Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Şeker (Diyabet) Hastalığı

Şeker (Diyabet) Hastalığı Hakkında
Şeker (Diyabet) Hastalığının Nedenleri
Şeker (Diyabet) Hastalığı Belirtileri
Şeker (Diyabet) Hastalığı Tanı Ve Teşhis Yöntemleri
Şeker (Diyabet) Hastalığı Risk Faktörleri
Şeker (Diyabet) Hastalığı Komplikasyonları
Şeker Hastalığı Nasıl Önlenir?
Sık Sorulan Sorular

Ülkemizde ve dünyada en çok karşılaşılan hastalıklardan biri olan şeker hastalığı bireyin yaşam boyu hayat kalitesini düşürerek çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Şeker hastalığı kanda bulunan şeker oranının değişik etkenler yoluyla artarak yükselmesiyle oluşan hastalık türüdür. Vücudun düzenli bir şekilde işleyişini devam ettirebilmesi için enerji kaynaklarına ihtiyacı duymaktadır. Başlıca enerji kaynaklarından biri olan glikoz, almış olduğumuz besinlerin sindirim yoluyla işlenmesiyle kana geçer. Kan yoluyla hücrelere geçen glukoz, vücut tarafından enerji olarak kullanılır. Pankreas insülin adlı hormonun üretilmesini sağlar. Konum olarak midenin arka kısmında yer almaktadır. İnsülin hormonun görevi ise hücreleri uyararak glikoz hormonunun hücrelere geçmesini sağlamaktır. Şeker hastalığı ise kanda oluşan glukoz düzeyinin yükselmesine verilen isimdir. Tıp dilinde diyabet olarak bilinen şeker hastalığının glukozun işlevlerine göre tipleri bulunmaktadır. Şeker hastalığının tipleri ise pankreasın salgılamış olduğu insülin hormonun az salgılanması, fazla salgılanması veya hiç salgılanmamasına göre değişkenlik gösterir. İnsülin hormonun salgılanmaması kandaki glikozun hücrelere girmesine engel olur. Dolayısıyla kanda bulunan glukoz oranı artar ve hücrelere zarar verir. Kanda şeker oranının yüksek olması vücutta zehir etkisi yaratmaktadır. Çeşitli tedavi yöntemleri ile kandaki şeker oranının azaltmak mümkün hale gelmiştir.

İnceleyen ve Onaylayan : Uzman Dr. Saip Toprak

Şeker (Diyabet) Hastalığı Hakkında

Uluslararası Diyabet Federasyonu'nun paylaşmış olduğu verilere göre günümüzde her 11 yetişkinden 1 yani 415 milyon kişi diyabet hastasıdır. Bunun yanında her iki diyabet hastasından biri hastalığını bilmemekte. Kesin teşhis konulmamış birçok insan bulunuyor. Aynı zamanda diyabet hastalığından gebelik döneminde etkilenen birçok bebek bulunuyor. Hasta sayısının bu denli yüksek olması diyabet nedeniyle ölüm oranlarını da yükseltiyor. Dünya üzerinde diyabet hastalığı için yapılan harcama rakamı da oldukça yüksek. Hastalığın bireysel harcamalarının yanında tedavi yöntemlerinin araştırılması içinde üst düzey harcamalar yapılıyor. Yetişkinlerin yanı sıra çocuklarda da fazlasıyla görülen şeker hastalığı çocukların erken yaşlarda mücadele etmesine neden oluyor. Hastalığın çocuklarda görülen tipi ise Tip 1 diyabet hastalığı. Çocuklarda ve yetişkinlerde şeker hastalığı komplikasyonları ciddi sağlık problemlerine neden oluyor. Bu komplikasyonlardan bazıları kısmi görme kaybı, felç geçirme, kalp krizi geçirme riski ve böbrek hastalığı olarak gözlemlenebilir.

İnsülinin Vücuttaki Görevi ve Salınımı

İnsülin hormonu pankreas tarafından üretilen vücudun şeker seviyesini kontrol eden bir hormon çeşididir. Glikoz hormonu ise karaciğer tarafından üretilmektedir. Üretilen glikozun kana geçmesini pankreasın salgılamış olduğu insülin hormon düzenlemektedir. İnsülin karaciğer tarafından kana verilmiş olan glikozu kandan ayırarak vücutta farklı bölgelerde bulunan hücrelerin içine geçmesini sağlar. İnsülin kas, yağ ve kan hücrelerinde depolanarak enerji üretiminde kullanılmaktadır. İnsülinin başlıca görevi vücutta bulunan glikozu enerjiye dönüştürülmesini sağlamaktır. İnsülin hormonun yeterli salgılanmadığı durumlarda hücreler enerji ihtiyacını karşılamak için değişik kaynaklar oluşturmaktadır. Bu kaynakların arayışı olumsuz sonuçlar doğurarak hastanın ciddi sorunlarla karşılaşmasına neden olmaktadır. İnsülin hormonu şeker düzeyinin belli bir sınırın altına düştüğünde salgının baskılanabildiği bir hormondur. Şeker düzeyinin düştüğü durumlarda ise karşıt hormonların sentezlenerek salgılanması glikoz düzeyinin belli sınırlarda tutulmasını sağlamaktadır.

Şeker Hastalığı Nedir?

Şeker hastalığı tıp dilinde diyabet olarak bilinen vücutta bulunan kan şekerinin çok yükselmesi ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Kan düzeyindeki glikoz miktarının artması insülin hormonun salınımının yetersiz olması veya hiç üretilmemesinden kaynaklanır. İnsülin görevini yapmadığı takdirde kanda bulunan glikoz seviyesinin artması zehir etkisi yaratarak vücutta riskli durumlar ortaya çıkmasına neden olur. Dolayısıyla vücudumuzda pankreas tarafından salgılanan insülin hormonu önemli bir yere sahiptir.

Şeker Hastalığının Türleri Nelerdir?

Şeker hastalığı tiplerine göre ikiye ayrılıyordu. Ancak yapılan son araştırmalara ve tedavi yöntemlerinin kişiselleşmesi ile birlikte şeker hastalığının diğer türleri de eklendi. Öncelikli ayrım Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet olarak ayrılmaktaydı. Şu An ise Tip 1.5 diyabet( LADA)ve Maturity Onset Diabetes (MODY) şeklinde inceleniyor.

Tip 1 Diyabet

Kan şekerinin yüksekliği ile oluşan şeker hastalığının bir türü olan Tip 1 diyabet tip2 diyabet türüne göre daha az rastlanan bir diyabet türüdür. Tip 1 diyabet hastalığında pankreasın üretmiş olduğu insülin hormonu beta hücreleri içeriyor. Vücut beta hormonlarını yabancı bir madde gibi hissederek beta hücrelerine saldırıyor. Beta hücreleri bu saldırı sonucunda işlevlerini kaybediyor ve herhangi bir fonksiyonu kalmıyor. Beta hücrelerini fonksiyonunu kaybetmesi ile vücutta insülin hormonun kalması ise Tip 1 diyabet hastalığının meydana getiriyor. Kısacası Tip 1 diyabet vücut kendine ait bir yabancı bir madde olarak algılaması ile oluşan tahribat nedeniyle oluşuyor. Hücrelerde oluşan Tahribat sonrasında besinlerle alınan şekerin hücre içine girememesi kanda şekerin birikmesine neden oluyor. Fazla şekerin atılamaması ise sürekli susama hissi, sık sık idrara çıkma, uykuda alt ıslatma, sürekli yemek yemeye rağmen kilo alamama hatta kilo kaybı gibi durumlara neden oluyor. Tip 1 diyabet hastalığı ile en fazla karşılaşanlar genellikle çocuklar ve gençlerdir. Bu belirtiler görüldüğünde hastaneye giderek test yaptırmak gerekiyor. Tip 1 diyabetin ileri derecede belirtileri iste bulantı, kusma, ağız kokusu şiddetli karın ağrısı ve adaptasyon sorunları olarak gelişir. Belirtilere müdahale edilmediğinde ise ketoasidoz yani koma hali gelişebilir. Kan şekerinin yüksekliği zamanla görme sorunlarına, iyileşmeyen enfeksiyonlara, sürekli halsizlik, davranış problemleri gibi komplikasyonlara yol açabilir. Glikoz metabolizmasının bozulması hastalığın seyri ile birlikte protein ve yağ metabolizmasını bozarak uzun ilerleyen zamanlarda kılcal damarların zedelenerek zarar görmesine neden olur.

