Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Kalp Kapakçığı Tedavisi

Ülkemizde en sık görülen hastaların başında yer alan kalp kapakçığı hastalığı, gelişen tedavi yöntemleri ve operasyon teknikleriyle kolayca çözüme kavuşabilirken, bazı durumlarda ilaç tedavisinde dahi başarı elde edilebilen bir hastalık olarak bilinir. Kalp kapakçığında yer alan sorunun hem kalp hem de dolaşım sisteminde etkisinin büyüklüğüne göre tedavi şekillenir. Bu tip hastalıklarda öncelik, hastalığı ilaç tedavisiyle ve destekleyici tedavilerle ortadan kaldırmaktır. İlaç tedavisi başarılı olmazsa cerrahi yöntemlere başvurulur ve bu yöntemler neticesinde hastanın tedavi edilmesi amaçlanır. Öte yandan tedavi konusunda doktorun deneyimleri de büyük önem taşır. Hastanın fizik durumu, dolaşım sisteminin sağlık durumu ve diğer detaylara göre bir tedavi programı şekillendirmek, tamamen doktorun bilgi ve tecrübesine dayanır. Hastaya en uygun olan tedavi programının tercih edilmesi daima başarı oranını arttırır.

Kalp kapakçığı tedavisinde cerrahi yöntemler her ne kadar hastalığın direkt olarak ortadan kalkmasına yardımcı olsa da bir miktar risk teşkil eder. Bu nedenle ilaç tedavisi her zaman için öncelikli olur ve cerrahi yönteme nazaran herhangi bir risk içermez. Hastanın da tedaviye göstermiş olduğu sadakat neticesinde ilaç tedavisi genel olarak başarı sağlayabilirken, hastanın vücudunun tepkisi de bu konuda önem taşır. Eğer her türlü detay olumlu yönde seyretmişse ancak ilaç tedavisine vücut olumsuz tepki vermişse mecburen çok geçmeden cerrahi yöntemlere başvurulur. Cerrahi yönteme başvurulmasının nedeni ise kalp kapakçığında meydana gelen sorunun, kalbin pompalama potansiyelini düşürüyor olmasıdır. Kalp kanı yeterince pompalayamaz veya bu görevini tam olarak yerine getiremezse, sadece kalbin değil, diğer organların da zarar görmesi söz konusu olabilir. Bu nedenle ilaç tedavisinden sonra cerrahi müdahale aciliyet gerektirir.

Kalp Kapakçığı Tedavisi Hakkında

Kalp kapakçığı tedavisinde ilk aşama ilaç tedavisiyle başlar ve hastanın durumuna göre beslenme programı da oluşturulabilir. Beslenme programı, hastanın fazla kilolara sahip olması ve düzensiz beslenme alışkanlıkları edinmiş olması nedeniyle uygulanır. Eğer hasta fazla kilolara sahipse ve aynı zamanda düzensiz besleniyorsa, bu durum kalbe binen yükü daha da çok arttırır. Bu nedenle ilaç tedavisinin başarılı olabilmesi adına beslenme programı da uygulanır. İlaç tedavisi bazı hastalarda etkin sonuç verip, kalp kapakçığındaki sorunu uzun süreli önler veya tamamen ortadan kaldırır. Bazı durumlarda ise tedavinin olumsuz yanıt verdiği, kalbin büyüdüğü veya kalbin çalışma mantığının sekteye uğradığı görülür. Haliyle bu durum karşısında cerrahi müdahaleler gündeme gelir.

Kalp kapakçığı nedeniyle yapılan cerrahi müdahaleler öncelikle yoğun bir değerlendirme sürecinden geçer. Uzman doktor, gerekirse bu konuda uzman olan diğer meslektaşlarıyla da bir araya gelerek, kalbin durumu hakkında net bir fikre varmaya çalışır. Öncelikle kalp kapakçığında meydana gelen sorunun boyutu belirlenir. Sorunun, düşük, orta veya üst düzey gibi derecelendirmesi yapılır. Bu derecelendirmenin ardından ise kalp kapakçığı sorunun türü hakkında karar verilmeye çalışılır. Kalp kapakçığı sorunu kalp darlıkları ve yetersizliği olarak iki farklı türde incelenir. Fiziki muayene ve uygulanan tetkikler sonucunda elde edilen verilere göre cerrahi tedavinin ne şekilde yapılacağı belirlenir.

Gelişen teknoloji nedeniyle bazı durumlarda hastanın göğüs kafesine herhangi bir işlem uygulanmadan tedavi yapılabilirken, bu konuda en çok TAVİ adı verilen bir yöntemin öne çıktığı görülür. TAVİ sayesinde kasıktan çeşitli tıbbi aletlerle girilerek, kalp kapakçığının onarılması söz konusu olabilir. Bu gibi yöntemler genel olarak ameliyat konusunda yüksek risk taşıyan hastalarda uygulanırken, hastanın durumu müsaitse direkt olarak açık ameliyatla kapakçığın net bir şekilde onarımı tercih edilir. Açık cerrahi müdahalede ise kapakçığın düzetilmesi veya kapakçığın değiştirilmesi gibi iki farklı tedavi şekli uygulanabilir. Bu durum yine yapılan tetkiklerden alınan sonuçlar neticesinde belirlenir. Kalp kapakçığı ameliyatlarında asıl amaç, hastanın sahip olduğu kapakçıkların verimli bir şekilde tedavisini sağlamak ve bu kapakçığı korumaktır. Bazı hastaların kapakçıkları artık fonksiyonel özelliğini kaybettiği için değişim şart olabilir. Değişim sürecinde ise biyolojik kalp ve mekanik kalp olmak üzere iki farklı kalp kapakçığı seçimi yapılır. Bununla birlikte homogreft adı verilen kalp kapakçığına da başvurulabilir. Homogreft ise kadavradan alınan kalp kapakçığına verilen ad olarak bilinir.

Kalp kapakçığının değişimi konusunda tercih tamamen hastaya bırakılır. Hastanın yaşantısı, gelecekteki yaşam düşüncesi, çocuk isteyip istemediği, kullandığı ilaçlar, genel sağlık durumu ve daha birçok detay kapsamında kalp kapakçığı konusunda seçim yapılır. Ardından yapılan seçim doğrultusunda kalp kapakçığı değişim işlemi gerçekleşir.

Kalp Kapağı Nedir?

