Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Saçkıran (Alopesi Areata)

Saçkıran Hastalığı Hakkında
Saçkıran Hastalığının Nedenleri
Saçkıran Hastalığı Belirtileri
Saçkıran Hastalığının Tanı Ve Teşhis Yöntemleri
Saçkıran Hastalığının Risk Faktörleri
Saçkıran Nasıl Önlenir
Sık Sorulan Sorular

Alopesi areata ya da halk arasında bilinen adıyla saçkıran en az insanlık tarihi kadar eski bir hastalıktır. Hastalığın ortaya çıktığı bölgeye göre adlandırılması gibi bir gelenek oluşmuştur. Halk arasında saçkıran kadar kılkıran, sakalkıran gibi isimlerle de bilinmekle beraber ortaya çıkış, ilerleyiş ve tedavi ediliş tarzları bakımından bunların hepsi tek bir hastalıktır ve alopesi areata yani saçkıran olarak adlandırılır.

Hastalık bağışıklık sisteminin zayıflamasından dolayı ortaya çıkan otoimmün bir hastalıktır. Otoimmün hastalıklar, normalde görevi çeşitli zararlılara karşı vücudu korumak olan bağışıklık sisteminin, vücudun zararsız hücrelerine saldırmaya başlamasıdır. Esasen sağlıklı bir bağışıklık sisteminin vücuda ait hücreler ile zararlı hücreleri kolayca ayırt edebiliyor olması gerekir. Ancak saçkıran hastalığına sebep olan faktörler bu ayrımın önüne geçilmesine sebep olur. Yani saçkıran hastalığının bizim bildiğimiz şekilde gelişmesini sağlayan şey bağışıklık sisteminin hücrelere saldırması iken; bağışıklık sisteminin bu hücrelere saldırıyor olmasının sebebi doğrudan doğruya hastalığın nedenlerini oluşturmaktadır ve hala birçok karanlık nokta bulunmaktadır.

Saçkıranı anlayabilmek için hastalığın ortaya çıkmasını sağlayan sebeplerden bağışıklık sisteminin net olarak anlaşılması gerekmektedir. Bağışıklık sistemini kendi tarama gücü olan bir kolluk kuvveti olarak değerlendirebiliriz. Herhangi bir şekilde vücutla temas eden tüm maddeleri özel yöntemleri ile tarayıp inceler. Geçmiş bilgileri ve DNA’dan geçen bilgileri yardımıyla da bu maddenin vücut için zararlı olup olmadığını anlar. Eğer taradığı madde zararlı ise ona yönelik antikorlar salgılayarak maddeyi vücuttan atar.

DNA yapısının otoimmün hastalık geliştirme üzerinde etkisi olduğu bilinmektedir. Ayrıca cinsiyet ayrımı yapıldığı takdirde kadınlarda daha fazla otoimmün hastalık gelişmektedir. Kadınların doğurganlığı ile otoimmün hastalıklara olan yatkınlıkları arasında kanıtlanmamış bir bağ bulunmaktadır. Vücutta otoimmün hastalık gelişmesi halinde vücut ağır bir enfeksiyonla mücadele ediyormuş gibi belirtiler vermeye başlar. Bu belirtiler:

Dinlenme ile geçmeyen yorgunluk hali,
Vücudun neredeyse tamamında geçmeyen kas ağrıları,
Nadiren görülmekle birlikte hassas bölgelerde kızarıklıklar ve şişlikler,
Kafa bölgesinin de ısınmasına bağlı olarak zihinsel fonksiyonlarda azalma,
Vücudun uç noktalarında kan azlığına bağlı olarak uyuşmalar,
Derinin pul halinde dökülmeye başlaması,
Hafif dereceli saç dökülmeleri olarak sayılabilir.
Otoimmün hastalıkları sadece saçkıran oluşturmaz. Bağışıklık sistemine bağlı olarak gelişen birçok hastalık çeşidi bulunur ve bu hastalıklardan bazıları saçkıranla aynı anda gözlemlenmektedir. Bu hastalıkları da kısaca saymak, risk grubu içerisinde bulunan kişilerin anlaşılması ve teşhis edilmesi açısından faydalı olacaktır. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak gelişen, bazen saçkıranla aynı anda görülmeye başlanan hastalıklar şunlardır:

Romatoid Artrit, bağışıklık sisteminin iltihaplanma üzerinde etkisiz kalması sonucu eklemlerde ortaya çıkan yoğun iltihaplanma olarak adlandırılır. Genellikle kadınlarda ortaya çıkmaktadır.
Tip 1 Diyabet, pankreasta üretilen insülin hormonunun bağışıklık sistemi tarafından yok edilmesidir. Genelde saçkıran hastalarında tip 1 diyabete rastlanmaktadır.
Lupus,
Tiroid hastalıkları,
Sedef hastalığı.
Bağışıklık sisteminin zayıflamasından dolayı ortaya çıkan bu ilişkiler ağı sayesinde saçkıran ya da bir diğer adıyla kılkıranın tedavisinde avantajlar sağlanmaktadır. Enformasyon açısından sağlanan bu avantaj sayesinde saçkıranın hasta üzerinde yarattığı tamamı psikolojik olan olumsuz etkiler tedaviyle ortadan kaldırılabilmektedir.

İnceleyen ve Onaylayan : Prof. Dr. Binnur Üstün

Saçkıran Hastalığı Hakkında

Saçkıran hala birçok karanlık noktayı barındıran; çoğu zaman hastanın kendisinin değil de çevresinin fark ettiği otoimmün hastalıklar sınıfına giren oldukça esrarengiz bir hastalıktır. Toplum arasında sanıldığının aksine hastalığın bulaşması gibi bir durum söz konusu değildir. Hastalığa sebep olan etmen bir mantar ya da dışsal parazit olmadığından; vücudun doğrudan doğruya parçası olan bir sistem olduğundan dolayı hava ya da temas yoluyla hastalığın başka bir bireye geçmesi söz konusu değildir. Hatta hastalığın kişinin kendi vücudu üzerinde bir bölgeden başka bir bölgeye sıçraması dahi söz konusu değildir.

Hastalığın Dünya’da görülme sıklığı günden güne artmaktadır. Bunun sebebinin hastalığın ortaya çıkma miktarının artmasından değil, dermatoloji kliniklerine başvuran insan sayısının artmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Hastalığa köken olan dışsal faktörün belirlenememiş olmasından dolayı, hastalığın yayılmasına dair bir istatistiksel veri seti de çıkartılamamaktadır. Yani hastalığın ilk ortaya çıktığı zamanlarla şimdi sahip olduğu oransal istatistikler muhtemelen aynıdır.

Hastalığın her yaşta ortaya çıkma ihtimali bulunur. Ancak yapılan incelemelerde yirmi yaş altındaki bireylerde daha çok görüldüğü saptanmıştır. Alt sınır olarak da genelde on üç yaş belirlenmektedir. Yani saçkıran hastalığının on üç ile yirmi yaş arasında sık rastlanan bir hastalık olduğunu söylemek mümkündür. Maksimum görüldüğü yaş aralığının ergenlik ile paralellik göstermesi, hastalığın ergenliğe bağlı bazı değişimlerle tetiklendiği şüphesini oluşturmaktadır. Bu şüphenin dayanağının sağlam olmamasının sebebi hastalığın bu yaşlardan önce ve sonra da azımsanamayacak sıklıkta görülüyor olmasıdır. Ayrıca hastalığın görüldüğü kişileri cinsiyet olarak ayırmak mümkün değildir. Artan oranlı yapılan istatistiksel çalışmalarda hastalığa erkeklerin ve kadınların aynı oranda yakalandığı saptanmıştır.