Tip 2 Diyabet

En sık görülen diyabet türü olan Tip2 diyabet hastalığı genel olarak yetişkinlerde görülür. Kan şekerinin çok yükselmesine yol açar. Tip2 diyabet hastalığı ömür boyu sürdüğü için kronik bir hastalıktır. Tip 2 diyabet hastaları özellikle yetişkin ve şişmandır. Dolayısıyla şişmanlık hastalığın oluşumunda büyük rol oynar. Tip 2 diyabette Tip 1 diyabete göre insülin salgısı normaldir. Ancak beta hücrelerinin insülin salgısında bozukluk varsa eğer kan şekerinin yükselmesi daha hızlı olur. Bu durum Tip2 diyabet hastalığıdır. Tip 2 diyabet Tip diyabet hastalığına göre daha yavaş ilerleme gösterir. Hastalığın kronik ve yavaş ilerlemesi zamanla diğer organlarla ciddi zarara sebebiyet verdiği için yaşam kalitesini düşürmek de ve yaşam süresini kısaltmaktadır. Birçok insan yavaş ve sinsi ilerleyen semptomlar yüzünden hastalığa sahip olduğunu çok geç öğrenebilir. Bu süre 10 yıla kadar başlangıç evresinde kalabilir. Başlangıç evresinde görülen semptomlar hastalığa erken tanı şansı da sağlamaktadır. Birçok kişinin kan tahlilinde glukoz normal değerlerin üzerindedir. Ancak diyabet hastalığı değerlerinin altındadır. Dolayısıyla şeker hastası olma riskini yükseltir. Bu durum kişinin Tip2 diyabet hastası adayı olduğunu gösterir. Tabi ki erken tanı konularak hastalığa müdahale edilmesi avantajdır. Erken teşhisin ardından koruyucu önlemler alınarak hastalıktan kurtulmak da mümkündür. Alınabilecek önlemler beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi, sağlıklı beslenme ve düzenli spor olarak sıralanabilir. Tip 2 diyabet hastalığının en önemli belirtileri olan ağız kuruluğu, çok sık idrara çıkma ve sürekli halsiz ve yorgun hissetme olarak görülür. Belirtileri taşıyanların muayene olması faydalı olacaktır.

Maturity Onset Diabetes (MODY)

Genel olarak gençlerde görülen ancak erişkin tipi olan bir diyabet türüdür. Diyabetin her türünden farklı bir gen bozukluğu sorumludur. MODY tip diyabet bebeklerde, çocuklarda ve gençlerde görülmektedir. Tanı gen bozukluğu araştırılarak konulmaktadır. MODY tip diyabet hastalarında aile geçişi en büyük etkenlerden biridir. Hastalık erken yaşlarda ancak yetişkin olgusunda ilerleme gösterir. Hastada görülen semptomlar genç yaşta nüks etmesi, aile öyküsünde şeker hastası bulunması ,hastanın ideal kiloda olması ve insülin direnci gözlenmemesi olarak sıralanır. Semptomların gözlendiği hastalar MODY taraması yapılarak sonuçlara göre tedavi edilebilir.

Gebelik Şekeri

Gebe kalmadan önce herhangi bir tip şeker hastalığı veya semptomu görülmeyen kadınlarda Hamilelik döneminde kandaki şeker oranını yükselmesi gerçekleşebilir. Bu durum gebelik şekeri göstergesidir. Gebelik dönemin yapılan şeker yükleme testi sayesinde kesin sonuçlar elde edilir. Gebelik şekerinde anne adaylarında görülebilecek belirtiler şeker hastalarında olduğu gibi susuzluk hissi hamile olmasına rağmen kilo kaybetmesi, iştah da aşırı artış ve sürekli yorgunluk ve halsizlik hissedilmesidir. Genel olarak bu belirtileri vermediği durumlarda saptanabilir. En sağlıklı sonuçlar gebeliğin 24-28. Haftalarında yapılan tarama testiyle elde ediliyor. Tarama testine göre normal glukoz değeri 130 ile 140 arasında olması gerekmektedir. Bu rakamlardan yüksek çıkan değerler için tarama testi yapılması gerekir. Tarama testinde 100 gram glukoz şeklinde uygulanır. 180 in üzerinde çıkan değerlerde gebelik şekeri kesin teşhis olarak konulur. Gebelik şekerinin yüksek değerde olması bebeğe zarar verme riski taşır. Bebeğin iri doğmasına veya normalden daha az ağırlıkta doğmasına neden olabilir. Doğum sarılık, kalp hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları, kulak anomalileri ve sindirim sistemi sorunlarına yol açabilir. Bebeğin zarar görmesinin yanında anne adayı da bazı riskler altındadır. Anne adayı ise yüksek şekerden dolayı hamilelik zehirlenmesi, düşük ve erken doğum gibi risklerle karşı karşıya kalabilir.

Tip 1.5 Diyabet (LADA)

LADA Tip 1.5 Diyabet genellikle Tip2 diyabet belirtilerini gösteren ve Tip2 diyabet ile karıştırılan diyabet türüdür. Karıştırılma sebebi ise genellikle 35 yaş üzeri şişman kişilerde görülmesidir. Otoimmün belirtiler göstermesine rağmen Tip 1 diyabetten de farklı bir türdür. Her iki diyabet türüyle benzerlik gösterir. LADA diyabet de insülin direnci gözlenmez. Ancak insülin salınım yetmezliği gözlenmektedir. LADA diyabetin ilk evresinden sonra insülin direnci gelişir. Hasta insülin takviyesi almak zorundadır. LADA tanısında ailenin tıbbı öyküsü ele alınarak şeker hastalığı ve tiroid hastalıklarının varlığı saptanır. LADA diyabet görülen hastalar kesin teşhis sonrası hemen tedavi başlatılmalıdır. Tedavi için kilo problemi olan hastalarının kilo kontrolünün sağlanması yoluna gidilir.

Şeker Hastalığının Evreleri

Şeker hastalığında evreleme Tip2 diyabet hastalığında görülüyor. Daha önce de belirtildiği gibi Tip2 diyabet hastalığı aniden gelişen bir hastalık değil. Sinsi ve yavaş ilerleme gösteriliyor. Hastalığın evrelenmesi ise en az 3-5 yıllık dilimler şeklinde gösterilebilir. Hastalığın ilk evresi kan şekerinin düşüklüğü evresidir. Ardından açlık ve tokluk kan şekerinde düzensizlik evresi gelir. En sonunda ise şeker hastalığının tanı olarak konulma evresi gelir.

Reaktif Hipoglisemi (Kan Şekeri Düşüklüğü) Evresi

Reaktif Hipoglisemi olarak adlandırılan evrede tokluk kan şekeri düzeyinde düşüşler gözlenir. Aile öyküsünde şeker hastalığı görülen kişilerin 3-5 yıllık zaman dilimi sonrasında tokluk kan şekerinde düşme görülmesiyle kişiye şeker yüklemesi yapılarak test yapılır. Hipoglisemi kan şekeri yüklemesi sonrasında 3. Ve 4 saatte kan şekerinin 80 mg /d nin altına düşmesi durumudur. Yenen yemek sonrasından insülin miktarının yükselip aniden düşmesi kişide terleme, kalp çarpıntısı, nabzın yükselmesi ve tansiyonun yükselmesine neden olur. Bunun sebebi ise insülin değerinin hızlı bir şekilde yükselip düşmesidir.

Açlık Kan Şekerinde Düzensizlik Evresi

Şeker hastalığında önemli olan etkenlerden biri de açlık kan şekeri evresidir. Açlık kan şekerinin sağlıklı bir bireyde olması gereken normal değer 90 ml/ d nin altında olması gerekir. Bu değerin üstünde çıkması ve aynı zamanda ailede şeker hastalığının olması risklidir.