Kalp içerisinde dört farklı odacık bulundurur ve bu odacıklar ikili olarak sağ ve sol taraflarda alt alta yer alırlar. Her bir odacık farklı farklı isimlendirilir ve bu odacıkların görev dağılımı da yine farklı detaylardan oluşur. Söz konusu odacıklar arasında kan geçişinin düzenli olarak gerçekleşebilmesi adına ise kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar vasıtasıyla kan, kalbin içerisinde yer alan odalarda dolaşır. Kalbin vücuda pompalaması için kalbe gelen ilk kan öncelikle sağ tarafta bulunan atrium adı verilen kapakçığa gelir. Bu odacıktan diğer odacığa kanın iletimi konusunda triküspit adı verilen kapakçık görev alır. Kan kalp içerisinde ventriküle geçtikten sonra oksijen alması gerekir. Kanın oksijenleşmesi için ventrikülden akciğerlere geçişi söz konusu olur. Bu geçişin kontrollü bir şekilde yapılabilmesi için de bu kısımda pulmoner adı verilen kapak devreye girer.

Akciğerden yeteri kadar oksijeni alan kan, bu süreçten sonra kalbin sol odacıklarına gelir ve ilk tercihi atrium odacığı olur. Atriumun ardından sol ventriküle geçen kan, kalbin kasılma hareketiyle vücuda pompalanır. Atriumdan, sol ventriküle geçiş sırasında mitral kapak, son olarak vücuda pompalanmasında ise aort kapak adı verilen kapakçıklar görev alırlar. Kapakçıkların görevi, kalp odacıkları arasında kanın düzenli bir şekilde geçiş yapabilmesi ve bu esnada kanın geri diğer odacıklara kaçmamasıdır. Kalp odacıkları arasında kanın düzenli iletilememesi durumunda ise kan dolaşımında, kalp ritminde ve daha birçok organda sorunlar meydana gelebilir. Kapakçıklarda meydana gelen bozulmalar nedeniyle oluşan sorunlara ise kalp kapakçığı hastalığı adı verilir.

Kalp kapakçığı hastalığının türleri vardır ve türler, kapakçıklara göre oluşturulmuştur. Aort kapak darlığı, aort kapak yetmezliği, mitral kapak darlığı, mitral kapak yetmezliği, mitral kapak prolapsusu, nadiren görülen triküspit ve pulmoner kapak sorunları, bilinen kalp kapakçığı hastalığı türleridir. Her türün farklı nedenleri olabilirken, romatizmal ateş kalp kapakçığı hastalığını tetikleyen en önemli nedenlerden biri olarak bilinir. Ayrıca bir kalp kapakçığı sorunu, diğer kalp kapakçığı sorunlarının da oluşmasına neden olabilir.

Kalp Kapağı Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir?

Kalp kapağı hastalıkları, tedavi edilmemesi veya belirtilerinin önemsenmeyip, herhangi tıbbi destek alınmaması durumlarında hayati risk taşıyan hastalık olarak bilinir. Bu nedenle kişilerin mutlaka kalp kapağı hastalıklarına işaret eden belirtiler hakkında bilgi sahibi olması ve bu belirtilerle karşılaşmaları durumunda acilen herhangi bir sağlık kurumuna görünmeleri gerekir. Kalp kapağı hastalıklarının belirtileri, çabuk gelişen ve sürekliliği olan yorgunluk, şiddetli kalp çarpıntıları, nefes darlığı, kısmi felçler, kalp ritminde dengesizlik, bacaklarda meydana gelen şişlik ve emboli olarak bilinir. Öte yandan nadiren de olsa ateş basması, bayılma hissi ve kalp ağrısı gibi sorunlar da görülebilir.

Yorgunluk

Yorgunluk, kalp kapağı hastalıklarının en çok rastlanılan belirtisi olarak bilinir. Hastanın fiziksel olarak yorulmaması durumlarında bile aşırı yorulduğu hissine kapılması söz konusu olur. Bu yorgunluk hissi dinlenmelere rağmen kolay kolay geçmezken, bazı durumlarda sürekli olarak devam ettiği dahi görülebilir. Özellikle kilolu kişilerde bu yorgunluk hissi daha fazla öne çıkarken, yorgunluk hissinin nefes darlığı ve çarpıntıyla birlikte görüldüğü de olabilir.

Çarpıntı ve Nefes Darlığı

Kalp kapağı hastalığına yakalanan hastaların, genel olarak merdiven çıkarken en çok yaşadığı problemler arasında çarpıntı ve nefes darlığı gelir. Hastalar merdiven çıktıkları esnada nefes nefese kaldıklarını ve şiddetli kalp çarpıntılarıyla karşılaştıklarını, bu nedenle de merdiveni dinlene dinlene çıkmak zorunda kaldıklarını ifade ederler. En sık karşılaşılan belirtilerden bir diğeri olarak bilinirken, bu durum kilolu olan hastalarda da kilolu olmayan hastalarda da neredeyse aynı şiddette ortaya çıkar. Öte yandan sadece merdiven çıkarken değil, yürüyüş esnasında, rutin ev işleri esnasında ve daha birçok basit hareket esnasında bu belirtinin ortaya çıktığı söylenebilir.

Bacaklarda Şişlik ve Emboli

Vücuttaki kan akışının bozulması nedeniyle meydana gelen bacaklarda şişlik ve emboli, toplardamarların bir miktar hasar görmesinden kaynaklanır. Bu durum kalp kapağı hastalığı veya diğer kalp rahatsızlıklarının en önemli belirtilerinden biri olarak bilinir. Bacakta meydana gelen şişliği yanı sıra yürürken şiddetli ağrıların görülmesi ve morarma da söz konusu belirtiyle birlikte görülür. Bacakta bulunan toplardamarların içerisinde pıhtının oluşması sonucunda şişlik ve emboli görülürken, bu durum belirli oranda kan akışının yavaşlamasına neden olur. Bu nedenle söz konusu belirti, önemli kalp kapağı hastalığı belirtisi olarak nitelendirilebilir.

Felç

Kalp kapağı belirtilerinin orta sıklıkta rastlanan belirtilerinden bir diğeri ise felçtir. Kan akışının yavaşlaması ve oluşan pıhtı nedeniyle beyinde bazı damarların tıkanması durumu oluşan felç, genel olarak kısmi şekilde görülür. Kalp kapaklarından herhangi birinde meydana gelen sorun ve bu soruna müdahale edilmemesi nedeniyle kan akışındaki bozulmalar, bu durum temel nedeni olarak bilinir. Hastada felç görülmesi durumunda, hastanın acilen tedaviye alınması ve kalp kapağında meydana gelen sorunun acilen giderilmesi gerekir.