Hastalığın tedavisi tam olarak yapılamadığından dolayı bir kez ortaya çıktıktan sonra sürekli olarak tekrarlama eğilimindedir. Yaşla beraber bu etkinin düştüğü de gözlemlenmiştir. Hastalığın fiziksel bir rahatsızlık vermeden bir anda ortaya çıkıyor olmasından dolayı hastalığın teşhisi genelde kişinin saç tıraşını yaptırdığı berber tarafından veya yakın çevresi tarafından yapılır. Hastalığın etkileri fiziksel olmaktan çok psikolojiktir. Bilindiği üzere günden güne değişen estetik anlayışı günümüzde saçlı bölgeyi oldukça önemli bir estetik obje haline getirmiş durumdadır. Yani saçlarının bölgesel de olsa döküldüğünü bilen bireyler ciddi bir estetik objeden mahrum kaldıklarını düşünerek psikolojik travma geçirmektedirler. Aslında bu durum oldukça ironiktir. Yapılan çalışmalar saçkıranı ortaya çıkaran bağışıklık sistemi zayıflamasının en büyük etkeninin stres olduğunu göstermektedir. Yani stres saçkıran; saçkıran da stres yapmaktadır. Bir yerden sonra hastalık döngüye bağlandığı için iyileşme süresi oldukça uzayabilmektedir.

Saçkıran Nedir

Alopesi Areata olarak bilinen hastalığın halk dilinde birçok ismi bulunmaktadır. Bu isimler doğrudan doğruya hastalığın etkilediği bölgeden esinlense de esasen hepsi aynı sebeple ortaya çıkan tek bir hastalıktır. Hastalığın ortaya çıkış sebebi strese bağlı olarak gelişen bağışıklık sistemi zayıflıklarıdır. Bağışıklık sisteminin zayıflaması üzerinde ayrıca genetik bazı etkilerin de olması söz konusudur.

Dünya üzerinde oldukça fazla insanda görülüyor olmasından dolayı birçok insan hastalığı takip etmektedir. Herhangi bir bulaşıcılığı olmadığından, ortaya çıkana kadar hiç belirti vermediğinden dolayı oldukça tehlikelidir. Hastalığın hayati herhangi bir tehlikesi bulunmaz ancak psikolojik olarak büyük tahribatlara yol açabilir.

Hastalık, ortaya çıkmasından sonra oluşturduğu kılsız bölge şekilleri ve hangi bölgedeki kılları etkilediğine göre çeşitli alt dallara ayrılır. Bu çeşitlendirmenin tek amacı istatistiksel verileri elde tutmak ve belirli durumlar ile hastalığın ortaya çıkışı arasında bağ kurmaktır. Yani doğrudan doğruya hastalığın çeşidine göre tedavi planı oluşturulması gibi bir durum söz konusu değildir.

Hastalığın dünya üzerindeki yayılım haritası tamamen rastgeledir. Yani herhangi bir bölge veya ırk grubunun bu hastalıktan daha az veya daha fazla etkilendiğine dair yeterli veri yoktur. Sadece yaş grubu olarak on üç ile yirmi yaş arasında yoğunlaştığı bilinmektedir. Bu sebepten ötürü hastalık ergenlik ile bağdaştırılmaya çalışılmakta; bu çalışmalar için yeteri kadar veri toplanamamaktadır.

Son yüzyılda şehir yaşamına bağlı olarak stresli bir yaşam tarzının benimsenmesinden ötürü saç kıran hastalığının daha fazla görüldüğü düşünülmektedir. Öncesindeki dönemde hastaların doktora başvurmadan kendi kendilerine bu hastalığa çare arıyor olmaları da hastalığın son yüzyıldaki istatistiksel artışına sebep olarak gösterilebilir ancak stres ile saçkıran arasındaki bağlantı kurulabildiği için ilk durum geçerli olmaktadır.

Hastalığa dair ilk belirti aynı zamanda hastalığın tek belirtisidir. Yani saçın dökülmesinden başka bir belirti ile karşılaşılmaz. Bu ilk belirtiyi de hasta ya ayna karşısında kendisi ya da kuaförde saçı kesen kişi fark eder. Sonrasında dermatoloji kliniğine gidilmesi gerekir. Günümüzde dermatoloji kliniğine başvuran hastaların yaklaşık olarak yüzde ikisi doğrudan doğruya kılkıran hastalığı için başvurmaktadır.

Hastalığın tedavi kısmı oldukça tartışmalıdır. Tıbbi olmayan geleneksel yöntemlerin işe yaraması nadiren görülmekle birlikte tıbbi yöntemlerin başarı oranı göz ardı edilebilir değildir. Kliniğe başvurulmasından sonra saç derisinin incelenmesi ve sonrasında hastalığın sebebinin kestirilmesi şeklinde bir süreç işler. Kortizon ve steroid bazlı ilaçlar yardımıyla hastalık tedavi edilmeye çalışır. Çalışılır denilmesinin sebebi saçkıran hastalığının kesinleşmiş ve yüzde yüz etki eden bir tedavi yönteminin bulunmamasıdır.

Saçkıran Hastalığının Çeşitleri

Hastalığın çeşitleri oldukça fazla olmakla birlikte bu çeşitlendirme hastalığa dair istatistiksel verilerin tutulması, bu verilerin diğer veri setleri ile karşılaştırılarak bazı çıkarımlar yapılması amacıyladır. Yani hastalığın dağılımı üzerine yapılan tahminler ile hastalığın ortaya çıkış sebepleri araştırılmaktadır. Ayrıca hastalığın birbirinden farklılık gösteren iki tipi bulunur. Bu tipler erkek tipi saçkıran ve dişi tipi saçkıran olarak adlandırılır. Hastalığın ortaya çıkmasından sonra ikisinin de birbirine göre ilerleme stilleri bulunur.

Erkek tipi saçkıran ile dişi tipi saçkıranın ayrımını yapmadan önce hastalığın ortaya çıkardığı kıl dökülme şekli ve kılların döküldüğü bölge üzerindeki ayrımın açıklanması gerekmektedir. Bu ayrım sonucunda saçkıran hastalığının şu çeşitleri tanımlanmıştır.

Yamasal saçkıran, hastalığın dökülme sonucu yarattığı şekilden hareketle ortaya çıkmıştır. Bu tip saçkırana sahip hastaların saçları döküldükten sonra madeni para büyüklüğünde yuvarlak veya oval şekilli çıplak alanlar ortaya çıkmaktadır.

Retiküler saçkıran, hastalığın dökülme sonucu yarattığı şekilde hareketle ortaya çıkan ikinci çeşittir. Bu saçkıran tipine sahip hastalarda saçlar oval veya yuvarlak şekilde değil ağ şeklinde dökülmektedir. Yani kel kalması gereken bölgenin içerisinde saçkırandan etkilenmeyen ince yapılar oluşmaktadır.