Tokluk Kan Şekerinde Yükselme Evresi

Tokluk kan şekerinde yükselme gözlenmesi gizli şeker hastalığı olarak tanımlanır. Gizli şeker de hastanın yemek yedikten sonra şeker seviyesinin 199 ml/d ye kadar yükselme göstermesidir. Gizli şeker saptanan hastalarda kurtulma ihtimali yüksektir. Hastanın düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenerek hastalığı atlatabilir. Eğer dikkat edilmez ve tedavi edilmezse ilerleyen zamanda şeker hastalığına yakalanma riski daha çok artar. Hastada sinir hasarları gözlenebilir.Gizli şeker ciddi alınmazsa böbreklerde ve gözde ciddi sorunlara yol açabilir.

Diyabetin Tanı Olarak Konulma Evresi

Diyabetin tanı olarak konulabilmesi için açlık ve tokluk kan değeri seviyelerinin normalin üstünde olması durumudur. Açlık kan şekerinin 126 ml/dl daha yüksek olması , tokluk kan şekerinin ise 200 mg/dl den daha yüksek olduğu gözlenir. Kesin olarak şeker hastalığı konularak tedavi yöntemi belirlenir.

Şeker Hastalığının Tedavisi

Şeker hastalığının tedavi yöntemleri diyabet türüne göre değişkenlik göstermektedir. Şeker hastalığı kronik bir hastalık olduğu için tek seferlik tedaviler uygulanarak çözüme ulaşılması zordur. Kronik bir hastalık olan şeker hastalığı ömür boyu tedavi ve kontrol gerektirmektedir. Tedavideki amaç hastanın kan şekeri seviyesini normal düzeyde tutmaktadır. Bunu sağlayabilmek için ise hastanın ömür boyu insülin tedavisi alması gerekebilir. İlaçların yanı sıra ömür boyu uygulanan diyetlerde hastanın sağlığı için gereklidir. Hastanın rahatsızlık duymaması tedaviyi bırakması anlamına gelmez sürekli olarak kan şekerini ölçmeli ve takip etmelidir. Hastalıkta tedavinen yanı sıra spor ve beslenme büyük önem arz eder. Hasta kilo kontrolüne dikkat etmeli ve egzersiz yapmalıdır.

İlaç Tedavisi

Şeker hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlar şeker hastalığının tipine göre değişiklik göstermektedir. Tip 1 diyabette hastaya ilaçlar yoluyla insülin takviyesi yapılmaktadır. İnsülin normal şartlarda vücudumuzda üretilen bir maddedir. Ancak Tip 1 diyabet hastalarında bu salınım gerçekleşmez veya yeterli gelmez dolayısıyla ilaçlar yardımıyla insülin takviyesi yapılır. İnsülin takviyesi iğne yoluyla enjekte edilir. Genelde hastalar insülin iğnelerini kendileri yapmaktadır. İnsülin iğnesi sanıldığı gibi can yakan zor bir işlem değildir. İğnenin ucu çok ince olduğu için hastalar kolaylıkla iğne yapabilir. İnsülin etki süresine göre türlere ayrılmaktadır.

  • Kısa süre etkisi olan insülinler
  • Orta süre etkisi olan insülinler
  • Karışım insülinler
  • Hızlı etkili insülinler
  • Uzun etkili insülinler

Sizin için en uygun olan insülin miktarını doktorunuz belirlemektedir. Belirleme yapılırken hastanın günlük yaşamdaki aktivitesi ,boy kilo endeksi , genel sağlık durumu, kullanmış olduğu ilaçlar dikkate alınır. Kan şekeri seviyesi ve HbA1C değeri tedavinin ne kadar etkili olduğunu gösterir. Etkiyi takip etmek için kan değerinin sürekli ölçümü yapılmalıdır. Enjekte yoluyla insülin tedavisinin dışında oral yolla alınan haplar da kullanılmaktadır. Ağız yoluyla alınan ilaçların gebelik diyabetinde kullanılması sakıncalıdır. Uygulanan diyetlere ek olarak insülin hapları kullanılabilir.

Metabolik Cerrahi

Şeker hastalığında kullanılan metabolik cerrahi hastalığın asıl nedenini çözmeye yöneliktir. Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet tamamen farklılık gösteren hastalıklardır. Tedavi yaklaşımı da bu bağlamda farklılık göstermektedir. Metabolik cerrahi Tip 2 hastalarına uygulanabilir. Çünkü Tip1 diyabet hastalarında insülin üretimi yetersiz ya da hiç üretilmemektedir. Tip 2 ise insülin üretilir ancak kullanılamaz. Metabolik cerrahi yöntemler sayesinde üretilen insülinin kullanılması hedeflenir. Metabolik cerrahi uygulanan Tip 2 diyabetli hastalarda tedavinin olumlu sonuçlar alınması uygulanan yönteme göre değişiklik gösterebilir. Metabolik cerrahide kullanılan yöntemler;

  • Tüp mide ameliyatları
  • Gastrik bypass ameliyatları
  • Duodenal switch ameliyatları

Tedavinin olumlu yanıt vermesi uygulanan yöntemin yanı sıra hastanın ilaç kullanım süresi , diyabet hastalığının hastada ortaya çıkış süresi, hastaya vermiş olduğu zararlar birer etkendir. Ameliyatlar yapılmadan önce hasta öyküsünün iyi değerlendirilmesi gerekir. İnsülin tedavisi hastanın artık diyet ve egzersizle kan şekerinin baskılandığı durumlarda uygulanır. İnsülin alma süresi ve insülin miktarı cerrahi tedavinin başarısını önemli ölçüde etkiler. Metabolik cerrahi ameliyatlarında tamamen hastalığın sona ermesi anlamına gelmez. Uygulanan cerrahiler birer düzeltme ameliyatıdır. Hastalar ameliyat sonrasında ömür boyu vitamin ve mineral takviyesi alması gerekir. Dolayısıyla sürekli doktor takibinde olmaları gerekmektedir.

Gizli Şeker (Pre-Diyabet)

Pre-diyabet yani gizli şeker diyabet tanısının henüz konulmadığı ancak hiperglisemi şeker yüksekliğinin ortaya çıkmaya başladığı hastalardır. Şeker hastalığının Tip 2 diyabet türü çok yavaş ve sinsi ilerleyen bir hastalıktır. Tip 2 diyabet tanısı birdenbire ortaya çıkmaz. Dolayısıyla görülen belirtiler şeker düzeyinin yükselmekte olduğunu gösterir. Bu belirtiler arasında aniden gelen tatlı krizleri, ani kilo alma veya zayıflama, sürekli uyuklama ve halsizlik, görmede bulanıklık, ani duygu durum değişiklikleri, ağız kuruluğu hissi, aşırı terleme gibi sıralanabilir. Kan şekerindeki yükselme normal açlık kan şekeri (100 ml/ dl) değerinin üstündedir. Yükleme testi yapıldığında ise normal değerin yani 140 mg/dl nin üzerinde olan hastalar Tip2 diyabet adayıdır. Bu hastalara diyabet tanısı konulamaz çünkü değerleri diyabet hastalığının altındadır. Ancak bu şekilde seyreden kan şekeri değerleri gelecek açısından büyük risk taşımaktadır. Risk büyük olduğu gibi erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleri ile hastalık kontrol altına alınabilir ve kan şekeri düzeyi normale çekilebilir. Açlık kan şekeri düzeyinde yükselme görülen kişiler mutlaka önlem almalıdır. Özellikle kilolu olan kişiler kilo kontrolünü sağlamalı haftada en az 3 saat egzersiz yapmalıdır. Yaşam tarzında değişiklikler yaparak sağlığına özen göstermelidir. Doktor kontrolünde alacağı bazı ilaçlar ile diyabet hastası olmanın önüne geçilebilir. Gizli şeker olan hastalar şeker hastası adayı olduğu gibi birçok farklı hastalığında görülme ihtimali yüksektir. Bu sebepten dolayı hastaların gizli şekeri kontrol altına alması çok önemlidir. Reaktif Hipoglisemi yani tokluk kan şekerinin aniden yükselerek düşmesi hastanın gizli şekerin göstergelerinden biridir. Hasta yemek yerken aldığı besinlere ve öğün araları ayarlayarak kontrol altına alabilir. Tüm pre diyabetli hastaların şeker hastası olacağı konusunda kesin bir yargı yoktur. Tamamen hastanın kontrolü ve dikkat etmesiyle hastalık yenilebilir. Yapması gereken düzenli beslenmek, aktiviteyi artırmak ve doktor kontrollerini ihmal etmemektir.