Ritim Problemleri

Kalp içerisinde kanın verimli dolaşamaması, buna bağlı olarak kanın vücuda etkin bir şekilde pompalanamaması durumunda kalp ritminde bozulmalar meydana gelir. Hasta bu durumu kendiliğinden de veya herhangi bir sıradan sağlık kontrolünde de öğrenebilir. Kalp saat gibi kan pompalaması gerekirken, son derece sakin ve bir o kadar da düzensiz bir şekilde kan pompalar. Bazı durumlarda ise çarpıntıyla birlikte bozuk bir ritim eşliğinde kanın pompalandığı hissedilebilir. Kalp ritminde meydana gelen bozulma dışarıdan da hissedilebiliyorsa, bu durum son derece tehlikeli bir hal almıştır. Bu nedenle hastanın acilen bir kardiyoloji uzmanına görünmesi ve tedaviye başlanılması gerekir.

Kalp Kapağı Hastalıkları Türleri Nelerdir?

Kalp kapağı hastalıkları da kendi aralarında ayrılarak, farklı farklı şekillerde ortaya çıkabilirler. Aort kapak yetmezliği, mitral kapak darlığı, mitral kapak yetmezliği ve mitral kapak prolapsusu, en sık karşılaşılan kalp kapağı hastalıkları olarak bilinirler. Mitral kapak yapı ve konum olarak en çok etkilenen kalp kapaklarından biriyken, aort kapağının da zaman zaman çeşitli nedenlerden ötürü bozulduğu görülebilir. Haliyle bu durum kalbin çok daha fazla çalışmasına ancak buna karşın daha az verimli bir kan dolaşımına neden olmasına sebebiyet verir. Kalp kapağı hastalıklarının türleri, genel olarak farklı nedenlerden veya ortak sebeplerden kaynaklanabilir.

Aort Kapak Yetmezliği

Aort kapak yetmezliği sorunu, genel olarak kanın vücuda etkin bir şekilde gönderilememesi ve kanın pompalanması esnasında sol ventrikülün bir miktar da olsa içine dökülmesine neden olur. Aort kapak yetmezliği genel olarak, marfan sendromundan kaynaklanan bağ dokusunda meydana gelen bozulmalar, travmalar, kardiyomiyopati ve aort anevrizmaları gibi sorunlardan ötürü ortaya çıkar. Bu kalp kapakçığı sorununda genel olarak açık kalp cerrahisine ihtiyaç duyulur ve kapakçığın onarılması amaçlanır. Romatizmal ateşin bu hastalığın oluşumunda büyük bir öneminin olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle bu hastalığın tedavisinde hem aort kapak yetmezliği hem de romatizmal ateş sorunuyla mücadele edilir.

Mitral Kapak Darlığı

Mitral kapak darlığı, kalp kapağı hastalıkları arasında en çok rastlanılan hastalıklardan biri olarak bilinir. Kan, sol atriumdan sol ventriküle aktarılırken, mitral kapakta meydana gelen sorundan ötürü tam olarak ileri gidemez. Özellikle romatizmal ateş sonrasında daha sık görülen bu sorun, nefes darlığı, ritim bozukluğu, kalp yetmezliği ve emboli gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Söz konusu kalp kapağı hastalığında genel olarak açık kalp ameliyatı tercih edilirken, hastanın durumu da bu konuda büyük önem taşır. Ayrıca hastanın kan sulandırıcı herhangi bir ilaç kullanıyor olmaması da tedavinin başarı oranının yüksek olması konusunda avantaj sağlar.

Mitral Kapak Yetmezliği

Bakteriler nedeniyle kalp kapaklarının etkilenmesi, koroner yetersizlik, korda rüptürü ve romatizmal ateş nedeniyle mitral kapak yetmezliği sıklıkla görülür. Mitral kapak yetmezliği nedeniyle kan, vücuda yeteri kadar pompalanamaz. Bu durum sonucunda ise kalbin üstüne aşırı miktarda yük biner ve hastanın yapmış olduğu her harekette yorgunluk hissine kapılması söz konusu olur. Ayrıca bu durum diğer kalp hastalıklarına da büyük oranda zemin hazırlarken, hastalığın tedavisinde kan sulandırıcı ilaçların kullanılmıyor olması, önemli bir avantaj sağlar. Ayrıca hipertansiyon ve kalp kasında meydana gelen orantısız büyüme de mitral kapak yetmezliği sorununa neden olabilir.

Mitral Kapak Prolapsusu

Kalp kapağı hastalıkları arasında en nadiren görülen hastalıklardan biri olarak bilinir. Hatta mitral kapak prolapsusunun toplumlarda genel olarak görülme oranı %1-2 gibi son derece küçük bir orandır. Genç kadınlarda sıklıkla karşılaşılan bu sorun, bazı durumlarda herhangi bir belirti vermeden tesadüfî bir şekilde saptanabilir. Bazı durumlarda ise şiddetli belirtiler sonucunda kendini gösterebilir. Bu hastalığın tedaviye yanıt vermeme ihtimali düşük de olsa bulunur. Bu durum karşısında açık ameliyat gerekir ve hasta mitral kapak yetmezliğinde uygulanan tedavi yöntemlerinin aynısına tabi tutulur. Açık ameliyat sonucunda ise hastalığın tedavi edilmesi veya kapağın onarılması ihtimali oldukça yüksektir. Ayrıca her ne kadar nadir görülse de ülkemiz sağlık koşulları söz konusu hastalığın tedavisi konusunda yeterli imkânlara sahiptir.

Kalp Kapakçığı Tedavi Türleri

Kalp kapakçığı hastalığı, öncelikle ilaç tedavisiyle sonlandırılmak istenir. Hastanın durumunun elverişli olmaması veya hastanın bünyesiyle ilaçların uyum göstermemesi gibi durumlarda ilaç tedavisi olumlu sonuç vermeyebilir. Bu gibi durumlar sonucunda ise cerrahi yöntemler direkt olarak gündeme gelir. Cerrahi yöntemlerde mümkün olduğunca kapalı yöntemlerle tedavi gerçekleştirilmek istenir ancak bu yöntemler başarılı olmazsa veya başarı oranı düşükse, mecburen açık yöntem cerrahi müdahalelerde hastanın tedavi edilmesi amaçlanır.

