku parçaları da dışarıya çıkar. Anne adaylarının düşükle karşılaşma ihtimalleri %15-20 civarındadır. Bu oran önemsenmesi gereken bir düzeydir ve özellikle çok erken yaşanan düşüklerde çoğu anne adayı durumu anlamadan, vajinadan gelen kanı adet kanamasıyla karıştırırlar.
Düşük Hakkında
Gebeliğin başlamasıyla birlikte gebeliğin beslenmesi adına rahim içerisinde HCG salgısı ortaya çıkar. Salgılama, gebelik için en uygun organizmaların oluşması ve hatalı organizmaların da vücuttan atılması konusunda etkili olur. Yani genetik unsurların, gebelik durumuna katılması ve yeni doğacak olan bebeğin de genetik unsurlardan pay alması sağlanır. Bu süreç esnasında hatalı organizmaların atılması ve yeni organizmalara yer açılması durumu nedeniyle düşük olayı gerçekleşebilir. Vücut gebeliği desteklemek isterken, farkında olmadan gebeliğin sonlanmasına neden olabilir. Bu durum özellikle gebeliğin ilk haftalarında sıklıkla görülür ve adet kanamaları gebelikle karıştırılır.
Gebelik en fazla 20. haftada görülür ancak bu süreye ulaşana kadar geçen ilk 4 dört hafta büyük önem taşır. İlk 4 hafta içerisinde HCG salgısı nedeniyle düşük olayı gerçekleşmezse, sonrasında gerçekleşen salgılama daha artar ve 20. haftaya kadar bu salgılama yoğun bir şekilde gerçekleşir. İlk 4 hafta ve 20 hafta gibi iki önemli zaman dilimi içerisinde gerçekleşen düşük olayları, anne adayının düşüğe ne kadar yatkın olduğunun önemli bir kanıtıdır. Bu iki zaman dilimi içerisinde düşük yapan anne adaylarının hepsi, sonraki tüm gebeliklerinde düşükle kesin olarak karşılaşmaz. Sadece normal anne adaylarına göre düşük risklerinin biraz daha fazla olduğu söylenebilir. Eğer 12. haftaya kadar herhangi bir düşük olayı görülmezse, sonraki haftalarda düşük riskinin kademeli olarak önemli ölçüde azaldığı rahatlıkla söylenebilir.
Düşük Nedir?
Gebeliğin 20 hafta veya 24 hafta kadar bir süreç öncesinde, embriyo ya da fetüsün ana rahminden atılarak sonlanması durumuna düşük adı verilir. Erken düşük ve geç düşük olarak, haftalara bağlı iki farklı tanım öne çıkar. 14 hafta öncesine kadar yaşanan düşüklere erken düşük, 14 hafta ile 24 hafta arasında gerçekleşen düşükler ise geç düşük olarak ifade edilir. Anne adayının düşük yapması durumu genetik faktörlerle alakalı veya kromozom yapısında meydana gelen anormalliklerle alakalı olabilir. Bununla birlikte çevresel faktörlerin de düşük konusunda etkili olduğunu unutmamak gerekir.
Anne adayının 24 haftayı atlatmasının ardından düşük riski tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle 24 hafta ile 37 hafta gibi iki önemli zaman dilimi arasında gerçekleşen düşük türevi olaylar, düşük olarak değil de erken doğum olarak tanımlanır. Döllenmenin çeşitli nedenlerden ötürü verimli geçmemesi söz konusu olabilir ve buna bağlı olarak düşük meydana gelebilir. Düşük konusunda her anne adayının bilinçlendirilmesi ve bu bilinçlendirilmenin ardından doğuma karşı daha hassas olmaları gerekir.
Düşük Türleri Nelerdir?
Düşük genel olarak erken düşük ve geç düşük olmak üzere 2 farklı tür olarak bilinir. Bunlara ek olarak da kendiliğinden düşük durumu da düşük türleri arasında yer alır. Erken düşük ve geç düşük haftalara bağlı olarak gelişen düşük durumlarını tanımlamak için kullanılırken, kendiliğinden düşük ise haftaya göre değil de başka durumlara bağlı olarak gelişen düşük durumunu ifade etmek için kullanılır.
Erken Düşük
Gebeliğin ilk 3 ayında veya 12 haftasında gerçekleşen düşük olayları, erken düşük olarak tanımlanır. Erken düşük, gebeliğin istemsizce sonlanması konusunda en sık görülen düşük türü olarak bilinir. Zaten haftalar ilerledikçe gebeliğin düşükle sonlanması riski önemli ölçüde azalır. Erken düşük olayının görülme sıklığı %20 civarındadır. Embriyonun hatalı şekilde gelişmesi sonucunda gerçekleşen erken düşük, büyük oranda engellenemez bir olay olarak bilinir. Anne adayının düşüğe yatkın olması ve daha birçok sebep, erken düşüğün gerçekleşmesi konusunda etkili olmaz. Aksine sağlıklı bir anne adayın da dahi erken düşük görülme oranı yine %20 oranında seyreder.
Genetik mutasyon, fetusun kromozom yapısında ortaya çıkan hata, rahme tam yerleşmemiş olan fetüs, hormonal sorunlar ve bazı enfeksiyonlar, erken düşük olayının gerçekleşmesinde etkili olurlar. Erken düşük olayının net bir belirtisi bulunmaz ve kanamayla birlikte görülür. Çoğu durumda anne adayları kanamayı, adet kanamasıyla karıştırarak dikkate almaz. Bazı anne adaylarında çok şiddetli ağrı görülürken, bazı anne adaylarında herhangi bir ağrı söz konusu olmaz. Erken düşük sırasında gerçekleşen kanama, pıhtı şeklinde olur. Bu nedenle gebelik sürecinde gerçekleşen her kanama, erken düşük olayıyla bağdaştırılmamalıdır. Ayrıca erken düşük yaşayan anne adaylarının, tekrar gebe kalma gibi bir planları bulunuyorsa, bu konuda herhangi bir uzmandan destek almaları önerilir.