Ofiazis saçkıran, hastalığın dökülme şeklinden hareketle değil de dökülmenin gerçekleştiği bölgeden hareketle yapılan çeşitlendirmelerden ilkidir. Parietal, temporal ve oksipital bölgelerde meydana gelen dökülmeleri tarif etmek amacıyla kullanılır. Dökülmenin şekli ile bu çeşitlendirme arasında ilişki bulunmaz.

Sisaifo saçkıran, ofiazis saçkıranın aksine saçın dökülmesi üç bölgede değil sadece parietal bölgede gerçekleşirse bu çeşit saçkıranın olduğu söylenmektedir.

Madarosis saçkıran, saçta değil de kaş ve kirpiklerde görülen saçkıran için yapılan çeşitlendirmedir.

Diffüz saçkıran, saçın tamamen değil de kısmen dökülmesini ifade eden çeşitlendirmedir.

Alopesi universalis, vücutta bulunan tüm kıl köklerinin hasar alarak dökülmesini ifade eden çeşitlendirmedir. Bu tip saçkıranın görülme sıklığı oldukça düşüktür.

Bunlar hastalığa sebep olan faktörlerin hastalık sürecindeki etkileri göz ardı edilerek yapılmış çeşitlendirmelerdir. Ayrıca hastalığa sebep olan faktörlerin hastalığın gelişimi üzerindeki etkilerinin dikkate alınarak yapıldığı bir tip ayrımı bulunmaktadır. Bu tip ayrımı erkek tipi saçkıran ile dişi tipi saçkırandır. Bunları ve yarattıkları etkiyi açıklamak gerekir ise:

Erkek tipi saçkıranın ortaya çıktıktan sonra yayılım hızı oldukça düşüktür. Etkisi altına aldığı bölgelere tedavi uygulanması sonrası o bölgeleri bırakması oldukça kolaydır. Ayrıca vücudun her bölgesine değil genelde saça ve saçın da bazı bölgelerine etki etmektedir. Nadiren de olsa kadınlarda erkek tipi saçkıranın gözlemlendiği olmaktadır. Eğer bir kadında erkek tip saçkıran görülüyorsa sebebi mutlaka genetiktir. Ortaya çıktıktan sonra beklenenin aksine vücudun genelinde tüylenme artar. Vücut aşırı yağlanmaya başlar. Alakasız yerlerde akne oluşumu olur. Regl dönemlerinde düzensizlikler görülür. Ayrıca kadınlarda görülen erkek tipi saçkıran için geliştirilmiş etkili bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Dişi tipi saçkıranın ortaya çıktıktan sonra yayılım hızı oldukça yüksektir. Etkisi altına aldığı bölgelere tedavi uygulansa dahi etkisi altına aldığı bölgeleri bırakmakta gönülsüzdür. Yani hastalığı bulunduğu bölgeden sökmek için ciddi bir tedavi süreci geçirilmelidir. Vücudun her bölgesini etkisi altına alabilir. Tüm vücutta kılların döküldüğü saçkıran tipleri genelde dişi tipli saçkırandır.

Hastalığın ortaya çıkmasından sonra ilerleyişini belirleyen tiplere göre uygulanacak tedavi yöntemi değişebilmektedir. Bu sebepten ötürü hastalığın teşhisinden sonra gerekli testler ve hasta hikayesi ile saçkıranın tipi belirlenmelidir.

Saçkıran Hastalığının Görüldüğü Kişiler ve İstatistikler

Saçkıran hastalığının dünyada görülme sıklığı açısından yaklaşık olarak %0,1 olduğu tahmin edilmektedir. İstatistiksel veriler incelendiğinde her yıl daha fazla saçkıran vakasıyla karşılaşıldığı görülmektedir. Bunun altında yatan sebebin saçkıran hastalığına yakalanan insan sayısının artmasından mı yoksa dermatoloji kliniğine başvuran insan sayısının artmasından mı kaynaklandığı tam olarak bilinmemektedir. Bilinen bir gerçek saçkıran hastalığına yakalananların doğrudan hastaneye gitmediği, hastalığın geçmesini beklediği yönündedir. Ancak uzun süreli (bir yıl ve üzeri) maruz kalımlarda kişi doktora başvurmaktadır.

Hastalığın kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görüldüğü söylenebilir. Bazı bölgelerde ve yaş gruplarında bu durum değişse de genel olarak incelendiğinde cinsiyete göre farklı bir dağılım modeli görülmemektedir. Hastalık ortaya çıktıktan sonra tedavi edilmez ise bir yıl içinde yüzde elli oranında tekrarlamamak üzere kaybolur. Yani herhangi bir ilaç tedavisi olmasa dahi hastalığın iyileşme imkanı yüzde ellidir. Tedavi olunduktan sonra hastalığın tekrarlama riski yaklaşık olarak yüzde otuz olmakla beraber hastalığa yakalanan her yüz kişiden beşinde saçlar; her yüz kişiden birinde ise tüm vücut kılları dökülmektedir. Dünya geneline oranlandığında bu sayıların oldukça düşük olduğu görülecektir.

Hastalığın görüldüğü kişiler genelde on üç ile yirmi yaş arasındaki genç erişkinlerdir. Ergenlik dönemi ile saçkıran arasında bağlantı olduğu sanılmaktadır. Hastalığın çok küçük çocuklar ile yaşlılarda da görülmesi söz konusudur. Ayrıca hastalığın görüldüğü kişiler genelde tip 1 diyabet gibi otoimmün hastalıklarla mücadele eden kişiler olabilmektedir. Yani bağışıklık sistemini etkileyen diğer hastalıklarla birlikte saçkıran da gözlemlenebilir.

Saçkıran Hastalığının Nedenleri

Saçkıran hastalığının tek nedeni bağışıklık sisteminin zayıflaması ve vücudun diğer sağlıklı hücrelerine saldırması iken; bağışıklık sisteminin zayıflamasını sağlayan onlarca neden bulunmaktadır. Saçkıran hastalığının nedeni olarak da bu durumların sayılması oldukça yerindedir. Genel olarak genetik faktörler, stres hali ve başka hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar bağışıklık sisteminin zayıflaması üzerinde oldukça etkilidir. Bu zayıflamadan sonra otoimmün hastalık olarak saçkıran gelişmektedir.

Bağışıklık sisteminin normalde vücudu zararlı bakteri ve virüslere karşı koruması gerekir. Ancak bağışıklık sisteminin sayılan etkiler sonucu zayıflamasıyla vücuda virüs ve bakterilerin girmesinin yanı sıra doğrudan bağışıklık sisteminin ürettiği antikorlar hücrelere saldırmaya başlar. Hastalığın nadiren de olsa hiçbir sebebe bağlı olmadan geliştiği bilinmektedir. Sebep bilinmemekle birlikte orta nokta bellidir, bağışıklık sisteminin zayıflaması. Bağışık sistemi zayıflamaya başladığında karar verme yetisini kaybeder. Saç köklerinin etrafında bulunan lenfosit hücrelerini düşman olarak algılamaya başlar. İçerisinde çeşitli hormonlar ve antikorlar barındıran yapıları lenfosit hücrelerinin olduğu bölgeye gönderir ve saldırmaya başlar. Kendilerine saldırılan lenfosit hücreleri savunma amacıyla sitokin adı verilen bir kimyasalı salgılamaya başlar. Saçların bölgesel olarak dökülmesinin altında yatan sebep de bu kimyasaldır. Sitokin saçların anında dökülmesine, temas ettiği bölgede de tekrar saç kökü çıkmamasına sebep olur.