Şeker Hastalarının Beslenme Alışkanlıkları

Şeker hastalarında ve Prediyabet yani gizli şeker tanısı konulan hastalarda amaç kan şekerinin aniden yükselmesine neden olan besinlerden uzak durmaktır. İnsülin direncini kırarak kan şekerini normal değerde tutmak bazı besinlerini tüketmekten kaçınmaları gerekmektedir. Erken teşhis konularak gizli şekerinin farkında olan hastalar için beslenme çok önemlidir. Çünkü beslenmeye dikkat ederek şeker hastalığının önüne geçmeleri daha kolay olacaktır. Normal şartlarda sağlıklı olan bireylerin dikkat etmesi gereken konulardan biri sağlıklı ve dengeli beslenmedir. Hastalıkların gelişmesi ve ilerlemesi aldığımız besinlerle ilişkilidir.

Tüketilmesi Gereken Besinler

Şeker hastalarının dikkat etmesi gereken hususlardan biri de çok zor olsa da bazı gıdalardan uzak durmaktır. Günümüzde en çok tüketmiş olduğumuz hazır gıdalar sağlığımız açısından oldukça risklidir. Örneğin beyaz ekmek hazır atıştırmalık ürünler, fırınlanarak paketlenmiş ürünler, karbonhidrat açısından zengin besinlerdir ancak besin değerleri çok düşüktür. Bu yiyecekler yerine daha çok lif oranı yüksek besinler tüketmek gerekiyor. Aynı zamanda yağsız et, balık ve yumurta tüketmek gerekiyor. Süt grubu ürünlerinde ise özellikle yağsız veya az yağlı yoğurt ve peynir tüketmek sağlık açısından önemli. Yemeklerde mercimek bezelye nohut gibi ürünleri tercih etmek şeker hastalarının faydasına olacaktır. Zeytinyağı gibi sıvı yağlar tercih etmeli bol bol meyve sebze tüketmelidirler.

Tüketilmemesi Gereken Besinler

Şeker hastalıklarının tüketmemesi gereken besinler arasında karbonhidrat içeren besinler gelmektedir. Sağlıklı bireylerde karbonhidrat tüketimine dikkat edilmesi gerekmektedir. Karbonhidratların yağa dönüşümü kilo almaya zemin hazırlar. Aşırı kilo alımı şeker hastalığı açısından tehlike arz etmektedir. Şeker hastaları özellikle karbonhidrat içeren besinlerden, şekerli besinlerden, paketlenmiş ürünlerden uzak durmalıdır.

Sporun Şeker Hastalığına Etkisi

Spor yapmak şeker hastaları açısından çok önemli bir faktördür. Özellikle gizli şeker tanısı konulan hastaların egzersiz konusunda duyarlı olması gerekiyor. Spor yapmak sağlıklı olmanın yanında hastaların motivasyonunu yükseltir. Tamamen hastalığa adapte olarak yapılan spor kişinin sosyalleşmesini ve kendine olan güvenini artmasını da sağlayarak bir avantaj haline dönüşür. Dış görünüşte görülen değişimler çevreden alınan olumlu yorumlar hastanın moral olarak iyileşmesini sağlar. Spor endorfin hormonun salgılanmasında büyük bir etkendir. Endorfin kişinin ruhsal sağlığı açısından destekleyici bir yapıya sahiptir. Tip 2 diyabet hastalarında özellikle karın bölgesinde oluşan yağlanma hastalar açısından risk arz etmektedir. Karın yağlanması iç organların işleyişini etkileyerek insülin direncini tetiklemektedir. Karın bölgesindeki yağların eritilmesi Tip2 diyabet açısından önemlidir. Hastanın kendini iyi hissetmesi şeker düzeyini kontrol altında tutması spor yaparak daha kolay hale gelebiliyor. Şeker hastaları her ne kadar ilaca bağımlı bir hayat yaşasalar da egzersiz ve spor ilaç kadar önem taşıyor. Haftalık 3 saat normal tempoda yürüyüş yaparak veya çok ağır olmamak şartıyla bazı spor dalları ile ilgilenerek daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilir ve şeker hastalığını kontrol altına alabilirler.

Şeker Hastalığının Tehlikeleri Nelerdir?

Yüksek şeker insülin hormonlarının üretilmemesi veya üretilen hormonunun kullanılmaması ile birlikte dokularda tahribata yol açarak bir çok hastalığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle damar yapısında neden olduğu hasarlar böbreklerde, gözlerde, kalpte sorunları çıkmasına neden olmaktadır. Sinirsel yapılarında etkilenmesine neden olan bu tahribat şeker düzeyinin kontrol altına alınmasını gerektirir. Kontrol altına alınamayan şeker düzeyi zamanla hastanın ciddi problemlerle karşılaşmasına neden olur.

Görme Yetisinde Kayıplar

Şeker hastalığın belirtilerinden biri olan bulanık görme hastalığa müdahale edilmemesi durumunda ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Aşırı salgılanan insülin hormonu göz sinirlerini etkiler. Hastanın şeker seviyesi normal düzeye çekilmezse görme kaybına neden olur. Görme kaybının oluşması Tip 1 diyabet hastalarında daha fazla görülmektedir. Şeker hastaları 6 ayda bir göz muayenesi yaptırmalıdır. Görme yetisinde oluşan kayıplar diyabetin süresi ve tipine bağlıdır. Genel olarak 30 yaş öncesi diyabet tanısı konulan hastalarda risk daha fazladır. Gebelik şekeri de görme kayıpları açısından büyük risk taşımaktadır. Hamilelikte şeker seviyesi dengede tutularak kayıplar daha aza indirgenebilir.

Kalp Krizi

Kalp krizinin en önemli nedenlerinden biri şeker hastalığıdır. Kontrol altına alınamayan şeker hastalığı damarlarda yapmış olduğu hasar ve katılık sayesinde kalp krizi riskini artırıyor. Damar sertliğine neden olan şeker hastalığı kalp krizi riskini de beraberinde getiriyor. Şeker hastalığı damar yapısını tahrip ettiği için damar sertliği oluşumu daha hızlı gelişiyor. Bu hızlı gelişimin ardından kalp krizi kaçınılmaz hale gelebiliyor. Vücuttaki tüm damarlar da daralma gözleniyor. Daralma oluşan damarlarda kanlanma sorunlarını kalp krizine ve birçok riskli hastalığa neden oluyor.

Felç

Günümüzde halk arasında felç olarak bilinen beyin krizi şeker hastaları açısında büyük risk taşıyor. Şeker hastalığında önlem alınmazsa hasta felç geçirerek kalıcı rahatsızlıklara daha da önemlisi ölüme neden olabiliyor. Şeker hastalarında felç geçirme riski diğer kişilere oranla iki kat daha yüksek. Kandaki şeker seviyesinin yükselmesi tansiyon kolesterol yüksekliği kalp hastalıkları gibi rahatsızlıklara yol açarken inme riskini de beraberinde getiriyor. İnme şiddeti şeker değerinin yükselmesiyle doğru orantılı olarak ilerliyor. Yüksek şeker inme şiddetinin de yüksek olmasına da neden oluyor. 40 yaş üstü hastalar risk grubunda yer alıyor. Felç geçirmenin belirtileri olarak baş dönmesi, konuşma güçlüğü, denge kaybı , yutkunmada zorluk, aniden gelen baş ağrıları, kollarda ve bacaklarda uyuşma olarak sıralanabilir. Şeker seviyesini dengede tutmak içmek için kilo kontrolü, fiziksel aktivite ve düzenli ilaç kullanımı ile felç riskini azaltmak mümkün. Felç geçirdikten sonra birçok hastada felcin tekrar ettiği gözleniyor. Hastanın ihmali hayati riske neden oluyor.