Geç Düşük
Gebeliğin 20 hafta sonunda sonlanması durumuna geç gebelik adı verilir. Geç düşükler, anne adayının rahminde yaşanan sorunlar, bebeğin rahme tam olarak uyum sağlayamaması, kromozom yapısının hatalı olması, çeşitli ilaçların kullanımı ve anne adayının birtakım dikkatsizlikleri sonucunda yaşanabilen durumlardır.
Sürekli olarak devam eden pembe akındı ve az miktardaki kahverengi akıntı, geç düşük durumunun en önemli habercileri olarak bilinirler. Nadiren de olsa yoğun kanamalar ve anne adayının dayanamayacağı derecede ağrılar söz konusu olur. Geç düşük, erken düşük kadar sık rastlanan bir olay değildir. Bu nedenle üzerinde durulması ve neden kaynaklandığının tam olarak tespit edilmesi gerekir. Yapılan tetkiklerde geç düşüğün neden kaynaklandığı net bir şekilde anlaşılır. Sonrasında ise bu sorunu ortadan kaldırabilmek adına çeşitli tedaviler gerçekleşir. Geç düşük yaşayan anne adaylarının, normal anne adaylarına göre düşük konusunda daha fazla risk altında oldukları söylenebilir.
Kendiliğinden Düşük
Kendiliğinden düşük, tıp dilinde “abortus” olarak bilinir ve risk oranı %10-15 arasında yer alır. Kendiliğinden gerçekleşen düşüklerin %80’ni bebeğin uyumsuzlukları veya yapısal olarak sorunları nedeniyle gerçekleşir. Bu düşüklerin 15’i anne adayına bağlı sebepler nedeniyle gerçekleşirken, %5’inin ise babadan kaynaklı sebeplerden ötürü geliştiği söylenebilir.
Anne adayının bazı hastalıkları sahip olması, gebeliğin yeterli bir şekilde vücuttan beslenememesi, döl hücresinin yapı olarak bozuk olması ve genetik bozukluklar, kendiliğinden gerçekleşen düşüklerin ana sebepleri olarak bilinirler. Kendiliğinden gerçekleşen düşüklerin önlenebilmesi adına herhangi bir yöntem bulunmaz. Tamamıyla anne adayının veya babanın elinde olmayan sebeplerden ötürü gelişir.
Düşük Tehdidi
Anne adayının 20. haftadan önce herhangi bir kanama veya lekelenme gibi bir durumla karşılaşması olayına düşük tehdidi adı verilir. Eğer lekelenme ve belirli bir renkte kanama söz konusu oluyorsa, düşük tehdidine karşı önlemler alınır. Gerçekleşen kanamaların hepsi düşük tehdidi içermez ancak bu konuda tedbir almak, düşüğün az bir oranda olsa önlenmesine veya sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesine yol açar. Düşük tehdidine karşın, anne adayının ilaç kullanımını kesmek, ilişkiden kaçınması konusunda uyarıda bulunmak ve yoğun istirahat altında olması gibi önlemler alınabilir. Eğer rahim ağzı kapalıysa düşüğün tehdidi oldukça azdır ancak rahim ağzı açık bir durumdaysa düşük tehdidinin yüksek olduğu söylenebilir.
Düşük Ne Sıklıkta Görülür?
Düşük, her 5 anne adayından birinde yüksek ihtimalle görülür. Düşüğün gerçekleşme oranı, anne adayı ve gebelik haftasıyla alakalı bir durum olarak tanımlanabilir. Bunun nedeni ise ilk 12 hafta içerisinde gebeliğin tam olarak vücutta gelişememesi veya çeşitli uyumsuzluklar nedeniyle, erken düşük sonucunda gebeliğin sona ermesidir. İlk 12 haftadan sonraki süreçte ise her 10 anne adayının birinde düşük görülür. 12 hafta öncesinde düşük ihtimali son derece fazlayken, 12 haftanın aşılmasıyla birlikte düşüğün görülme sıklığı büyük oranda azalır.
Düşük Sonrası Kürtaj Gerekir Mi?
İlk 12 hafta içerisinde gerçekleşen düşüklerde %100 oranında herhangi bir kürtaj işlemi gerekmez. 12 hafta üzerindeki gebeliklerde ise kürtajın gerekliliği söz konusu olabilir. Bazı durumlarda gebeliğin 12 haftanın üzerinde olmasına rağmen düşük gerçekleşmesi durumunda kürtaj işlemi söz konusu olmayabilir. Bazı durumlarda ise düşük olayının tam olarak sonlanmaması ve içerde parça kalması nedeniyle kürtaj gereklilik haline gelir. Bu tür vakalarda genel olarak vakum yönteminden yararlanılır ve hasta aynı gün içerisinde taburcu edilir.
Düşük sonrasında kürtaj işleminin gerekliliği %50 olarak bilinir ve enfeksiyon riskine karşı acilen bu işlemin yapılması gerekir. Bununla birlikte kanamanın dinmemesi nedeniyle de kürtaj işlemi aciliyet gerektirir. Düşük sonrası yaptırılacak kürtaj işleminin uzman doktorlar tarafından yapılması, hastanın kürtaj nedeniyle herhangi bir risk altında kalmaması açısından büyük önem taşır.
Düşük Yapma Nedenleri
Düşük, genel olarak bebekten kaynaklı sebeplerden ötürü gelişir. Bunun yanı sıra anne adayından kaynaklı olarak gelişen veya babanın sperm yapısındaki bozukluklar nedeniyle düşüğün gerçekleşme durumu söz konusu olur. Anne ve babanın, gebeliğin düşük olarak sonuçlanması konusunda sahip olduğu sorumluluk oldukça azdır. Hatta bu sorumluluğun %20 oranında anne ve babada, %80 oranında ise bebekte olduğu söylenebilir. Rahim içi problemleri, anne adayının aşırı kilolu olması, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve diğer birçok durum, anneden kaynaklı düşük nedenleri olarak bilinir. Tüm bu durumlar oldukça nadir görülür ve az da olsa çevresel faktörlerin bu konuda önemli rol oynadığını da unutmamak gerekir.