İlaç Tedavisi

İlaç tedavisine başlanmadan önce hastanın geçmişi, beslenme alışkanlıkları, hastalıkları, genetik hastalıkları, kullandığı diğer ilaçlar, mesleği ve genel yaşamı hakkında birçok bilgi alınması gerekir. Bu bilgiler neticesinde, hastanın sağlık durumunu geriye değil de ileriye götürecek olan bir ilaç programı hazırlanır. Hasta yaşlı ise ve kalbin durumu kötüyse, ilaçların seviyesi biraz daha arttırılabilir veya hastaya en uygun olan doz konusunda dikkatli seçimler gerekebilir. Bunun yanı sıra hasta gençse ve kalbin durumu iyiyse, daha farklı ilaç tedavi programları uygulanabilir. Bu nedenle hastadan bizzat alınan bilgiler ve tetkik sonuçları büyük önem taşır.

Damar genişleticiler, idrar söktürücü ilaçlar ve digoksin grubunda yer alan ilaçlar, kalp kapakçığı hastalığında sıklıkla kullanılır. Her ilaç grubunun kalp kapakçığının tedavi edilmesinde farklı bir önemi bulunur. Öte yandan ilaç tedavisinin aksatılmaması ve dozlara tam olarak uyulması da önemli bir gereklilik olarak bilinir. Kalp kapakçığı tedavisinde kullanılan ilaçların kalbe ve dolaşım sistemine yoğun bir etkide bulunmasından ötürü, herhangi bir dozun istenmeden atlanması durumunda, hastanın sonraki ilaç kullanımında bu dozu fazladan kullanarak telafi etmesi önerilmez. İlaç tedavisinde doz atlanmaması ve fazla doz kullanılması gibi durumlar bu nedenle büyük önem taşır.

Digoksin

Digoksin, kalp kapakçığı tedavisinde sıklıkla kullanılan ve kalp ritmini dengeleyen önemli ilaçlardan biri olarak bilinir. Bu ilaç sadece reçeteyle alınabilen bir ilaçtır ve her hasta için kullanımı uygun değildir. Sadece doktorun uygun görmesi durumunda kullanılan digoksin, özünde digitalis adı verilen bir bitkinin yapraklarını bulundurur. Kalp atışının çeşitli nedenlerden ötürü zayıflaması durumunda devreye girer. Bununla birlikte dolaşım sistemi için zararlı olan herhangi bir kalp ritminin, düzene girmesi konusunda da önemli rol oynar. Kalp kasılma gücüne büyük ölçüde katkı sağlayan bu ilaç, bununla birlikte kalp odacıklarında gelişen normal dışı elektriksel iletimin de düzenlenmesine yardımcı olur.

Genel olarak her kalp kapakçığı hastalığına yakalanan hasta için kullanımı uygundur ve her yaşta kullanılabilir. Bazı durumlarda uzman doktorun uygun görmemesi veya farklı ilaçlarla tepkimeye girdiğinde zararlı etkilere yol açması gibi durumlarda kullanılması yine uzman doktor tarafından önerilmez.

Damar Genişleticiler

Kalp ve damar hastalıklarının büyük bir çoğunluğunda “damar genişleticiler” olarak adlandırılan ilaç grubunda yer alan ilaçlar kullanılır. Damarlın çeşitli nedenlerden ötürü tıkanması ve kalbin atışı nedeniyle dolaşım sisteminin herhangi bir şekilde rahatlatılması gereken durumlarda bu ilaçlar etkin rol oynarlar. Angiodel, İsordil, Pletal ve Sefal gibi ilaç isimleri bu konuda hastaların karşısına sıkça çıkar. Kalbe giden oksijenin düzenlenmesi ve kalbin kan pompalama görevini tam olarak yerine getirememesi gibi durumlar neticesinde söz konusu ilaçlar tercih edilir.

Bilindiği üzere kalp kapakçığı sorunları nedeniyle dolaşım sisteminde çeşitli problemler gelişebilir ve bu problemler bacak üzerinde emboli şeklinde kendini gösterebilir. Emboli, bulunduğu bölgede kan dolaşımının yavaşlamasına büyük ölçüde neden olurken, bu bölgenin bir şekilde rahatlatılması gerekir. İşte tam olarak bu noktada damar genişleticiler devreye girerek, bacak ve çeşitli yerlerde meydana gelen dolaşım sistemi zayıflıklarını giderir.

Damar genişleticiler, digoksin ve türevi ilaçlara nazaran hem kalbe hem de dolaşım sistemine daha çok etki ederler. Bu nedenle doz konusunda hastaların doktor tavsiyesine neredeyse %100 oranında sadakat göstermeleri gerekir. Aksi halde tedavi sekteye uğrayabilir veya fazla kullanım nedeniyle hastanın çeşitli hayati önem taşıyan sorunlarla karşılaşması söz konusu olabilir.

İdrar Söktürücü İlaçlar

Damar genişleticiler gibi idrar söktürücü ilaçlar da dolaşım sisteminde meydana gelen sorunların giderilmesi için tercih edilir. Bu tür ilaçlar sürekli kullanım için uygun değildir ve kısa bir zaman dilimi içerisinde hastanın hayatında olurlar. Bu ilaçların önemli yan etkileri olurken, her kalp kapakçığı hastalığına yakalanan birey için kullanımı uygun olmaz. Özellikle dolaşım sisteminin zayıf olması veya kalp kapakçığı nedeniyle kalbin düzgün bir şekilde vücuda kan pompalamıyor olması ve bu duruma bağlı olarak gelişen sorunların, idrar yoluyla vücuttan atılması konusunda bu ilaçlar kullanılır.

Cerrahi Tedavi

Kalp kapakçığı hastalığının tedavi edilmesi konusunda cerrahi yöntemlerin, ilaçla tedaviye oranla daha büyük bir yeri bulunur. Bunun nedeni ise ilaç tedavisinin sadece belirli hastalara ve özellikle durumu iyi olan hastalara uygulanabiliyor olmasıdır. Eğer hastanın durumu kötüyse ve kalp kapakçıklarından herhangi biri son demlerindeyse, mecburen cerrahi tedavi gündeme gelir. Cerrahi tedavide en temel prensip, hastanın vücudunda bulunan kalp kapakçığının değiştirilmesi yerine onarılmasıdır.

Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde yapay olarak elde edilen ve hemen hemen gerçeğinin yerine geçebilen kalp kapakçıkları üretilebilir. Her ne kadar gerçeğine yakın olsa da vücudun kendiliğinden sahip olduğu kapakçıkların yerini hiçbir yapay kapakçık doldurmaz. Bu nedenle cerrahi tedavilerde kapakçıkların onarılması en temel prensip olarak kabul edilir.