Ekstremite Amputasyonlar

Vücudun insülin üretmemesi veya insülini kullanamaması durumununun damarlarda kaslarda ve birçok organda tahribata neden olduğundan bahsetmiştik. Şeker hastalığının neden olmuş olduğu ekstremite amputasyonlarda biri ayak yaralarıdır. Ayak yaralarının oluşum nedeni damarlarda oluşan hasarlardır. Ayak yaralarına diyabetik ayak adı verilmektedir. Diyabetik ayak yaraları sinir uçlarında meydana gelen harabiyet ve bacaklarda atardamar tıkanıklığı nedeniyle ortaya çıkan yaralardır. Diyabetik ayak yaraları uzun süre iyileşmez. Yara oluşmadan önce ayak derisinde kuruluk ve pul pul dökülme gözlenir. Bu dökülme ve çatlak yapı enfeksiyona bağlı olarak mikrop kaparak yara oluşur. Sinir uçlarında oluşan harabiyet zamanla his kaybına neden olur. Ayaklardaki yaralar zamanla his kaybından dolayı daha da artış gösterir. Hasta ayağında his olmadığı için ayağa gelen darbeleri veya ayakkabının yaptığı baskıyı hissetmeyecektir. Zamanla yaralar büyüyerek parmak uçlarına kadar iner. Müdahale edilmediği durumlarda yaralara kangrene neden olabilir dolayısıyla ayağın kesilmesine yol açabilir. Ayağın kesilmesi en son çare olarak değerlendirilmelidir. Bilinçli hastalar doktor kontrollerini ihmal etmeden bu durumu engelleyebilir. Diyabetik ayak tedavisi alanında birçok çalışma yapılmaktadır. Ayağın kesilmesi hayati riski yanında getirir. Diyabetik ayak oluşumunu engellemek diyabetik ayağı kurtarmaktan daha kolaydır. Yara oluşumundan sonra tetkikler yapılarak ölü dokular temizlenerek yara bakımı yapılır. Yara yerinde enfeksiyon oluşumu gerçekleşmişse uygun tedaviler yapılarak ayak tedavi edilir.

Depresyon

Şeker hastalarında genel olarak yeme bozuklukları iğne korkusu ve psikiyatrik sorunlar görülebilir. Bunlardan biri de depresyon. Şeker hastalığı depresyona neden olmaz ancak depresyona bağlı olarak kandaki şeker düzeyinde bozulmalar gözlenebilir. Depresyonun temel özelliği isteksizliktir. Depresyona giren hastalar aşırı derecede yeme isteği duyarlar veya yemeden içmeden kesilirler. Hareket etmek istemezler. Kendilerini sosyallikten uzaklaştırarak evden çıkmaz ve sürekli uyurlar. Vücudun bu reaksiyonlara tepkilerinden biri de şeker hastalığıdır. Bunların yanında şeker hastalarının sürekli kontrollü bir hayatı vardır. Sürekli ilaç kullanmak yedikleri besinlere dikkat etmek spor yapmak gibi. Bu durum zamanla yaptırıma dönüştüğü için hastalarda duygudurum değişikliklerine yol açabilir. Hastalarda sürekli ilaç kullanımı ve doktor kontrolü, “bu ilaçları kullanmazsam ölecek miyim? “ düşüncesi doğurur. Hasta özgüven eksikliği yaşamaya başlar. Kendini yeni girişimlerden uzak tutar. Hasta bu durumu paranoya haline getirirse psikolojik sorunlar yaşayarak depresyona girebilir.

Şeker (Diyabet) Hastalığının Nedenleri

Kronik bir hastalık olan şeker hastalığı pankreastan üretilen insülin salgısına bağlı olarak gelişir. Pankreası yeterli seviyede insülin salgılamaması ya da hiç salgılaması durumu hastalık nedenlerinden biridir. Bir diğer neden ise üretilen insülin hormonunun hücreler tarafından kullanılmamasıdır. Her iki durumda şeker hastalığının farklı tiplerine neden olmaktadır.

Tip 1 Diyabet Nedenleri

Pankreasın insülin üretmemesi Tip 1 diyabet hastalığının bir işaretidir. Vücuttaki kan şekeri miktarına göre insülin üreten pankreasın vücut tarafından yabancı bir maddeymiş gibi algılanarak yok edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumun sebebinin ise kesin bir nedeni bulunmamaktadır. Genetik faktörler ve virüsler kimyasal maddelerin destekleyici olduğu görülmektedir. Özellikle aile de şeker hastalığının varlığı etkin bir nedendir.

Tip 2 Diyabet Nedenleri

Tip 2 diyabet Tip 1 diyabete göre etkilerini daha yavaş gösteren bir şeker hastalığıdır. Temel nedeni ise şişmanlıktır. Vücuttaki yağ kontrol altına alınmazsa ilerleyen zamanda daha büyük sorunlara yol açar. Özellikle göbek bölgesindeki aşırı yağlanma şeker hastalığı için oldukça risklidir.

Şeker (Diyabet) Hastalığı Belirtileri

Şeker hastalığının belirtileri nedenleri gibi hastalık tipine göre değişkenlik göstermektedir. Tip 1 diyabet aniden ortaya çıkar acil müdahale edilmezse ciddi sorunlara yol açar. Belirti süresi de daha azdır. Tip 2 diyabet de daha yavaş ilerleme gözlemlendiği için daha fazla belirti görülür.

Tip 1 Diyabet belirtileri

Tip 1 diyabet daha çok çocuklarda ve gençlerde görülen bir şeker hastalığıdır. Belirtiler ise çocuklarda birkaç günde gelişebilir. Yetişkin bireylerde iyileşme süreci daha da uzun sürecektir. Tip 1 diyabetin başlıca belirtileri;

  • Ağız kuruluğu ve devamlı susama hissi
  • Sebepsiz kilo kaybı
  • Sık idrara çıkma
  • El ve ayaklarda hissizleşme
  • Ağızda koku oluşumu
  • Bulanık görme
  • Genital bölgede kaşıntı ve enfeksiyon
  • Vücutta oluşan yaraların geç iyileşmesi

Olarak sıralanabilir.

Bu belirtiler Tip 1 diyabetin başlangıçta görülen belirtileridir. Bu belirtilere rağmen müdahale edilmeyen diyabet hastalığında hızlı gelişen bulantı ,kusma ,karın ağrısı, bilinç kaybı gibi belirtiler oluştuğunda acil olarak tıbbı yardım alınması gerekir.

Tip 2 Diyabetin Belirtileri

Tip 2 diyabet daha çok 40 yaş üstü kişilerde görülen bir şeker hastalığıdır. Risk grubu ise şişmanlardan oluşuyor. Dolayısıyla hastalığın en önemli nedeni şişmanlıktır. Tip 2 diyabet hastalığı herhangi bir belirti göstermeden uzun yıllar boyunca gizli kalabiliyor. Diyabet tanısının geç konulması hastalığın sinsi ilerlemesiyle ilgili. Tip 2 diyabette belirtiler görülmeye başladığında doktora başvurmak erken tanı konulmasına yardımcı olur. Tip 2 diyabet hastalığının belli başlı belirtiler şu şekildedir;

  • Sık İdrara Çıkma
  • Ağız Kuruluğu ve Devamlı Susama Hissi
  • Sürekli Açlık Hissi
  • Ağızda Koku Oluşumu
  • Doku Yenilenmesinin Yavaşlaması
  • Kuru ve Kaşıntılı Cilt
  • Sürekli Enfeksiyon Riski
  • El ve Ayaklarda Hissizleşme - Karıncalanma

Şeker (Diyabet) Hastalığı Tanı ve Teşhis Yöntemleri

Şeker hastalığı belirtilerini yaşayan kişiler herhangi bir dahiliye veya endokrinoloji uzmanına giderek muayene olması gerekmektedir. Doktor fiziki muayenenin ardından kişiye bazı tetkikler yaparak hastalığın tanısını koyacaktır.