Boş Gebelik
Gebeliğin 7. ve 12. haftasında düşük sonucunda sona ermesi durumunun en büyük nedenlerinden biri boş gebelik olarak bilinir. Boş gebelikte, yumurtanın döllenmesi durumu söz konusu olur ancak embriyo oluşumu görülmez. Bu duruma boş gebelik adı verilir ve normal gebelik sırasında devreye giren vücut hormonları, boş gebelik esnasında da devreye girer. Yapılan testler sonucunda gebeliğin boş gebelik olduğunun anlaşılması zordur. Bu nedenle herhangi bir önlem alınamaz veya düşük durumunun olmaması söz konusu olmaz. En geç 12. haftaya kadar boş gebelik nedeniyle gebelik durumu kesinlikle sonlanır.
Embriyonun Rahim İçinde Ölmesi
Düşük durumlarının büyük bir çoğunluğunda embriyonun rahim içinde ölmesi ve bu nedenle de bebeğin vücuttan atılması söz konusu olur. Embriyonun rahim içinde tutunabilmesi adına hem rahmin hem de embriyonun sağlıklı yapılardan oluşması gerekir. Eğer embriyoda veya rahimde herhangi bir sorun meydana gelirse, düşük riskinin direkt olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Açıklanamayan kısırlık, hormonal bozukluklar nedeniyle gebeliğe vücudun yeterli destek verememesi gibi nedenler rahim problemleri olarak bilinirler.
Dış Gebelik
Normal şartlarda döllenmiş yumurta rahim içerisinde yerleşmesi gereken bölgeye oturur ve gebelik dönemi sağlıklı bir şekilde devam eder. Dış gebelik durumunda ise döllenmiş yumurta, rahimde oturması gereken noktaya değil de farklı bir bölgeye yerleşir. Dış gebelikte döllenmiş yumurtanın rahim değil de çoğunlukla yumurta kanalına konumlandığı görülür. En önemli düşük nedenlerinden biri olan dış gebelik, ülkemizde %2 oranında ortaya çıkar. Her ne kadar yumurta döllenip gelişmeye başlasa da yerleştiği konum nedeniyle bir yere kadar gelişimi mümkün olur. Sonrasında gebelik sonlanır, hastada aşırı kanama ve şiddetli ağrıyla bebek vücuttan dışarı atılır.
Mol Gebelik
Mol gebelikte, vücut içerisinde bir gebelik evresinin başladığı ancak ilerleyen zamanlarda gelişen anormal doku büyümesiyle gebeliğin sonlandığı görülür. Normal gebelikte trofoblast adı verilen hücreler gelişerek sağlıklı bir plasentaya dönüşür. Mol gebelikte ise trofoblast hücreleri üzüm salkımına benzer bir dokuya dönüşür. Mol gebeliğin ilerlemesi durumunda vajinadan üzüm benzeri yapıların düştüğü görülür. Bu durum kısmi düşük olarak tanımlanabilir ve gebeliğin sonlandığı anlamına gelir.
Rahim Yapısındaki Bozukluklar
Gebeliğin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi konusunda rahim en büyük görevi üstlenir. Döllenen yumurtanın doğum sürecine kadar beslenmesi ve gelişmesi rahim yardımıyla sağlanır. Bu yumurtanın rahim içerisinde yeteri kadar tutunabilmesi ve sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için rahim yapısının düzgün olması gerekir. Bazı durumlarda çeşitli nedenlerden ötürü rahim yapısında bozukluklar meydana gelebilir. Rahim ağzının veya vajinanın üst kısmının yeteri kadar gelişmemiş olması, gebelik başlarken rahmin tam birleşmemesi, çengelli rahim oluşumu ve kullanılan ilaçların neden olduğu bozukluklar, temel rahim yapısındaki bozukluklar olarak bilinirler. Rahim yapısının bu şekillerde bozuk olması, gebelikte düşük riskinin büyük oranda artmasına neden olur.
Yetersiz Serviks
Rahim ağzı olarak bilinen serviks, bazı durumlarda herhangi bir belirti göstermeden kolayca açılabilir ve bu esnada düşük gerçekleşebilir. Genel olarak düşük sonucunda rastlanılan yetersiz serviks hastalığının tanısı, ultrasonografi incelemeleri veya diğer tetkikler sonucunda konulabilir. Eğer bir anne adayının yetersiz serviks nedeniyle yüksek düşük riski varsa, bu konuda gerekli tedavi işlemlerine başlanılarak, sorun ortadan kaldırılabilir. Rahim ağzının dikilmesi sayesinde yetersiz serviks ortadan kaldırılır ve anne adayı gebeliğe müsait bir hale getirilebilir.
Sigara ve Alkol
Sigara ve alkol ikilisi, vücuttaki kan akışının olumsuz yönde etkilenmesi konusunda önemli rol oynar. Sürekli olarak sigara ve alkol tüketen bir anne adayının, bu ürünlerin içerisinde yer alan çeşitli maddeler nedeniyle kan akışının zayıfladığı görülür. Kan akışı zayıflarsa, gebeliğin gelişimi konusunda önemli bir görev üstlenen fetüs de bu durumdan etkilenerek yeteri kadar beslenemez. Haliyle anne adayının düşük riski fazlasıyla artar ve bebeğin sağlık durumu da bu nedenle olumsuz etkilenir. Öte yandan gebelik döneminde bebek gelişiminin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi adına mümkün olduğunca sağlıklı ve doğal besinlerin tüketilmesi gerekir. Sigara ve alkol, gebelik döneminde tüketilmesi gereken ürünler listesinde en son sıralarda bile yer almaz.
Hormonal Dengesizlik
Gebeliğin başladığı andan itibaren, vücut hormonlarında da ciddi değişimler görülür. Gebeliğin gelişimi için vücut içerisindeki hormonal dengenin yerinde olması gerekir. Gebeliğin beslenmesine yardımcı olan bazı hormonların eksik ve bazı hormonların da fazla olarak rahme aktarılması, bebeğin zarar görmesine neden olabilir. Bu nedenle anne adayının kusursuz bir hormonal dengeye sahip olması büyük önem taşır.
Polikistik Over Sendromu
Polikistik over sendromu, kısaca vücudun insüline karşı göstermiş olduğu direnç olarak tanımlanabilir. Bir anne adayının insülin direnci ne kadar fazlaysa, düşük yapma riskinin de aynı oranda arttığı görülür. Gebelik döneminde polikistik over sendromunun devreye girmesiyle birlikte testosteron, östrojen ve kan şekeri gibi önemli değerler vücutta büyük oranda artış gösterir. Bu durum gebeliğin yeterli beslenememesine veya aşırı miktarda beslenmesine neden olarak, düşükle birlikte sonlanmasına sebebiyet verir.