Kapakçığın onarılması durumu söz konusu değilse, değiştirilmesi gündeme gelir ve bu konuda çeşitli seçenekler ortaya çıkar. Yapay kalp kapakçıkları, çeşitli gruplara ayrılır ve seçim hastanın yaşam tercihlerine bağlıdır. Hastanın ilerleyen zamanlarda nasıl bir yaşam sürdüreceği, mesleği, beslenme alışkanlıkları ve çocuk düşünüp düşünmediği gibi durumların değerlendirilmesi sonucunda yapay kapak tercihi yapılır. Nadiren de olsa kadavradan alınan kalp kapakçıkları tercih edilebilir.

Kapağın Onarılması

Kalp kapakçığının cerrahi yöntemle tedavi edilmesi konusunda onarım ve değişim olmak üzere iki farklı yöntem öne çıkar. Kapağın değiştirilmesi durumu çok nadir görülürken hem ülkemizde hem de dünyada kapağın onarılması yöntemine sıkça başvurulur. Kalp kapakçığının onarılması durumunda hasta yaşamına normal bir şekilde devam edebilir ve ilerleyen süreçlerde kendine aşırı derecede dikkat etmediği müddetçe herhangi bir problem yaşamaz. Eğer kapak değişimi yapılırsa, hasta belirli periyotlarda kontrole ve kan sulandırıcı ilaçlara mahkûm olur. Bu nedenle kalp kapakçığının onarımı en çok tercih edilen yöntemlerin başında yer alır.

Kalp kapağının onarılmaması durumu nadiren de olsa görülür ve bu durumlarda kapağın artık tamamen bittiği ve herhangi bir işlevinin kalmadığı söylenebilir. Ülkemizde yaklaşık 15 yıldır uygulanan kalp kapağının onarımı işlemi, yüksek bir başarı oranına sahiptir. Kapağın onarılması konusunda kapağın durumundan çok, işlemi gerçekleştirecek olan cerrahın bu konuda bilgi ve deneyimi de büyük önem taşır.

Kapağın Değiştirilmesi

Kalp kapakçığı, eğer herhangi bir şekilde onarılamayacak düzeydeyse veya onarım işlemi sırasında zarar gördüyse, kapağın değişimi söz konusu olur. Bazı kapaklar taşlanma, aşırı derecede kireçlenme ve yapı olarak bozulması gibi nedenlerden ötürü kullanılamaz hale gelebilir. Bu durumlarda kapak ne kadar uğraşılsa da onarılamaz ve değişim söz konusu olur. Kapağın değiştirilmesi konusunda hastanın durumu büyük önem taşır ve hastayla doktor bu konuda ortak bir karar alır. Sonrasında ise kapağın hangi yöntemle değişeceği ve kapağın hangi yapıdan oluşacağı gibi detaylar konuşulur.

Valvüloplasti

Mitral kapağın çeşitli nedenlerden ötürü yapı olarak bozulması veya daralması gibi durumlarda valvüloplasti işleminden yararlanılır. Bu kapak, balon benzeri bir madde sayesinde genişletilir veya düzeltilir. İşlem, anjiyografi laboratuvarında alanında uzman ve deneyimli kardiyologlar tarafından gerçekleştirilir. Valvüloplasti işleminin gerçekleştirilebilmesi adına kasık bölgesi kullanılır ve bölgenin etkin bir şekilde kullanılabilmesi için kasık çevresinin antiseptik solüsyonlar ile temizlenmesi gerekir. İşlem sırasında lokal anestezi uygulanır ve kasık çevresinde bulunan atardamar ile toplardamar birleştirilerek kalbe ulaşılır. Bu işlem sırasında çeşitli görüntüleme sistemleri kullanılarak kalbe gidilir ve kalpte sorunlu olan kapakçık tedavi edilir.

Balon mitral kapak içerisine odacıklardan geçirilerek ulaştırılır ve tam olarak yerine konumlanmasının ardından şişirilir. Bölgenin olabildiğince genişlemesi sağlanır ve işlem bitirilir. Yapılan işlemin ardından hasta yalnızca işlemin yapıldığı gün hastanede tutulur, ardından taburcu edilir. Valvüloplasti işleminin uygulanabilmesi için hastanın bu işleme ne kadar uygun olduğu da önemlidir. Eğer hasta işleme uygunsa, tedavinin %90 oranında başarı sağlayacağı söylenebilir. Genel olarak balonun 20 yıl boyunca herhangi bir sorun yaşanmadan bölgeyi genişlettiği görülür. 20 yıl sonunda ise bölgenin daralmaya başlaması durumunda bölge tekrardan operasyona tabi tutularak balon yardımıyla genişletilebilir.

Girişimsel Yöntemler

Kalp kapakçığı hastalığının ameliyatsız olarak tedavi edilmesi, ilaç tedavisi ve girişimsel yöntemler sonucunda mümkün olur. Bu yöntemlerin dışında herhangi bir şekilde ameliyatsız tedavi edilmesi söz konusu olmaz. Ülkemizde yaklaşık 15 yıllık bir geçmişi olan perkütan aortik kapak implantasyonu, girişimsel yöntemler denildiği zaman direkt olarak akla gelir. Bu tedavi şeklinin başarı oranı oldukça yüksektir ve eğer hastanın durumu uygunsa mutlaka tercih edilir.

Girişimsel yöntemler, açık kalp kapağı ameliyatlarına göre daha az risk içerir. Bu nedenle hem hastalar hem de doktorlar tarafından daha çok ön planda tutulur. Tamamen hastanın durumuna bağlı olarak gerçekleştirilen girişimsel yöntemler, diğer tedavi seçeneklerin uygun olmaması veya hastanın sağlık durumunun elverişsiz olması gibi durumlarda çok büyük önem taşır.

Perkütan Aortik Kapak İmplantasyonu

Kalp hastalıklarında cerrahi tedavi denildiği zaman akla direkt olarak açık ameliyatlar gelse de tıbbın gelişmesiyle birlikte artık kapalı yöntemler de mutlaka göz önünde bulundurulur. Kalp kapakçığı hastalığı tedavisinde ve kalp kapağının değişimi konusunda ise perkütan aortik kapak implantasyonu adı verilen yöntem direkt olarak öne çıkar. Anjiyografi ünitesinde kateter adı verilen bir yöntemle, kullanılamaz hale gelmiş bir aort kapağı kalpten alınarak, biyolojik yapıda bulunan bir kapak kalbe takılır. Bu işlem perkütan aortik kapak implantasyonu olarak adlandırılırken, genel olarak kasık ve göğüs bölgelerinden uygulanır. Damarlar vasıtasıyla kalbe ulaşılır ve ardından kapağın değişim işlemi gerçekleşir.