Saçkıran hastalığını tetikleyen unsurlar çok geniş bir spektrumda incelenebilir. Herhangi bir doktorun hasta üzerinde tam bilgiye sahip olması imkansız olduğundan dolayı bazen hastalığı ortaya çıkaran tetikleyici faktör tam olarak tespit edilemez. Hastalığı ortaya çıkaran faktör tespit edilemese dahi yapılan testler ile hastalığın tipi belirlenerek müdahale gerçekleştirilir. Hastalığın tam tedavisinin olmaması, altında yatan ana sebeplerin bilinmiyor oluşundandır.

Saçkıran Hastalığında Stres ve Üzüntü

Saçkıran hastalığının yüzde doksan oranda tetikleyicisinin yoğun stres durumu olduğu bilinmektedir. Ayrıca derin üzüntü hallerinde de bir anda saçkıranın ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Esasen hastalığı tetikleyen unsur stres ve üzüntü olsa da altında yatan sebep yine bağışıklık sisteminin zayıflamasıdır. Stres ve üzüntü hali uzun süreli olarak devam ettiğinde beraberinde bazı etkileri de getirir. Örneğin uyku düzeninin, beslenme düzeninin ve spor düzeninin bozulması gibi. Bu durumların ilk etkisi doğrudan doğruya bağışıklık sistemine olmaktadır. Bağışıklık sisteminin bu yeni duruma alışmaya çalışırken güç kaybetmesi oldukça olasıdır.

Ayrıca yoğun stres hali bazı hormonların salgılanmamasına, bazılarının ise aşırı salgılanmasına sebep olabilir. Hormon dengesindeki bozulmadan dolayı da bağışıklık sisteminin zayıflaması söz konusu olmaktadır. Son olarak da stresi ortaya çıkaran sebeplerin tespiti oldukça önemlidir. Genelde iş yaşamı ve şehir yaşamı kişilerde uzun süreli strese maruz kalınmasına sebep olmaktadır. İşyerindeki sorunlar, alt – üst ilişki, projeler, işler, ödevler ve sınavlar stres oluşumunun ana kaynakları; şehir yaşamı, kalabalık, ulaşım, maddi sıkıntılar ise yardımcılarıdır. Saçkıran hastalığına yakalanmak istemeyenlerin mutlaka hayatlarındaki stres seviyesini bir şekilde kontrol altına alması gerekmektedir. Yoğun nüfusun olduğu şehir bölgelerinde dermatoloji kliniğine olması gerekenden daha çok kişi saçkıran şikayetiyle başvurmaktadır. Bu durum da hastalığın şehir yaşamına bağlı olarak arttığını gözler önüne sermektedir.

Saçkıran Oluşumunda Genetik Faktörler

Saçkıran oluşumunun arkasında genetik faktörlerin yattığı bilinen bir gerçek olmasına rağmen tam olarak hangi gen mutasyonunun veya DNA diziliminin bu durumu ortaya çıkardığı bilinmemektedir. Günümüzde dermatoloji kliniklerine saçkıran hastalığı şikayetiyle başvuranların büyük bir bölümünün aile geçmişinde de saçkırana rastlanmaktadır. Bu durum gen aktarımı yoluyla bazı mutasyonlu genlerin çocuğa aktarıldığına dair kanıtları sunsa da tam olarak kestirilemiyor oluşu net yorumlardan kaçınılması ihtiyacını doğurmaktadır. Her ne sebeple olursa olsun genetik faktörler de kişinin bağışıklık sistemini bozarak kendi hücrelerine saldırmasına sebep olmaktadır.

Saçkıran Oluşumunda İlaçların Etkisi

Saçkıranın ortaya çıkmasındaki bir diğer faktör ise diğer hastalıkların tedavisi amacıyla kullanılan bazı ilaçların etkisinin artabilmesi için bağışıklık sistemini zayıflaması gerekliliğidir. Hangi hastalıktan dolayı kullanılıyor olursa olsun bazı ilaçların bağışıklık sistemi üzerinde böyle bir etki oluşturuyor oluşu, bağışıklık sisteminin dengesini bozmaktadır. Genelde bu tür ilaçlar bağışıklık sistemi tam kapasite olarak çalıştığında yabancı madde olarak görülmekte ve direkt olarak vücut tarafından yok edilmektedir. Kritik bazı durumlardan ötürü bağışıklık sisteminin baskılanması mecburiyet olarak ortaya çıkmaktadır. O güne kadar saçkıranla en ufak ilgisi olmayanlar, bağışıklık sisteminin diğer ilaçlar tarafından baskılanması sonucu bir anda saçkırana yakalanmaktadır.

İlaçların kesilmesiyle dahi ortadan kalkmayan bu problem, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara başlamadan önce mutlaka değerlendirilmelidir. Etkileri araştırılmalı, saçkıran gibi bir yan etkiye sebep olup olmayacakları doktora sorulmalıdır.

Saçkıran Hastalığı Belirtileri

Saçkıran hastalığının ortaya çıkacağı zaman, en az neden ortaya çıktığı kadar gizemli bir konudur. Genelde hastalığın ilk fark edilmesi en ağır ve tek belirtisi sayesinde olmaktadır. Kişi aynaya baktığı anda veya kuaförde tıraş olurken saçının bir kısmında bölgesel bir dökülmeyi fark eder. Hastalık fark edilme anına kadar geçen sürede ve sonrasında üç aşama şeklinde ilerleme gösterir.

Birinci aşama, saçların dökülme aşamasıdır. Bir anda gerçekleşir. Öncesinde herhangi bir belirtiyi ortaya çıkarması söz konusu değildir. Ancak bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı belirtiler görülebilse de bunlar birçok diğer hastalıkla karıştırılır.

İkinci aşamada dökülmenin tipine bağlı olarak kel kalan alan genişlemeye başlar. Bozuk para büyüklüğünde tamamen kelleşmiş alanlar oluşur. Genişlemenin hızı saçkıranın dişi tipli mi yoksa erkek tipli mi olduğuyla alakalıdır.

Üçüncü aşamada ise hastalığa yapılan müdahaleye ve yapılan müdahaleye hastalığın verdiği tepkiye göre değişen bir sürede yeni saç oluşumu gözlenir. Genellikle saçkıranın ortaya çıkmasından yaklaşık bir yıl sonra yeni saç oluşumu gözlenmekle birlikte bu süre bir aya da düşebilir iki yıla da çıkabilir. Tamamen müdahale eden doktorun bilgisine ve saçkıranın tipine bağlı bir durumdur. Ortalama bir yılın ardından çıkan saçlar beyaz renkte ve oldukça ince olarak çıkarlar. Yaşanan ikinci dökülmeden itibaren de doğal renklerinde ve kalın olarak çıkmaya başlarlar.