Radyasyonlu Ortam
Radyasyon, sadece gebelik döneminde değil her zaman tehlike saçar. Bir anne adayının veya bir insanın aşırı miktarda, sürekli olarak radyasyona maruz kalması, hücre yapılarının mutasyona uğramasına neden olur. Mutasyona uğrayan hücre yapıları, birçok vücut yapısının bozulmasına sebebiyet verir. Bir anne adayının aşırı derecede radyasyona maruz kalması da rahim bozukluklarına, gebelik döneminde gereken hücresel gelişimlerin sekteye uğramasına ve daha birçok soruna neden olabilir. Rahim yapısında gelen tüm bu bozulmalar sonucunda ise yumurta döllense bile rahime tam olarak tutunamaz veya doğru bir şekilde konumlamaz. Haliyle gelişimi söz konusu olmaz ve anne adayı kısa süre içerisinde gebeliğin düşükle sonlanması durumuyla karşı karşıya kalır.
Düşük Yapma Belirtileri
Anne adaylarının büyük bir çoğunluğu özellikle 12. haftadan önceki düşüklerin farkına varmazlar. Bu süreç içerisinde gerçekleşen düşüklerin belirtileri her ne kadar şiddetli olmayıp, az olsa da bir şekilde anne adayını kendinden haberdar eder. Vajinal kanama bu konuda en çok karşılaşılan belirti olarak bilinirken, bunun yanı sıra lekelenme de en az kanama kadar sık görülür. Yüksek ateş, bel ve sırt ağrıları nadiren görülen düşük belirtileri olarak anne adaylarının karşısına çıkar.
Vajinal Kanama
Anne adayının düşük yaptığı veya yapacağı kanama sayesinde anlaşılabilir. Düşük olayının en sık görülen belirtileri arasında yer alan kanama, gebelik dönemi içerisinde her düşük olayı sırasında görülmez. Kanamanın bir düşük belirtisi olduğu varsayılır ve kanama sayesinde düşüğe karşı anne adayı hazırlanır. Bu nedenle her kanamanın düşükle ilişkilendirilmesi yanlış bir yaklaşımdır.
Gebelik dönemi içerisinde birçok kanama söz konusu olabilir ancak düşük kanamasının en belirgin özelliği şiddetli olmasıdır. Sürekli olarak devam eden ve diğer kanamalara nazaran miktar olarak daha fazla olan düşük kanaması, beraberinde şiddetli bir ağrı da getirebilir. Bazı durumlarda ise tam düşük esnasında şiddetli kanama, ağrı ve vajinadan dökülen et parçaları görülür. Bu durum tam anlamıyla düşük olarak tanımlanabilirken, böyle bir durumda anne adaylarının acilen tıbbi destek almaları gerekir.
Lekelenme
Düşük olayının en belirgin bir diğer belirtisi olarak lekelenme durumu anne adaylarının karşısına çıkar. Lekelenme sonucunda pembe veya kahverengi lekelerle karşılaşılabilir. Bu lekelenmelerin belirgin bir nedeni olmaz ancak uzmanlar hormonal değişikliklerin bu tür durumlara sebep olduğunu belirtiler. Kahverengi lekelenme genel olarak tek bir tonda veya birbirine çok yakın tonlarda görülürken, pembe lekelenmenin tonu giderek koyulaşabilir. Pembenin giderek koyulaşması ve kırmızıya yaklaşması gibi durumlarda durumun acilen uzman bir doktora bildirilmesi gerekir.
Bel ve Sırt Ağrıları
Bel ve sırt ağrıları, özellikle geç düşüklerin en sık karşılaşılan belirtileri olarak bilinirler. Bu bel ve sırt ağrıları genel olarak adet sancılarıyla karıştırılır. Düşük sırasında gerçekleşen sırt ve bel ağrıları, adet sırasında ortaya çıkan ağrılarla hemen hemen aynıdır ancak olaylar farklıdır.
Düşük sırasında gerçekleşen ağrılar, 20 dakika aralıklarla ortaya çıkabilir ve çok şiddetli bir şekilde görülür. Bu ağrılar nedeniyle anne adayının herhangi bir iş yapması ve hatta ayakta bile durması pek mümkün olmaz. Söz konusu ağrıların görülmesi durumunda acilen en yakın sağlık kurumundan destek alınmalıdır.
Yüksek Ateş
Yüksek ateş, en az rastlanan düşük belirtilerinden biri olarak bilinir. Düşük sırasında karşılaşılan ateş, genel olarak tek başına ortaya çıkmaz. Yüksek ateşle birlikte gelişen bulantı ve kusma gibi durumlarda ortaya çıkar. Bu süreç içerisinde hasta çektiği acılar nedeniyle ateşinin farkında olmayabilir ancak bulantı ve kusma kendini net bir şekilde göstereceği için ateş kontrolü de yapılarak düşük riskine karşı gerekli önlemler alınabilir.
Düşük Tanı ve Teşhis Yöntemleri
Düşük, bazı anne adaylarında belirgin belirtilerle ortaya çıkmadığı için anne adayları bu durumun farkına varmayabilir. Bazı anne adaylarında ise düşük olayı şiddetli belirtilerle ortaya çıkar ve bu belirtilerin doktora aktarılmasıyla birlikte düşük tanısı üzerinde durulabilir. Düşüğün teşhis ve tanısı için öncelikle klinik muayene ve ardından ultrason incelemeleri gerekir. Klinik muayene net olarak sonuç vermezken, ultrason incelemesi son derece net bir sonuç alınması konusunda etkilidir.
Klinik Muayene
Klinik muayene sırasında hastanın ne gibi sorunlar yaşadığı öğrenilir ve vermiş olduğu bilgiler sonucunda düşük durumu üzerinde durulur. Hasta ultrason incelemesine hazırlanırken vücudunun rahatlatılması adına serum verilir. Özellikle durmak bilmeyen bir kanama söz konusuysa, bu kanamanın durdurulabilmesi adına gerekli tıbbi müdahaleler gerçekleştirilir. Kanamanın hangi bölgeden kaynaklandığı ve bölgenin genel durumu hakkında klinik muayene esnasında gerekli olan bilgiler alınabilir.