Lokal anestezi bu işlem için yeterliyken, bazı durumlarda genel anesteziye de başvurulabilir. Her hasta için bu yöntem tercih edilmezken, hastanın durumunun çok kötü olması, yaşının çok ilerlemiş olması ve çeşitli rahatsızlıklar atlatmış olması gibi durumlar nedeniyle bu yönteme başvurulabilir. Hasta işlem sonrasında çok kısa bir süre içerisinde normal yaşamına dönebilir. Hastanın durumuna göre en kısa 2 gün, en uzun ise bir hafta içerisinde iyileşme söz konusu olabilir. Söz konusu yöntem henüz aort kapağında meydana gelen sorunların giderilmesi için kullanılırken, şuan yapılan çalışmalar neticesinde ilerleyen zaman dilimlerinde yöntemin mitral kapak sorunlarının giderilmesi için de tercih edilmesi söz konusu olabilir. Daha önce herhangi bir kalp operasyonu veya doğuştan kalp kapakçığı hastalığına sahip olan hastaların tedavisi için daha uygundur.

Kalp Kapakçığı Tedavi Öncesi

Kalp kapakçığının tedavisi kadar tedavi öncesi gerçekleştirilen süreç de büyük önem taşır. Tedavi öncesi süreçte hastanın şikâyetleri iyi bir şekilde değerlendirilmeli ve bu şikâyetlerin kalp kapakçığı hastalığıyla doğru bir şekilde bağdaştırılması gerekir. Fiziki muayene söz konusu değerlendirmeler için yeterli olacakken, hastanın yaşı, yaşam tarzı, mesleği, diğer hastalıkları ve daha birçok konu hakkında da bilgi alınmalıdır. Fiziki muayenede alınan bu bilgilerin dışında, çeşitli verilerden yararlanabilmek adına hastanın birtakım tetkiklere tabi tutulması gerekir. Bu tetkikler sonucunda ise kalp kapakçığı hastalığının evresi ve hastaya en uygun olan tedavi şekli belirlenir.

Fiziki Muayene

Fiziki muayene esnasında hastanın kalp sorununu ve kapakçıkların durumunu anlamak söz konusu olmaz. Hasta bu muayene esnasında dikkatle dinlenir ve en uygun tetkik yöntemlerine tabi tutulur. Tetkik yöntemlerinin belirlenmesi konusunda hastanın şikâyetleri büyük önem taşırken, hastanın kullandığı ilaçlar, beslenme alışkanlıkları, doğuştan gelen hastalıkları, daha önce geçirdiği operasyonlar, yaşı ve doktor gözünde genel biyolojik durumu fiziki muayene esnasında öğrenilir. Tüm bu detaylar ilerleyen süreçte tedavi programının oluşturulmasında göz önüne alınarak kullanılır.

Tetikler

Kalp kapakçığının incelenmesi, kapakçıkların durumu ve nasıl çalıştıkları gibi birçok konuda bilgi alabilmek adına görüntüleme yöntemlerine başvurulur. Göğüs röntgeni, MRI, EKG, transözofageal eko (TEE) ve radyonüklid taramalar, kalp kapakçığı teşhisinin konulabilmesi için uygulanan tetik yöntemleri olarak bilinirler.

Göğüs Röntgeni

Kalbin yapısı ve kapakçıkların durumu hakkında bir ön bilgi veren göğüs röntgeni, hemen hemen her hastaya uygulanabilen bir tetkiktir. Çekilen göğüs röntgeni sonucunda doktor, kalp ile akciğer arasındaki bağlantının durumunu, kalbin boyutunu ve kalbin genel haritasını belirli oranda görebilir. Hastanın daha önce çekilmiş bir göğüs röntgeni varsa, bu konuda uzman doktora bilgi vermesi veya bu röntgeni götürmesi önerilir. Bunun yanı sıra hamile hastaların röntgen öncesinde hem doktora hem de teknisyene konu hakkında bilgi vermeleri gerekir.

Transözofageal Eko (TEE)

Kalpte pıhtı, enfeksiyon, kapak işlevleri, damarlar, kalbin yapısal bozuklukları ve kalp ile ilgili uygulanan herhangi bir tedavinin sonuçlarının net bir şekilde öğrenilebilmesi adına transözofegeal eko yöntemi kullanılır. Yemek borusundan çeşitli tıbbi cihazlarla girilerek, söz konusu sonuçların alınabilmesi adına ultrasonik bir yöntemle sorun tespiti yapılır. İşlem sırasında genel anestezi, duruma göre lokal anestezi uygulanabilir. İşlem süresi en fazla 30 dakika olarak bilirken, hastanın işlemden 2-3 sonraya kadar herhangi bir şekilde yiyip içmesi önerilmez.

Radyonüklid Taramalar

Kalp yapısının detaylı bir şekilde incelenmesi konusunda sıklıkla tercih edilen tetkik yöntemlerinin başında radyonüklid taramalar gelir. İşlem için bir görüntüleme cihazından yardım alınır ve bu görüntüleme cihazının tam olarak net görüntü vermesi adına, kana veya kalp çevresinde yer alan damarlara kontrast etkisi yaratan bir madde çeşitli şekillerde enjekte edilir. Bu madde, kalbin tam haritasının ve çevresindeki damarlarla olan ilişkisinin ortaya çıkması konusunda etkilidir. Vücuda enjekte edilen maddenin aşırı bir zararı bulunmaz ve çok kısa bir süre içerisinde vücuttan atılır.

Elektrokardiyogram (EKG)

Kalp kapakçığı hastalığının teşhisi için uygulanan en önemli tetkiklerden bir diğeri ise elektrokardiyogram (EKG) olarak bilinir. Kalp kapakçıklarının ne denli görevini yerine getirdiği ve kalbin çalışma durumu hakkında son derece detaylı bilgiler sunan bu yöntem, elektrokardiyograf adı verilen bir cihaz sayesinde kullanılır. Kalp kasının ve buna bağlı olarak gelişen sinirsel iletim sisteminin durumu EKG sayesinde net bir şekilde incelenir. Kalbe gönderilen elektriksel gerilimler sonucunda alınan tepkiler ve kalbin çalışma şekli, cihaz sayesinde ısıya duyarlı olan bir kâğıt üzerine kaydedilir.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI)

Manyetik rezonans görüntüleme (MRI), halk arasında “emar” olarak bilinen detaylı bir görüntüleme sistemidir. MRI cihazı içerisinde etki alanı son derece büyük olan mıknatıslar bulunur ve bu mıknatıslar hem güçlü hem de oldukça hassas bir etki alanı oluştururlar. Bu alan içerisinde radyo dalgaları yer alır ve kalbin yapısını net bir şekilde tanımlar. Kalbin hemen hemen her türlü detayına kadar inceleyen bu yöntem, kalp kapakçığı hastalığının teşhisinin konulması ve tedavi programının oluşturulması gibi önemli konularda yön belirleyici sonuçlar sunar. MRI, sadece kalp hastalıklarında değil, diğer birçok hastalığının teşhisi konusunda kullanılır ve en net görüntüleme sistemlerinden biri olarak bilinir.