Bu üç aşama hastalığın ilerleyişini ve neredeyse tüm belirtilerini ifade etmektedir. Bazı hastalarda saçkıranla birlikte otoimmün olarak adlandırılan diğer hastalıklarda görülebilir. Bu hastalıklar saçkıranın sonucu ya da belirti değildir. Sadece bağışıklık sisteminin zayıflamasından dolayı ortaya çıkan veya belirtilerini şiddetlendiren hastalıklardır.

Nadiren de olsa saçkıran hastalarının tırnaklarında şekil bozuklukları gözlenir. Bu şekil bozuklukları öncül belirti değildir. Saçkıranın gerçekleşmesinden bir süre sonra tırnağın üst bölgesinde oluşan çukur şeklinde görülürler. Saçkıran hastasının bundan kurtulmak için yapabileceği pek bir şey bulunmamaktadır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirme sürecinde bu belirtiler de kendiliğinden kaybolacaktır.

Saçkıran Hastalığının Tanı ve Teşhis Yöntemleri

Saçkıranın ilk teşhisi, saç dökülme şeklindeki belirtinin görülmesiyle yapılır. Hastalar (genelde kırsal kesimde yaşayanlar) bu belirti ortaya çıktıktan sonra doğrudan doktora başvurmak yerine hastalığın kendi kendine geçmesini beklemektedir. Ayrıca bazı hastalar da tıbbi olmayan yöntemlerle (sarımsak sürmek gibi) hastalığı tedavi etmeye çalışmaktadır. Saçkıran hastalığı hiçbir tedavi uygulanmasa bile bir yıl kadar sonra ortadan kalkabilmektedir. Tüm saçkıran vakaları içerisinde hiçbir tedavi yapılmadan iyileşen hasta sayısı, tüm sayının yaklaşık olarak yüzde otuzu ile ellisine tekabül etmektedir. Ayrıca sarımsak sürülmesi de irritasyona sebep olduğu için görece faydalı olmakla beraber dermatologlar tarafından tavsiye edilmez. İrritasyonun sağlıklı ve saçkırana uğramamış saç köklerini de öldürmesi ihtimali bulunmaktadır.

Hastalığın ilk tanısı, çok net bir belirti üzerinden fiziksel muayene ile konulur. Sonrasında saçkıranın tipinin ve altında yatan sebep veya sebeplerin araştırılması için kan testleri, saç biyopsisi ve saç çekme testi uygulanabilir. Kan testleri oldukça basittir ve bağışıklık sisteminin direnç seviyesini ölçmeyi amaçlar. Standart olarak her muayenede uygulanmaktadır. Kandaki çeşitli oranlara bakılarak bağışıklık sisteminin ne kadar etkin çalıştığı tahmin edilir ve hastalığın gidişatı üzerine bilgi edinilmeye çalışılır.

Fiziksel Muayene

Saçkıranın tipini ortaya çıkaracak, altında yatan sebebi belirleyecek, saçlar üzerinde ne gibi etkiler oluşturduğunun tam olarak tespitini sağlayacak ve tedavi yöntemini belirleyecek testlerden önce hastaya fiziksel muayene yapılır. Bu fiziksel muayene dermatolog tarafından yapılmaktadır. Kişinin saçkırandan şikayetçi olduğu bölge özel olarak incelenerek, sınırları belirlenecektir. Fiziksel muayene ile yapılabilecek kadar tespit yapılıp hasta tıbbi testlere yönlendirilecektir.

Ayrıca fiziksel muayene aşamasında hastanın ve ailesinin tıbbi geçmişi öğrenilmektedir. Bu sayede hastalığın genetik sebeplerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hakkında bilgi edinilebilir. Hastayla yapılan mülakatla beraber bağışıklık sisteminin zayıflama nedenine dair de bilgiler elde edileceğinden dolayı tedavi sürecinin daha net planlanması söz konusu olabilmektedir.

Saç Derisinden Biyopsi İçin Örnek Alınması

Saçkıran hastalığı için dermatologlara başvuranlara ilk önce fiziksel muayene yapılır. Fiziksel muayene esnasında saçkıranın ortaya çıktığı bölge incelenirken aynı zamanda hastanın tıbbi geçmişi de alınır. Yapılan mülakat ile hastanın bağışıklık sisteminin zayıflama nedeni üzerine bilgiler elde edilmeye çalışılır. Hasta fiziksel muayene aşamasının tamamlanmasıyla beraber saç derisinden biyopsi örneği alınması için hazır hale getirilir. Genelde bir parmak boğumunu geçmeyecek, bir santimetre bir santimetre boyutunda, yarısı saçkıranının ortaya çıktığı bölgeden yarısı da sağlıklı bölgeden olacak şekilde deri örneği alınır.

Deri örneğinin alınması sırasında hastanın kafasındaki veya hastalığın ortaya çıktığı bölgedeki ufak alan lokal anestezi ile uyuşturulur. Bu sayede hasta acı veya ağrı hissetmez. Alınan deri örneğinin gelişmiş laboratuvar cihazları ile incelenmesi sonrasında saçkıranın hangi tipte olduğu, yayılmacı olup olmadığı, hangi sebeplerden dolayı ortaya çıkmış olabileceği gibi hangi tedaviye nasıl tepki vereceği öğrenilmiş olur.

Saç Çekme Testi

Saçkıran sadece saçları dökmekle kalmaz. Döktüğü bölgenin yakınındaki bölgede de saçların dayanma gücünün oldukça azalmasına sebep olur. Saçkıranın yayılmacı olup olmadığı, saçları döktüğü bölgenin yakınında bulunan saçlara yaptığı etki ile ölçülebilir. Saç çekme testi, saçların dayanımını ölçmek amacıyla geliştirilmiş bir yöntemdir. Bu yöntem genelde kozmetik ürünler üreten firmalar tarafından kullanılmakla birlikte nadiren de olsa tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır. Saçların uygulanan kuvvete hangi ölçüde dayanabileceğinin ölçülmesi ile hastalığın ortaya çıkmasını sağlayan sebepler arasında bağlantı kurulmakta ve bu yolla tedavi yöntemi netleştirilmektedir.

Saçkıran Hastalığının Risk Faktörleri

Saçkıran hastalığının risk faktörlerini kalıtımsal aktarım ile bağışıklık sistemini zayıflatan durumlar oluşturur. Saçkıran hastalığının gerçekleşmesi için bağışıklık sisteminin kıl köklerine saldırmaya başlaması gerekmektedir. Herhangi bir sebepten ötürü genetik faktörler hayatın bir bölümünde böyle bir etkinin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Yani ailesinde saçkıran hastalığı olanlar bu açıdan risk grubu içerisine girmektedir. İkincil durum ise bağışıklık sisteminin zayıflamasını sağlayan diğer unsurlardır. Bu unsurlar oldukça kalabalık olduklarından dolayı, saçkıran gerçekleştikten sonra gerçekleşme sebebini bulmak oldukça zorlaşmaktadır. Bağışıklık sisteminin zayıflaması oldukça fazla sebebe bağlıdır.