Ultrason İncelemesi
Ultrason incelemesi, düşük teşhis ve tanısı için en net sonuç verecek olan incelemedir. Ultrason cihazı sayesinde rahim tam olarak görüntülenir ve gebeliğin devam edip etmediği net bir şekilde ortaya çıkarılır. Genel olarak yapılan incelemede rahimde herhangi bir gebelik bulgusuna rastlanmaz ve bu durum düşük işleminin başarıyla gerçekleştiği anlamına gelir. Bazı durumlarda ise düşük tam olarak gerçekleşemez ve rahim içerisinde bazı parçalar kalır. Bu parçaların enfeksiyon ve kanama riskine karşın acilen çıkartılması gerekir. Tam olarak bu noktada ultrason incelemesinin ne denli önemli olduğu anlaşılır ve içerde parça kalmışsa, hasta en uygun kürtaj işlemine hazırlanır.
Düşük Yapma Risk Faktörleri
Düşük risk faktörleri, gebelik durumunun düşükle sonuçlanması konusunda etkili olan faktörleri ifade eder. Her durumda düşük bebekten kaynaklanmaz. Düşük konusunda anne ya da babadan kaynaklı sorunlar, düşük risk faktörleri içerisinde yer alır. Jinekolojik hastalıklar, en önemli düşük risk faktörlerinden biri olarak bilinirken, anne ve babanın gebelik konusunda geç kalmaları da düşük riskini arttıran en önemli durumlar arasında yer alır. Ayrıca eşler arasında akrabalık durumunun söz konusu olması, düşük riskinin diğer risk faktörlerine oranla daha çok artmasına yol açar.
Eşler Arasında Akrabalık Durumunun Olması
Ülkemizde yapılan evliliklerin %20’lik kısmında eşler arasında akrabalık durumunun olduğu görülür. Eşler arasında gelişen akrabalık durumu, gebelik sırasında gen ve kromozom uyumsuzluklarına neden olur. Bu durum gebeliğin büyük oranda düşükle sonuçlanmasına neden olurken, gebelik düşükle sonuçlanmasa bile doğan çocukların çeşitli rahatsızlıklarının olması ihtimali kuvvetli bir ihtimaldir. Eşler arasında akrabalık durumu yapılacaksa, öncelikle soy ağacının çıkartılması ve doğuştan gelen hastalıkların veya doğum olmadan gerçekleşen ölümlerin tespit edilmesi gerekir. Eğer söz konusu durumlar soy ağacında mevcutsa, çiftin doğum planları düşükle sonuçlayabilir veya çocuklarının sakat doğma ihtimali yüksek olabilir.
Anne ve Baba Adayının Yaş Grubu
Anne ve baba adayının ilerleyen süreçte çocuk planları varsa, bu planı 40’lı yaşlardan sonra düşünmemeleri gerekir. Anne ve baba adayı, 40’lı yaşlardan sonra çeşitli konularda zayıflamaya başlarlar. Baba adayında sperm kalitesindeki zayıflık 40’lı yaşlardan sonra ortaya çıkmaya başlarken, anne adayında ise rahim bozuklukları 40’lı yaşlardan sonra ortaya çıkabilir. Bununla birlikte östrojen desteği yaş ilerledikçe azaldığı için anne adayının düşük riski büyük oranda artar.
Anne ve baba adayının yaşlarının yüksek olmaması düşük konusunda büyük bir risk faktörüyken, ebeveynler arası yaş farkının da çok fazla olmaması gerekir. Aksi halde yine düşük riski artar veya gerçekleşen doğumlar sorunlu olabilir.
Jinekolojik Hastalıklar
Jinekolojik hastalıklar, düşük riskini arttıran en önemli faktörler arasında yer alırlar. Bu hastalıklar rahim yapısında bozukluk olduğunun en önemli temsiliyken, yumurtalık hastalıkları da jinekolojik hastalıklar arasında yer alırlar ve düşük riskini artıran hastalıklar olarak bilinirler. Rahim ağzı hastalıkları, yumurtalıklarda oluşan kistler, vajinal akıntı ve mantarlar, bilinen jinekolojik hastalıklardır.
Daha Önce Yaşanmış Gebelikler
Daha önce yaşanmış gebelikler nedeniyle rahim ağzı açıklığı durumunun giderek arttığı görülür. Her doğum, sonraki gebelik dönemindeki düşük riskini bir miktar arttırır. Bunu nedeni ise daha önce yaşanmış gebeliklere bağlı olarak gelişen rahim ağzı açıklığıdır. Rahim ağzı açıklığı sonucunda bebeğin tam olarak rahimde tutunamaması ve gebeliğin düşükle sonlanması durumu ortaya çıkar. Bu nedenle hasta daha önce sürekli 2’den fazla gebelik yaşamışsa, bu konuda herhangi bir uzmandan düşük riskini dile getirerek destek almalıdır.
Düşük Yapma Komplikasyonlar
Düşük, gerçekleştiği an sonlanan değil, sonrasında da devam eden bir süreçtir. Düşük sırasında kanama en çok görülen komplikasyondur ancak enfeksiyon ve kısırlık, bu devam eden süreci en iyi şekilde açıklayan durumlar olarak bilinirler. Düşük sonrasında gerekli müdahaleler yapılmazsa enfeksiyon riski ciddi oranda artar ve hatta vajinal bölgede enfeksiyon gerçekleşebilir. Bununla birlikte yine müdahale yetersizliği veya düşük nedeniyle rahimde oluşan zarar nedeniyle kısırlık söz konusu olabilir. Bu nedenle düşük tehdidi sürekli olarak her kanamada gündeme gelmeli ve hasta müdahaleye hazır halde bekletilmelidir.