Kan Şekeri Ölçümü

Şeker hastalarında tanı koymak belirtiler göz önünde bulundurularak tetkikler uygulanır. Tip 1 diyabet belirtisi bulunan hastalara kan testi yapılarak bulunan değerin 200 mg/dl sınırında olup olmamasına göre tanı konulur. Tip 2 diyabet hastalarında 8 saat aç kalmak kaydıyla kan tahlili yapılarak bakılır. Eğer kan tahlilinde glukoz seviyesi 126 mg/dl üzerinde ise ilave testler yaparak kesin tanı konur.

Şeker Yükleme Testi (OGTT)

Şeker yükleme testi Tip 2 diyabet tanısı konulması için yapılan testtir. Çocuklarda görülen erişkin tipi diyabet hastalığında da istisnai olarak şeker yükleme testi yapılır. Aynı zamanda gebelik kan şekeri tanısı koymak için şeker yükleme testine ihtiyaç duyulmaktadır. Şeker yükleme testi için 8 saatlik açlık sonrasında uygulanır. Ağız yoluyla 75 gram glukoz verilerek uygulanmaktadır.

HbA1C Testi

HbA1C Testi sadece tanı koymada uygulanan bir test değildir ancak tanı için de yapılması gereken durumlar gelişebilir. Normal şartlarda 3 ayda bir yapılan bir takip testidir. HbA1C Testi yapılarak hastaların kullanmış olduğu ilaçların dozajlarında değişiklik yapılmaktadır. Kandaki glikoz hemoglobin hücrelerine bağlanır. HbA1C Testi glukozun hemoglobin hücrelerine bağlılık miktarını ölçerek son 3 aydaki kanda bulunan glikoz miktarını ölçer. Değerlere göre ilaçlarda değişikliğe gidilebilir.

Şeker (Diyabet) Hastalığı Risk Faktörleri

Şeker hastalığının risk faktörleri arasında en önemli etken ailede şeker hastalığının varlığıdır. Bunun yanında hastanın yaşı, kilosu yaşam tarzı özellikleri de risk faktörleri arasında olmasına neden olabilir. Risk faktörlerinin herhangi birinde olmak ve şeker hastalığı semptomlarının görülmesi durumunda hastanın şeker hastalığı tetkiklerini yaptırması gerekir. Tetkikler yapılarak erken tanı konulur ve tedaviye başlanabilir.

Genetik Faktörler

Şeker hastalığında birinci dereceden aile fertlerinde hastalığın görülmesi kişilerin daha fazla risk altında olduğunu göstermektedir. Ailesinde şeker hastalığı bulunan kişilerin her ihtimale karşılık test yaptırması gerekiyor.

Yaş

Şeker hastalığının en çok görülen türü Tip 2 diyabet hastalığıdır. En çok görülme yaşı 40 yaş ve üzeridir. 40 yaş ve üzerindeki kişiler Tip 2 diyabet hastalığı risk grubunda yer almaktadır.

Gebelik Şekeri Geçirmek

Kadınlarda hamilelik döneminde şeker hastalığı gelişebilir. Ancak hamilelik sona erdiğinde şeker hastalığı da sona erer. Hamilelik döneminde şeker hastalığı geçiren ve iri bebek doğuran kişilerde ilerleyen zamanda Tip 2 diyabet görülme riski yüksektir.

Hareketsiz Yaşam

Şeker hastalığına yakalanmamak için en büyük etkenlerden biride hareketli bir yaşam tarzı. Ne kadar çok egzersiz ve spor yaparsanız aynı hastalığa yakalanma riski de düşecektir. Günlük hayatta pasif işlerde çalışan kişilerin hastalığa yakalanma riski yüksektir.

Irk

Şeker hastalığının ırka bağlı olarak gelişimi de söz konusudur. Özellikle esmer ırkda ve Hindistanlılarda daha fazla görülmektedir.

Obezite

Şeker hastalığında özellikle tip 2 diyabetlilerde kilo önemli bir etken. Hastaların %80 i şişmanlardan oluşmakta. Genel olarak kilo kontrolü sağlayarak şeker hastalığına yakalanma riskini azaltmak faydalı olacaktır.

Şeker (Diyabet) Hastalığı Komplikasyonları

Şeker hastalığında kan şekeri düzeyinin kontrol altında tutulamaması çeşitli komplikasyonlara neden olmaktır. Şeker hastalığının komplikasyonları Akut ve kronik komplikasyonları iki başlıkta incelenir.

Akut Komplikasyonlar

Akut komplikasyonlar arasında en çok yaşanan durum düşük kan şekeri yani hipoglisemi durumudur. Aşırı insülin alımı veya aşırı egzersiz aktivite yapıldığında kan şekerinin aniden düşmesi durumudur. Şekerli gıdalar alınarak hızlı bir şekilde düzeltilebilir. Komplikasyonlardan biri ketoasidoz yani diyabetik komadır. İnsülin yokluğunda meydana çıkmaktadır. Vücutta laktik asit birikmesiyle laktik asidoz denilen komplikasyon gerçekleşir. Diyabetli hastaların en çok karşılaştığı akut komplikasyonlardan biri de bakteriyel enfeksiyonlardır. Daha çok cilt ve tırnaklarda enfeksiyon oluşumuna açıktırlar.

Kronik Komplikasyonlar

Kan şekerinin uzun süre yüksek düzeyde olması kronik komplikasyonlara neden olmaktadır. Bu komplikasyonlar kardiyovasküler hastalıklar, göz sinirlerinin hasar görerek görme kayıplarına yol açması ,böbreklerin hasar görerek ciddi böbrek hastalıklarının ortaya çıkması, sinir uçlarının zarar görmesi nedeniyle nöropatik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunların yanında diyabetik ayak ve cinsel sorunlarda görülen komplikasyonlar arasındadır.

Şeker Hastalığı Nasıl Önlenir?

Şeker hastalığı bilindiği üzere kronik bir hastalıktır. Hastalar hayat boyu yüksek şekerle savaşmak zorunda kalır. Sürekli ilaç kullanmak zorundadırlar. Aynı zamanda sürekli olarak diyet yapmalı ve şekerden uzak durmaları gerekmektedir. Hastalığı önlemek tedavi etmekten daha kolaydır. Tabi ki önlemek de irade ve çaba göstergesine bağlıdır. Özellikle ailesinde şeker hastalığı bulunan hastalar bu önlem konusunda daha hassas olmalıdır. Sürekli ilaçlara bağlı yaşamaktansa sağlıklı yaşayarak hastalığa önlem almak daha kolay olacaktır. Hastalığı önlemek için öncelikle sağlıklı beslenmek gerekiyor bunun yanında sigara ve alkolden kurtulmak, düzenli egzersiz yapmak gerekiyor. Kilo kontrolü sağlanmalı ve uyku düzenine de önem verilmesi gerekiyor. Şeker hastalığı için saydığımız bu önlem yolları kulağa sıradan gibi gelse de risk grubundaki hastaların özellikle dikkat etmesi gereken konulardır.

BCG Aşısı

Verem aşısı olarak bilinen BCG aşısı içeriğinde bulunan maddeler sayesinde kötü hücreleri öldürerek insülin üretimi sağlamayan pankreasın yeniden insülin üretmesini sağlıyor. Aşı henüz diyabet hastalarında kullanılmaya başlanmadı ancak araştırmalar devam ediyor.