Bilindiği üzere bağışıklık sistemi vücudun kendini koruma yöntemidir. Vücuda giren her türlü madde taranır ve zararlı görülenler bağışıklık sistemi tarafından gönderilen antikorlar ile yok edilir. Normalde sadece zararlı maddelere saldırması beklenen bağışıklık sistemi, kendi vücudunu oluşturan hücrelere (saçkıran için saç köklerini oluşturan hücreler) saldırarak onları yok etmektedir. Bağışıklık sisteminin sağlıklı olması ile kişinin sağlığı arasında doğru orantı bulunur. Bağışıklık sistemi zayıflayan herkeste saçkıran görülmese de mutlaka başka ve daha tehlikeli olan bir hastalık ortaya çıkabilmektedir.

Zayıf bağışıklık sistemine sahip kişiler genelde yorgunluk, yüksek ateş, eklem ağrıları gibi problemlerle uğraşırlar. Esasen bunlar vücudun bir hastalıkla mücadele ederken ortaya çıkardığı belirtilerdir. Bağışıklık sisteminin saçkıranı ortaya çıkaran sürece başlaması halinde de aynı zararlı bir maddeyle (enfeksiyon, virüs, bakteri) mücadele ediyormuş gibi bir durum oluşur.

Bağışıklık sistemi T ve B isimli lenfositlerden oluşur. T isimli lenfositler yabancı ve zararlı maddeyi tespit ettikleri anda herhangi bir madde salgılamadan saldırmaya başlarlar. T lenfositleri için öncü savaşçılar demek yerinde olacaktır. T lenfositleri ile beraber gezen B lenfositleri ise yabancı ve zararlı maddeyi gördükleri anda antikor üretmeye başlarlar. Ayrıca bu iki lenfositlere ek olarak birçok diğer yardımcı da bağışıklık sistemini oluşturur ve yabancı zararlı maddelerle mücadele eder.

Bağışıklık sisteminin bozulmasına, zayıflamasına veya görevini bir sebepten ötürü tam yapamamasına / yanlış yapmasına sebep olan durumlar aynı zamanda saçkıran hastalığının risk faktörlerini de oluşturmaktadır. Unutulmaması gereken nokta bağışıklık sisteminin stabil olmayı çok sevmesidir. Aşırı uçlar arasındaki hızlı değişimler bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep olacaktır. Bu durumlar:

  • Aşırı ve sürekli stres saçkıran hastalığını ortaya çıkaran bağışıklık sistemi zayıflaması ortaya çıkaran yegane unsurdur. Birçok sebebe bağlı olarak aşırı stres hali gözlenebilir. Hastanın böyle bir durumda olduğunun farkına varması halinde psikolojik destek alması; gerekiyorsa antidepresan desteğine başlaması gerekmektedir.
  • Ani sıcaklık değişimleri de vücudun dengesini bozan faktörlerdendir. Vücut sahip olduğu sıcaklığı en stabil derecede tutmak için çabalar. Bağışıklık sistemi de bunun böyle olmasını arzu eder. Çok soğuk ile çok sıcak gibi ekstrem koşullarda bağışıklık sistemi kendini değişime uğratmaktadır. Bunun uzun süreli olması sorun değilken; sıcaklık değişiminin ani ve sürekli olması bağışıklık sisteminin dengesini bozmaktadır.
  • Uykusuzluk ve sürekli yorgunluk stres oluşumunun başlıca sebeplerindendir. Özellikle genetik olarak yatkınlığı olanların düzenli uyumaları ve yorgunluklarını atmaları gerekmektedir.
  • Sık seyahat edilmesi vücudun dengesinin bozulmasına sebep olur. Sürekli seyahat hali bir süre sonra vücut üzerinde stres açısından baskı oluşturmaya başlamaktadır.
  • Aşırı hızlı kilo alıp kilo vermek psikolojik bazı sorunlarla beraber stres seviyesinin artmasına ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep olacaktır.
  • Sağlıksız ve düzensiz beslenmek hem alınan vitamin ve mineral miktarını değiştirmekte hem de vücudun dengesiz bir hale gelmesine sebep olmaktadır. Bu sebepten ötürü herkesin, saçkıran ihtimalini de göz önünde bulundurarak yediklerine ve içtiklerine dikkat etmesi; sağlıklı ve dengeli beslenmesi gerekmektedir.
  • Kortizon benzeri ilaçlar kullanmak bağışıklık sistemini belirli amaçlar için baskıladığı için saçkıran gibi otoimmün hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.

Hormon Hastalıklarına Sahip Olmak

Saçkıranın en büyük risk faktörlerinden birisini de tiroid gibi hormon hastalıklarına sahip olma durumu oluşturmaktadır. Kişilerin hormon seviyelerindeki aşırı uçlar antikor üretimini, üretilen antikorların davranışlarını kökten değiştirir. Bilindiği üzere antikorlar içerisinde belirli seviyede hormon hücreleri de barındırır. Hormon seviyesinin istenilenden az ya da fazla olması bağışıklık sisteminin çalışma esnasında sorunlar yaşamasına sebep olur zayıflama emareleri gözlenir.

Saçkıran Nasıl Önlenir

Saçkıran hastalığının altında yatan sebepler tam olarak bilinmediğinden ötürü hastalığı önlemek için yapılabilecekler oldukça sınırlıdır. Saçkıran bir anda ortaya çıkan, saçların veya başka bölgelerdeki kılların kısmi ya da tamamen dökülmesine sebep olan bir hastalıktır. Bu hastalığın önlenmesi noktasında yapılabilecek faaliyetlerin sınırını bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi oluşturmaktadır.

Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması sadece saçkıran riskini değil; birçok hastalığın riskinin azalmasına sebep olacağından dolayı oldukça fazla dikkat edilmesi gereken bir husustur. Bağışıklık sistemini diri tutmak zor bir faaliyet olmamakla birlikte içerisinde bulunulan yaşam şartlarından dolayı göz ardı edilmektedir. Özellikle şehir yaşamı, sağlıksız beslenme ve spor yapmama gibi durumlar bağışıklık sisteminin günden güne zayıflamasına sebep olmaktadır.

Bağışıklık sistemini güçlü tutmak için yapılacak şeylerin başında, katkı malzemesi yüksek olan gıdaların tüketilmemesi gelir. Endüstriyel gıda olarak adlandırılan bu tip gıdalar yüksek raf ömrü gerekliliğinden dolayı bağışıklık sistemini sekteye uğratacak maddeler içermektedir. Alışveriş esnasında bu maddelere dikkat ederek malzeme almak, bağışıklık sistemini korumanın ilk adımıdır.

İyi bir beslenmeye iyi bir uyku düzeni eşlik etmelidir. Bağışıklık sistemi de çalışırken ciddi miktarda enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Bu enerjinin sağlanabilmesinin ilk yolu besin alımı iken ikinci yolu kaliteli bir uykudur. Kişilerin tercihen gece vakti olmak üzere günde en az yedi – sekiz saat uyuması tavsiye edilmektedir.

İyi bir uyku düzeni ve beslenme ancak spor egzersizleri ile tamamladığı zaman tamamlanabilmektedir. Kişilerin günde en az bir saatini spor faaliyetlerine ayırması, bağışıklık sisteminin zayıflamasının önüne geçerek daha da güçlenmesini sağlayacaktır.