Kanama
Düşük nedeniyle kanama neredeyse kaçınılmaz bir komplikasyon olarak bilinir. Anne adayı bünye olarak güçlüyse ve düşük herhangi bir şekilde rahme veya diğer yapılara zarar vermemişse, kanama kısa süre içerisinde sonlanır. Eğer anne adayı bünye olarak zayıfsa ve düşük sırasında rahimde veya diğer yapılarda zarar oluşmuşsa, bu kanamanın uzun süreceği söylenebilir. Kanamaya boyutu ne olursa olsun tıbbi müdahale gerekir. Eğer rahim ve diğer yapılar zarar gördüğü için kanama gerekiyorsa, hastaya ufak çaplı bir operasyon uygulanabilir. Kanama durdurulduktan sonra mutlaka nedeni hakkında bilgi edinilmelidir. Ardından da bir daha tekrar etmemesi adına tüm müdahalelerin uygulanması gerekir.
Enfeksiyon
Kanamaya gerekli müdahalenin yapılamaması veya düşük sırasında içerde kalan parçalar nedeniyle bölgenin enfeksiyon kapması durumu söz konusu olabilir. Düşük gerçekleştikten sonra bölge ultrason yardımıyla iyi bir şekilde incelenmeli ve içeride parça kalıp kalmadığı netleştirilmelidir.
Özellikle geç düşüklerde içerde parça kalma durumu sıklıkla görülür. Bu nedenle de hasta kürtaj işlemine hazırlanılır. Yapılan kürtaj işleminin ardından herhangi bir parça içerde kalmaz ve hasta kısa bir süre içerisinde enfeksiyon riskini atlatır. Eğer bu parçaların çıkarılması adına gerekli müdahale en kısa süre içerisinde yapılmazsa, her geçen dakika hastanın enfeksiyon riskine karşı daha açık hale gelmesine neden olur.
Kısırlık
Kısırlık da önemli düşük komplikasyonlarından biri olarak tanımlanabilir. Bunun nedeni anne adayının kalıcı olarak doğal yöntemlerle çocuk sahibi olma ihtimalinin ortadan kalkmasıdır. Bu durum psikolojik olarak hem anneyi hem de babayı olumsuz yönde fazlasıyla etkilerken, enfeksiyon kısırlığı tetikleyen en önemli komplikasyon olarak bilinir. Bunun yanı sıra bazı durumlarda enfeksiyon görülmeksizin, düşük sırasında oluşan hasar nedeniyle kısırlığın geliştiği görülebilir.
Kısırlığın gelişmesinin ardından, anne adayının doğal yöntemlerle çocuk sahibi olma ihtimali neredeyse imkânsızdır. Bununla birlikte gebelik tekrar yaşansa dahi yine düşükle sonuçlanması mümkün olabilir. Eğer ebeveynler ileride tekrar çocuk düşünüyorlarsa, bu konuda profesyonel destek alarak farklı yöntemleri göz önünde bulundurabilirler.
Düşük Yapma Nasıl Önlenir?
Gebeliğin düşükle sonlanması konusunda yıllardır önemli çalışmalar yapılmıştır ancak düşüğün tam olarak nasıl önlendiği halen daha bulunamamıştır. Düşüğün tam olarak önlenmesi mümkün değilken, bazı tedbirlerle ihtimalinin azaltılması söz konusu olabilir. Öncelikle düşüğü tetikleyici her çevresel unsur hakkında bilgi sahibi olunmalı ve ardından bu çevresel faktörlerden uzak durmanın yolları aranmalıdır. Anne adayı gebelik sürecinde tempolu işlerden kaçınmalı, ilaç kullanımını mümkün olduğunca sonlandırmalı, yoğun radyasyon içeren ortamlara adım atmamalı, sigara, alkol ve kafein kullanımı da tamamen sonlandırmalıdır. Tüm bu detaylar, düşüğün önlenmesi konusunda anne adayı tarafından kolayca uygulanabilecek olan detaylardır.
Alkol, Sigara ve Kafein Kullanımı
Alkol ve sigara, gebeliğe birçok konuda zarar verir ancak en önemlisi kan dolaşımına yapmış oldukları etkiler olarak bilinir. Sigara ve alkol nedeniyle kan dolaşımının yeteri kadar oksijen alamadığı, zararlı maddeleri de vücut dışına atmadığı görülür. Haliyle bu durum gebeliğin vücut tarafından desteklenmesine büyük ölçüde zarar verir. Özellikle plasentaya gelen desteğin büyük bir çoğunluğu kan dolaşımıyla kullanılır. Kanda sigara nedeniyle yeteri kadar oksijenin olmaması ve alkol nedeniyle zararlı maddelerin bulunması, haliyle direkt olarak gebeliğin zarar görmesine neden olur.
Sigara ve alkolün yanı sıra kafein de düşük riskini arttıran maddelerin başında yer alır. Anne adayının da aşırı miktarda kafein tüketilmesi zararlıdır ancak babalar bu konuda daha çok öne çıkar. Yapılan araştırmalar neticesinde baba adaylarının yüksek oranda kafein kullanmaları sonucunda, bu baba adaylarına bağlı gebeliklerin büyük bir genelinde erken düşük sıklıkla görülmüştür. Anne adayının sık kullanması, rahim ve yumurtalık yapısına çok zarar vermezken, baba adayının kullanması, sperm kalitesi ve sperm içerisinde bulunan genetik kodlara zarar verebilir.
Konu kısaca özetlenecek olursa, anne adaylarının sigara ve alkol kullanımı konusunda çok dikkatli olmaları gerekir. Gebeliğin ilk haftalarında olan anne adaylarının sigara ve alkol kullanımını tamamen bırakmaları şarttır. Bununla birlikte gebelik planı söz konusuysa, yine anne adayının gebelikten uzun bir süre önce bu maddelerin kullanımından uzak olması gerekir. Baba adayının da yine planlı gebelik durumunda, kafein kullanımına uzun bir ara verdikten sonra bu planı yapması daha verimli bir gebelik sürecine neden olur. Aynı zamanda erken düşük riski büyük oranda azalır.
Yoğun Radyasyondan Kaçınma
Radyasyon, günümüzde gerçekleşen düşüklerin en önemli sebepleri arasında yer alır. Aynı zamanda çoğu kanserin ve diğer hastaların da temelinde radyasyon yatar. Hücre yapısına zarar verip, hücreyi mutasyona uğraması, vücutta yer alan her organizmanın zarar görmesine neden olur. Planlı gebelik durumlarında anne adayının radyasyonu da hesaba katması gerekir. Yoğun radyasyonun bulunduğu ortamlara ne gebelikten önce ne de gebelik sırasında kesinlikle girilmemelidir.