Beslenme Alışkanlıkları

Şeker hastalığında beslenme alışkanlıkları büyük rol oynuyor. Özellikle karbonhidrat ve yağ içeren besinlerden uzak durmak gerekiyor. Karbonhidratlar ve yağlar kişinin hızlı kilo almasına neden oluyor. Dolayısıyla kişilerde fazla kilo şeker hastalığını davet ediyor. Hastalar beslenmelerine özen göstererek kendilerini şeker hastalığından koruyabilir. Özellikle bitkisel sıvı yağlar tüketerek yağsız kırmızı et ve balık tüketmek gerekiyor. Kişiler beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek tercih etmeli. Tatlı yerine meyve yiyebilir. Tuz alımınızı azaltabilirsiniz. Öğünleri atlamamalı ve ara öğünler yapabilirsiniz. Lif içeren besinler tüketmeli ve ağır diyetlerden kaçınmanız gerekiyor. Ağır diyetler yapmak kandaki şeker seviyesinin hızlı değişkenlik göstermesine ve bozulmasına neden oluyor. Ambalajlı ürünlerden ve hazır gıdalardan uzak durarak sağlıklı beslenebilirsiniz. Hasta kendi sağlığı açısından siyah çay yerine yeşil çay içmesi hasta adına büyük fayda sağlayacaktır.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Şeker hastalığı risk grubunda yer alıyorsanız özellikle sporu yaşam tarzı haline getirmeniz gerekiyor. Her ne kadar çoğu kişiye spor yapmak zor gelse de diyabetin en büyük düşmanlarından biri spor. Eğer spor yapamıyorsanız daha hareketli bir yaşam alanı yaratarak daha aktif hale gelebilirsiniz. Kötü alışkanlıkları hayatınızdan çıkarın. Sigara ve alkol tüketimini en aza indirgeyebilir hatta bırakabilirsiniz. Bol bol su tüketin. Günlük hayatınızda stres kontrolü yapın. Uyku düzeninizi oluşturun. Depresyondan uzak, kaliteli zaman geçirerek şeker hastalığının önüne geçebilirsiniz.

Sık Sorulan Sorular

Diyabet Tanısı Konulduktan Sonra İnsülin Kullanmak Şart Mıdır?

İnsülin kullanımının amacı pankreas tarafından üretilen insülin hormonunun yetersiz hale gelmesi ya da hiç üretilmemesinden dolayı vücudun insülin ihtiyacının tamamlamaktır. Diyabet tanısı konulan hastaların hangi tip olursa olsun insülin takviyesi almaları gerekmektedir. Alınması gereken insülin ihtiyacı doktorun yapacağı testler yardımıyla belirlenerek insülin kullanımı başlar. İnsülin kullanımı tablet olarak veya enjeksiyon yardımıyla alınır.

Şeker Şüphesiyle Hangi Kliniğe Başvurmak Gerekir?

Şeker hastalığının semptomları görülen kişiler hastanelerin iç hastalıkları (dahiliye) ve endokrinoloji bölümüne giderek muayene olabilirler.

Kilo ile Diyabet Arasında Nasıl Bir İlişki Bulunur?

Diyabet hastalarının büyük çoğunluğu şişman hastalardır. Fazla kilolu ve obezite hastaları risk grubunda yer almaktadır. Bilinenin aksine hastanın obezite olmasının sebebi şeker hastalığı değildir. Obezite hastalığı şeker hastalığına neden olmaktadır. Kişiler vücut yağ oranlarını düşürerek kan şekerini kontrol altına alabilirler.

Şeker Hastası Olmamak İçin Nasıl Beslenmeliyim?

Şeker hastalığında kalıtsal faktörler ciddi rol oynamaktadır. Ailenizde şeker hastalığı varsa risk grubunda yer alıyorsunuz. Dolayısıyla beslenmenize dikkat etmeniz gerekiyor. Kilo aldıracak besinlerden uzak durmak gerekiyor. Her besinden almalı ancak karbonhidrat oranı yüksek yağlı yiyeceklerden uzak durmak gerekmekte. Meyve sebze ağırlıklı ve içeriğinde doğal şeker bulunan gıdalar tüketmek gerekiyor. Özellikle fastfood ve hazır yiyeceklerden uzak durmak daha sağlıklı olmayı sağlar.

Diyabet Hastaları Araç Kullanabilir Mi?

Diyabet hastaları araç kullanabilir. Ancak diyabet hastalarının araba kullanması risklidir. İnsülin tedavisi alan hastalarda hipoglisemiye yani kan şekeri düşüklüğüne dikkat etmelidir. Özellikle kan şekeri düşürücü ilaçlar kullanan hastalar ilaçlarını almamış ve yemek yememişlerse araç kullanmamalıdır. Araç kullanması gereken hastalar ilaçlarını almadan direksiyon başına geçmemelidir. Mecbur kalsalar bile araç kullanmadan önce kan şekerini dengeleyici besinler almalıdırlar.

İnsülin Kullandıktan Sonra Vücudumda Ne Gibi Değişiklikler Olur?

Birçok tedavide olduğu gibi insülin tedavisinin de insan vücudu üzerinde bazı değişikliklere neden olmaktadır. İnsülin tedavisinde yan etkilerin oluşumu tamamen insülin miktarının doğru dozda alınmamasından kaynaklanır. Alınması gereken doz miktarını doktorunuzun yaptığı testler ile belirlenir. Ancak hasta bunu dikkate almaz ve doktor kontrolü dışında insülin dozunda değişiklik yaparsa hipoglisemi gelişebilir. İnsülin tedavisinin bir diğer yan etkisin de kilo aldırmasıdır. Fazla insülin alan hastaların aşırı yemek yeme durumunda kilo alımı görülür.

Diyabet Hastaları Sigara ve Alkol Kullanabilir Mi?

Alkol normal şartlarda insan sağlığına zararlı bir maddedir. Şeker hastalığı dışında vücuda alınması durumunda tüm organlara zarar verir. Söz konusu şeker hastalığı olduğunda hastaların daha hassas olması gerekiyor. Bunun sebebi ise karaciğerde üretilen enzimlerin sadece alkolün yakılması için uğraşması glikoz üretimini baskılar dolayısıyla hipoglisemi ortaya çıkar. Alkol alan hastaların insülin alması da sakıncalıdır. Alınması durumunda ölüme neden olabilir. Dolayısıyla şeker hastalarının alkol kullanımı hayati tehdit oluşturmaktadır. Sigara da genel olarak insan sağlığına düşman bir maddedir. Diyabet hastaları sağlıklı kişilere göre kalp ve sinir hastalıkları riski çok daha yüksek kişilerdir. Bu nedenle diyabet hastaları sigara kullanmamalı veya sigara kullanımlarını azaltmalıdırlar.

Diyabet Hastası Olduktan Sonra Ne Gibi Spor Faaliyetleri Yapmalıyım?

Şeker hastalığı ile savaşmanın yollarından biri şüphesiz ki egzersiz ve spordur. Ancak şeker hastalığının tipi, süresi, hastanın yaşı ve cinsiyeti yapabileceği spor dallarında belirleyicidir. Hastalar spor yapmadan önce doktorlarıyla görüşmelidir. Bunun nedeni ise hastanın kan şekeri değerlerine bakılması gerektiğidir. Ağır sporlar yapmak kan şekeri değerlerinin düşük olması durumunda hasta açısından risk oluşturmaktadır. Önerilen egzersiz öncesi kan şekeri ölçülmeli kan şekerinin düşük olması durumunda kan şekeri yükseltilerek egzersiz yapılmalıdır.

Şeker Ölçüm Cihazı Nedir? Hangi Aralıklarla Yenilenmelidir?

Şeker ölçüm cihazı diyabet hastalarının evde kendi kan glukoz seviyelerini ölçmeye yarayan cihazdır. Kan şekeri ölçüm cihazları hastaların olmazsa olmazlarından biridir. Tedavi de kilit noktalarından biri olan kan şekeri ölçüm cihazları insülin alındığında, yemek sonrasında kullanılır. Aynı zamanda hastalar şeker seviyelerinden şüphe ettikleri durumlarda örneğin kendilerini stres altında hissettikleri dönemlerde ve egzersiz öncesi ve sonrasında kan şekeri seviyelerini ölçebilir ve duruma göre önlem alabilirler.

Şeker Hastası Olduktan Sonra Ömür Boyu İnsülin Kullanmak Gerekir Mi?