Hijyene Yönelik Önlemlerin Alınması

Saçkıran hastalığı bakterilere, virüslere bağlı olarak ortaya çıkmaz. Ortaya çıkmasının altında yatan sebep doğrudan vücudun savunma sistemidir. Ancak bu demek değildir ki temiz olmamanın saçkıran hastalığı üzerinde etkisi yoktur. Kişilerin hijyenlerine dikkat etmemeleri durumu bağışıklık sisteminin çok çalışmasına ve zaman içerisinde zayıflamasına sebep olur. Bu zayıflamadan başlayan süreç, bağışıklık sisteminin vücudun zararsız hücrelerine saldırması ile son bulacaktır. Yani saçkıranı önlemek isteyen kişiler hijyenlerine dikkat etmelidir. Ayrıca özellikle saç bölgesi olmak üzere vücudun tamamında doğal sabunların kullanılması, sağlıklı ve temiz bir bedene sahip olmak için oldukça önemlidir.

Bağışıklık Sistemini Zayıflatan İlaçların Bırakılması

Belki de en zor olan durum budur. Bağışıklık sistemini etkisi altına alan ilaçların birçoğu doktor reçetesi ile kullanılmakla beraber bazı ilaçlar reçetesiz de temin edilebilmektedir. Reçetesiz olarak alınan ilaçların bağışıklık sistemi üzerindeki etkisinin araştırılarak, eğer etki ediyorsa mutlaka bırakılması gerekmektedir.

Sık Sorulan Sorular

Saçkıran hastalığının ortaya çıkışı, ilerleyişi ve tedavisi oldukça gizemli, zordur. Hastalığa dair aydınlatılmamış birçok noktanın bulunması risk grubunda olanların ve halihazırda hastalığa sahip olanların kafasını karıştırmaktadır. Bu sebepten ötürü spesifik olarak bazı soruların cevaplandırılmasında fayda vardır.

Saçkıran vücudun diğer bölgelerine bulaşır mı?

Saçkıran hastalığını ortaya çıkaran sebepler bilinirse hastalığın bulaşma riskinin olmadığı da anlaşılacaktır. Saçkıran hastalığı vücudun bağışıklık sisteminin saç köklerine saldırması oluşturur. Ortada herhangi bir mantar, enfeksiyon ya da virüs bulunmaz. Bu sebepten ötürü hastalığın birisine ya da vücudun başka bir bölgesine bulaşması söz konusu değildir. Saçkıran saçın dökülmesi şeklindeki net belirtisini ortaya çıkardıktan sonra erkek tipli ya da dişi tipli olmasına bağlı olarak ortaya çıkış bölgesinden itibaren belli bir hızda yayılım gösterecektir. Bu, antikorların sürekli olarak o bölgeye saldırıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Herhangi bir bulaşma durumunu ifade etmemektedir.

Saçkıran tedavisi evde yapılabilir mi?

Günümüzde dermatoloji alanında elde edilen gelişmeler de düşünülürse saçkıran tedavisinin evde, ilkel ve kesinliği kanıtlanmamış yöntemlerle yapılmaması tavsiye edilir. Günümüzde hala saçkıran olduktan sonra doktora başvurmayanlar bulunmaktadır. Temel olarak belirli bir bölgenin irritasyona uğratılmasına dayanan sarımsak sürmek gibi tekniklerle saçkıran tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Esasen bir nebze faydası olmakla birlikte sarımsak sürmenin sağlıklı saç dokularını da öldürebileceği bilinmelidir. Saçkıranın en etkili ve kişiye özel tedavisi ancak hastane ortamında yapılmaktadır.

Saçkıran tekrar eder mi?

Saçkıranın tekrar etme riski her zaman bulunur. İster hiç tedavi edilmesin ister evde tedavi edilsin isterse de hastanede. Saçkıran hastalığını ortaya çıkaran sebepler çözülmediği sürece bir kez kendini gösteren hastalık büyük ihtimalle tekrar gösterecektir. Bu noktada hastaların yapması gereken şey saçkıranın tedavisinden sonra bağışıklık sistemlerini güçlendirecek bir hayat tarzına geçmeleridir. Ancak bu sayede saçkıranın tekrarlamasına sebep olan etmenler ortadan kaldırılacak ve hastalığın yeniden ortaya çıkma riski büyük oranda azaltılacaktır. Ancak önlemler alınsa dahi hastalığı tetikleyen faktörler tam olarak bilinmediğinden dolayı az da olsa hastalığın tekrarlama riski bulunmaktadır.

Saçkıran kalıcı saç kaybına sebep olur mu?

Saçkıranın uzun süreli olarak tedavi edilmemesi halinde kalıcı saç kaybına sebep olması beklenir. Ancak vakaların neredeyse tamamında hastalığın tedavi edilmesinden bir süre sonra saçlar tekrar çıkmaktadır. Çıkan ilk saçlar kişinin kendi saç formuyla alakasızdır. Genelde beyaz renkli ve oldukça ince telli saçlar çıkmakla beraber ikinci ya da üçüncü dökülmeden sonra kişinin kendi saç formundaki saçlar çıkmaktadır. Saçkıranın kalıcı saç dökülmesine sebep olması halinde saç ektirme yöntemlerine başvurulabilir ancak saçkıranın tamamen tedavi edilmemesi halinde saç ektirme yapılırsa ektirilen saçlar da dökülme tehlikesi altındadır.

Saçkıran tedavi edilmezse ne olur?

Saçkıran hastalığının tedavi edilmediği durumlarda hastalık sürekli olarak genişlemekte, daha çok bölgeyi etkisi altına alarak kişinin vücudunda kıl kalmamasına sebep olmaktadır. Bu durum vücudun yüz altın bölgesi için sorun olmasa da saçların ve sakalların; bazen de kirpiklerin ve kaşların dökülmesi büyük psikolojik sorunlar oluşturmaktadır.

Tedavi edilmeyen saçkıranların yaklaşık olarak yüzde otuzu ile yüzde ellisi bir yıl içerisinde kendiliğinden iyileşir. Yüzde otuz kadarı da ilerlemeyi durdurur. Geriye kalanlar ise dişi tipli olduklarından dolayı yayılmacı bir politika izlerler. Sonuç olarak saçkıran hastalığı fark edildiği an doktora başvurulmalı ve hastalık tedavi edilmelidir.

Saçkıran sonucu dökülen saçlar kendiliğinden çıkar mı?

Saçkıran sonucu dökülen saçların, saçkıranın tipine bağlı olarak ve uygulanan tedavinin süresine bağlı olarak bir süre sonra çıkması mümkündür. Ancak uzun süreli saçkıranlardan sonra çıkan ilk saçlar, kişinin kendi saçından oldukça farklıdır. Kalın, kıvırcık telli saçı olanlarda dahi ilk çıkan saçlar ince, tüy şeklinde ve beyaz – gri renkli olmaktadır. İlk saçın çıkmasının ardından yaklaşık iki dökülme sürecinin atlatılmasıyla saçlar kişinin kendi saç formunda çıkmaktadır. Nadiren de olsa dökülen saçların çıkmadığı görülür. Bu durum saçkıranın çok agresif karakterli olmasından ya da tedavi için geç kalınmış olmasından kaynaklanır. Her iki durumun sonuçlarının da kötü olmasından dolayı saçkıranın fark edilmesinden hemen sonra dermatoloğa başvurulmalıdır.