İlaç Kullanımı
Gebelikten haberdar olan birçok anne adayı zaten ilaç kullanımı konusunda uzmandan destek alır veya kadın doğum uzmanları bu konuda gerekli bilgilendirmeleri yapar. Bazı anne adayları ise gebelikten haberdar olmadıkları dönemde bilinçli veya bilinçsiz, çeşitli sebeplerden ötürü ilaç kullanırlar. İlaçların çeşitli yan etkileri olduğu için bu yan etkilerden bebeklerin de etkilenme ihtimali bulunur. Aynı zamanda bazı ilaçların yan etkileri, direkt olarak rahim yapısında veya yumurtalıklarda çeşitli etkilere neden olabilir. Haliyle ilaç kullanımının getirmiş olduğu düşük durumuyla karşılaşılabilir. İlaç kullanımı nedeniyle düşükten korunabilmek için hastanın sürekli olarak kontrole gitmesi ve gebelik durumunu da planlı bir şekilde gerçekleştirmesi gerekir.
Tempolu İşlerden Kaçınma
Gebelik sırasında çalışan veya gün içerisinde tempolu işler yapmak zorunda kalan anne adayları elbette ki vardır. Tempolu işler veya iş hayatı, her gebe anne adayı için düşük riski içermez. Gebelik sırasında bazı anne adaylarının çeşitli sebeplerden ötürü düşük riski gündeme gelebilir. İşte tam olarak bu anne adaylarının mutlaka gebelik sırasında tempolu her türlü işten kaçınması gerekir. Anne adayları sürekli olarak dinlenmeli, ağır yük kaldırmamalı, yoğun efor sarf edecek herhangi bir hareket yapmamalı ve fiziksel güç gerektirecek her türlü işten mahrum kalmalıdırlar. Aksi halde en ufak bir zorlayıcı hareket veya durum sonrasında gebelik düşükle sona erebilir. Sürekli istirahat hali bu konuda alınacak en güzel önlemdir.
Sık Sorulan Sorular
Yorucu Ve Ağır İşler Düşüğe Neden Olur Mu?
Yorucu ve ağır işler, her anne adayında direkt olarak düşük durumuna neden olmaz. Elbette ki hamilelik sırasında bu tür işler gebeliğe çeşitli şekillerde zarar verebilir ancak her annede durum aynı değildir. Düşük riski yüksek veya az fark etmeksizin, risk altında olan her anne adayının yorucu ve ağır işlerden kaçınması gerekir. Bu tür işler düşük riskini önemli ölçüde arttıran işler olarak bilinir.
Düşük Sonrası Sağlıklı Bir Gebelik İçin Ne Kadar Beklemek Gerekir?
Düşük sonrasında yeniden sağlıklı bir gebelik için kimi zaman 1 sene beklenmesi gerektiği söylenir ve anne adaylarının bu konuda acele etmemesi uzmanlar tarafından söylenirdi. Son dönemlerde bu konu üzerinde yapılan çalışmalar, anne adaylarının düşükten 3 ay sonra sağlıklı bir gebelik sürecine girebileceklerini gösterdi.
Düşükle sonuçlanan gebeliğin tekrarlanması için artık 3 ay yeterli bir süre olarak kabul edilir. Sağlıklı bir anne adayı düşükten 3 ay sonra gebe kalabilir ve bu gebeliğin başarıyla sonuçlanma ihtimalinin %70 civarlarında olduğu bilinir. Yapılan çalışmalar bu sonucu gözler önüne net bir şekilde sererken, anne adayının 3 ay sonra gebe kalabilmesi için bazı şartları karşılaması gerekir. Öncelikle düşüğün son derece sağlıklı bir şekilde gerçekleşmiş olması ve düşük sonrasında rahim içerisinde herhangi bir parça kalmadığından emin olunmalıdır. Kanama, lekelenme, akıntı vb. diğer düşük belirtilerinin veya komplikasyonlarının sona ermesi büyük önem taşır. Bu şartların karşılanması durumunda 3 ay sonra hasta gebe kalabilir. Aksi halde gebelik son derece risklidir ve hastanın 6 ay ve daha uzun süre beklemesi gerekebilir.
Gebelik Durumunda Sürekli İstirahat Düşüğü Önler Mi?
Düşük riski olmayan anne adaylarında istirahat fazla önem taşıyan bir konuda değildir ancak düşük riski yüksek olan anne adaylarının genel olarak hamilelik sürecini istirahatla atlatmaları gerekir. Gebelikte düşük riski varsa, bu risk hem anneden hem de bebekten kaynaklıysa, annenin sürekli olarak istirahat halinde olması düşüğü çok az miktarda önleyebilir. Eğer rahim ağzında açıklık ve diğer düşük nedenleri söz konusuysa, istirahat orta derecede düşüğün önüne geçebilir.
Tüp Bebeklerde Düşük Yapma Riski Yüksek Midir?
Normal gebelikle tüp bebek arasındaki düşük riski hemen hemen aynı orandadır. Uzmanlar, düşük riskinin normal gebeliklerde daha fazla olduğunu belirtiler. Bunun nedeni ise tüp bebekle gebe kalan bir anne adayının sürekli olarak doktor gözetimi altında olmasıdır. Sürekli olarak gözetim altında olan bir anne adayı, gerekli tetkikler ve önlemler sayesinde düşük riskinden belirli oranda korunabilir. Normal gebeliklerin belirli haftalarına kadar gebelik öğrenilmediği için kontrol söz konusu olmaz. Haliyle düşük riski büyük oranda ortaya çıkar.
Düşük Yapma Şüphesi Varsa Ne Yapmak Gerekiyor?
Bir anne adayında düşük şüphesinin olması gayet doğalken, anne adayı kendince bazı önlemler alarak düşük riskini az da olsa azaltabilir. Öncelikle soyağacı araştırması yapılarak, soyağacında bulaşıcı hastalıkların varlığının ne durumda olması gerekir. Eğer soyağacında kızamık, suçiçeği vb. hastalıklar bulunuyorsa, anne adayı bu hastalıklara yakalanmaktan kaçınmalıdır. Bunun yanı sıra sürekli kontroller yaptırılarak, kan şekeri ve tansiyon gibi değerler de bu kontroller sırasında kontrol edilmelidir. Sigara ve alkol kesinlikle söz konusu olmamalıyken, anne adayının her türlü ağır işten de kaçınması gerekir.