Kalp Kapakçığı Tedavi Sonrası

Kalp kapakçığı tedavisi sonrasında, tedavi yöntemlerine göre hasta belirli bir süreden sonra normal hayatına dönebilir. Tedavi yöntemlerinin son derece gelişmiş olmasından ötürü, hastanın tedavi sonrası iyileşme süreci en geç 1 ay kadar bir süreyi bulacaktır. Bu süre en kötü ihtimal olarak değerlendirilebilir. İyileşme süreci sırasında hastanın belirli aralıklarla kontrole gitmesi ve bu süreçte uygulanan ilaç veya beslenme programlarını da aksatmaması gerekir. Ayrıca görülebilecek olan tedavi komplikasyonları ve hastanın bu tür durumlarda ne yapması gerektiği de tedavi sonrası süreçte hastanın bilgi edinmesi gereken önemli konular arasında yer alır.

İyileşme Süreci ve Takip

Uygulanan tedavi yöntemi, hastanın iyileşme sürecinin belirlenmesi konusunda büyük önem taşır. Bazı tedavi yöntemlerinin iyileşme süresi 1 haftayı bulurken, bazı yöntemlerde hasta duruma göre 1 ay kadar bir süre sonucunda tamamen iyileşebilir. Hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve uygulanan tedaviye göstermiş olduğu sadakat, iyileşme sürecini belirleyen en önemli detayların başında yer alır. Hasta taburcu olduktan en geç 1 hafta kadar sonra mutlaka tekrar kontrole gitmelidir.

1 hafta sonra yapılan kontrollerin ardından yine 1 hafta sonra tekrar kontrol gerekir. Ardından ise bu süreç genel olarak aylık periyotlara çıkabilir veya hastanın durumuna göre ayda 2 defa olarak güncellenebilir. Tedaviden sonra ilk 3 ay mutlaka herhangi bir kontrol atlanmamalı ve belirtilen süreler dışında kontrole gidilmemelidir.

Tedavi Komplikasyonları

Kalp kapakçığı tedavisi sonrasında çeşitli uyumsuzluklar, hastanın biyolojik durumunun kötü olması, yaş ve daha birçok durum komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonlardan en önemlisi, gerçekleşen operasyonlar sonrasında gelişen veya gelişme ihtimali olan enfeksiyonlardır. Hastanın enfeksiyondan korunabilmesi adına, enfeksiyon ile mücadelede vücuda katkı sağlayan ilaçları aksatmaması ve operasyon bölgesini temiz tutması gerekir.

Kanama ve tromboemboli gibi komplikasyonlar, tedaviden sonra rastlanma ihtimali olan komplikasyonlar olarak bilinirler. Bu olumsuz durumların oluşma ihtimali düşüktür ve nadiren görülür. Hastanın bünyesinin tedaviyi kabul etmemesi ve çeşitli nedenlerden ötürü gelişen komplikasyonlar, çoğu zaman tehlikeye yol açmaz ancak gelişen komplikasyonlara yapılan müdahalenin erken olması gerekir. Aksi halde hasta için hayati risk taşıyan durumlar gelişebilir.

Hasta Bakımı ve Beslenme

Tedavi sonrasında ve hastanın yaşamının ilerleyen dönemlerinde beslenme önem taşıyan bir konudur. Hastanın birtakım besinlerden kesinlikle uzak durması ve uzman doktor tarafından hazırlanan beslenme programına uyması gerekir. Aşırı yağlı yiyecekler, alkol, sigara ve hazır gıdalar hastanın hayatında olmamalıdır. Bunun yanı sıra hastanın bol bol sebze tüketmesi ve olabildiğince doğal beslenmesi gerekir.

Hastanın tedaviden sonra ilk 1 hafta ve 1 ay içerisinde hijyenik ortamlarda bulunması büyük önem taşır. Hasta bakımı konusunda uzman doktorun hasta yakınlarına ve hastaya vermiş olduğu bilgiler, kalıcı olması adına bir kâğıda not edilebilir. Hastanın yattığı yatak, ev ortamı ve genel yaşamı içerisinde ilk 1 aylık süreç içerisinde aşırı derecede zorlanmayacağı koşullar sağlanmalıdır.

Sık Sorulan Sorular

Kapak Hastalıklarına Eşlik Eden Diğer Kalp Hastalıkları Nelerdir?

Kalp kapakçığı hastalığının vücutta gelişmesiyle birlikte en başta ritim bozukluğu hastalığı da beraberinde gelir. Kapakların görevini tam olarak yerine getirememesi, kalbin de kan pompalama konusunda zorlanmasına ve düzensiz çalışmasına neden olur. Bunun yanı sıra damar sorunları da kalp kapakçığıyla birlikte gelişir. Kanın pıhtılaşması veya kalbin kanı düzgün pompalayamıyor olması, damarlarda tıkanıklığa doğrudan sebebiyet verir.

Kalp Kapakçığı Tedavilerinde Başarı Oranı Nedir?

Kalp kapakçığı hastalığı, birçok tedavi yöntemiyle sonlandırılabilen ve genel tedavi başarı oranı %80 civarında olan bir hastalıktır. Bazı tedavi yöntemlerinde bu oran %90’lara çıkarken, önemli olan uygulanan tedavi yöntemidir. Her hastaya her tedavi yöntemi uygulanmaz. Bazı hastaların kalp durumu ve vücutları, belirli tedavileri kaldıracak düzeyde olabilir. Bu nedenle hastanın durumu iyi bir şekilde analiz edilmeli ve en uygun tedavi şekli seçilmelidir.

Kalp Kapakçığı Hastalarının Kaçınması Gereken Durumlar Nelerdir?