İnsülin şeker hastaları için hayat kurtarıcı bir etkiye sahip. İnsülin kullanması gereken hastalar insülini almadıkları zaman hayati risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Ancak insülini bırakmak ta mümkün. Tip 1 diyabet hastalarında remisyon ve balayı adı verilen dönemlerde insülin bırakılabilir. Tip 2 diyabet hastalarında ise hastanın insülin üretimine bağlı olarak kullanım zaman zaman bırakılabilir. Gerekli durumlarda ise tekrar başlanır. İnsülini bırakmak hastanın şeker hastalığına olan hassasiyetine bağlıdır. Hassasiyet beslenmenin yönetilmesi, düzenli egzersiz ve hastanın şeker seviyesini kontrolü ile gerçekleşir.

Şeker Hastalığının Kalıcı Tedavisi Mümkün Mü?

Şeker hastalığında insülin tedavisi kontrol gerektiren bir tedavi şeklidir ve süreklilik arz edebilir. Şeker hastalığında metabolik cerrahi kalıcı bir tedavi yöntemi olarak görülse de hastalar ameliyat sonrası kontrollerine devam etmekte ve bazı ilaçları kullanmaktadırlar.

Şeker Hastalığının Olası Sonuçlarını Engellemek Mümkün Mü?

Şeker hastalığında oluşan sonuçları engellemek mümkündür. Örneğin şeker hastalığında diyabetik ayak oluşumu istenmeyen sonuçlardan biridir. Diyabetik ayak kangrene neden olduğu için ayağın kesilmesi gerekebilir. Diyabetik ayak kaçınılmaz bir sonuçtur. Ancak diyabetik ayak oluşumunu engellemek daha kolaydır. Hastanın şeker seviyesini sürekli takip etmesi beslenmesini kontrol altında tutması, alkol ve sigaradan uzak durması alabileceği en önemli etkenlerdir.

Menopoz ile Diyabet Arasındaki İlişki Nasıldır?

Menopoz ile diyabet arasındaki ilişki erken dönemde girilen menopozla başlar. Erken dönemde yani genç yaşlarda girilen menopoz diyabet riskini artırmakta. Östrojen hormonuyla kandaki şeker seviyesi ters orantılı işliyor. Yani östrojen hormonun azlığı kan şekerinin yükselmesine neden oluyor. Bu durum şeker hastalığı riskini azaltıyor.

Şeker Hastalığında Alternatif Tıp Yöntemleri Nelerdir?

Şeker hastalığının tedavisinde alternatif olarak bitkisel tedaviler yapılabiliyor. Şeker hastalığına iyi geldiği düşünülen bitkiler bulunuyor. Bunlardan bazıları suh otu, zerdeçal, tarçın, ısırgan otu ve zencefil olarak örneklendirilebilir. Şeker hastalığında öncelikle tıbbı yöntemlerin tercih edilmesi gerekmektedir. Gerekli araştırma yapılmadan bitkisel tedavi yapmak hastalar için riskli hale gelebilir. Kulaktan dolma bilgilerle bitkisel tedavi uygulamak tehlikeli olacaktır. Çünkü hastalıklar herkes de aynı şekilde nüfuz etmez ve herkes de aynı tedavi uygulanmaz. Bu nedenle öncelikle tıbbı yöntemler tercih edilmelidir.

Şeker Hastalığı Baş Ağrısı Yapar Mı?

Şeker hastalığında kan şekeri seviyesinin yükselmesi baş ağrısına neden olmaktadır. Şeker seviyesinin yükseldikçe baş ağrısı daha şiddetli hale gelmektedir. Şiddetli baş ağrısı hiperglisemi yani yüksek kan şekeri belirtilerinden biri olarak gösterilebilir.

Şeker Hastalığı Bulaşıcı Mıdır?

Şeker hastalığında en çok merak edilen konulardan biri hastalığın “kan yoluyla bulaşıyor mu?” sorusudur. Şeker hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir. Şeker hastalarından kan nakli yapılmış veya kullandıkları enjektörlerle temas halinde bulunulmuşsa şeker hastalığı bulaşmaz. Eğer hastada farklı bulaşıcı hastalıklar varsa bu hastalıklar kan yoluyla bulaşabilir.

Glisemik indeks nedir?

Glisemik indeks bir gıdanın kan şekerini yükseltici etkisi olarak tanımlanır. Glisemik indeks 3 grupta incelenir. Glisemik indeksi düşük gıdalar, orta gıdalar ve yüksek gıdalar şeklinde isimlendirilir. Glisemik İndeksi yüksek olan gıdalar vücutta kan şekeri değerini hızlı bir şekilde yükselten gıdalardır. Şeker hastaları glisemik indeksi düşük gıdalardan tüketmelidir. Glisemik indeksi düşük olan gıdalar; meyve ve sebzeler, lif içeren ürünler, tam buğday ekmeği olarak örnek verilebilir. Glisemik indeksi düşük olan gıdaları tüketilirken tüketim miktarı da çok önemlidir. Glisemik indeksi düşük olan besinleri yüksek miktarda alınması da şeker hastalığı açısından risklidir. Glisemik indeksi yüksek olan beyaz ekmek, pirinç ve işlenmiş ve ambalajlı ürünlerden kaçınmak gerekmektedir.

Şeker Hastası Olanlar Engelli Raporu Alabilir mi?

Şeker hastalığı fiziksel bir eksiklik değildir. Ancak hastaların hayatını ciddi anlamda etkilemektedir. Sürekli ilaç kullanmak ve kontrol altında olmak zorunda olan şeker hastaları da şeker hastalığı tipine göre engel raporu alabilir. Engel oranı Tip 1 diyabet de ve Tip 2 diyabette farklılık gösterir. Diyabet hastaları engel raporu alabilmek için belli testlerden geçirilerek engel raporu alırlar. Alınan rapordaki engel miktarı yüzde 40 ve üzerindeyse devletin vermiş olduğu haklardan faydalanabilirler. Bu haklar engelli kadrosunda çalışmak erken emeklilik gibi haklardır.

Diyabet hastalığı nasıl anlaşılır?

Diyabet hastalığı, diyabete dair belirtiler üzerinden kolayca anlaşılabilir. Toplumda şeker hastalığına karşı bilinç oluşmuş durumdadır. Açlık – tokluk hissinin kontrol edilememesi, sıvı ihtiyacının artması, ağzın sürekli kuruması, idrar çıkma sayısında artış, cilt üzerinde oluşan yaraların iyileşme süresinde artış, enfeksiyon hastalıklarına yatkınlık gibi belirtiler kolayca fark edilebilmektedir. Hastalığın kesin tanısı ise açlık ve tokluk kan şekerlerinin ölçülmesi ile yapılmaktadır. Yapılan birkaç testin ortalaması kritik seviyenin üzerinde ise kişiye diyabet tanısı konmaktadır.

Diyabet hastalığı nasıl bir hastalıktır?

Diyabet kan şekerinin sürekli olarak yüksek seyrettiği oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Çok uzun gelişim sürelerine sahip olması hastalığın tehlikeli boyutlara gelene kadar göz ardı edilmesine sebep olmaktadır. Sindirim sisteminden, beslenme alışkanlıklarından ya da genetik yatkınlıktan kaynaklanan hastalık kandaki şekeri kontrol etmesi gereken insülin hormonunun az salgılanması ya da çok salgılansa bile işlevsiz kalması ile karakterizedir. Doku hasarları, organ hasarları ve kayıpları ile ölüm gibi riskleri ortaya çıkarmaktadır.

Diyabet hastalığı yok edilebilir mi?

Diyabet esasen dört farklı türe ayrılsa da ülkemizde tip 1 diyabet ve tip 2 diyabet sıkça görülmektedir. Tip 1 diyabetin cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemlerle ortadan kaldırılması söz konusu değildir. Çok nadiren yapılan pankreas nakli ile bazen tamamen tedavi edilmesi mümkündür. Tip 2 diyabet hastalığında ise cerrahi olmayan yöntemlerle olmasa da cerrahi yöntemlerle hastalık tamamen yok edilebilir. Şeker seviyesinin sürekli olarak yüksek kalmasına sebep olan faktörler sindirim sistemine yapılan müdahaleler ile ortadan kaldırılır ve şeker hastalığı bir yıl içerisinde tamamen yok olur.