Çift Rahimli Olmak Düşüğe Neden Olur Mu?
Çift rahimli olmak ne yazık ki düşüğe neden olan bir sorundur. Tekrarlayan düşükler ve geç düşükler, çift rahimlilikle sıklıkla görülen kavramlarken, çift rahimli hastaların planlı gebelik tercih etmeleri ve bu konuda uzmanlardan destek almaları önerilir.
Anne Adayının Aşırı Zayıf Olması Veya Aşırı Kilolu Olması Düşüğe Neden Olur Mu?
Gebelik sırasında anne adayının fazla kilolu olması, düşük riskini artıran faktörlerden bir olarak bilinir. Anne adayının aşırı kilolu olması rahim yapısını ve rahim kaslarını büyük ölçüde etkilerken, hormonal dengenin bozulması konusunda da aşırı kiloların önemli bir payı bulunur. Öte yandan anne adayının aşırı zayıf olması da yine bir düşük sebebi olarak görülebilir. Aşırı zayıf hastaların özel bir beslenme programına ve sürekli olarak folik asit takviyesine ihtiyaçları olur.
Şeker Hastalığı Düşüğe Neden Olabilir Mi?
Şeker hastalığı her ne kadar az bilinse de düşüğe neden olan önemli sağlık sorunlarından biridir. Şeker hastalığı sırasında kullanılan ilaçların vücutta insülin direncini arttırıyor olması doğrudan hastanın düşük riskiyle karşı karşıya kalmasına neden olur. Şeker hastası olan anne adayları için özel bir tedavi programı hazırlanır ve hatta gerekirse anne adayı tamamen şeker hastalığı tedavisinden uzaklaştırılır.
Gebelik Süresince Cinsel İlişkiye Girmek Düşüğe Neden Olur Mu?
Gebelik süresince ebeveynlerin cinsel ilişkiye girmeleri herhangi bir düşük sebebi olarak kabul edilmez. Sadece düşük kesinse, girilen cinsel ilişki bu düşük süresini kısaltır ve hasta daha kısa süre içerisinde düşük gerçekleştirir.
Çoğul Gebeliklerde Düşük Yapma Riski Yüksek Midir?
Çoğul gebelik, anne adayının normal gebeliğe göre daha çok yorulmasını ve vücudun birtakım değerleri üretmek için daha fazla çaba sarf etmesini gerektir. Bu süre içerisinde bebeklerden birinin zarar görme olasılığı yüksektir. Anne adayında düşük riski söz konusuysa, bebeklerden en az biri, yüksek bir ihtimalle düşük sonucunda kaybedilir. Bazı durumlarda ise çoğul gebeliklerin son derece sağlıklı gebeliklere de izin verdiği görülür ancak çoğul gebeliklerin düşük riskini arttırdığı rahatlıkla söylenebilir.
Düşükten Ne Kadar Sonra Adet Görülür?
Düşük sonrasında 20 ila 40 gün arasında adet görülmesi gerekir. Eğer bu süre içerisinde anne adayında herhangi bir adet görülmemişse, anne adayı acilen uzman kontrolüne gitmelidir. 20 ila 40 gün arasında adet görülmemesi durumunda yeni bir gebeliğin ortaya çıkma ihtimali dahi söz konusu olabilir.
Anne Ve Baba Adayında Kan Uyuşmazlığı Varsa Düşük İhtimal Artar Mı?
Kan uyuşmazlığı düşüğe neden olan faktörler arasında yer almaz. Sadece kan uyuşmazlığı söz konusuysa, anne adayının 6 haftadan sonra kan uyuşmazlığından korunabilmesi adına “anti-D İmmunglobulin” aşısı veya takviyesi olması gerekir.
Düşük Kaçıncı Haftada Olur?
Düşük riskini artıran faktörlere bağlı olarak gebeliğin ilk sekiz haftası düşük riski açısından önemlidir. Sekizinci haftaya kadar giden süre boyunca risk giderek azalır ve sekizinci haftada makul seviyelere iner. İstatistiksel çalışmalar göstermektedir ki ilk on üç hafta boyunca tüm düşüklerin yüzde seksen beşi ortaya çıkar. Geriye kalan yüzde on beş ise on üçüncü haftadan sonra gelişir. Sekizinci ve on üçüncü hafta arasında ise tüm düşüklerin yalnızca yüzde yirmisi gerçekleşmektedir. Yani oransal olarak düşüklerin ilk sekiz haftada ciddi anlamda geliştiğini söylemek mümkündür.
Düşük Yapınca Kanama Ne Kadar Sürer?
Düşük gerçekleştikten hemen sonra ciddi miktarda kanama olması oldukça normal kabul edilmektedir. Bu kanamanın bir doktor gözetiminde devam etmesi ise sürecin sorunsuz gerçekleşmesini sağlar. Düşükle birlikte başlayan kanama ilk üç gün boyunca devam eder. Sürekli azalan şiddette olması beklenir. Kanamanın rengi de gittikçe açılan bir tonda olmalıdır. Eğer kanama azalmıyor da artıyorsa ya da sabit kalıyorsa mutlaka doktora başvurulmalıdır. İkinci haftaya kadar kanama devam edebilir ancak üçüncü günden sonrakilerin dozu düşüktür.
Düşük Yaptıktan Ne Kadar Süre Sonra Cinsel İlişkiye Girilir?
Düşükten hemen sonra ortaya çıkan kanama ve iç tahribat bir süreliğine cinsel ilişkiye girilmesini engeller. Bu hem rahim sağlığı hem de vücut sağlığı açısından oldukça önemlidir. Düşükten sonra vücudun kendine gelmesi iki haftayı bulabilir. Bu iki hafta boyunca kesinlikle cinsel ilişkiye girilmemelidir. İkinci haftadan itibaren ise kadın doğum uzmanının onayıyla cinsel ilişkiye girilmesinde sakınca yoktur.