Saçkıran saçların dökülmesi dışında zarar verir mi?

Saçkıranın saçları dökmesi dışında vücuda verdiği herhangi bir zarar bulunmaz. Esasen herhangi bir acı ya da ağrı ortaya çıkarmadığı için uzun saçlı kişilerde fark edilmesi oldukça zor olmaktadır. Sinir uçlarına reaksiyon verdirecek belirtiler açısından oldukça kısır bir hastalık olmasından dolayı hastalığın teşhisi dahi ancak detaylı inceleme sonrası kişi tarafından veya saçı kesen kişi tarafından yapılabilmektedir.

Saçkıran olan hastalar hangi kliniğe başvurmalıdır?

Saçkıran olan hastaların başvurması gereken klinik dermatolojidir. Günümüzde bu kliniğe başvuranların yaklaşık olarak yüzde ikisi saçkıran problemi ile ilk şikayetini yapmaktadır. Uzman bir dermatolog henüz başlamış saçkıranı kolayca tedavi edebileceğinden ötürü mutlaka uzman bir doktora başvurulması gerekmektedir.

Saçkıran tedavisini kuaförler yapabilir mi?

Saçkıranın tedavisini yalnızca dermatologlar yapmaktadır. Bunun dışında çözüm önerilerinin tamamı hurafeden ibarettir. Saçlarında veya vücudunun başka bir bölgesinde saçkıran çıkan kişinin acilen dermatoloğa başvurması gerekir.

Saçkıran hastalığında saçlar tamamen dökülür mü?

Saçların tamamen döküldüğü saçkıran tipleri olmakla birlikte genelde bozuk para büyüklüğünde bölgesel saç ve kıl dökülmeleri ile karşılaşılır.

Saçkıran cinsel yolla bulaşır mı?

Saçkıran bulaşıcı bir hastalık değildir. Özellikle cinsel yolla bulaşması gibi bir durum kesinlikle mümkün değildir.

Saçkıranın bitkisel tedavi yöntemleri nelerdir?

Saçkıranın bitkisel tedavi yöntemleri oldukça geniş olmakla birlikte hiçbirisi tıbbi yöntemler kadar etkili değildir. Bölgeye yapılabilecek herhangi bir müdahale saçkıranı arsızlaştırabileceği için bir reçete paylaşmak doğru değildir. En iyi tedavi yöntemi başvurulacak doktor tarafından reçete edilecektir.

Saçkırana hangi şampuan iyi gelir?

Saçkıran yüzeysel etki gösteren şampuanlarla ortadan kaldırılabilecek bir deri hastalığı değildir. Bağışıklık sisteminin ilgili bölgedeki saç köklerine saldırmasından dolayı ortaya çıkan hastalık oldukça ciddi bir sorundur. Tedavisinde derinin altına işleyen ve bölgeyi bağışıklık sisteminden koruyan serumlar; bağışık sisteminin çalışma metodunu değiştiren ilaçlar kullanılır. Hiçbir şampuanın saçkırana etkisi yoktur.

Saçkıran hangi yaşlarda görülür?

Saçkıran bağışıklık sistemi kaynaklı bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi ajanlarının saç köklerine hızla saldırmasının sebepleri her yaş grubunda karşılaşılabilen türdendir. Doğal olarak saçkıran hastalığı da belirli bir yaş grubuna özel değildir. Doğumdan hemen sonra görülebileceği gibi seksen yaşında da ortaya çıkabilir.

Saçkıran hangi hastalığın belirtisidir?

Saçkıran bir bakteriden, virüsten ya da mantardan kaynaklanmaz. Hastalık derinin altındaki saç köklerine bağışıklık sisteminin saldırmasından dolayı kaynaklanır. Doğal olarak saçkıran bağışıklık sistemi sorunlarının ve spesifik olarak bağışıklık sistemi hastalıklarının bir belirtisidir. Tedavi süreci de belirtilere yönelik olarak değil ana sebebe yönelik olarak gerçekleştirilir.

Saçkıran ne kadar sürer?

Saçkıran hastalığının her hastada işe yarayan ve metodoloji standartlaşmış bir tedavisi yoktur. Her hastanın özel olarak değerlendirilmesi ve hasta özelinde serum hazırlanması gerekmektedir. Bir süre deneme yanılma payı olarak ayrıldığında saçkıran tedavisinin yaklaşık olarak altı ay ile on sekiz ay arasında sürdüğünü söylemek mümkündür. Tedavinin tamamlanmasıyla beraber hastalık da tamamen ortadan kalkar. Hastalığın tedavi edilmesi tekrarlamayacağı anlamına gelmez.

Saçkıran ne kadar sürede iyileşir?

Saçkıran oldukça ilginç bir hastalıktır. Bazı hastalarda birkaç haftada tamamen ortadan kalkabilirken bazı hastalarda üç yıl kadar sürebilmektedir. Bazı hastalarda ise tedavi gerçekleştirilmese dahi hastalık gerileyip yok olabilmektedir. Kısacası tedavi sürecine ve hastanın durumuna bağlı olarak saçkıranın bir ay ile üç yıl arasında iyileşeceğini söylemek mümkündür.

Saçkıran genetik midir?

Saçkıranın ortaya çıkmasına sebep olan bağışıklık problemine genetik yatkınlığın olduğu düşünülmektedir. Saçkıran görülen insanların ailesinde de saçkıran öyküsü ile karşılaşılmaktadır. Ancak vakaların tamamında genetik yatkınlığın olduğunu söylemek ya da ailesinde saçkıran olmayanları bu hastalığın risk grubundan çıkarmak yanlış olacaktır. Saçkıranın gelişmesinde genetik faktörlerden çok çevresel faktörler önemlidir.

Saçkıran sakallarda olur mu?

Saçkıran kıl köklerine bağışık sisteminin saldırmasından kaynaklanmaktadır ki kıl kökleri yalnızca saçlı deride bulunmaz. Saçkıran sakallara sıçradığında sakal kıran adını almaktadır. En az saçkıran kadar sık görülen bir durumdur ve tedavisi aşağı yukarı aynı prosedürlerle gerçekleştirilmektedir.

Saçkıran stresten olur mu?

Saçkıranın tüm sebepleri arasında belki de en önemli faktör stres unsurudur. Genetik yatkınlığın bulunması durumunda ufak bir stres unsuru dahi bir gecede saçkıran hastalığını ortaya çıkarabilmektedir. Hastalığın tedavi sürecinde ilgilenilen konulardan birisi de hastanın psikolojik durumu ve özellikle de stres durumudur.

Saçkıranın diğer belirtileri nelerdir?

Saçkıranın yalnızca bir adet belirtisinden bahsetmek mümkündür ki o da doğrudan belirli bir bölgede saçın dökülmesidir. Saçın döküldüğü bölgelere komşu olan bölgelerde de saç dökülmesi olabileceği gibi hiç tedavi uygulanmasa dahi saç dökülmesi olmayabilir. Kısacası saçkıran tek belirtili ve tahmin edilemez bir bağışıklık sistemi hastalığıdır.