Kalp kapakçığı hastaları, öncelikle ilaç tedavisinin aksamasından kendilerini sakınmaları gerekir. İlaç tedavisi, gerçekleşecek olan veya gerçekleşen tedavinin başarı oranını büyük oranda arttırır. Bunun yanı sıra beslenme de bu konuda önem taşıyan bir başka detaydır. Kalp dostu besinlerin tüketilmesi, kalbin en verimli şekilde çalışmasına ve en az şekilde yorulmasına neden olur. Bununla birlikte hastanın belirli bir tedavi aşamasına kadar, ağır sporlar yapmaması veya doktor izniyle çeşitli egzersizler yapması önerilir.

Kalp Kapakçığı Hastaları Araç Kullanabilir Mi?

Kalp kapakçığı hastalarının araç kullanmasına engel herhangi bir durum bulunmaz. Sadece bazı ilaçların yan etkilerinden dolayı, ilacı aldıktan belirli bir müddet sonraya kadar araç kullanılmaması önerilir. Söz konusu yan etkisi güçlü olan ilaçlar her hastada kullanılmaz. Bu nedenle tedavide yan etkisi güçlü herhangi bir ilaç kullanılacaksa, araç kullanma durumu hakkında uzman doktor gereken uyarıyı yapar.

Kalp Kapakçığı Sadece Yaşlılarda Görülen Bir Rahatsızlık Mı?

Kalp kapakçığı 7’den 70’e her bireyde görülebilen bir hastalıktır. Hastalığın herhangi bir yaşı olmazken, doğuştan gelmesi ve çocuklarda belirli bir yaştan sonra kendini ciddi bir şekilde göstermesi söz konusu olabilir. Yaşlıların bu konuda, çocuklara veya yetişkinlere göre daha az avantajlı olduğu söylenebilir ancak hastalık kesinlikle yaşlılıkla bağdaştırılamaz.

Kalp Kapakçığından Kaynaklanan Sorunlar Nelerdir?

Kalp kapakçığı nedeniyle hastaların sürekli olarak yoruldukları, ağır işler veya egzersizler yapmamalarına rağmen uzun süre dinleme ihtiyacı hissettikleri görülür. Kalp kapakçığı damarları ve dolaşım sistemini ciddi oranda etkileyeceği için hastanın belirli oranda iş gücü kaybı yaşaması da söz konusu olabilir. Ayrıca kalbin yapı olarak zarar görmesi, kalp kapakçığından kaynaklanan diğer sorunlar olarak tanımlanabilir.

En Çok Tercih Edilen Tedavi Yöntemi Hangisidir?

Kalp kapakçığı tedavisinde, açık ameliyatla kapakçığın onarılması, en çok tercih edilen tedavi yöntemi olarak bilinir. Tedavi yönteminden çok, hastanın hangi tedavi yöntemiyle iyileşebileceği önem taşır. Bazı hastaların kapakçığı açık yöntemle onarılabilirken, bazı hastaların kapakçığının açık yöntemle değişmesi gerekir. Bazı hastalar da kapalı yöntemle kapakçığın değişmesine daha çok uygundur.

Kalp Kapakçığı Ameliyatlarında Risk Oranı Nedir?

Kalp kapakçığı ameliyatlarının büyük bir çoğunluğu başarı oranı yüksek olan ameliyatlar olarak bilinirler. Bu nedenle risk oranı %10’un üstüne genel olarak çıkmaz. Hastanın diğer kalp hastalıklarına veya diğer hayati risk taşıyan hastalıklara sahip olması, bu risk oranının artmasında etkili bir nedendir.

İlaç Tedavisi İle İyileşme Süresi Ne Kadardır?

Kalp kapakçığı tedavisinde genel olarak iyileşme süresi cerrahi operasyonla çok kısadır ancak işin içine ilaç tedavisi girerse bu süre uzar. Genel olarak 1 veya 1 buçuk sene gibi bir süre içerisinde ilaç tedavisi olumlu ya da olumsuz sonuçlanır. Bu süre hastanın durumuna, vücuduna ve yaşantısına göre değişim gösterebilir. Bu nedenle 1-2 sene arasında olduğu kesindir ancak çeşitli durumlarda nedeniyle daha da uzadığı görülebilir.

Kalp Kapakçığı Tedavi Maliyetleri Nedir?

Kalp kapakçığı tedavi maliyetleri uygulanan tedaviye göre değişim gösterir. Eğer devlet hastanesinde cerrahi müdahale ile hastalık tedavi edilirse, hastanın toplam giderleri maksimum 5 bin TL tutar. Eğer hasta bu konuda özel hastanelerden destek isterse, bu konuda daha büyük meblağları gözden çıkarması gerekir. 10 bin TL’den 50 bin TL’ye göre değişen ameliyat ücretleri, ameliyat tekniğine göre farklılaşır. Devlet hastanesinde herhangi bir ücret istenmez ve hastanın sadece ilaç veya diğer hasta bakım giderleri söz konusu olur.

Sigara Ve Alkol Kalp Kapakçığına Zarar Verir Mi?

Sigara ve alkol, kalp kapakçığı hastalığının en büyük düşmanları arasında yer alır. Dolaşım sistemine ve damarlara doğrudan etki eden bu iki unsur, kapakçığın büyük bir zarar görmesine neden olabilir. Bunun yanı sıra sigara ve alkol, kalbin yükünün artmasına, bu nedenle de kapakçıkların da zarar görmesine sebebiyet verir. Kalp kapakçığı hastalığına yakalanan kişiler mutlaka bu ikiliden uzak durmalıdır.

Hangi Hastalıklar Kalp Kapağı Hastalıklarıyla Benzer Belirtileri Verir?

Kalp kapakçığı hastalığı, özellikle kalp hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalıkla aynı belirtilere sahiptir. Sindirim sistemi sorunlarından tutun da dolaşım sistemi hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, beyin hastalıkları ve böbrek hastalıkları, kalp kapakçığı hastalıklarıyla ortak belirtileri sahiptirler.

Kalp Kapakçığı Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Dolaşım sisteminin en kritik parçalarının başında kalp kapakçıkları gelir. Genetik faktörlerden dolayı bu kapakçıklarda sorun çıkması durumunda kalp ritminde, dolaşım sisteminde ve vücudun genelinde ciddi problemler görülmeye başlanır. Kalp kapakçığı sorunu tedavi edilmezse ucu ölüme kadar varan komplikasyonlar silsilesi başlar. Başlarda kişinin hayat kalitesi düşer, daha az hareket eder hale gelir. Sonrasında ise kapakçık sorununun artmasından dolayı ani ölümler ortaya çıkabilir.

İlgili Bölümler
İlgili Ameliyatlar
İlgili Hastalıklar